Bilimkurgu Klasikleri Dizisi (İthaki Yayınları)

https://www.kulturservisi.com/p/ayipli-mal/

17 Beğeni

Celal Üster çeviri konusunda hata gördü mü kim olsa farketmeden yapıştırıyor cevabı. Bu yönüyle çok seviyorum kendisini. Kendi çevirileri de mükemmel çeviriler değil ve bunu da söylüyor zaten ama genel olarak İthaki ve ceviri facialarından çok daha iyi işler çıkardığı bir gerçek.

Aynı şey Wells’in diğer kitabı icin de gecerliydi.
https://www.kulturservisi.com/p/yanlisliklar-cevirisi/
Ben tam da bu sebeplerden şu serideki kitapları toplamıyorum.

7 Beğeni

İşi bilen biri sonunda incelemiş. Ben birçok kitabında gariplikler seziyordum ama herhalde yazar böyle yazmış diyordum. Bilirkişi gözünden de durum böyleymiş demek.

Sonunda birisi benim konuyu ele aldığım şekilde ele almış. İthaki birçok kitabını defolu ürün olarak bizlere satıyor. BKK serisinin birçok kitabı çok güzel ama çevirileri bazen kötü iken editörlükleri benim gibi işi bu olmayan insan için bile genellikle kötü maalesef.

Sorumluluk bize mi düşüyor? Yanlışları gördükçe bildirmek mi gerek? Bugüne kadar 12 basımdır neden değişmemiş bunlar? Kimse mi farketmemiş yoksa farkeden de bildirmemiş mi? İlginç doğrusu. Zaman Çarkı serisinde de çok fazla yazım hatası var örneğin.

6 Beğeni

Ben de bk serisi içinde olup da daha köklü-ciddi yayınevlerinden hazırda çıkan kitaplar varsa usta yazarları buradan almayı tercih etmiyorum.

1 Beğeni

Ortanca: Yeni kitap geldi, 3 güne çeviriyi bitir.
Çevirmen: Abi 3 günde çeviri nasıl bitsin el insaf.
Ortanca: Ya sen bitir, aklına ilk geleni yaz geç. Nasılsa ne versek okuyorlar, İngilizce bilen de gitsin epub okusun. Ben de zaten editini 3 saatte bitiricem.
Çevirmen: Tamamdır abi, 3 güne hazır.

20 Beğeni

Şu 6:45 son yayınlayacağı serideki çevirileri merak ediyorum ben.
@GKS işlerine gelmiyor, kolaya kaçıyorlar. Dost Körpe’nin hatalı çevirileri kullanılıyor hala bilerek isteyerek.

3 Beğeni

Celal Üster, çevirmen ve editörün saçmalıklarını adeta tokat gibi yüzlerine vurmuş. Bravo. Geçtiğimiz günlerde bazı çevirmen ve editörlerin hem çeviriyi yaptıkları dile, hem de Türkçeye hakim olmadıklarını yazmıştım. Bir iki yanlış çeviri veya paragraf/cümle atlaması söz konusu olsa belki anlayışla karşılanabilir, ama bu kitapta bunlar çok fazlaymış. Anlaşılan yayınevleri çeviri işini çok basite alıyor.

5 Beğeni

Gerçekten buna benzer diyaloglar yaşanıyor olabilir mi? Eğer yaşanıyorsa fena halde soğudum… Peki bu yayınevine hiç mi yaptırım gücü uygulanamaz?..

1 Beğeni

Kapalı kapılar ardında neler dönüyor bilemem ama şunu biliyorum ki tek suçlu çevirmen değil. Orta üstü seviyede İngilizce bilen bizler bile her kitapta 8-10 hata buluyorsak editör nasıl bunları kaçırıyor anlamak mümkün değil.

Adamlar tekel gibi davranıyor. Belki ayıplı mal olarak binlerce kişi iade talebinde bulunsa ve bu da basına yansısa o zaman işler tersine dönebilir.

