Bir Animeyi “Şaheser” Yapan 9 Madde

download

Mükkemmel anime tanımı için insanların farklı zevkleri ve açıklamaları olabilir. Var da zaten… Fakat bazı ortak paydalarda birleşebiliriz. Aşağıda bir animeyi “en iyi” ya da “şaheser” yapan maddeleri sıraladım. Bu bileşenleri doğru ölçüde kullandığımız zaman elimizde mükemmel bir anime serisi olması kaçınılmaz! İşte bir animeyi başucu eseri yapan maddeler;

tenor-31

Tutarlılık

Bir animenin mükemmel başlaması onu “en iyi”lerden birisi yapmaz. Konu olarak tutarlılığı ve bütünlüğü de çok önemli. Sword Art Online, Mirai Nikki ve Attack on Titan gibi çok büyük fan kitleleri olan animelerin, aynı zamanda onlardan nefret eden kitleler olmasının en büyük nedenlerinden birisi de tutarlılık sorunu yaşamaları diyebiliriz. Sword Art Online’ın shounen-oyun animesi olarak başlayıp harem animesine dönüşmesi, Mirai Nikki’nin gizem üzerine kurulmasına rağmen asıl plot twistinin oldukça saçma bir şey çıkması ve Attack on Titan’nın hayatta kalma mücadelesini abartıp yan karakterlere fazla odaklanması ve sonunda kim öldü-kim kaldı animesine dönüşmesi örnek verebileceğim seriler arasında başı çekiyor. Öte yandan oldukça tutarlı
hikayeleri ve anlatımlarıyla kendinden sonrakilere örnek olabilecek serilere ise; Ergo Proxy, AnoHana, Fate/Zero ve Zankyou no Terror gibi yapımlar söylenebilir.

lain-of-the-wired

Karakter Gelişimi

Hatırlanabilir karakterler çok önemlidir animeler için. Üstelik sadece hatırlanabilir de olmamalı, gelişim de göstermeli bu karakterler. Bir çok animenin sadece karakterler üzerine reklamlarıyla dikkat çektiğini de hatırlatayım. Yalnız bunu popülerlikle karıştırmayalım. Mesela Attack on Titan’dan Mikasa Ackerman ya da Tokyo Ghoul’dan Kaneki Ken gibi karakterler oldukça
popüler olmalarına karşılık aslında, üstelik karakter gelişimi göstermelerine rağmen hâlâ aynı kalmalarıyla, kötü örnek teşkil ediyorlar. Basitlik kötüdür demiyorum ama farklılıklar da sunmalı karakterler izleyicilerine. Başarılı karakter gelişimleri olarak; Serial Experiments Lain’den Lain Iwakura, Psycho-Pass’den Ginoza ve Neon Genesis Evangelion’dan Shinji Ikari gibi karakterleri sayabiliriz.

download

İlginç Genel Amaç

Sadece kız arkadaşınızı kurtarmak ya da tüm gün oturup cevaplar aramak bir animeyi şaheser yapmaz. Karakterimizin genel amacının ilgi çekici olması gerekir. Code Geass gibi gerekli kötülükler üzerine, Soul Eater gibi dünyanın deliliği üzerine ya da Steins;Gate gibi geçmişi değiştirmek üzerine yapılan anime serileri ilginç genel amaç konseptine uyan başarılı örnekler.
Dünyayı kurtarmak gibi oldukça klasik amaçlar da örnek verilebilir buna. Fakat bu amacı Fate/Zero’daki gibi başarılı yansıttığınız sürece…

f14d6081340b890332fc96e42ab8e499

Adanmışlık

Serinin türünün ne olduğu çok önemli değil, karakterimiz (illa ana karakterin olmasına gerek yok, yan karakter de olabilir) belirli bir amaç için çabası kesinlikle olmalı. Bu amaç Ajin’deki gibi sadece saklanarak ve hiç bir şeye karışmayarak hayatta kalmak olsa bile, amaç uğruna karakterimiz çaba sarfetmeli. Sadece bu adanmışlık üzerine bir anime olan Tanaka-kun wa Itsumo Kedaruge’u örnek verebilirim mesela bu başlığa. Karakterimizin tek amacı efor sarfetmemek. Ama bunun için bulduğu çözümler oldukça başarılı bir adanmışlık örneği. Öte yandan adanmışlık alanında en başarılı örnekler içinde Death Note, Fullmetal Alchemist, Mushishi ve Neon Genesis Evangelion gibi seriler söyleyebilirim.

