Bir Fenerbahçe - Galatasaray Derbisi Öncesi Yaşananlar

“Bana mutluluğun tarifini verebilir misin Aysel?” diye sordu Murat, br anda gelen sert esinti sarı çizgili lacivert beresinin kenarından çıkan sağ kulağını buz kestirirken.

“Bana lütfen böyle saçma sorular sorma Murat,” diye yanıtladı Aysel. Yanaklarından aşağı süzülen gözyaşlarını elinde buruşturduğu, ruj, allık ve rimel lekeleriyle dolu mendille sildi.

Derin bir iç çekti Murat. Açıkta demirlemiş yük gemilerine boş gözlerle baktı. “Nedir seni bu kadar üzen? Bir kere olsun açık konuş benimle.”

“Soğuk oldu burası, kapalı bir yere mi gitsek?”

“Önce soruma cevap ver Aysel. Madem konuyu sen açtın, bu işi burada çözmeden hiçbir yere gitmiyoruz.”

Aysel parmakları kesik eldivenlerinin pamuklanmış yerlerini yolukladı. “Üşüdüm diyorum, anlamıyor musun?”

Murat hayal kırıklığıyla Aysel’e baktı. “Yaa, demek üşüdün. Benim yüreğime ateşler düşerken sen n’apıyordun peki? Ben deliler gibi sana ulaşmaya çalışırken, polisi bile aramayı düşünürken, sen n’apıyordun? Ben yanmışım yanacağım kadar, biraz da sen üşü.”

Aysel konunun buraya geleceğini çok iyi biliyordu. Tartışmaları ne zaman sonuçsuz bir noktaya gitse Murat dönüp dolaşıp eski defterleri açıyor ve hiç aklından çıkartamadığı bu konuyu Aysel’in suratına vuruyordu. “Ben neden bahsediyorum, sen neden bahsediyorsun Murat. Yeter artık. Ben senin hayatında geri plandayım. Senin önceliklerin hep başka oluyor. Beni ancak önceliklerine ters bir hareketimi görürsen önemsiyorsun.”

“Saçmalıyorsun.”

“Saçmalamıyorum. Sen de biliyorsun haklı olduğumu. Neymiş, neredeymişim. Evet kabul ediyorum, Galatasaray maçına Telekom Arena’ya gittim. Al işte söylüyorum bir kez daha. Babamla ve kardeşimle birlikte maça gittim ve Galatasaray tribününde bağırdım.”

Murat oturdukları kayalıklarda bir sinirle ayağa kalktı. “Sus, devam etme. Beni daha çok üzüyorsun.”

“Üzülürsen üzül, yeter artık, bıktım senin bu Fenerbahçe sevdandan. Yatıp kalkıp Fenerbahçe’yi anlatıyorsun bana. Yok kalede Altay henüz toymuş, ama çok da suçu yokmuş çünkü savunma bugüne kadar hiç tam kadro oynayamamış, yönetim de bir sol bek alamamış zaten, kanatların yaratıcılığı yetersizmiş… Yeter Murat, yeter!”

“Peki haksız mıyım? Söyleyesene, haksız mıyım?”

“Umurumda değil haklı olup olmaman Murat. Anlamıyor musun? Ben futbola senin kadar saplantılı değilim,” dedi Aysel. Omzuna asılı mor örgü çantasının içinden şişe su çıkartıp bir yudum aldı. “Ben senin için Fenerbahçe’den ve o maça gittiğin arkadaşlarından sonra geliyorum Murat. Tüm problem bu. Ben artık bunu kabul edemiyorum.”

Murat kafasını hayır anlamında salladı. “Bu doğru değil. Sen de çok iyi biliyorsun. Bak mesela şu an seninleyim. Başka hiçbir şey yok aklımda.”

Aysel’in sinirleri bozulmuştu, anlamsızca gülmeye başladı. “Deminden beri telefonunu kontrol ediyorsun. Kimden mesaj bekliyorsun? Ahmet’ten mi? Bugün FB-GS maçı olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun? Bizi neden boğaza karşı nezih bir yere değil de Moda sahile getirdiğini bilmiyorum mu sanıyorsun? Birazdan bir bahane üretip stada doğru koşmaya başlayacağını bilmiyorum mu sanıyorsun? Sen beni salak mı sanıyorsun Murat?”

Murat boynunu büküp, üstünde durduğu kayanın üzerinde olmayan hayali çakılları tekmeledi. Aysel ne diyorsa doğruydu. Ahmet az önce mesaj atıp “nerede kaldın amk, stada gireceğiz birazdan,” demişti. Murat’ın içi içini yese de Aysel’i şu hâlde bırakıp arkadaşlarının yanına gidemiyordu. İşte bak, Ahmet arıyordu bir kez daha…

“Aç aç Ahmet’tir kesin,” dedi Aysel, kinayeli bir şekilde.

“Belki önemlidir,” dedi Murat, kısık bir sesle.