6 Beğeni

Gerçekten bu kampanyayı başlatalım mi arkadaşlar, ne dersiniz?

1 Beğeni

Belki tek suçlu editör de değildir, hatta belki iş yoğunluğundan, editör azlığından 1 kitaba ayırması gereken sürede 10 kitabı gözden geçirmek zorundadır. Olamaz mı?

3 Beğeni

Biz sadece baskıdaki hatalardan değil, hataların baskılar boyunca devam etmesinden, takrarlanmasindan bahsediyoruz ki en kötüsü de bu.

2 Beğeni

Boyle bir iddiam yok.

Olabilir tabi ki niye olamasın. Ben o süreçler nasıl işliyor bilmiyorum, o yüzden çevirmen kadar editörü de suçlu görüyorum. Süreçte başkaları varsa onların da suçu olabilir.

Boyle şeyler benim pek umurumda değil ama başlatmak isterseniz size destek olmak için ben de iade sürecini başlatırım. Tabi forum seviyesinde bir tepkinin hiçbir kıymeti olmayacaktır, olacak olsa @irbis forumdan gitmezdi. Daha yüksek çaplı bir organizasyon ve katılım gerekiyor.

4 Beğeni

Burda tek suçlu ne çevirmen ne editördür, kapak görselini çeviri kalitesinden üstün tutan okuyucudur. Burada okurun suçu başkasında aramaması lazım.

Misal geçen ay Fahrenheit 451’i aynı çevirisini ciltlerle şömizlerle kutularla allayıp pullayıp yine piyasaya sürdüler. Hala satılıyor mu? Hem de cayır cayır satılıyor… O halde yayınevi de enayi değil. Profesyonel bir çevirmen ve editörle çalışacağına, en ucuz kim çeviriyorsa (misal İngiliz/Rus Dili Edebiyatından mezun dahi olmamış bir öğrenciye) gelişi güzel çevirtiyor. Nasıl olsa kimsenin ipinde değil. Zırt Pırt serisine dahil edip, cildi, şömizi, kutuyu falan basınca paşa paşa satılıyor.

O yüzden yayınevinde en ufak bir suç olmadığı gibi gibi haklılar da. Ben de eskiden bunların kitaplarını alıyordum. Durumun bu şekilde ilerlediğini fark edince sel ve ithaki gibi yayınevlerini nerdeyse 2 senedir boykot ediyorum kendi çapımda. Fakat kitap satışlarına bakıp bu yayınevlerinin okuyucu kitlesine iyi kötü aşina olduktan sonra adamlara tam manasıyla hak veriyorum. Ben de yayınevi sahibi olsam böyle bir kiteleye karşı İthaki’nin tutumunu sergilerim. Hatta açık söyleyeyim daha beterini yaparım. Çünkü, hayır kurumu da değilim gereksiz yere sağa sola para saçacak kadar salak da değilim. Eserin çevirisi ve editörlüğü hiç kimsenin gram umrunda dahi değilken, etiket fiyatlarına her bir kaç ayda bir zam yapmalarına rağmen artık indirimden ziyade internet satış fiyatı haline gelmiş %50 indirimi görenler sipariş verebilmek için sitelerini kitliyorken, hatta henüz basılmamış kitaplar takır takır binlerce ön sipariş dahi alıyorken niye çevirisi editörlüğü çok iyi olsun diye fazladan zaman ve para harcayayım ki???

Piyasadaki İthaki kitapları okurun hak ettiğinden fersah fersah daha iyi…

19 Beğeni

Harekete geçirebileceğimiz hiç mi tüketiciyi koruma kanunları ya da dernekleri yok, öncelikle bu durumu başka boyuta taşıyıp bireysel değil kolektif adımlar atılmalı…sonucun emsal teşkil etmesi açısından da iyi olabileceğini düşünüyorum…

Bir şeylerin bizim ülkede emsal temsil etmesi için dava açıp sonra da bunu medyaya taşımak lazım. Dava kaç yılda sonuçlanır? Avukatların becerisi vs. de düşününce… Bir de işin karanlık tarafı var. Bir kişinin bir kurumla davası biraz sancılıdır.

