Merhaba, uzun zaman önce bitirdiğim ama hiçbir yayınevinden geri dönüş alamadığım distopya/yeraltı edebiyatı tarzında bir romanım var, bu konuya girmek istemiyorum, sadece eğer meraklısı varsa buradan giriş kısmını paylaşmak istedim ve şayet olur da okuyan birisi olursa bu parçanın merak mı uyandırdığını yoksa bunaltıcı mı bulduğunu merak ettim sadece. Teşekkürler.
Merhabalar, öncelikle ellerinize sağlık. Bir roman yazıp bitirmiş olmanızı takdir ve tebrik ederim. Benim metinde dikkatimi çeken şunlar oldu:
-
Anlatıcının “iki gözüm, tatlım, canım” diye münasebet kurması beni rahatsız etti. Ne bunaltıcı bir havada gibi ne de yukarıdan bakan bir tanrının sesini duyuyormuş gibi hissettim.
-
Anlatıcının insanlığa dair söyleyecek çok sözü varmış belli ki. Bu madem bir roman, bence bırakalım vakti geldiğinde az ve öz söyleyelim. Giriş bölümü için bu kadar nasihat okuru sıkabilir.
-
Siz elbette çok güzel bir şehir hayal etmişsinizdir ancak Edo’ya giden yolda tasvirler bana diğer bilimkurgu hikâyelerinde, romanlarında okuduğum, çizimlerinde gördüğüm kurak şehirlerden farklı hissettirmedi. Parlak bir tılsım, ay kapısı vb. şeyler de. Yeni tasvirler üzerine çalışabilirsiniz. Madem bu farklı bir evren, bazı isimler de o evrene ait olabilir.
-
"İnsanlığın savaşlarla gerilediği bir gelecekte…"nin iyi bir başlangıç olduğunu düşünmüyorum. Böyle düşünmemim iki sebebi var: ilk olarak klişe olması; ikinci olaraksa klişe olsa dahi okuru ikna edecek derinlikte olmaması. Bunu da romanın ilerleyen kısımlarında okura yavaş yavaş yedirebilirsiniz.
-
Yeni tasvirler bulmak güzeldir ancak okur bunları yalnız anlamak değil kendisine dokunmasını da ister. “Bayatlamış kurabiye gibi” ifadesi ve benzerleri üzerine yeniden düşünebilirsiniz.
-
Okura asıl ayrıntıyı ince yerlerde verebilirsiniz. Örneğin “…kumların dişleyerek bitiremediği tarihi kıyafetleri, paramparça ziynet eşyalarını…” demek yerine bize bunların adlarını verebilirsiniz. Nedir bu tarihi kıyafetler? Külah mı fes mi şapka mı? Bu ayrıca evrenin geçmişi hakkında da ufak ve güzel detaylar sağlar.
İyi çalışmalar dilerim…
Çok teşekkür ediyorum.
Merhaba,
Cesaretinizden dolayı kutlamak haddim değil ancak hayranlık duyuyorum. İnsanın biriktirdiklerinden damıtıp, özenle demlediği bir eseri, üstelik yayınevlerinden yanıt alamamışken, meşruiyeti sorguya açık bir alanda eleştiriye açması; bir romanı bitirmekten daha zorlu olabilir.
İnsanlardan ve dönüp duran gri dünyadan kopmak dışında bir beklentisi kalmamalı ki, bu cesarete erişebilsin. Bazen en tanıdık meseleler en çok yabancılaşılanlar oluyor, belki de bu klişedir sebebiniz. Sanırım bunu tahmin etmem imkansız.
Çok sayıda metin okumanın, çok duygu ile boğuşmanın ve her şeye rağmen neden olmasın umudunu bulmanın sonucu gibi hissettirdi yazdıklarınız. Ancak gerçekten umutlu mu yoksa karamsar mı hikayeniz, girişte bunu hissedemiyorum. İlk 50 sayfa yargıya bağlıyor metinleri zihinlerde, belki de çok aceleci davrandım. Buna rağmen, ‘türü’ hakkında bilgi sahibi olmanın ötesinde fikir versin isterdim girişte paylaştıklarınız.
Metinlerde hitap cümleleri okuyucuyu bağladığı kadar uzaklaştırabilir. Bu okuyucunun yapısına da bağlı ancak hitap sözcükleri ve dahi cümleleri çok gerekli ise, bunların tutarlı, az değişkenli ve mümkünse cinsiyetsiz olması, daha sürükleyici bir metin için faydalı olabilir.
Edo’ya ulaşıldı mı yoksa yolculuğun hemen başında sadece tasviri mi yapılıyor, şüpheye düştüm. Tarihsel gerçeklik/ çarpıklık kadar, olay örgüsü de haddimi aşarak bir metinde aradığım özelliklerden. Duygulardan sıyrılıp, bir senarist gözüyle kare kare canlandırmak, giriş bölümü için izleyen bölümlere göre daha mühim olabilir.
Özgünlük, yaratıcılık ve akıcılık (kendi içinde tekrarı olmayan anlamında), bir metin için son derece kıymetli özellikler. Ancak, geçmişe dönüp en çok etkilendiğiniz eserlerin sizi neden etkilediğine bakmanızı önerebilirim. Bu, o eserlere paralel yazmak anlamına gelmiyor. En çok etkilendiğiniz özellikler, metninize yansıdığında, metin sizi herkesten daha çok tatmin edecektir ve kendinize özgün bir metin oluşturmakta yardımcı olacaktır.
