Buz ve Ateşin Şarkısı (ASOIAF) serisi temelli fantastik edebiyat üzerine bir yazı serisinin son bölümü.
Özel yazı dizimizin 3. bölümüyle karşınızdayız. Bu bölümle beraber “demonik varlıklar” anlatımı sona erecek. Bir ihtimal -belki- mitler kısmına da girebilirim ilerleyen zamanlarda, kesin söz veremiyorum. Yazımıza başlayalım, keyifli okumalar dilerim.
Özet
İlk yazıda Buz ve Ateşin Şarkısı: “Mitler,Efsaneler ve Demonik Varlıklar” - 1 Karanlık Dünya ve Demonik Varlık Nedir? sorusuna cevaplar vererek ASOIAF’ta bunlara denk gelen kısımları ve Buz ve Ateşin Şarkısının aslında ne demek olabileceği, konusuna değindik.
İkinci yazıda ise Buz ve Ateşin Şarkısı: “Mitler, Efsaneler ve Demonik Varlıklar” - 2 daha çok asoiaf’ta var olan demonik varlıkların (ormanın çocukları, ötekiler gibi) neler olduğu ve bizim evrenimizde hangi demonik varlıklardan esinlenildiğine değindik. Bu son yazıda da buna devam ediyoruz. Bu son kısımda “canavarlar” kısmına değineceğiz.
Canavarlar
Canavarlar, temelde “demonik” olan her türlü canlının girdiği oldukça geniş kapsamlı bir kavramdır; kurtlar, ejderhalar, devasa yılanlar, krakenler vb. şeyler. Lakin Türk masallarında olduğu gibi özelde “kurt” ve “köpek” kavramını da ifade ettiği görülmüştür.
Lakin temelde “hayvani” özellik taşıyan şeylere canavar dendiğini de göz önünde bulundurmakta fayda var. Elbette korkunç bir canavarın yapabileceği şeyleri yapan insanları da (yahut korkunç şekil bozukluğu olan insanları da) canavar olarak nitelendirdiğimiz olmuştur çünkü canavarlar, demonik varlıklardır; ağırlıkta kötüdür, insanlara ölüm-korku saçar ve böyle şeyler de çoğu zaman şekli bozuk canlılardır(Bkzn: yazı dizisinin 1. bölümü.)
- Bilhassa Türk masal sahasında canavarlar ağırlık olarak büyük, iri, devasa kurtlar(bazen köpekler) olarak betimlenir. Burada vurgu daha çok iriliğinedir.
- Bir çok demonik varlık gibi canavarların bazılarında da şekil değiştirme özelliği görülebilir. Bir kişinin içinden canavar çıkabilirken; canavar bir kişiye de dönüşebilir. Bu aslında temelde “insanların” canavar ruhuna sahip olabileceğini ifade eden masalsı anlatımlardır, anlatıcı demonik bir varlık yaratarak bu gerçekliğe dikkat çeker.
- Canavarlar (buradaki kasıt genelde kurt) ormanlarda diğer hayvanlarla birlikte yaşadığı gibi su ile ilgili yerlerde de ortaya çıkabilir. Unutmayın ki “su” kaotik mekanı simgeleyen bir mekandır; Karanlık Dünya ile bağlantılıdır. Bu yüzden bir çok demonik varlık, su ile ilişkili yerlerde ortaya çıkar efsane ve masallarda.
- Canavarlar genelde hayvan ve insanlara saldırır ve insan yeme özelliği de vardır. Türk masallarının bazılarında “çocuk” kaçırdığı da olur.
ASOIAF evreninde “canavar” betimlemesine denk gelebilecek birkaç canlı hatta şahıs vardır. Unutmayın ki şahısların “canavar” ile ilişkilendirilmesi diğer insanların, onlara bakış açısını yansıtan bir yakıştırmadır, o kişi/leri görünüş ve davranışları için bir öteki unsuru haline getirmesidir. Örneğin Jaime yahut Joffrey’in zaman zaman “canavar” olarak birkaç kez nitelendirildiğini görüyoruz. Şüphesiz görünüşlerinde bir bozukluk söz konusu değil ama “eylemleri” bir canavar eylemi olarak algılandığı zaman kişi/ler yine “öteki” unsuru haline getiriliyor ve kötü bir şey olarak dışlanılıyor.
Ölüm Perisi “Yüce Yürek Hayaleti”
Yüce Yürek Hayaleti, Nehir topraklarında yaşayan bücür boylu, 1000 yaşında olduğunu iddia eden; kırmızı gözleri olan çok yaşlı bir kadındır. Kendisi yeşil rüyalar görür ve bunları Beric ve tayfasına anlatır.
Aslında Yüce Yürek Hayaleti, bizim evrenimizde “ ölüm perisi ” olarak anılan bir canavar/yaratığın asoiaf yansıması olarak karşımıza çıkıyor.
Ölüm Perileri, güzel kızlar olarak görünen türleri olsa da genelde sürekli ağlayan, ağlamaktan gözleri kırmızı olmuş, ölümü haberi eden yaşlı kadınlar olarak görülür.
