İnşallah hayallerinizi gerçekleştirirsiniz en güzel ve yakın vakitte.
Tanınmayan biri değilim aslında. Değildim, demek belki de daha doğru olur. Değildim dememin sebebini sanırım üçüncü yazan kişiye vereceğim cevapta bir parça açıklayabilirim : )
Ama bunun bir yere kadar önemi var sanırım. Aslında haklısınız, yadsınamayacak bir husus.
Doğru diyorsunuz. Ben bir şekilde kendimi yavaşlamış hissediyorum. Gerçekten emek verdiğimde yapamayacağımı ben de düşünmüyorum. Ama google’ın deyimiyle bir şeyler ters gidiyor bazen.
Yorumunuz ve yüreklendirici tavrınız için çok teşekkür ediyorum 
1 Beğeni
Yıpranmışlıklardan ama yine de umut yeşertmeye çalışmak’lardan merhaba! : )
Bunu bazen ben de düşünüyorum. Tek yayınevini düşünme noktasında. Sonuçta başka bir yerden yayınlanması da kötü olmayabilir. Çok önyargılı olmak istemiyorum. Ama demek herkesin gönlünde yatan bir hayal oluyor. Benim hayalimdeki yayınevi şuydu bu arada: İz Yayıncılık. Hatta Muhayyel serisi.
Bir ara böyle herkesten fikir alıyordum kendi yolumu bulmaya çalışırken. Bu süreçte de biraz yıprandım. Sanırım güvenilebilecek birkaç kişiye göstermek yeterli oluyor. Yoksa koca koca ünlü ünlü yazarların benim fikirlerimi çaldığına bile şahit olmuşluğum var.
Şimdi sona sakladığım güzel ama bir o kadar da acıklı mevzuya gelmek istiyorum. Üstteki mesajda yavaşlamaktan bahsetmiştim.
Martin Eden, beni çok etkilemiş bir kitaptır.Çünkü Martin’in hayatında gerçekten kendimi bulmuşumdur. Belki de sizin, benim yazarlık anlamında da ilgimizi cezbettiği için bu kadar sevmişizdir. Ama ben kendi hikayemle Martin’in hikayesini çok benzetiyorum. Hem de birçok yönden. Belki de tek farkımız ben fakir bir ailede doğmadım ya da yerli olarak düşündüğümde Anadolu’lu biri değildim şehrin göbeğinde doğmuş büyümüş biriyim. Ama hisler öyle benzer ki.
Martin Ruth’un sevdasıyla bir şekilde yücelttiği o kişiye benzemeye çalışırken o zamanlar içinde bulunduğu o yüksek çevrenin, tabakanın ne kadar kokuşmuş olduğunu farketmişti. Bu noktada her şey ona anlamsız geldi. O kadar güzel yerine getirdiği yazmak duygusu bile.
İşte içinde bulunduğum durum da biraz böyle. Bazen Kayıp Rıhtım’a uğrayıp bu konuya yazmamın tek sebebi yenilmek istemiyor oluşum. Eskisi kadar hevesli yazmak isteyişim. Çabalama arzusunu yeniden bulmak istemek… Biraz acıklı ve öznel oldu kusurabakmayın ancak siz Martin Eden dediğinizde kendimi tutamadım.
Yazmaya söyleşi türüyle başladım. Ardından öykü ve kitap inceleme yazılarına yöneldim.
Ancak öykülerimin söyleşilerimi aştığını bir türlü düşünemiyorum. İnsanların beni inceleme ve söyleşide daha iyi bulduğunu düşünür gibiyim.
1 Beğeni