Son 2 haftadır Otostopçunun Galaksi Rehberi’ni okuyorum. Douglas Adams mizahi olarak iyi iş çıkarmış. Yenilikçi fikirlerinin de olduğunu düşünüyorum. Fakat “Douglas Adams gördüğü, duyduğu her bilimsel terimi karıştırmış ve sunmuş. Bu geek sazanları da hemen atlamış.” gibi eleştiriler görüyorum. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Bilim-kurgu eserinin “iyi” olabilmesi için yenilikçi ve tatmin edici olması yeterli mi? Yoksa Dune gibi bir derinlik bir içermeli?
Tek bir tanımı olmasa gerek çünkü her bilimkurgu eseri bulunduğu türüne göre şekillenir bence.
Buna göre mizah ve bilim-kurgu içeren bir eseri istediğimiz kadar oradan buradan bulduğumuz terimlerle doldurabilir miyiz? Ya da Dune gibi politik bir eser yazacaksak eseri ağzına kadar semboller veya kökeni antik çağlara dayanan kelimelerle doldurmalı ve zeka gerektiren analizler mi yapmalıyız?
Evet istenirse doldurulabilir ve kimin ilgisini çekiyorsa alır ve okur. İsteyen de diğer şekillerde yazılan eserleri okur.
Burada yazarın ne yapmak ve okurun ne okumak istediği sorunsalına cevap arıyorsunuz bence. Kaldı ki bilim kurguyu geçtim; sanatın herhangi bir dalına ait, herhangi bir akıma, türe dair tatmin edici ve genelgeçer tanım yapmakta bile zorlanıyoruz. Bu tanımlamalara fazla takılmadan beğendiniz şeyleri okuyun ya da uygun gördüğünüz şekilde yazın derim.
Bunlara çok kafa yorsalardı China Mieville, Ballard, Frank Herbert gibi türün sınırları zorlayarak türe yeni ufuklar kazandırmış adamları da şu an okuyamazdık bence…
Bilim-kurgu yazarken bilimsel şeyler doldurmak kaçınılmaz o zaman. Çünkü hatırladığım kadarıyla Asimov’a neden robotların beyinlerine pozitronik dendiği sorulduğunda pozitronun o dönemde keşfedildiği için ilgisini çektiği, bu nedenle de hikayelerinde kullandığını söylemiş. Asimov gibi bir bilim-kurgu dehası bile bu cevabı verebiliyorsa yargılarımız bu kadar katı olmamalı.
“Bilimsel şeyler doldurmak” tan kastınız bilimsel öngörülerde bulunmak hard ya da soft bilim kurgu bağlamında bir hikaye kurgusu ve evren oluşturmaksa türü tanımlayan şeyler bunlar zaten.
Öncelikle iyi bir kurgu olmalıdır. Yenilikçi olması gerekir bence ama en önemlisi kendi koyduğu kurallara ihanet etmemelidir bence. Tabi buna birçok şey eklenebilir ama benim o dünyaya inanmamı sağlayan yegane şey tutarlılık.
Bir de Arthur C. Clarke “Yeterince gelişmiş bir teknoloji büyüden ayırt edilemez.” demiş. Yani bu tekonolojiyi açıklaması lazım detaylı veya yüzeysel farketmez. Açıklarsa bilimkurgu açıklamazsa fanrastik oluyor.
Otostopçunun Galaksi Rehberi kitaptaki herşeyi o evrenin kurallarına uygun bir şekilde bilim ile açıklıyor.
Onu kastetmedim. Kurguya hiç faydası olmayan ve bilimsel açıdan absürt, benim tanımımla “geekvari” şeyleri fazla kullanmaktan bahsettim. Otostopçu’ya yöneltilen eleştiriler bu yönde.
Bilmiyorum. Douglas Adams bile Alfa Yayınları’nın yaptığı baskıdaki önsözünde (diğer baskılar nasıl bilmiyorum) tutarsızlıklar olduğunu söylemişti. Her şeye rağmen mizahi olarak başarılı bence. Bu kadar katı yargılara sahip olup her şeyden bir derinlik beklemek herhalde bilim-kurguya edebiyatta üvey evlat muamelesi yapmakla aynı olur.
Star Wars’daki “Force”, Dune’daki “Kwisatz Haderach” ya da zaman yolculuğu gibi kavramlar, tatmin edici bilimsel açıklamaları olmayan-yapılmayan, mistik veya geekvari kavramlar ve tüm kurgu bunların üstüne temellenmiş durumda. Bence bu tarz kavram ve düşünceler olay örgüsünde önemli ya da önemsiz olsalar da, aslı olan hikayenin bütünsel olarak ne hissetirdiği.
Tutarsızlıklar var evet. Şuan detaylı olarak sorsan bilemem ama genellikle hikaye akışıyla ilgili bu tutarsızlıklar diye hatırlıyorum. mesela insan olduğu için dalga geçmek amacıyla Arthur Dent’e maymun deniyor ama sonra öğreniyoruz ki asıl insan ırkını evrimini tamamlamadan adını hatırlayamadığım bilmem be gezegeninden kovulan gereksiz insan yok etmiş ve deney bozulmuş. Bu tutarsızlık çünkü uzaydan gelen ve günümüz insanı olan telefon temizlikçileri, kuaför ve diğer gereksiz meslek grupları maymun değil o dünyanın evrim süreci. bunun gibi birkaç tutarsızlık daha var. Bir de eklediği bilimsel detaylar hikayeye direkt katkı sağlamasa da evreni genişletiyor ve dolaylı yoldan hijayeyi güçlendiriyor.
Tabi otostopçu DNA radyo yayınına çıkmadan 1 - 2 saat önce anı kurtarmak için yazılmış bir eser temelinde sonradan romanlaştırılıyor. Tutarsızlıklar doğak olarak ancak bu veni pek rahatsız etmedi. Hatta kafamda bağladım tutarsızlıkları.
Bir yerde derinlikten bahsedilmiş ama derinlik nedir? Okumak istersen boş buldukça bürokrasi eleştirmiş kitapta DNA.
Derinliğin tanımını ben de yapamıyorum. O yüzden sordum zaten.
Bu kitap nasıl ki bilimkurgu türünde yer almış yazarın ilk kitabı
Bilimkurgu apıyorum diye bize absürt komedi yapmasın, karakterleri 5 cümle konuşturmadan sinek gibi öldürmesin, akla gelebilecek her konuda demagoji yapmasın, aforizmanın içinde aforizma yaparak okuyucusunu boğmasın, açık kapı bırakmış olmak istemiş olsa bile hikayenin her hangi bir anında olan şeyi “acaba orada ne oldu?” diye başkasına sordurmak zorunda bırakmasın, yazarı röportaj vereceği zaman kendisini övmekten başka şeyler de yapsın, yeterli.