Decim's_Threads

Estetik ve Sunum

Animenin çizim tekniğine dayalı farklılıklarla bile ayrıldığını düşünürsek estetik ve sunum oldukça önemli bir kıstas aslında bir animenin “en iyi” olması konusunda. Tabii müzikal uyumu da oldukça önemli. Bakemonogatari serileri gibi sadece dialoga
dayalı serilerde bile farklı bir sunum yaparsanız, seriniz en iyiler arasına kolaylıkla girebilir. Aynı şekilde Jojo’s Bizzare Adventures ve Kill la Kill gibi standartların dışındaki sunumlar oldukça ilgi çekici olabilir. Fate/Stay Night’ın yeniden yapımı olan Unlimited Blade Works’u bile bu kategoriye ekleyebiliriz. Death Parade’yi de unutmayayım. O da “zarif” duruşuyla oldukça ilgi çekiciydi.

images-1

Orjinallik ya da Daha İyi Bir Tekrar

Tamam bir seriden her zaman orijinal bir konsept bulmasını beklemek biraz hayalperestlik olabilir. Fakat en azından başarılı örnekler olmalı elimizde. Mesela Death Parade gibi… Hayatta kalma mücadesi gibi görünen ama insan ruhuna dokunan bir seri
olan Detah Parade bir çok anlamda umut vaadeden bir yapım. Ya da Ghost in the Shell gibi türüne farklı bakış açısı getiren yapımları da ekleyebiliriz buna. Aynı konuların ısıtılıp ısıtılıp önümüze sunulması sadece animede değil görsel iletişime dayalı her mecrada karşılaştığımız bir durum. Ama bunun oldukça başarılı yapan seriler de yok değil. Özellikle harem ya da “dere” türleri (yandere, tsundere vs.) üzerine oynayan klişe serileri düşününce bu serilerin önemi biraz daha artıyor. Yani bir animenin “en iyi”lerden olabilmesi için orijinallik önemli olmakla birlikte, başarılı bir konsept tekrarı da olabilir. Örneğin Oregairu, Kiseijuu: Si no Kakuritsu gibi yapımların türleri için oldukça iyi bir tekrar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

34792

Hikayeyi Mahveden Klişelerin Olmaması

Oldukça başarılı bir konseptimiz, hatta konunumuz olsa bile, eğer bunun içine harem, power up, mucizevi bir şekilde hayatta kalmak ve her zaman kazanmak gibi klişeler eklendiğinde hikayenin çekiciliği kaybolabiliyor. Özellikle shounen serilerin başbelası olan power up’lar günümüzün en büyük klişelerinden diyebiliriz. Belirli oranda klişenin olması belki süreklilik açısından gerekli olabilir ama dozu çok iyi ayarlanmalı. Yoksa hikayeyi mahvedebilir.

kotominekirei

Gerilim

Her tür anime için önemlidir gerilim oranı. Örneğin biraz bilinmezlik ve karakterler arasındaki mantıklı anlaşmazlıklar slice of life animeleri için gerekli olurken, seinen ya da shounenler için gri bölgelerdeki karakterler, ne yapacağı önceden kestirilemeyen ya da karakter gelişimiyle değişen hikayeler vazgeçilmez olmalı. Hikayedeki çelişkiler ister slice of life izleyelim, ister kötü karakter organizasyonlarıyla karşılaşalım, isterse de spor karşılaşmaları görelim, hemen her seride mutlaka olması gereken gerilimi yansıtmak için en büyük etken olur. Fate/Zero’daki Kotomine Kirei karakteri bunlar için biçilmiş kaftan bir karakterdir mesela…

