Nelere dikkat etmeliyiz? hayal dünyamız dışında, yazdığımız öykülerin çok hızlı olmadığını ya da çok betimleme kullanıp kullanmadığımızı nasıl fark ederiz? mesela çok iyi bir okurum diyelim fakat ,yazarken kendi öykümü okuduğumda nerelerde hata yaptım nerelerde kurguyu yanlış yazdım bunları fark edemiyorum bunun için önerileriniz var mı? sonuçta burada bu işin erbapları bol, yardım ve önerilerinizi bekliyorum benim gibi olan bir çok arkadaşa da yardımcı olmuş olursunuz.
İşin erbabı değilim daha çok sizin gibi bir arkadaşım fakat bu konu hakkında çokça kazı yaptım denebilir.
Bilim-kurgu yazmak gözlemlediğim kadarıyla, üstatlar için bile, herkesin elinde değişkenlik gösteriyor. Kimi mühendis gibi işliyor bilim yanı ağırlıklı, kimisi kurgu üzerine bilim ögeleri serpiştirerek yapıyor. Bilim ve Kurgu denkliğini ayarlamakta gibi geliyor bana işin zor kısmı. Kendim de sık sık bilim-kurgu yazmaya çalışıyorum fakat hala aradığım denkliği yakalayamadım. Mühendis gibi yazdığımı düşündüğümde kurguda garip durmasın diye anlatıcı seçiyorum bir tane ve bu anlatıcı genelde bilim adamı oluyor. Bu sayede bilimselliğin fazla oluşu eğreti durmuyor. Dediğim gibi bilirkişi değilim, gözlemlerim sonucu konuşuyorum.
Bu yazdıklarımızdaki hataları görmek benim için de dert. Stephen King’in bazı yazdıklarını bitirir bitirmez bir köşeye attığını ve üç ay hiç dokunmadığını duymuştum. Sonra ne yazdığını nispeten unutup yabancı bir okuyucu olarak eseri tekrar ele alıyormuş. Ben yazıyorum, üç dört gün epey bir üstünden geçip tatmin olmadığım -genelde olmam- bir yer olunca birine okutmaya çabalıyor ya da kurgu iskelesinden medet umuyorum. Üç ay bir köşede eskitip döndüğüm de oluyor fakat bu sefer epey bir değişiklik yapıyorum, bu da orijinal hikayenin yapısını bozup yeni bir öyküye dönüşmesine yol açıyor. Eh bunu da üç ay bekletirsem kısır bir döngüye girmişim gibi hissediyorum.
Son hikayelerimi cümle cümle işlemeye çalışıyorum. Bir ya da iki cümle yazıp içimden okuyorum, kafamda döndürüyorum, kendi içinde çok çelişiyor mu diye. Bu sayede yazım ve imla hataları azaldı ve okurken eskiye nazaran daha iyi bir akış elde ettim. Bir paragraf yazmak iki saatimi alıyor ve konu bütünlüğünü eskisi kadar iyi yakalayamasam da bu şekilde yazmak hem doğru geliyor hem de inanılmaz keyif veriyor bana. Son bir iki aydır böyle, anlatırken bile ellerim kaşınıyor. Elime geçen ilk fırsatta saatlerce cümle kuracağım bir işe başlamak istiyorum.
ilginiz ve cevabınız için teşekkürler stephen king’in metodunu duymuştum ama dediğiniz gibi hem süre uzun hem de kısır döngüye girebiliyor umarım işe yarar bir cevap veren çıkar da bu durumdan kurtuluruz
Öncelikle yazmanın “dramatik yapı” içeren bir süreç olduğunu bilmek ve dramatik yapı kurmayı öğrenmek zorundasınız.
Eğer bir tema (önerme) cümleniz varsa bu sizin karakterlerinizin konuşmasından tutun olay örgüsüne kadar bir sistem içinde dağılmadan kurgunun ilerlemesini sağlar.
Ben bununla ne anlatmak istiyorum sorusunu kendine sormamış biri dünyada kimsenin söz etmediği şeyler yazsa bile verimli olmaz.