Suçlu kim diye bakarsak bir adım öteye gidemeyiz. Tüketici olarak üretilen her ürünün kusursuz olmasını bekleriz. Üreticinin bunu bize kusursuz ulaştırması hata varsa da düzeltmesi gerekir. Bugüne dek kaç kişi bu çeviri rezalet diye kitabı iade etti? Yine bugüne dek kaç kişi aldığı bir tişört vb. yırtık, sökük vs. diye iade etti?

Ben açıkçası üzülüyorum. Hata olmaz diye bir şey yok zaten insan elinden çıkan bir üründe fakat bu hatalar 12 baskı boyunca düzeltilebilir gerçekten. Bu da benim gözümde bir yayınevinin her geçen gün kendisini düzeltmek için çabalaması demektir. Bir okuyucu olarak orijinalini açıp ukala gibi “Efendim, burası böyle, orası şöyle, şurası da şöyle olacak.” diye sürekli kontrol edeceksem gider orijinali alır, kindle üzerinden rahat rahat okurum. Ne diye kısıtlı vaktimi oturup çeviri düzeltmeye harcayayım? Bu işi yapması için maaş alanlar var. Ya da siz aldığınız kazak hakikaten mi pamuk yoksa yün mü yoksa yüzde 20 polyester mi diye analize yolluyor musunuz? Ya da elinizde imkan olsa bununla uğraşır mısınız? Bana biraz böyle görünüyor.

Diğer bir nokta da bir kişinin elli tane iş yapması. Örnek üzerinden gidersek Alican Bey’in birden fazla iş yapması doğru değil. Bu şekilde otuz kitapla ilgilense ki bence çok rahat yüzlercedir. Hangi birisine odaklansın? Siz olsanız siz de yapamazdınız. Kişi kendi hatasını öyle kolay kolay göremez. Hiç sanmıyorum ki sakin kafayla kahvesini içerken bir yere uzanıp kitapları incelesin. Peşinde bekleyen onlarca iş varken acele ederek ancak bu kadar olur.

İthaki özelinde konuşursak çoğu kitabın altında iki kişinin adını görürüz. Bu iki kişinin bu kadar çok kitabın altından sağlıklı bir şekilde kalkması beklenemez. Kim olursa olsun bu böyledir. Ben de olsam sağlıklı olmaz, siz de olsanız sağlıklı olmaz. Yani yine bizim ülke gerçekleri devreye girer. Bin işi bin kişi yapmalıyken bir kişiye yükleriz. Özellikle yöneticilik ünvanı olanların durumu daha vahimdir. Düzeltmeye çabaladıkça iş içinden çıkılmaz bir noktaya gelir. Bir taraf düzelirken öbür taraf yığılır. Öbür tarafa bakayım derken bu tarafta bir sürü şey kaçar. Sadece bir bakın derim. Yine örnek üzerinden giderek Alican Bey bu yayınevinde nelerle ilgileniyor. Evinizdeki kitapların künyelerini kontrol edin. Bir kişi hem dizi editörü hem yayın sorumlusu hem çevirmen hem editör hem bilmem ne… Bu uzar gider. Burada bir yanlış var. Bunu kendi deneyimlerimden pay biçerek diyorum. Bir kişi kaldırabileceğinden daha fazlasını yapmamalı. Tüm bu işlerin üstesinden gelebilmek için bu kişiye 24 saat yetmez. Bir gün 72 saat olsa yine yetmez.

Boykot etmeye başladığınızda onlarca kitapevini de bu listeye eklemek gerekir. Misal ben düşünüyorum boykot etmeye başlasam elimde üç kitapevi ya kalır ya kalmaz. Zaten fantastik ve bilimkurgu yoğun okuduğum da düşünülürse hiç kitap almama gerek kalmıyor. Otomatik olarak kitaplığı da kaldırabilirim.