Hikayeye Bir Son Vermek

Özellikle popüler serilerin en büyük sorunu, daha sonra filmlerden ya da devam serilerinden kâr elde edebilmek amacıyla hikayelerini sonlandırmamaları diyebilirim. Hal böyle olunca bir sezon süren serilerin derli toplu bir sonları olmayabiliyor. Bu da yani serinin bir sonunun olmaması da iyi anime olmasını engeller. Özellikle açık uçlu finaller oldukça kötü etki bırakıyor diyebilirim. Çok sevdiğim Oregairu’nun bile bir sonunun olmaması buna en güzel örnek olabilir mesela… (bu yazı yazıldığı zaman animenin son sezonu yoktu) Ama Ergo Proxy, Fullmetal Alchemist Brootherhood, Fate/Zero gibi hikayelerine bir son veren anime serileri en iyilere rahatlıkla örnek verilebilir. Üstelik Fate/Zero’dan sonra Fate/Stay Night serilerinin geldiğini de düşünürsek, hikayeye son verilse bile, bu tabanla hikayenin bir şekilde devam edebileceğine en güzel örneklerden. Psycho-Pass için de aynı şey geçerli, mükemmel bir ilk sezonun ardından hikayesine noktayı koyan seri ardından gelen ikinci sezonu ve devam filmiyle çıtasını yüksek tutmayı başarabilmiş yapımlardan.

Evet, bir animeyi başucu eseri yapan maddeleri yazmaya çalıştım. Tüm bunların tam olarak uygulandığı animeler birer şaheser olmakla birlikte, uygulanamayanlar maalesef eksik kalıyor. Size göre listede eksik var ise, yorumlarınızda bizimle paylaşmayı unutmayın.

Ekleme: Yazıda adı geçen karakterler anime tabanlı incelenmiştir, örneğin Tokyo Ghoul-Kaneki Ken karakteri mangada oldukça başarılı bir profil çizerken animede vasat kalmıştır.

Not 1: Bu yazı bana ait değildir. Kapanan birdizihaber’den Hafize Mutlu’ya aittir. Site kapandığı için bu yazının kaybolmasını istemedim. Yine de hâlâ arşiv kaydına buradan ulaşabilirsiniz.

Not 2: Bugüne kadar okuduğum tüm anime yazıları arasında en sevdiğim yazı budur. Umarım siz de beğenirsiniz. Listedeki maddelere uygun animeleri de yorumlara yazabilirsiniz.

Not 3: Yazının yazılış tarihi 2016’dır. Bunu göz önünde bulundurun derim. :slight_smile:

6 Beğeni

İzlediklerim arasında yazıda örnek verilmeyen ve 9/9 yapan tek seri Monster sanırım. Hunter X Hunter da 8/9 bence. Tek eksiği final yapmaması. Batı animasyonunu aynı standartlarla değerlendirirsem Avatar The Last Airbender da 9/9 alır. Bu sistem episodik şeyleri incelemeye pek uygun değil ama Batman The Animated Series’e de 9/9 demek istiyorum. Spectacular Spider-Man de final veremediği için 8/9’da takılıyor. Eğer bir gün Young Justice gibi yeni sezonlar alırsa 9/9 olacak. Yeni Young Justice sezonlarını henüz izlemedim ama ilk iki sezon için final yapmadığından dolayı 8/9 diyorum. Güzel biterse 9/9 olacak

1 Beğeni

Benim için bir Anime’yi diğerlerinin en önüne çeken şey sunulan evrenin başrol karakterin maceralarının yaşandığı bir yer olmaktan çıkarıp hikaye sunumunun bir parçası haline getirmesi. Öyle Manga, Light Novel’leri filan hesaba katmadan bile Votoms serisinde yolu Chirico Cuvie ile kesişmeyen 3, UC serisi Gundam’larda başrol Amuro Ray ile yolu kesişmeyen belki de onlarca ana karakter olması, Soukyuu no Fafner’in EXODUS sezonunun yarısında ana karakter Kazuki’nin hiç görülmeyişi (hatta bölümlerin birinde çoktan ölmüş olan kimi karakterin -bildiğimiz anlamda yeniden diriltilmemelerine karşın- bir zamanlar o adada yaşayıp bir amaç uğruna öldüklerinin hatırlatılması), hakeza en sevdiğim Anime listelerinde daima en tepeye yazacağım Boogiepop Phantom’un ilk bölümünde sokağa çekilmiş olay yeri araştırma şeridinin ardındaki sıradan figüranların (?) bile tek tek o hikayenin ortak bir parçası haline getirilmesi verebileceğim en iyi örnekler olacaktır. Evangelion TV serisinin bir noktada tamamen 3 karakterin monoloğu haline gelirken Shin Evangelion filminde Hikari’si olsun, Kensuke’si olsun, Touji’si olsun eski serinin bir noktadan itibaren çöpe atıp sonra da unuttuğu -bu tercihi takdir eder yada benim gibi nefret edersiniz, o ayrı bir tartışmanın konusu olsun- tüm karaktere bir misyon vermesi, bu açıdan verebileceğim bir diğer örnek.