Birkaç sayfa üzerinden dahi olsa, size dair bir metin aracılığı ile tanıştığımıza memnun oldum. Haddimi aştı isem, peşinen özür dilerim.
Okuma ve eleştiri için çok teşekkür ediyorum.
Merhabalar, bizimle paylaşma cesaretini gösterdiğiniz için tebrik ederim. İlk roman denemeniz için cümleleriniz ve metnin bağlamı çok iyi. İllaki ilk eserlerde diğer eserlere öykünme olacak. Ben okurken Yüzüklerin Efendisi, Dune ( okumadım ama filmini izledim) ve Taht Oyunları gözümde canlandı. Yazdıkça özgünleşeceğinize inanıyorum. Aynı bölümleri başka nasıl yazarım diye de düşünüp yeni ayrı ayrı çalışmalar yapabilirsiniz. Bana hitap cümlelerini bir sayfada çokça kullanmanız fazla geldi. Başlangıçta masal anlatıcısı gibi seslenmeniz hoş olmuş, inci tanem ve diğer hitaplar biraz basit, çiğ geldi. Kendiniz bir kelime üretebilirsiniz, Anadolu’da kullanılan yerel ağızlarda ( mesela Lazların değişik kelimeleri var) ve Türk mitolojisinde uygun bir şeyler var mı diye bakabilirsiniz. Genel olarak başlangıç için çok iyi ve daha da geliştirebilirsiniz. Yolunuz açık olsun. Kırdıysam affola.
Yorum için teşekkürler. Bu arada ancak bu ilk roman denemem değil. 2009 yılında üniversiteyi roman yazarı olmak için bırakmıştım ve 2018 yılında başladığım bu roman üzerinde 3 yıl gece gündüz çalışmıştım. 4. veya 5. romanımdı bu. Bütün hayatım boyunca yazmayı umduğum ve bitirdikten sonra bugün bile yazma doygunluğu içinde yüzmeme sebeptir. belki de 5-6 roman çıkarabileceğim konuları 250 sayfaya sıkıştırdım galiba.
Diğer yandan, günümüz okuyucusunun ismi tanınmayan birine karşı son derece tahammülsüz olması sebebiyle, ve romanın geri kalanının son derece konuya ani ve hızlı girip hızlı akması sebebiyle, henüz ilk paragraflarda romanın hangi zamanda ve nasıl bir dünyada geçtiğini açıklayarak konuya melankolik bir giriş yapmaya çalışmıştım ama anlıyorum ki benim bu basitçe açıklayarak konuyu girme girişimim bayağı karşılandı. romanın ilk giriş paragrafları çok daha farklıydı, ama günümüz okuyucusu ne okuduğunu hemen anlamak istiyor, onlara en azından romanın ne hakkında olduğuna dair anlaşılır bir giriş vereyim demiştim ama görünen o ki bu iyi bir tercih olmadı, bayağı karşılandı.
İkinci garibime gidense, burdaki yorumlar haricinde başka yerden aldığım bildirimler dolayısıyla da; şu inci tanem ya da birtanem konusu nedense beklemediğim kadar ciddiye alındı ve üzerinde duruldu. Evet, hikaye birisi tarafından birisine anlatılıyor. Aslında romanın sürprizi bu, bütün roman evini terk etmek üzere olan tutunamayangillerden bir babanın evini terk etmeden evvel minik kızına ileride okuması adına kendi hayatını karanlık ve sayko bir şekilde masallaştırarak yazmasından ibaret. Lakin, satır aralarına tatlıca bir merak unsuru olsun ve romanın sonunda gizemini açıklasın diye bıraktığım anlatıcı ve anlatan ipuçları neden bütün okuycularda bu derece iticilik yarattı anlayamadım. Aslında sadece iki sayfalık ilk kısmı paylaşmış olmam da etkili olmuş, kendi hıyarlığım olabilir bu. böyle düşünüleciğini düşünmemiştim, oysa romanın geri kalanında bu inci tanem ya da bitenm gibi seslenmeler 25-30 sayfalık bölümlerde yalnızca 3-4 defa karşısına çıkan bir durum okuyucunun.
Bu roman hayatımda ürettiğim en güzel şeydi. Hamdım piştim dediğim andı. 17 yıllık yazınsal yolculuğumun zirvesiydi. Fakat olmayabiliyor tabii. İnsan ne kadar çok çalışırsa çalışsın, ne kadar çok şeyi feda ederse etsin, hayatından vazgeçse de bazen ellerindeki kanındaki yetenek kafasındakini gerçekleştirmeye yetmiyor.
Her nedense ruh hastası gibi depresif oldu cevabın sonu. Şahsen keyfim oldukça yerinde ve artık umurumda değil galiba eskisi gibi. sevgiler saygılar
Estağfurullah. Dediğiniz gibi birkaç sayfa ile bu kadar anlaşılıyordur, ondan sonrası akıp gidiyordur belki de. Değeri anlaşılamayan, maalesef öldükten sonra değer verilen yazar-şairlerimiz var. Umudunuzu kaybetmeyin. Belirtmediğiniz için ben ilk roman diye düşündüm. Kitabınızın basıldığını en kısa zamanda duymak dileğiyle başarılar dilerim.