Mükkemmel anime tanımı için insanların farklı zevkleri ve açıklamaları olabilir. Var da zaten… Fakat bazı ortak paydalarda birleşebiliriz. Aşağıda bir animeyi “en iyi” ya da “şaheser” yapan maddeleri sıraladım. Bu bileşenleri doğru ölçüde kullandığımız zaman elimizde mükemmel bir anime serisi olması kaçınılmaz! İşte bir animeyi başucu eseri yapan maddeler;
Tutarlılık
Bir animenin mükemmel başlaması onu “en iyi”lerden birisi yapmaz. Konu olarak tutarlılığı ve bütünlüğü de çok önemli. Sword Art Online, Mirai Nikki ve Attack on Titan gibi çok büyük fan kitleleri olan animelerin, aynı zamanda onlardan nefret eden kitleler olmasının en büyük nedenlerinden birisi de tutarlılık sorunu yaşamaları diyebiliriz. Sword Art Online’ın shounen-oyun animesi olarak başlayıp harem animesine dönüşmesi, Mirai Nikki’nin gizem üzerine kurulmasına rağmen asıl plot twistinin oldukça saçma bir şey çıkması ve Attack on Titan’nın hayatta kalma mücadelesini abartıp yan karakterlere fazla odaklanması ve sonunda kim öldü-kim kaldı animesine dönüşmesi örnek verebileceğim seriler arasında başı çekiyor. Öte yandan oldukça tutarlı
hikayeleri ve anlatımlarıyla kendinden sonrakilere örnek olabilecek serilere ise; Ergo Proxy, AnoHana, Fate/Zero ve Zankyou no Terror gibi yapımlar söylenebilir.
Karakter Gelişimi
Hatırlanabilir karakterler çok önemlidir animeler için. Üstelik sadece hatırlanabilir de olmamalı, gelişim de göstermeli bu karakterler. Bir çok animenin sadece karakterler üzerine reklamlarıyla dikkat çektiğini de hatırlatayım. Yalnız bunu popülerlikle karıştırmayalım. Mesela Attack on Titan’dan Mikasa Ackerman ya da Tokyo Ghoul’dan Kaneki Ken gibi karakterler oldukça
popüler olmalarına karşılık aslında, üstelik karakter gelişimi göstermelerine rağmen hâlâ aynı kalmalarıyla, kötü örnek teşkil ediyorlar. Basitlik kötüdür demiyorum ama farklılıklar da sunmalı karakterler izleyicilerine. Başarılı karakter gelişimleri olarak; Serial Experiments Lain’den Lain Iwakura, Psycho-Pass’den Ginoza ve Neon Genesis Evangelion’dan Shinji Ikari gibi karakterleri sayabiliriz.
İlginç Genel Amaç
Sadece kız arkadaşınızı kurtarmak ya da tüm gün oturup cevaplar aramak bir animeyi şaheser yapmaz. Karakterimizin genel amacının ilgi çekici olması gerekir. Code Geass gibi gerekli kötülükler üzerine, Soul Eater gibi dünyanın deliliği üzerine ya da Steins;Gate gibi geçmişi değiştirmek üzerine yapılan anime serileri ilginç genel amaç konseptine uyan başarılı örnekler.
Dünyayı kurtarmak gibi oldukça klasik amaçlar da örnek verilebilir buna. Fakat bu amacı Fate/Zero’daki gibi başarılı yansıttığınız sürece…
Adanmışlık
Serinin türünün ne olduğu çok önemli değil, karakterimiz (illa ana karakterin olmasına gerek yok, yan karakter de olabilir) belirli bir amaç için çabası kesinlikle olmalı. Bu amaç Ajin’deki gibi sadece saklanarak ve hiç bir şeye karışmayarak hayatta kalmak olsa bile, amaç uğruna karakterimiz çaba sarfetmeli. Sadece bu adanmışlık üzerine bir anime olan Tanaka-kun wa Itsumo Kedaruge’u örnek verebilirim mesela bu başlığa. Karakterimizin tek amacı efor sarfetmemek. Ama bunun için bulduğu çözümler oldukça başarılı bir adanmışlık örneği. Öte yandan adanmışlık alanında en başarılı örnekler içinde Death Note, Fullmetal Alchemist, Mushishi ve Neon Genesis Evangelion gibi seriler söyleyebilirim.
Estetik ve Sunum
Animenin çizim tekniğine dayalı farklılıklarla bile ayrıldığını düşünürsek estetik ve sunum oldukça önemli bir kıstas aslında bir animenin “en iyi” olması konusunda. Tabii müzikal uyumu da oldukça önemli. Bakemonogatari serileri gibi sadece dialoga
dayalı serilerde bile farklı bir sunum yaparsanız, seriniz en iyiler arasına kolaylıkla girebilir. Aynı şekilde Jojo’s Bizzare Adventures ve Kill la Kill gibi standartların dışındaki sunumlar oldukça ilgi çekici olabilir. Fate/Stay Night’ın yeniden yapımı olan Unlimited Blade Works’u bile bu kategoriye ekleyebiliriz. Death Parade’yi de unutmayayım. O da “zarif” duruşuyla oldukça ilgi çekiciydi.