Anlatımın ana karakterin odağından çıkmasının anlatımın akıcılığını düşürdüğü konusunda yazının tezine maalesef katılmıyorum. Benim açımdan tam aksine, bence o hikayede ne kadar fazla karakter yolu ana karakterin o evrende parçası olduğu hikaye bence bir o kadar anlam kazanıyor, derinleşiyor.

Tutarlılık: Bu konu hikaye context’inin ne kadar zamana yayıldığı ve finalde gördüğümüz karakterin ilk bölümde gördüğümüz karakterle ne kadar uyuştuğu ile alakalı değerlendirilmelidir. Olaya sadece ilk 3-5 bölümün verdiği tutarlılık açısından bakan bir kişi muhtemelen Spike’ın derinliksiz ve içi boş bir karakter olduğunu, Cowboy Bebop’un da episodik karakter yapısından ötürü hikaye yapısı açısından zayıf olduğunu düşünebilir fakat gerek Spike’ın karakterinin -neredeyse hiç flashback olmamasına karşın- izleyicinin zihninde o karaktere ayırdığı empati kadar derinleşmesi durumu söz konusudur, zira ikinci bölüm hissiyatı ile son iki bölümün hissiyatı yakın bile değildir. Cowboy Bebop (yada aynı yönetmenin Space Dandy’si gibi) örneğinde özetlenebileceği gibi, seri kendi içerisinde farklı temalar, kurgular yada anlatım tempoları deneyebilir. Bunun tutarlılığa zarar verdiğini düşünmüyorum, önemli olan bu yapılırken izleyicinin yaptığı boş zaman yatırımının karşılığını verip veremediğidir.

Karakter gelişimi: Bir karakter gelişmelidir elbette ama değişmeli midir, bundan emin değilim. Geriye dönüp baktığımda en sevdiğim karakterlerin daha çok statik kalmaları sayesinde olay akışında ayakta kalabilen karakterler olduğunu farkediyorum. (Death Note serisinde -live action TV dizisinde yada Netflix uyarlamasında denendiği ve becerilemediği üzere- Light duygusal gelgitleri olan, kişilere karşı zaafları olan bir karakter olsaydı, seri bu popülaritesini elde eder miydi, bundan emin değilim) Elbette yan karakterlerin, hatta villain’lerin hayat görüş değişimleri hikayeyi daha ilginç hale getirebiliyor (Uchuu Senkan Yamato’nun 2. sezonunda Dessler’in geçirdiği değişim gibi) ama tam 180 derecelik dönüşler aynı şekilde hikayenin inandırıcılığını da bariz şekilde baltalayabiliyor. Örnek vermek gerekirse Sasuke karakter gelişimi konusunda hiç de kötü bir örnek değil, hatta belki de verilebilecek en başarılı örneklerden birisi olduğu bile iddia edilebilir. Fakat o kadar çok fazla şekilde zıt yönde değişiyor ki karakter onu takip edilmeyi ve odaklanmayı hayli zorlaştırmış oluyor.

