Bir Güne Bin Hayat

Öykü Seçkisi'nde okumak için: Bir Güne Bin Hayat – Aylık Öykü Seçkisi

image

“Anlamıyorsun.” diye bağırıyorum çığlık çığlığa, kendimi ifade etmeye çalışırken boğazım acıdan zonkluyor, sanki biri eline bir bıçak almış da boğazımı kesiyor “Bu parayla ne yapacağım? Ev mi tutacağım yoksa otobüs bileti mi alacağım yoksa-“ Bir anlığına sessizleşiyorum ve gözlerindeki acımasızlık derime işliyor yavaş yavaş “Bunların hiçbiri umurunda değil, tek istediğin s*ktir olup gitmem değil mi… (DEVAMI…)

Teknik olarak başarılı bir öykü kaleme almışsınız. İzninizle birkaç şeye değinmek istiyorum.

“Gün bitmeden evi terk etmeni istiyorum.” Çenesini kaldırdı sanki sözlerinden gurur duyuyor, hayvani bir haz alıyormuş gibi “Bir an önce. Yoksa bu olay daha da büyüyecek ve seni bu evden zorla çıkartacağım.”

Gülümsedim fakat içten içe tek istediğim şeydi onu boğazlamak.

Diyalog yazmak bana göre edebiyatın en zor işlerinden birisi. Her ne kadar öykü sekanslar halinde aksa da her sahnede kahramanın dışında kalan karakterler, o sahnedeki rolleriyle uyumlu diyaloglarla küçük katkılarda bulunabilirler. Burada 'anne’nin, çocuğunu evden uzaklaştırma motivasyonunu anlayamıyoruz. Bu aniden vuku bulmuş bir şey olamaz. Mutlaka bir alt metni olmalı. Diyaloglar ya da davranışlar da o alt metne uyumlu gelişmeli. Bunu şuna benzetebiliriz: Cinayeti ilginç kılan işleniş şeklinden ziyade katilin hayat öyküsüdür. Eğer kurban da cinayetin işlenmesinde en az katil kadar pay sahibiyse o zaman onun öyküsünü dinlemek de okur için anlamlı ve ilgi çekici olacaktır. 35 yerinden bıçaklanan birinin haber metnini okuduğumuzda en fazla bir miktar şaşırır ve yolumuza devam ederiz. Fakat X hapishanesinden 16 yıl önce ıslah edilerek tahliye edilen ve yaşlı, tövbekar katil, masum kızı 35 yerinden bıçakladı diye bir metin okursak konuya balıklama dalma ihtimalimiz bir hayli artar. Alt metinlerin zaman içinde açık ya da örtülü şekilde ifşa olması bizi hikayeye daha çok bağlar.

Yine bana göre 1.tekil şahıs anlatımlarında yaygın gördüğüm hatalardan biri var burada. Karakterimiz önce gülümsüyor ama aslında annesinin boğazını sıkmak istiyor. İki duygulanım birbirinden bağımsız. Daha yakın duygulanımlar görmeyi bekleriz. Örneğin, dudaklarını ısırmakla yetinebilir ama aslında anneyi boğazlamayı isteyebilir. Ayrıca hisler genellikle doğrusal ve tekdüze ortaya çıkmazlar. Bu denli öfke duyduğumuz kişi annemizse, beslediğimiz tek duygu onu boğazlamak olamaz. Başka pozitif ve negatif duygularla karışıktır her zaman. Negatif duygular ağırlıkta ise bile bana göre bu kısım farklı ve daha zengin şekilde anlatılabilir. Mesela, <Daha önce de beni çok zor durumlara sokmuştu ama bu seferki akıl almaz bir talepti, onu boğazlamamak için kendimi zor tutuyorum.> diyerek daha dolgun bir diyalog kullanarak karakterimizi güçlendirebiliriz.

Son paragraftaki finali de beğendim. O kısım da biraz daha uzatılabilir ve detaylı işlenebilir. Hikayenin toplamına göre biraz hızlı bitirilmiş gibi geldi. Elinize sağlık.

1 Beğeni

Merhaba, teşekkür ederim öykümü yorum yapmaya değer bulduğunuz ve kıymetli vaktinizi harcadığınız için. Önerilerinizi dikkate alacağım ve bir konuya değinmek istiyorum; Bazen karşımızdaki kim olursa olsun en yakınımız dahi, gülümserken aslında yüreğimizden geçen hisler ve istekler bambaşka olabilir, nitekim böyle şeyleri her yerde insanlar olarak yaşadığımızı düşünüyorum. İş hayatında, kendi kardeşlerimize yahut hiç tanımadığımız ve bilmediğimiz insanlara karşı.Ben daha çok roman yazmakla ilgilendiğim için öykülerim tam olarak duyguları aktaramıyor olabilir ne yazık ki, ama gerçekten çok teşekkür ediyorum. Hoşçakalın.

1 Beğeni