Az çok sizin kaleminizi ve tercihlerinizi anladım ve kapıdan çıkana kadar olan bölümü beğeneceğinizi öngörmüştüm. Koptuğunuz kapıdan çıktıktan sonra ki kısım da tam benlik
Sizin ve benim tercihlerimiz uyuşmasa da yine de ortak bir paydada bir araya geldiğimizi görüyorum bu da beni sevindiriyor.
Teşekkürler değerli zamanınızı ayırıp okuduğunuz ve yorumladığınız için.
Merhaba @Muge_Kocak,
Bir öğleden sonra, kafede otururken, yan masada kendi kendine konuşan bir kadını fark etmiştim. Dünyadaki bütün dertler beynine girmişti, anlattıkça anlatıyordu.
O kadın gelip senin öyküne girmiş. Yorgun ama hiç durmadan konuşmaya devam eden aklı çok güzel anlatmışsın.
Acıtıyor; hem de çok.
Ellerine sağlık.
Sevgiler.
Merhaba Sevgili Müge. Duygu yoğun öykün için çok teşekkürler ellerine yüreğine sağlık. Karantina günlerinde olduğumuzdan mı nedir bana biraz ağır geldi. Eğer amacın okurunun içini karartmaksa başardın benim üzerimde:) Aklıma takılan bir şey var başlıkta parantez olur mu? Burada bence o açıklamaya gerek yoktu. Başka öykülerde buluşmak dileğiyle
Çok teşekkürler okuyup yorumladığın için. Beğenmene sevindim, içini kararttığım için üzüldüm @Lightsky’a topu atıp diyeceğim ki: insanları sigaraya özendiren,içlerini karartan ben değilim, cafedeki o deli kadın
Başlıkta parantez olur mu bilmem, ben yaptım
Deliryum, kadının durumunu anlatmak için anlamlıydı. Yani acaba öyle miydi, yoksa sonra mı oldu gibi. Belki dediğin gibi fazla durmuştur.
Öykülerinizdeki karanlık doz gittikçe artıyor gibi.
Her cümlesine ayrı ayrı özenilmiş bu öykünün. Metaforlar ve betimlemeler yine iyi olmuş.
Klasik bir öykü değildi.
Ne desem bilemiyorum. Senin bu soyut gerçekliğin beni öyle bir uçuruyor ki, nereye gittim, ne yaptım anlamıyorum. Tıpkı senin şu kaybolanların gibiyim. Şimdi odamda o balonun içindeyim. Ya o kadar beğendim ki, art arda iki kez okudum; birini sesli okudum. Evet. Ciddiyim. Seslendirir gibi, yavaş yavaş, sindire sindire bir kez daha okudum. Ben çok etkilendim. Yani zaten sıradanın çok çok uzağındasın, sanki bütün bu klişelere, kalıplara, normlara bir başkaldırın var; üslubun öyle tuhaf, öyle zengin. Yine beni uçurdun, bir yerlere götürdün, dönünce şöyle bir bakakaldım, ne desem ne yapsam diye düşündüm.
Hep yanlış anlıyorum ama ben yine alt metinde çok güçlü fikirler gördüm. Bu sefer paylaşmayacağım. Ama çok beğendim Müge. Hakikaten çok zevk aldım. Eline, emeğine sağlık. Böyle devam, sakın değişme. Okuyan herkese de öneri; boş bir odada, sesli bir şekilde tekrar okuyun bu öyküyü.
Mesai yapar gibi oturup tek tek okumuş ve yorumlamışsın. Çok teşekkürler.
Ben bu soyutlukla devam edersem yakında ben de yok olacağım sanırım :))
Ama işte sanırım, yaşadığımız dünya, hayatlar, acılar, yeterince gerçek ve ben o gerçeklerle yeterince çevrili olduğumu düşündüğüm için seviyorum tuhaflıkları.
