Bütün Suç Onda

Bir kitabı bitirdiğimde yenisini seçmek için kitaplığımın önüne dikilmek yerine camdan atlamayı tercih ediyorum. Çünkü, okumak için ayırdığım dakikalarım hatta saatlerim, o kararsızlık zamanlarında delik kovadan akan suya dönüşüyorlar. Sızlayan ayaklarım da bana akılsız bir başım olduğunu hatırlatıyor. Doğal olarak çoğu kez seçtiğim kitap bana ters ters bakarak satırları arasına bin türlü nazla kabulleniyor. Bu durumun sebeplerini araştırırken, karşıma o çıktı, daha doğrusu yakalandı. Suçu elbette tamamıyla ona atmıyorum ama haylazlıkları da insanı çileden çıkarıyor. Neler neler yapmıyor ki. Her şeyden önce çok matrak, dalgacı.Kitaplığa yaklaşmaya gör, dibinde bitiveriyor. Geveze papağanlar, yanında dut ziyafetindeki bülbül kalır. Allah kulağınızın yardımcısı olsun. Fısır fısır konuşur da konuşur. Kitapların sayfaları ve ciltleri arasında, raflarda dolanıp durur. Uzun hayatını hep oralarda geçirdiğinden, oldukça bilgilidir de. Ukalalık gibi bir huyu da olduğu için, hemen başlar eserlerden bahsetmeye. Yok efendim falanca kitap klasiklerin şahıymış, diğeri okunmazsa edebi olarak eksik kalırmışım, bir başkasına el atmazsam ne kadar cahil bir adam olduğumu ispatlarmışım. Devam eder; şunun yazarı geleceğin klasiğini kaleme almış, bunun şairi yeni ufuklar açıyormuş, öbürünün çizgileri geleceğin karikatür dehasını haber verirmiş. Bir şiir derdime çareyken diğerinin mısraları çaremde dert gösterirmiş. Velhasıl, bir kitap seçip huzur içinde okumaya geçemezsin. Aynı arkadaş, tutup bir kitapçıda da karşına çıkar, bu sefer de ne alacağını şaşırır, elin kolun ciltlerle dolu, raflar arasında dolanır durursun, pusulası şaşmış gemiye dönersin. Sonuçta da ya hiçbir şey alamadan çıkarsın kapıdan ya da içinde sadece kimliğinin kaldığı bir cüzdanla. Kütüphanelerde seni zeka özürlü veya kara cahil gibi göstermesinden bahsetmiyorum bile. Birisine kitap mı tavsiye edeceksin? Bizimki kulağına saniyede yüz kırk iki isim sayar apışır kalırsın, ne diyeceğini bilemezsin de gözüne ışık tutulmuş tavşana dönersin. İşte ben onu ensesinden kıskıvrak yakalayıverdim bir gece yarısı, kulağıma bin türlü bilgiyi makineli tüfek atışıyla fısıldarken bir an için göründü, kocaman parlak gözlerinde çocuk-bilge bakışıyla, kabak kafasıyla dibimdeydi. Sen! Dedim, yakaladım seni, kararsızlığımın hamisi. Yaramaz ama masum bakışlarını gözlerime dikerek dedi ki “Evet ben, yüzyıllardır iki tür kitap kurdunun takipçisi ben, birisi sayfaları kemiren yumuşakça olan gerçek kurdu uzaklaştıran diğeri de satırlara aşık insan kitap kurtlarına tavsiyelerde bulunan ben, KEBİKEÇ adlı kitap cini. Her okuma sevdalısının kitaplığında bir tane vardır bizden.” Kocaman çocuk-bilge gözlerine baktım ve “Artık bana fısıldamayı bırakacak mısın” diye sordum. Muzipçe güldü, bir kitaplara bir de bana döndü “Hayır” diyerek raflara fırlayıp gözden kayboldu. Ben şaşkın şaşkın öylece dururken seslendi gene “Bir daha beni yakalamaya çalışma, buna çok kızarım ve kızarsam da kitaplar sana soğuk bir mezar taşı kadar çekici gelir ancak.” O günden sonra Kebikeç’i asla yakalamaya çalışmadım. Nadiren görünerek ya da sadece seslenerek, yukarıdaki satırlarda bahsettiğim haylazlıkları kendinin yaptığını itiraf etti. Yani, doğru dürüst okuyamıyorsam, bütün suç onda.

2 Beğeni

Yazdıklarınızı her okuyuşumda hayal gücüm daha da genişliyor. Bu da harika olmuş bence. İsimlere de ayrı bayılıyorum. :slight_smile:

Çok teşekkür ederim. :slight_smile:

1 Beğeni