İlginç Genel Amaç: En başta ilginç amaç ne kadar gereklidir sorusunu sorabiliriz. Örnek vermek gerekirse Daily Lives of High School Boys yada Saiki Kusuo no Psi-nan örneklerindeki gibi tüm gün aylaklık yapan karakterleri izlemek bile son derece akıcı ve gününüze renk katan bir deneyim haline gelebiliyor. Bu noktada hikayenin ilk gayesinin izleyiciyi eğlendirmeyi kaçıncı sıraya koyduğunu da tartışabiliriz. Eğer ana gaye “izleyiciyi eğlendirmek” değil ise sadece “cevapları aramak” bile yeterli bir amaç olabilir, hikaye boyunca gezegen gezegen gezdiğimiz Votoms örneğinde de olduğu gibi. Öte yandan hikaye altmetni bazen üst üste gelen tehditlere karşı sinmiş bir karakter sunduğundan, sonrasında o karakterden “ilginç amaç” beklemek tutarsız hale de gelebilir. Amuro Ray ilk Gundam serisinde takviyeler hatta erzak sıkıntısı çeken bir gemide uykusuzluk ve durmaksızın ölüm korkusu ile boğuşurken, hatta bir keresinde gemiden firar bile etmişken, 2. seride önceki savaşın en büyük kahramanı ve bir neslin idolü olmuş, lüks ve rahat bir hayata kavuşmuşken, konağının dışına adım bile atamadığı, tüm dünyanın “bizim çocuklar” ve “teröristler” diye ayrıldığı bir aşka korku düzenine geçildiğine tanık oluyor. Evet, artık 10 metrekare bir odaya kapalı kalıp ardından habire ölüm görevlerine gönderilmiyor, ama artık dünyanın da kendisine ve kendi gibi insanlara adeta uzaylı gibi bakmaya başladığını, kendi gibi insanların da bu süreci değiştirmek istemedikleri sürece kendi gibi sindirilip bir köşede PTSD krizleri yaşıyor olabileceklerinin yada tam aksine bir silah haline getirilebileceklerinin de farkında. Yani yanan bir dünyayı uzaktan izlemek yada o yangının bir parçası olma sorunsalı sözkonusu. Hikayenin 3. parçasında ise karakterin yaptığı bu seçimin onu belki de mantığın sınırındaki bir seçimi yapmaya yönlendirdiğini görüyoruz. Aynı hikayenin bu 3 fazında da karakter, onu o noktaya getiren dinamikler yada karakterin karşı karşıya kaldığı tehditler birbirinden çok farklı da değil aslında. (Hatta 2. fazda konum açısından daha çok bir mentor durumunda) Fakat bu 3 faz da birlikte değerlendirildiğinde -hikayeye bir başka açıdan “gerekli kötülük” sorgulaması sokan Char Aznable’ı saymazsak- sıradan bir izleyici günün sonunda sadece birbirine ateş eden metal yığınlarından başka birşey görmeyecektir. Yani bu da demek olmaktadır ki, ilginç amaç çok da önemli değildir, karakterin amacını takibe değer kılıp kılmayan şey ise önceki maddede belirttiğim üzere izleyicinin yaptığı boş zaman yatırımının karşılığını ne kadar verdiği ve hikayeye ne kadar empati yaptığıdır.

Orjinallik ya da Daha İyi Bir Tekrar: Shakespeare’in de vakti zamanında belirttiği üzere öncelikle bu güneşın altında anlatılmamış bir hikaye olmadığı gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekiyor. Hal böyleyken artık kopyalamanın da bir raconu olduğunun farkında olmamız da şart. 1994’de Mobile Fighter G-Gundam, 2007’deki Mobile Suit Gundam 00, 2013’deki Gundam Build Fighters yada 2015’deki Mobile Suit Gundam: Iron Blooded Orphans, 1979’da başlayan aynı franchise’in halkaları olmasına rağmen benzer 2-3 yanını saymanın bile zor olduğu yapımlar. Her ne kadar hayran kitlesi muhtemelen tam aksini iddia edecek olsa da Code Geass içinde düzinelerce Gundam trope’u sayabilirsiniz. Yani istenirse bir türün popüler bir örneğinden aynı türde ama çok farklı duran atmosferlerde seriler çıkartmak imkansız değil. Benzer şekilde bir tür eğer 80’lere kadar varolmadıysa sonrasında o türün ilk büyük hitinin “yeniden dönüşüme” gönderilip bize yeniden sunulması da yadırgadığım bir olay değil. Bu noktada amaç orijinali aşmak değil, ona saygıyı esirgemeyip onu güncel izleyici için akıcı şekilde adapte edebilmek olmalı. Aksi takdirde Getter Robo Armageddon dururken insanlara TTGL önermenin de tutarlı bir yanı olmazdı.