“Yalanını yiyeyim senin…”

Murat tedirgin bir şekilde telefonu açtı. “Efendim abi… evet abi, buralardayım… biraz işim çıktı da… siz bensiz gidin bu seferlik… ben de biliyorum GS derbisi olduğunu ama… abi Aysel pek iyi hissetmiyor kendini…”

Murat, Aysel’e kaçamak bir bakış attı.

Aysel, Murat’ın gözlerini yakalayıp kafasını başka tarafa çevirip uzaklara demirledi gözlerini. “Nereden buldum ben bu adamı ya? Allah’ım bana niye böylesini nasip ediyorsun ya?”

Murat derin bir nefes aldı. “Ahmet, abi ben gelemeyeceğim maça. Siz bensiz gidin, benim yerime de bağırın. Ben Aysel’i bırakamam bu halde. Kusura bakmayın. Bir sonraki maçta affettireceğim kendimi. Söz veriyorum. Abi… bağırmakta haklısın ama anla lütfen beni. Görüşürüz abi, şampiyon Fener…”

Murat usulca telefonu kulağından indirdi ve cebine geri koydu. Bakışlarını bir kez daha dalgalı deniz üzerinde hafifçe salınan gemilere çevirdi.

Bir zaman sonra, “gerçekten gitmeyecek misin maça?” diye sordu Aysel, çekingen bir sesle.

“Hayır, gitmeyeceğim.”

“Gerçekten mi?” diye tekrarladı Aysel.

“Gitmeyeceğim dedim yal. Hadi gel sıcak bir yere gidelim. Hasta olacaksın yoksa.”

Murat çevik bir hamleyle Aysel’in olduğu kayaya atlayıp elini uzattı. Aysel, Murat’ın uzattığı eli yakalayıp ayağa kalktı.

“Nereye gidiyoruz?” diye sordu Aysel, gözlerinden yaşlar dökülürken.

Murat ileriyi işaret etti. “Şurada bir kafe var. Çok güzel sıcak çikolata yapıyorlar. Oraya gidelim biraz için ısınsın. Sonra da bakarız duruma.”

“Murat…” dedi Aysel.

“Efendim…”

“Sen beni Fenerbahçe’den daha mı çok seviyorsun?”

“Allah benim belamı vermiş de seni çıkartmış karşıma, ne diyeyim daha…”

Aysel önce kıkırdadı sonra da ani bir hareketle Murat’a sarıldı. İkili bir an dengelerini kaybedip, düşer gibi oldular.

“İyi misin?” diye sordu Murat.

“Hiç bu kadar iyi olmamıştım,” diye yanıtladı Aysel. Ardından, “maçın başlamasına ne kadar kaldı?” diye sordu.

Telefonunu çıkartıp saate bakan Murat, Ahmet’ten, Hüseyin’den ve Halit’ten gelen küfür dolu serzeniş mesajlarını görmezden geldi. Santraya kırk beş dakika kalmıştı.

“Koşsak yetişebilir miyiz? diye sordu Aysel, mutluluktan ışıl ışıl parlayan yaşlı gözleriyle…

Murat şaşırıp kalmıştı. Ne diyeceğini bilemedi bir an için.

Aysel önce mor çantasından bir atkı çıkarttı. Boynuna doladı. Ardından bir bere çıktı aynı yerden. Sarı lacivert bere ve aynı renklerdeki atkı Aysel’e ne kadar da yakışmıştı. “Hadi gidip şu maçı alalım,” dedi Aysel, Murat’ı yanağından öperken.

Murat, Aysel’in çantasından yavaşça çıkarttığı maç bileti ile bir şok daha yaşadı.

Gözleri dolan Murat, sımsıkı sarıldı Aysel’e. “Sen benden habersiz maça bilet mi aldın?” Sevgilisini hiç tutkuyla öptü, ruhunu kendi bedenine çekmek istermiş gibi boynunu kokladı.

Ardından iki sevgili koşar adım stada ilerlediler. Stada yaklaştıkları anda Murat, hevesle Ahmet’i aradı. “Ahmet, takviye destek getirdim, iki kişilik yer ayarlayın bize, az sonra yanınızdayız,” dedi, büyük bir gurur ve hırsla.

Fenerbahçe o akşam Galatasaray’a sahayı dar edip maçı kazanırken, Murat ve Aysel bir daha hiçbir iç saha maçını kaçırmayacaklardı. Ta ki ilk çocuklarının doğumu bir iç saha maçına denk gelene kadar…

3 Beğeni

maçın sonucuna bakalım bence :slight_smile: Eninde sonunda o seri bozulacaktı fenerbahçe istediği kadar para toplasın bi Galatasaray olamaz.

1 Beğeni

İlk forum mesajınızı tebrik ederim. Umarım Kayıp Rıhtım Forum’da keyifli vakit geçirirsiniz. :slight_smile:

Fenerbahçe’nin maçları öncesinde kurgu hikayeler yazıyorum. Gerçekte maçı kimin kazanıp kimin kaybettiği ya da hangi takımın diğerinden büyük olduğu ile pek ilgilenmiyorum açıkçası. Ben işin sonucunda değil, kurmaca tarafındayım daha çok.