Yüce Yürek Hayaleti’nin de sık sık yastan ağladığını, kırmızı gözleri olup, sürekli olarak birilerinin (bilhassa kralların) ölümlerini haber ettiğini görüyoruz.
Cehennem Tazısı “Sandor Clegane”
Sandor Clegane “Tazı” ismiyle nam yapmış, acımasız ve korkulan bir savaşçıdır. Yüzündeki yanık yüzü, onu daha korkutucu ve diğerleri için dikkat edilmesi gereken biri haline getirmiştir.
Hiç şüphesiz davranış bazında “canavar” olarak nitelendirmeye en layık olan kişi onun kardeşi “Dağ” ki bu şekilde de nitelendiriliyor, hem devasa cüssesi hem de hareketleri “canavar” kişilik olarak Dağ’da temsil ediliyor.
Fakat “Tazı” lakabı ile anılan Sandor da gerek ailenin namı gerekse yüzündeki yara ve gerekse acımasızlığı yüzünden “öteki” unsuru hale getirilmiş bir karakterdir ve dahası mitlerde geçen ve canavar olarak anılan “Tazı” tiplemesinin kişi olarak vücut bulmuş halidir.
Yunan mitlerinde cehennem kapısının bekçisi olan üç başlı köpek/tazı “Cerberus”, Clegane Hanesinin aile arması olarak kabul edilebilir; Clegane kardeşler de aslen iki erkek bir kızdan oluşan üç başlı köpektir.
Cehennem Tazısı, olağan köpeklerden daha büyük olmakla beraber siyahtır ve gözleri yeşil alevler saçar. İyi ve sadık muhafızlar olmakla beraber tahrik etmediğiniz sürece saldırmazlar. Sandor Clegane’nin bu özellikleri sağladığını ve asoiaf evreninde “canavar” olarak temsil edilebilecek yansımalardan biri olduğunu öne sürebiliriz. (Bu konuda daha fazlası için bkzn; Sandor Clegane’nin Seçimi )
Küçük İblis “Tyrion Lannister”
Tyrion Lannister, nam-ı diyar “The Imp” asoiaf evreninde “canavar” olarak en iyi nitelenen insanların tepe başındadır. Karakter olarak aslında hiçbir canavarca eğilimi olmaması yanı sıra insanların, sırf görünüşündeki deforme yüzünden (biri yeşil diğeri siyah gözler, cüce oluşu ve yarım burunlu hali) kötü, tehlikeli, zararlı olarak öteki unsuru haline getirdiği bir şahıstır.
Sayısız defa kendisine “canavar” olarak hitap edilmiş ve zaman zaman bu suçlamaları kendisi de kabullenmiştir. Tyrion görüntüsü yüzünden başka insanlarca “canavar” karakterine sahip, karanlık dünyadan çıkıp gelmiş demonik bir varlık gibi kabul görülen tiplemelere uygun bir kişiliktir. Çünkü o deforme bir kişiliktir; cücedir, gözleri gariptir ve yarım burunlu çirkin bir görüntüsü vardır ve ancak canavarlar çirkindir, ondan da canavarca düşünceler ve davranışlar beklenmektedir.
Aslında insanların Joffrey gibi “güzel” görünüşlü kişilerden iyi şeyler beklerken Tyrion ve Tazı gibi “çirkin” kabul edilen kişilerden kötü şeyler, canavarca şeyler beklemesi insanların, demonik varlık tiplemelerinden gelen ön yargıdan kaynaklıdır. Fakat asoiaf evreni bize bunun tam tersi olabileceğini güzel bir eleştiri ile ortaya koyuyor. Evet, Tyrion ve Tazı deforme bir görüntüye sahip olabilirler ama canavar ruhlarına sahip değiller ama Joffrey gibi güzel görünüşlü kişiler canavar ruhlara sahip olabilirler. Yani dış görüntüye aldanmayın.
Deri Değiştirenler - Warg
Deri değiştiren veya warg olarak anılan İlk İnsan kanı taşıyanlar ve Ormanın Çocukları, arzu ettikleri her türlü yaratığın içine girip, ona hükmedebilen kişilerdir. 1000 kişiden 1’n warg olabilir ve bu kişi/ler Sur ötesinde diğer sıradan insanlarca korkulan ama saygı duyulan kişilerdir. Sur gerisinde ise sizi öldürebilirler bile. Zira deri değiştirenler, canavarları warglar ve zaman içerisinde hakimiyetlerini kaybederek canavarlaşabilirler ve bu da onları ciddi bir tehdit ve ölüm tehlikesi haline getiriyor. Haliyle demonikleşen canlılar olarak karşımıza çıkıyorlar.