Hikayeyi Mahfeden Klişelerin Olmaması: Klişe mi, kime göre neye göre? Klişe ile trope arasındaki çizgi nerede başlayıp bitiyor? O Anime’yi orijinal ve klişesiz kılan şey gerçekten öyle olması mı yoksa bizim onun farkında olmamamız mı? Bu konuda size belirtmek isteceğim bir site var. TvTropes sitesine herhangi bir anime ismi yazarsanız size o Anime ile ilgili en az onlarca farklı klişe trope’u ve karakter arketipi listeleyecektir. Yani bir noktada izlediğiniz her filmin, dizinin, animenin vs zaten hazır olan hikaye trope’larından geldiğini göreceksiniz. Joseph Campbell bunu The Hero With Thousand Faces ve Primitive Mythology: The Masks of God kitaplarında bu durumu ve kökenlerini yetkin şekilde anlatmıştı. Değinmek istediğim şey ise aslında klişesizlik diye bir durumun pek olmadığı. Sadece bazen biz farkında olmuyoruz o kadar. Örnek vermek gerekirse türde devrim yaptığı, mahou shoujo türünü tek başına deconstruct ettiği söylenen Puella Magi Madoka Magica’nın bile bir tokusatsu serisi olan Kamen Rider Ryuki’den “ödünç aldığı” bir yığın şey vardır, ki yazarı bile bunu reddetmemiştir. Bu şahsen 25+ küsür senedir içinde bulunduğum Anime hobisine ilişkin gördüğüm en gri alan tartışmalardan birisi. Bu yüzden konuyu daha çok uzatıp suyu bulandırmamayı tercih ediyorum fakat özet geçmek gerekirse şahsen Anime izleyen bir kişinin orijinallik beklentisi belli bir seviyenin üzerinde olmamalı derim ben. Aksi halde ya cehaletin mutluluğunu seçip kendinizi sevdiğiniz bir iki düzine yapımla sınırlandırmanız yada her izlediğiniz yapımda hacılamalar görüp azap yaşamayı seçmeniz gerekecektir.

Hikayeye Bir Son Vermek: Sonu düşünülerek yazılmış hikayelerde finalin elbette önemli olduğunu, ama giderek uzayan hikayelerde yolculuğun varılan noktadan daha önemli olmadığına inanıyorum. Kaldı ki Lost’u son bölümde drop’lamış birisi olarak, başta “The Flashes Before Eyes” yada “The Constant” gibi IMDB notu 9’un üzerinde olan bölümler olmak üzere bana yaşattığı acı tatlı tüm anlardan ötürü bunu kötü bir deneyim yada zaman kaybı olarak değerlendirmiyorum. Gundam serileri 1979’dan beri devam ediyor ve devam da edecek zira başrol karakterler ölümsüz değiller, ölebiliyorlar ve mirasları farklı karakterlere bırakılabiliyor. Orijinal timeline’den sıkıldığınız mı? Takip edebileceğiniz, birbirinden farklı işleyen tarihleri ve teknoloji seviyeleri olan 10 küsür farklı evreni daha mevcut, onları referans alıp izlemeye devam edebiliyorsunuz. Aynı şekilde -her ne kadar arka planda dönen bir gizli organizasyon komplosu hikayesi olmasına karşın- Detective Conan’ın da bittiğinde insanları hayal kırıklığına sürüklemeyeceğine eminim, çünkü hikayenin en başında her bölümün yarısına kadar izleyiciye sunulan ipuçlarını başrol karakterden önce bir araya getirip doğru sonuca ulaşmak üzerine bir konsept üzerine kurgulanmış olduğundan herkes farkında ve bu da seri ile izleyici arasında bir tür win-win durumu. Ama Naruto Shippuuden ile hikaye zaten kanımca -her ne kadar “Bizimkiler” şekilde de olsa- iyi şekilde bitirilebilmişken hikayeyi çok da gerekliymiş gibi yeni jenerasyona ilerletip Boruto serisiyle önceki lore’unun çoğuyla muhalefet edip ters düştükten sonra bu seriyi iyi ekilde bitirebilirler mi, umutlu değilim. Yada izleyiciye 1. bölümden beri bir amaç vaad edip 1000 küsür boyunca bunu sürdüren One Piece’in tatmin edici bir şekilde bitebileceğine de inancım yok. Özetle bence 200+ hatta 100 bölüm üzerine çıkan bir serinin bence derhal nasıl biteceğinin derdine düşmesi gerekiyor çünkü -bence- size vaad edilen şey izlediğiniz bölüm sayısıyla orantılı düzeyde görkemli bir final olduğu sürece tüm izleyicileri tatmin edebilme şansınız yok.

