Bobokombo

Öykü Seçkisi'nde okumak için: Bobokombo – Aylık Öykü Seçkisi

image

Nesrin daha hızlı koşuyordu ama Burcu’nun da ondan kalır yanı yoktu. İki genç kadın, kara bulutların siyahımsı morluğunu aktardığı çılgın köpüklü dalgalarıyla ayakların döven denizin kıyısındaki koşularını iyice hızlandırmış, antrenmanı bir tür sidik yarışına çevirmişlerdi. Nesrin, onu fersah fersah geçen Burcu’nun arkasından bağırdı, “Kız sidikli Fatooo! Kız dursana be!” Burcu hayınlığına bacaklarına giden glikojeni kökledi,… (DEVAMI…)

Merhaba

Elinize sağlık. Bobokombo gerçekten var mı merak ettim :slight_smile:

Ama nedense bu öykü daha öncekiler gibi değildi, neden? Yani önceki iki öykünüz bende çıtayı çok yükseltti. Burada anlamadığım, eksik kalan kafama takılan yerler oldu ve içimden bir ses nedense özellikle bunları böyle bıraktığınızı söylüyor.

Bilmiyorum, bilemedim.

Sizce öykünüz nasıl?

Merhaba Müge hanım. Bobokombo yok :slight_smile:. Ve evet haklısınız öyküyü oldukça ham şekilde, yalnızca üç içinde yazarak, gönderdiğim için hem bariz hataları sırıtıyor hemde üzerine yeterince düşünülmediği gün gibi ortada. Neden gönderdim ben de bilmiyorum, tematik olması sebebiyle mi, emeğimi çöpe atmaya elimin gitmemesinden mi, hiç fikrim yok. Daha açılış cümlesi bile mantıksız, ileride beş, altı kelimelik fasılasız tamlamalar, daha da ileride Fourier ismini Forier diye tam altı kez yazmam gibi örnekler sıralayarak öykünün böğrüne hançeri ilk ben saplayayım. Üstüne Ay’ı yarmak gibi zorlama atraksiyonlarla, fazlaca karikatürize erkek karakter tiplemerini koyup, okuyucuyu boğacak uzun bilimsel açıklama paragraflarını yerleştirme çokbilmişliğimi de eklersek, bir hikaye nasıl heba edilir madalyasını rahatça boynuma takılabilir :pensive:. Neyse işte, bazen oluyor öyle. Zannederim o ay boyunca “Kanzutka” isimli başka bir hikayeyle uğraştığım için şakülüm şaşmıştı, zamanda dar olunca böyle oldu.

Bende sizin hikayenizi okudum. Pek tatmin olmadım. O kadar laf saydığım, Karadelik ile ilgili hikayenizdeki duygu aktarma zarafeti bunda yok , tematik bağlantı söz sanatıyla kurulmuş, ki bu biraz kolaycılık, üstelik yeteneğiniz güçlü bir bağlantı kurmaya müsait. Ham değil ama aradığımız hikaye de bu değil sanki. Bu hikayenin malzemesinden yeni bir istiflemeyle daha iyi bir sonuç alınabilirdi, yada alınamazdı, bilmiyorum. Ben olsam yeniden yazardım. Belki başka bir yol tutardım. Lütfen alınmayın, size yol göstermek haddim değil, iyi bir kalemden daha iyi sonuç almak için küçük bir parça çaba :slight_smile:. Sizin öykünün altına değil buraya yorumumu yazdım, çünkü orada da yazanlar olmuş, ben kalabalık etmek istemedim. Gelecek sayının konusu benim muhitte geçiyor :grinning:, şimdiden nasıl bir hikaye yazacağınızı merak ediyorum, bende biraz farklı olmaya çabalayacağım, bakalım becerebilecek miyim?

:slight_smile: Yok canım ben sizin üzerinize sizin kadar gelmedim. Ayı yarmak, erkek tiplemeleri bence keyifliydi, o kadar da batırmayın öykünüzü. Bir kaç kez daha üstünden geçmekle öykü kotarılabilir, kaleminiz güçlü çünkü.

  • de benim hassas olduğum bir konu. Siz de özensiz kullanıyorsunuz kuzum :slight_smile: Düzeltin ben yanlış yaparsam beni de düzeltin.

Ya ben bu tema için yazdığım öyküyü çok sevdim, sevmeyenlere de kırgınım. Ele aldığım karakterler özellikle Maviş tam istediğim gibiydi. O yüzden size koca bir “hıh” diyorum :slight_smile:

Şaka kaldırabildiğinizi umarak, sözlerime burada son verirken, öykümün altına her türlü yorumu yapabileceğinizi söylemek isterim.

Son bir şey, öykünüzü öylesine üç gün içinde yazıp öylesine göndermeyin efendim. Değer verip zaman ayırıp okuyoruz :slight_smile:

Ve ayrıca benim :flying_saucer: ile ilgili aklımda, yamacımda bir öykü taslağı yok. Bakalım:

Kalın sağlıcakla

Tembihinize mutlak uymak niyetindeyim :slightly_smiling_face:, bazen vazgeçebilmek gerekiyor, kabullenmekte. Kendi öykünüzü sevmeniz ve onu korumanız bazen biz eleştirenlerin unuttuğu bir şeyi hatırlatıyor, değilmi ki biz o yazdıklarımızı en önce kendimiz için, kendi zevkimize göre yazıyoruz. Başkalarının yazdıklarından sıkıldığımız noktada dönüp kendi yazdıklarımızı okuyor, tüm onları ilk önce kendimiz için yazdığımızı hatırlıyoruz. Bu nedenle hikayeniz için artık başka yorum yapmayacağım.
Uçan daireyi üç boyutlu olarak düşünürsek o zaman uçan balon olur, e madem daireyi balona çevirdik, birde bunu kırmızı renge boyayalım. Kırmızı balonun macerasına dair çocukluğumda seyrettiğim oldukça uzun bir filmi hatırladım şimdi, o balonu elinden kaçıran çocuğun tekrar balonuna kavuşma serüvenini şirin bir polisiye hikayesi olması yönünde de azıcık biçimlendirirsek, hopp alın size “Uçan daire” öykü fikri :relieved: .
Polisiyeye elim yatkın olsa yazardım ama izninizle size fikir vermiş olayım, gelecek sayıya yalnız bırakmayın bizi. Sevgiler, selamlar.

1 Beğeni