Kurmacanızın içindeki gerçekliğin bizim dünyamızdakine uyması gerekmiyor, bunu biliyorsunuz. Kurmacanızın kendi kuralları olmalı ve bu kurallar “tutarlı” olmalı. Eğer yer çekimi bizimkinden çok düşük bir gezegende geçen bir şey yazıyorsanız o gezegenin tarihinde yer çekimini bulan insanın başına elma düşürmezsiniz. Farklı gözlemler sonucu edinilmiş başka bir bilgi akışı kurgular, bunun üzerinden yazarsınız.
Yazarken, her ne yazıyorsanız yazın o şeye bir editör gibi yaklaşmayın. Önce kendinizi denetlemeden, sadece yazın. Sonra okurken her şeyi bilen o kişi olarak okuyun…
Bilimkurgu’nun iyi örneklerini okumak önceliğiniz olmalı.
Öykü yazmanın temel kuralları bilimkurgu yazmanın temel kurallarıyla aynıdır. Önceliğiniz kendi kurmacanızın açık vermeden ilerliyor olması ve “yalın” cümlelerle yazılmış olması olsun.
Yolunuz açık olsun.
İlk kez aylık öykü seçkisine bir öykü göndereceğim ve konu Astronot… Fakat daha önce hiç bilimkurgu yazmadım. Bu sebeple yazarken şu an ben bile gülüyorum:) o yüzden benim öyküm paylaşılırsa (her göndereninki paylaşılıyor mu bilmiyorum) eleştiri yaparsanız sevinirim. Belki de sen bir daha bilimkurgu yazma diyebilirsiniz:) Fakat iki gündür Nasa’nın sitesinde dolanmaktan ve ingilizce makale okumaktan canım çıktı gerçeğe ve mantığa yakın bir bilimkurgu yazacağım diye umarım çok da kötü olmaz
Öykünüzün içinde birbiriyle çelişmeyen bilgiler kullandığınız sürece gerisi hayal gücünüze kalmış.
Ne kadar malzeme kullanacaksanız öykünüzün süresini de ona göre hesaplamalısınız. Bazen anlatacağınız şey bittikten sonra karakterin lafı dolandırması yada gereksiz yere oraya buraya gitmesi yazarken insanın hoşuna gitse de dışarıdan bakıldığında öykünün etkisini düşürür.
Bilimkurgu yazma demem. Bence kimse de dememeli. İnsanlık önce hayal eder, sonra yapar. Dilerim hayal gücünüz alevlensin.
Ne yalan söyleyim gelecek ay ben de seçkiye katılmayı istemiştim ta ki astronot temasını görene kadar. En yazamayacağım şey bilim kurgu. Kendime bir türlü yakın hissedemiyorum.
Ben de ilk kez bilim kurgu yazacağım ve belki de en tecrübesizim. Beni yalnız bırakma sen de yaz daha 900 kelime oldu
Astronot teması var diye bilimkurgu yazmak zorunda değilsin, arka planda tvde bir astronot görünebilir mesela öykünün bir yerinde, kelime olarak bir kere geçmesi bile yeterli. Bir çok kişi daha önce yazdığı öyküye temayı iliştiriyor Burada amaç yazmak ve paylaşmak neticede bir yarışma değil.
Doğrudan temayı işlemeyince içime sinmez ama dediğin gibi denerim artık.
İnanmak ve inandırmak.
Bilimkurgu bize içinde henüz yaşamadığımız, bilim aracılığıyla açılan hayali bir dünya sunar. Yazdığımız öykü/roman ise iki dünya arasındaki bir portaldır. Okuru bu dünyaya geçirebilmek için önce yazar geçmeli, kurduğu dünyanın sokaklarında yürümeli, dokusunu hissetmeli, karakterler ne yaşadıysa yaşamalı ve anlatmalı.
Esasen bütün kurgusal ürünlerde inanmak ve inandırmak vardır ama bilimkurgu gibi hem gündelik şartları tamamen değiştiren, hem de bir ayağı yere basması gereken bir türde bu husus çok daha büyük bir önem kazanır.