Bu arada sesli okurken umarım kimse seni duymamıştır :))
Tekrar çok teşekkürler
Her ne kadar seni başka mecralarda da okusam da, Seçki’deki okurları yazılarından mahrum bırakmamalısın diye düşünüyorum
@Muge_Kocak Öncelikle kalemine sağlık. Karantina denen olayı bu kadar dehşet, grotesk ve başarılı şekilde aktarmışsın. İnsanın içine işleyen yalnızlık, depresyon ve varoluşuu bu kadar etkileyici bir şekilde sorgulamandan oldukça keyif aldım. Karakterin iç buhranı okurken insanı her an yüreğini elinde tutuyordu. Gerçek olması o kadar muhtemel geldi ki bana bu, gerçekten etkiledin. Emeğine, kalemine ve dimağına sağlık sevgili ortim. Daha nice öykülerini okumak nasip olur umarım
Karanlıklarımız uyuşuyor seninle. Bu kasvetli öyküm için yaptığın güzel yorumlara çok teşekkür ediyorum. Daha nicelerine hep birlikte imzalar da atalım
Yoğunluğunu biliyorum, umarım Seçki’de seni daha sık görürüz
“Kadın adını hatırlar. Alev. Çocukluğunun zümrütle bezeli Anka kuşunu özler. Pervasızca koştuğu gelincik tarlalarını. Kulağını yıllar öncesinin yanık bir ezgisi öper. Yumuşak, ılıman, titrek, sevecen. Kiraza doymuş dudakları aralanır. Ateşten bir tül sarar ince boynunu. Kızıl saçlarında, ateş böcekleri dans eder. Gül kokulu eller bir kâse şarap uzatır, bedeni can dolar.”
Ben bu paragrafta takılı kaldım Müge… Kalemine sağlık, dağladın…
Bir de burada kahramanımızın sesini duysak, ne bileyim çığlık atsa, oflasa ya da bağırsa, sinematik açıdan daha da zenginleşebilir paragraf. Benimkisi sadece farklı bir bakış açısı, bir düzelti değil.
Kısa cümlecikler anlatı şeklinize kesinlikle yakışıyor, onunla ilgili bir sorun yok. Ancak buradaki sebep sonuç cümlelerini virgülle ayırırsanız daha vurucu olacağı kanaatindeyim. “Acı oturdu tam yüreğinin üstüne, kalkmadı…Dudakları morardı. O soğuktan sandı, korkudandı.” gibi.
Somuttan soyuta, gerçekten gerçeküstüne doğru çaktırmadan bir geçiş niteliğinde kurgunuz. Bitirirken bir dakika ne ara buraya geldik dedim açıkçası. Elinize sağlık.
Bir kadının karantina günlüğü gibi olmuş. Ki bu zor günlerde herkes biraz içe kapaniyor sorguluyor anlamlandirmaya çalışıyor. Çok koyu deprestif ataklar gecirebiliyor.
Karakteriniz matruska gibi iç içe geçmiş tüm duygularını bir bir açmaya başlamış. Her defasında cümleleri değişen bizi buraya kim koydu ile sorguya çekmiş kendisini. Aslında içinde yaşadığı hali ruhu sorgulamis insanların savaşı vardır bazen kendisi ile kaybettiği her savaşta yerden kaldırdığı kadını anlamaya nedenini sormaya çalışmış. Belki de işte o an delirmiş olabilir insan… Gerçek yada gerçeküstü hersey insanı bu hale itiyor…
Bu öykünüzun dokusunu sağlam bir psikoloji taşıyor. Anlatıda yatan alt metinler çok sağlam. Belli ki çok özenmissiniz öyküye. Kaleminize sağlık diğer oykulerinizden ayrı bir yerde duruyor.
Çoğu kişi genel olarak eleştirmiş öykünüzü, ben değinmedikleri ve benim sevdiğim yanlarını söyleyeyim.
Kabullenmesi zor, akla, mantığa uygun gelmeyen olayların üzerinde bastırarak durmanız çok hoş olmuş. Mesela; T e k b i r c a n l ı b u l a m a d ı.
Y o k o l d u l a r. Y o k o l d u. A r t ı k y o k t u .
Bir de soru cevap şeklideki cümleleriniz öykünüzün vazgeçilmez parçaları olmuş diyebilirim çünkü daha bilinmezlik katmış.