Günümüzde başta Norveç ve İsveç sınırlarında yaşayan, azınlık statüsünde olan ve nüfusları yaklaşık 60.000 olan bir topluluk varmış. Lapon ya da Samiler olarak adlandırılıyorlarmış. Kendi bayrak marş ve dilleri varmış. İsveç vb sınırlarında yaşadıkları devletler tarafından asimile edilmek ve soyları yok edilmek istenmiş. Henüz izlemedim ancak Sami Blood filmi bu konuları anlatıyormuş.
Daha detaylı okumak isterseniz : Laponlar - Vikipedi
Not : Klaus adlı Netflix filminde (animasyon) de görebilirsiniz (halihazırda ben de bu filmde görüp de merak ettim).
Maden işletmesinin ofislerindeki kafeslerde kanaryalar vardı. Zehirli gaz ölçme aletleri yerine kanaryalar kullanılıyormuş. Anlaşılan bir zehirlenme oldu mu ilk ölenler kanaryalar oluyormuş.
Bugün bunu anime izlerken öğrendim. Biraz araştırınca bu bilginin felsefik olarak da düşünüldüğünü gördüm.
Tıpta sadece kalbin sağda olmasına dekstrokardi, tüm organlar yer değiştirirse, mide sağa, karaciğer sola vs. olursa buna situs inversus deniyormuş. Çok ilginç bir durum. İhtimali ne kadar acaba? Sadece filmlerde gördüm ben.
Grigory Petrov’un Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı o çok ünlü kitabının sadece bizim ülkemizde o denli ünlü olduğunu öğrendim. İngilizce baskısı olmadığı gibi hiçbir Avrupa dilinde baskısı yok. Kitabın bahsettiği ülke Finlandiya ama kitap yakın zamanda Finceye çevrilmiş ve Finlandiya’da kitabın esamesi okunmuyor. Bize özgün dili Rusça’dan çevrilmiş.
Daha evvel Şeker Portakalı’nın en çok Brezilya ve Türkiye’de okunduğunu öğrenince de aynı şaşkınlığa uğramıştım.
İnsan ülkesinde bir kitap çok okununca sanıyor ki herkes bu kitabı okuyor. Yazık. Benim yalnız ve güzel ülkem.
Bu mesajı okuduktan sonra Goodreads’a baktım. Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabının 71 tane baskısı varmış. Bunların 2-3 tanesi Rusça baskı geri kalanı Türkçe baskı. Türkçe baskılardan 4-5 tanesi de Azerbaycan Türkçesi gibi Türkçe’nin diğer lehçeleriyle basılmış. Bayağı ilginç geldi. Goodreads’te rastlamadım ama kitabın başında Bulgarca basımı için hazırlanmış önsöz de yer alıyordu.
Küba Füze krizini öğrendim. Çok ilginç bir olaymış. Olayın içinde Türkiye’nin olması da ilginç. Özellikle şurası ilgimi çekti: ABD 1959 yılında Türkiye ile anlaşmış, 1961 yılında Türkiye’ye Jüpiter füzeleri yerleştirmişti, füze durumları Türk halkına 40 yıl sonra açıklandı veya belgelendirildi.
Türk isimli bir otomatın olduğunu öğrendim. Bu otomat 1700lerin son çeyreğinde Viyana’da Avusturya kraliçesine sunulmuş. Otomat mekaniği sayesinde satranç oynayan bir robot görünümü ile o zaman için birçok kişinin hem dikkatini çekmiş hem de bilim adamlarınca şarlatanlıkla itham edilmiş…
Edgar Allan Poe da Türk hakkında şöyle bir yorum yapmış: Oyunu kazanmadan önce kafasını bir zafer edasıyla sallıyor, kendini beğenmiş bakışlarla etrafına göz gezdirdikten sonra sol kolunu herzamankinden daha geriye çekiyor ve parmaklarını bir süre dinlendiriyor. (Wikipedia)