Orjinallik ya da Daha İyi Bir Tekrar
Tamam bir seriden her zaman orijinal bir konsept bulmasını beklemek biraz hayalperestlik olabilir. Fakat en azından başarılı örnekler olmalı elimizde. Mesela Death Parade gibi… Hayatta kalma mücadesi gibi görünen ama insan ruhuna dokunan bir seri
olan Detah Parade bir çok anlamda umut vaadeden bir yapım. Ya da Ghost in the Shell gibi türüne farklı bakış açısı getiren yapımları da ekleyebiliriz buna. Aynı konuların ısıtılıp ısıtılıp önümüze sunulması sadece animede değil görsel iletişime dayalı her mecrada karşılaştığımız bir durum. Ama bunun oldukça başarılı yapan seriler de yok değil. Özellikle harem ya da “dere” türleri (yandere, tsundere vs.) üzerine oynayan klişe serileri düşününce bu serilerin önemi biraz daha artıyor. Yani bir animenin “en iyi”lerden olabilmesi için orijinallik önemli olmakla birlikte, başarılı bir konsept tekrarı da olabilir. Örneğin Oregairu, Kiseijuu: Si no Kakuritsu gibi yapımların türleri için oldukça iyi bir tekrar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Hikayeyi Mahveden Klişelerin Olmaması
Oldukça başarılı bir konseptimiz, hatta konunumuz olsa bile, eğer bunun içine harem, power up, mucizevi bir şekilde hayatta kalmak ve her zaman kazanmak gibi klişeler eklendiğinde hikayenin çekiciliği kaybolabiliyor. Özellikle shounen serilerin başbelası olan power up’lar günümüzün en büyük klişelerinden diyebiliriz. Belirli oranda klişenin olması belki süreklilik açısından gerekli olabilir ama dozu çok iyi ayarlanmalı. Yoksa hikayeyi mahvedebilir.
Gerilim
Her tür anime için önemlidir gerilim oranı. Örneğin biraz bilinmezlik ve karakterler arasındaki mantıklı anlaşmazlıklar slice of life animeleri için gerekli olurken, seinen ya da shounenler için gri bölgelerdeki karakterler, ne yapacağı önceden kestirilemeyen ya da karakter gelişimiyle değişen hikayeler vazgeçilmez olmalı. Hikayedeki çelişkiler ister slice of life izleyelim, ister kötü karakter organizasyonlarıyla karşılaşalım, isterse de spor karşılaşmaları görelim, hemen her seride mutlaka olması gereken gerilimi yansıtmak için en büyük etken olur. Fate/Zero’daki Kotomine Kirei karakteri bunlar için biçilmiş kaftan bir karakterdir mesela…
Hikayeye Bir Son Vermek
Özellikle popüler serilerin en büyük sorunu, daha sonra filmlerden ya da devam serilerinden kâr elde edebilmek amacıyla hikayelerini sonlandırmamaları diyebilirim. Hal böyle olunca bir sezon süren serilerin derli toplu bir sonları olmayabiliyor. Bu da yani serinin bir sonunun olmaması da iyi anime olmasını engeller. Özellikle açık uçlu finaller oldukça kötü etki bırakıyor diyebilirim. Çok sevdiğim Oregairu’nun bile bir sonunun olmaması buna en güzel örnek olabilir mesela… (bu yazı yazıldığı zaman animenin son sezonu yoktu) Ama Ergo Proxy, Fullmetal Alchemist Brootherhood, Fate/Zero gibi hikayelerine bir son veren anime serileri en iyilere rahatlıkla örnek verilebilir. Üstelik Fate/Zero’dan sonra Fate/Stay Night serilerinin geldiğini de düşünürsek, hikayeye son verilse bile, bu tabanla hikayenin bir şekilde devam edebileceğine en güzel örneklerden. Psycho-Pass için de aynı şey geçerli, mükemmel bir ilk sezonun ardından hikayesine noktayı koyan seri ardından gelen ikinci sezonu ve devam filmiyle çıtasını yüksek tutmayı başarabilmiş yapımlardan.
Evet, bir animeyi başucu eseri yapan maddeleri yazmaya çalıştım. Tüm bunların tam olarak uygulandığı animeler birer şaheser olmakla birlikte, uygulanamayanlar maalesef eksik kalıyor. Size göre listede eksik var ise, yorumlarınızda bizimle paylaşmayı unutmayın.
Ekleme: Yazıda adı geçen karakterler anime tabanlı incelenmiştir, örneğin Tokyo Ghoul-Kaneki Ken karakteri mangada oldukça başarılı bir profil çizerken animede vasat kalmıştır.
Not 1: Bu yazı bana ait değildir. Kapanan birdizihaber’den Hafize Mutlu’ya aittir. Site kapandığı için bu yazının kaybolmasını istemedim. Yine de hâlâ arşiv kaydına buradan ulaşabilirsiniz.
Not 2: Bugüne kadar okuduğum tüm anime yazıları arasında en sevdiğim yazı budur. Umarım siz de beğenirsiniz. Listedeki maddelere uygun animeleri de yorumlara yazabilirsiniz.
Not 3: Yazının yazılış tarihi 2016’dır. Bunu göz önünde bulundurun derim.