Bence burada biraz yayınevi sahipleri görevlendirmeleri genişletmeli. Düzelti konusunda gerçekten adede böldüğümüzde kuruş fark edecek bir şeyden kaçınmamalı ve farklı kişiler olmalı. Koca yayınevinın yükünü birkaç kişinin üstüne yüklemekten ziyade yükü dağıtmak daha hatasız işler ortaya çıkmasına ve sağlıklı çalışma ortamı yaratılmasına sebep olur. Pek tabii bu konumda olan birisi için güvenilir birilerini bulmak da zordur fakat bu mecburidir.

Bilemiyorum… Ben sadece üzülüyorum. Her açıdan bakmaya çalışıyorum. En basitinden Kidega üzerinden İthaki yazıp arattım ve 1893 kitap satışta görünüyor. Bence kadro bunun için az. Elimdeki kitapları genelde incelerim ve hep aynı isimlere rastlıyorum. Biraz düşünmek lazım bence.

15 Beğeni

İçimden geçenleri yazmışsınız taşlarlar birazdan.
Neyse special premium ediyşın dune yüzde 50 indirime girsin de alayım

1 Beğeni

Söylediklerinize katılmakla beraber bence booktuber, bookstagram denen vasıfsız elemanların paylaşımları ve reklamları da oldukça etkili oluyor. Edebiyattan ve çeviriden bihaber sadece kargo açtıkları için basılan her kitap kolayca satılabiliyor. Fahrenheit’in çevirisi berbat ancak neredeyse her sitede hem yayınevi kitapları arasında hem genel çok satanlar arasında en üstte.

17 Beğeni

Gerçekten… Çok uzun zamandır çok satanlardan inmeyince düzeltilme gereği de duyulmuyor sanırım. Ben çeviri konusunda çok irdeleyemiyorum genelde ancak gerçekten okutamayacak kadar kötüydü çevirisi.

3 Beğeni

Fahrenheit 451 okuyup çevirisini beğenen kimse görmedim. Tabii sadece KY’de 120.000 civarında satılmış bir kitap için benim 10-15 kişiden duyduğum eleştiriler pek bir anlam ifade etmez.

Yayıncılık genel geçer kuralların birebir işlemediği bir sektör. Başlıca nedeni de telif mevzusu, eğer okumak istediğiniz bir kitap telifliyse sadece 1 yayınevinden almak zorundasınız veya o kitabı okumayacaksınız.

Onun için okurlar bunu hak ediyor türü söylemler yerinde değil, okurların tercih hakkı olsa ve ısrarla gidip kötü çeviriyi tercih etseler bunu söyleyebilirsiniz ama böyle bir durum söz konusu değil.

Alastair Reynolds 'un Keşif Uzayı kitabını merak ediyorum ama İndie yayınevinin çevirmen tercihini de biliyorum. Kitabı felsefe bölümünden yeni mezun olmuş bir arkadaşa ve üniversite öğrencisi bir arkadaşa çevirttirmişler.
Ben bu kitapları alıp okumaya çalışırsam kötü çeviriyi ve İndie Yayınevini hak ediyor mu olacağım yoksa Alastair Reynolds okumak isteyen birisi mi?

Fahrenheit 451 de filmi çıktıktan sonra çok satıldı. Kitabı alan çoğu kişi filmin etkisiyle almış olamaz mı? İnsanın en sık yaptığı hatalardan birisi herkesi veya çoğunluğu kendisi ve kendi çevresindeki insanlar gibi sanması. Diziler ve filmlerin yarattığı coşku sayesinde bazı kitaplar bu şekilde geniş kitlelere ulaşabiliyor.

Fahrenheit 451’in başarısı istisnai bir durum ve alanların önemli çoğunluğunun BKK takipçisi olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz sanırım, diğer kitapların satış rakamlarına bakarak. Aynı şekilde bu kitabı satın alanların da çevirmen ve çeviri kalitesi hakkında bir fikirleri olmadan bu kitabı almış olmalarını varsaymak yanlış olmayacaktır diye düşünüyorum.

5 Beğeni