3 Beğeni

Bence kişisel beğeni için 9 madde olmuş bu.

Tutarlılık, karakter gelişimi (değişmek zorunda değil üst mesajda da bahsedilmiş zaten) ve animenin sonu bence de önemli ama 9 maddeye pek katıldığımı söyleyemem özellikle Gerilim kısmına çünkü gerilim, gizem veya aksiyon içermeyen şaheserler de var; herkes beğenmeyebilir orası da kişisel ve tartışılmayacak zevklerle ilgili.

1 Beğeni

Gerilimden kasıt gerilim türü, gizem veya aksiyon değil zaten. Animenin akıcı olması gibi. Tahmin edilemez şeylerin olması gibi. Slice of life animeleri için farklı kişilikler, farklı karakterler olurken aksiyon animelerinde anti kahramanlar olabilir mesela. Yazıda da farklı örnekler vermiş zaten. :slight_smile:

@Akuma_Blade uzun yorumun için öncelikle teşekkürler.

Bunu deyince aklıma direkt monster geldi. Sahiden öyle animeler güzel oluyor.

Bu site ile ilgili şunu da demek isterim. Gintama ve Lucky Star gibi bol göndermeli animelerde hangi bölümde hangi göndermenin olduğu da yazıyor. Dediğiniz gibi anime ismini siteye yazıp bakmak gerekiyor. Göndermeler shoutout kısmında var. Çok kullanışlı bir site gerçekten.

2 Beğeni

Onu anladım da aksiyon ve gizem genelde sevilir o yüzden bahsettim :slight_smile:

2 Beğeni

Death note ve evangelion dahil hiçbir başyapıt anime izlemedim

Evangelion fazlasiyla oznel bir anime, o acidan begenmedigin icin seni suclayamam, hakeza Death Note’un da fazla akici bir seri olmasina karsin iki karakterin gayrisinda derin olmaya zerre ugrasmayan bir seri ve puani da genel olarak yuksek olmasina karsin bu, niteliklerinden cok izleyen cogu kisinin anime oldugunu bilerek izledigi ilk seri olmasindan kaynaklaniyor. Haliyle ondan dogacak hayal kirikligini da anlayabilirim ama bana binlerce anime izlememis biri cikip da “basyapit anime yok” derse ben de “OK kardeşim” demekle yetinirim.

Yanlis anlamayin da, Netflix’deki icerigin %1’ini bile tuketmemis bir Ekşi Sözlük tayfasinin “Netflix’de izlenecek tek şey olmamasi” diye baslik acmasinj animsatti.

Yok hocam toplasan 10 anime izlememişimdir zaten.
Böyle sert bir dille yazmamın nedeni de bu hayal kırıklıklarından doğan sinir olsa gerek.
Yoksa beğeneceğim onlarca anime olduğuna eminim.
Tavsiye de alabilirim hatta…

1 Beğeni

Osamu Dezaki’nin yonettigi herhangi bir yapimdan rastgele dalis yapin. Begenirseniz baska oneriler de yaparim. Iyi seyirler simdiden.

2 Beğeni

Buna göre 9 (daha fazlası da olabilir) şaheser anime hangisi oluyor?

Oznel yanit istersen, anime tarihini sonsuza degistiren, velev ki varolmamis olsa su an anime adina bildigimiz hicbirseyin ayni olmayacağı yapimlar derim. Bir baskasi “bu seriyi cok sevdim, bu benim icin başyapıt” diyebilir. Tam anlamiyla katilmadigim, savunmadigim ama karsi da cikmadigim bir bakis açısı o da.

1 Beğeni

Bence değil ama anlaşılması gerçekten güç, kendini basit bir şekilde anlatıyor aslında ama kendine göre basit bir şekilde.

Açıkcası gözünüze güzel görünen her şeyi izleyebilirsiniz baya rahat bir konu anime istediğinizi izleyin. Fakat ben tam olarak hangi türleri ve tarzları sevdiğinizi bilemediğim için genel bir öneri sunacağım.

Cowboy Bebop
Violet Evergarden
Houseki no Kuni
Koukaku Kidoutai
Tenkuu no Shiro Laputa
Majo no Takkyuubin
Death Parade
Akira
Kotonoha no Niwa

2 Beğeni