Bilinti

Seni tanıyorum. Seni biliyorum. Sabah evden çıkıp yürürken alıştırdığın sarı beyaz kedinin ayaklarının arasında dolandığını ve başını okşayıp onu beslediğini, üstelik evin müsait olsaydı bir köpek beslemeyi tercih etmene rağmen bunu yaptığını, çıtı pıtı duruşuna karşın pitbul olmasını dilediğini biliyorum. Ve ne olursa olsun hayvan satın almayacağını, öyle bir gün gelirse, yani köpek besleyebileceğin, barınakları gezip birisini sahipleneceğini biliyorum.

Endüstriyel tavuk etinden miden bulanıyor. Çocukken tavuk etini daha çok severdin aslında. Lise yıllarında hergün tavuk döner yemiş olmanın verdiği bir uzaklaşmaydı bu. Kokusu hoş gelmiyordu. Belki bol baharatlı soslarla yapılırsa yiyebilirdin ancak. Tatlı biralardan hoşlanıyordun. Ağır içecekler sana göre değildi. Rakıyı sevmezdin. Şaraba bayılırdın. Balık yerken yanında mutlaka şarap olsun isterdin. Büyük parça balıkları daha çok seviyordun. Küçük balıkları ancak kızartılırsa yerdin.

İş yerinde şefin olan adamla aran iyiydi ancak patrondan nefret ediyordun. Patronun aranızdaki muhabbeti kıskandığını düşünüyordun. Sizi ne zaman sohbet ederken bulsa imalı bakışlar atıyordu. Hatta bir keresinde şefi yanına çekip astlarla bu kadar içli dışlı olmaması gerektiği konusunda uyarmıştı. Sana bunu anlatınca isterse daha mesafeli davranabileceğini söyledin. Daha sonra bu durumu fırsat bilip dışarda buluşmaya başladınız. İş çıkışı bir yerlere gidip kahve ya da bira içiyor, biraz muhabbet ettikten sonra evlerinize dönüyordunuz. O iki çocuklu ve bir kadınlı bir evin babasıydı. Sen tek odalı bir evin kiracısıydın. Bir süre sonra o da evine gelmeye başladı. İşten çıkınca yoldan bir kaç abur cubur, yemek ve bira alıp sana geçiyordunuz bazı günler. Karısının bu durumdan şikayetlendiğini hatta bir şeylerden şüphelendiğini anlatıyordu sana. Beraber gülüyordunuz. Çocuklarından konuşmayı seviyordu. Çocuklardan konuşmayı seviyordun. Düştükleri komik durumlardan ve sordukları garip sorulardan bahsediyordu. Sen ne zaman evleneceksin diye soruyordu. Geçiştirmek için bir kaç cümle sarf ediyordun. Evlenirsen daha da göremem yüzünü herhalde diyordu. Bir süre daha katlanacaksın yüzüme deyip yeni bir bira açıyordun.

İki sokak aşağıdaki markette çalışan kasiyer kızı evine almıştın. İşiniz bittikten sonra evinde kalmasına bile müsaade etmemiştin. Az sonra bir arkadaşım gelecek diyip sepetlemiştin kızı. Bir daha da o markete gitmedin. Kız da belki utandığından belki de umursamadığından peşine düşmedi. Seninle aynı düşünceyi paylaşması bir ihtimaldi. Tek gecelik bir ilişki belki onun için de uygundu. Evinden kovarken yalan da söylememiştin zaten. Kız gittikten kısa bir süre sonra birisi gelmişti eve. Beraber film izlemiştiniz. İlerde yerleşeceğiniz evi hayal etmiştiniz. Sarılıp uyumuştunuz. Sabah uyandığında o da evde yoktu. Üstelik sen kovmamıştın. Birkaç günlüğüne şehirden ayrılması gerektiğini biliyordun zaten.

O gün iş çıkışı yine senin evdeydiniz şefle beraber. Sana bir müjdem var. Bundan sonra eskisi kadar sık görüşemeyeceğiz demiştin. Ciddi bir şeyler… Sanırım onu benimle yaşamaya davet edeceğim. Kabul eder mi emin değilim. Şu anda daha ilerisi için bir şey diyemem ama onu kendime çok yakın hissediyorum. Farklı bir havası var. Gülerken bile derin bir acı duyuyor gibi. Sürekli aklını kurcalayan bir şeyler var. Benim gibi aynı. Ah! İtin tekiyim ben.Vicdan azabı çekiyorum. Markette çalışan kasiyer bir kız vardı. Onunla seviştim. Üstelik onun gelmesine birkaç saat kala. Üstelik bu evde. Onunla uyuduğumuz yatakta. Çıkmaya başlayalı aylar oldu. Onu da zorlamak istemiyorum bir şeylere ama anlarsın. Sarılıp uyumanın ötesine geçmedik. Bunu ona söylesem mi, ne dersin?

Şef sızmıştı o sırada. Seni dinlememiş olduğu için sevindin. Şu aklını kurcalayan şeyi sorsa zora sokmuş olacaktın kendini. Onu uyandırıp evine yolladın. Telefonunda bir sürü cevapsız arama vardı adamın. Karısı iyice çileden çıkmıştı. Eğer kabul ederse bir gün onları ziyarete gideriz. Kadıncağız da kocasını elinden alan bir şıllık olmadığımı anlar böylece diye söyledin kendi kendine.

O gece heyecan, vicdan azabı ve korkuyla uyudun. Rüyalarını göremiyordum ama sayıklamalarından anlıyordum. On ay dokuz gün önce ormanlık yolda arabası bozulan yaşlı adama çarpıp kaçmıştın. Çok kısa bir an yavaşlamıştın yalnızca. Yerde elini sana uzatmış duran adama yan aynadan bakıp devam etmiştin. Adamın arabası bozulmuştu. Sonradan anlaşıldı ki benzin pompalaması gereken bir yeri tıkanmıştı. Adam yerde can çekişirken arabadan bağırarak çıkan kadını ne kadar görmüştün bilmiyorum. Babasının ölürken çektiği tüm acıya tanık olmuştu. Gözlerinin giderek anlamsızlaştığını görmüştü.Oradan geçen bir başka araba için saatlerce beklemişti. Gecenin keskin soğuğunda morarmaya başlayan babasının yüzünü hala unutamıyordu.

Kabustan sıyrılıp güzel bir rüyanın içine dalmıştın. Aşık olduğun kadının geldiğini, beraber yaşadığınız mutlu geleceği düşünüyor olabilirdin. Geldin mi diye mırıldanıyordun. Geldim.

-Sadece
03.01.2020