Öyle ki öldükleri zaman bazı deri değiştirenlerin hayvanların hatta yeteri kadar güçlüler ise diğer insanların bedenlerini ele geçirerek yaşamaya devam ettikleri biliniyor ama hayvanı ele geçirirsen zamanla insanlığına dair her şeyi yitiriyorsun ve sadece canavar kalıyor. Demonik varlık özellikleri (misal başta şekil değiştirme özelliği yüzünden) yüzünden warglar, Karanlık Dünya canavarları olarak bu seride yerini alıyor. Doğal olarak bu sınıfa; Jon, Arya, Bran, Rickon, Robb(bunların ulukurtları ile olan bağlantısı dahi onları başlı başına canavarlaşma eğiliminde olan kişiler haline getiriyor) ve diğer warglar giriyor. Hatta Kankuzgun’u ki kendisi de seride öteki unsuru haline getirilmiş bir karakterdir.
Ulukurtlar
Ulukurtlar, ASOIAF evreninde “canavar” tanımlarına en uygun canlılardır. Taht Oyunları kitabının Bran I POV’unda ulukurtlar ilk bulundukları zaman ve sonrasında da sık sık onlar için “canavar” tanımlaması yapılmıştır. Çünkü ulukurtlar oldukça iri, güçlü ve vahşi canlılar olmanın yanı sıra diğer insanlar tarafından evcilleştirilemeyen, ölüm getiren birer demonik varlıklardır.
Ulukurtlar arasında bilhassa Arya Stark’ın ulukurdu Nymeria, canavar tanımlamasını en güzel şekilde yansıtmaktadır; kimi karakter onun cehennemden gelen bir canavar olduğunu söylerken kimisi onu sadece canavar olarak sık sık betimlemiştir.
Kendisi ormanda sürüsüyle -diğer hayvanlarla- yaşar; hayvanlara ve insanlara saldırır ve onları yer. Dahası söylenenlere göre bir bebeği, annesinin kollarından kapıp kaçmıştır. Ayrıca nehir toprakları, bol su kaynağının olduğu bir yerdir ki bir keresinde de su kenarına sürüsüyle gelip Arya’nın annesinin cesedini oradan çıkartmıştı. Yani “su” ile bağlantılı yerlerde de ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca bazı İskandinav mitlerinde kurt tasviri, insanlığın sonunu getiren felaketin alametlerindendir; Fenrir ve Garm vb. gibi.
Kurtlar, yine devasa boyutları ve güçleri; vahşilikleri ve hakimiyet altına alınamazlıkları yüzünden öteki unsurdur. İnsanlar bu özellikleri yüzünden onları tehdit görür ve yok etmek ister, aksi halde onları öldüreceğine inanır.
Ejderhalar
Ejderhalar, ulukurtlardan sonra gerek bizim evrenimizde gerekse asoiaf evreninde canavar hayvanlar tiplemesine en iyi örnektir. Mitlerde ejderha ve yılan aynı kapıya çıkar.
- Ejderhalar, insanlık tarihi kadar eski bir mittir. Yakın Doğu ve Mezopotamya’da insanları kötü devasa yılanlardan koruyan fırtına ilahları ile ilgili sözcü tarih vardır. Genelde uçma ve ateş püskürme yeteneğine sahiplerdir.
- İngilizce ejderha manasına gelen Dragon kelimesi su yılanı ya da büyük yılan manasına gelen Drakon kelimesinden türemiştir. Ejderhaların ilk örnekleri genelde “su” yılanı olarak karşımıza çıkıyor dersek yanlış olmaz. Bu yüzden dragon ismi “su yılanı” kelimesinden türemiştir. Örneğin Çin’in Ejderha Kralları, su altında bir yerlerde yaşan ilahlardır. Türk destanlarında da Erlik Han’ın sarayını koruyan iki devasa su yılanından bahsedilir ki bu saray, suyun altındadır.
- Doğu mitlerinde genelde olumlu özellikler ile anılır iken batıda olumsuz özelliklerle anılırlar; onlar karanlık ve tehlikeli yerlerde yaşayan korkunç, kötücül, şeytani canavarlardı. Genelde de bir hazineyi korurlardı.
- Batı kültüründe ejderha kanının özellikleri olduğuna inanılır; bir silah üstüne sürerseniz bununla açılan yara asla kapanmaz. Fakat her daim kötü değildir, ejderha kanının geleceği görme gücü verdiğine de inanılır.
İlk kültürlerde insanlığı kurtarmak için devasa deniz yılanları yok eden fırtına ilahları anlatılır. Bu masalların bir çok şekli vardır; en popülerlerinden biri de Yahve’nin güçlü Leviathan’la dövüşmesi. Ayrıca İskandivan mitinde dünyayı saran ve Ragnok savaşında Tor ile savaşıp ölecek ama Tor’u da ısıracak(muhtemelen ölümüne neden olacak) devasa Midgard yılanı hikayesi de oldukça ünlüdür. Mısır mitlerinde de Apep isminde güneş ilahının en büyük düşmanı olan büyük bir yılan hikayesi vardır. Apep, yeraltı ile ilişkiliydi ve Set ile olan savaşının fırtınalara sebep olduğuna inanılıyordu. Babil mitlerindeki ejderha benzeri canavar Tiamat da kaos ile ilişkilendirilen, kötü bir yaratıktır. Ejderhaların İncil’de de sıkça şeytanla özdeşleştirilen bir rolü vardır. Bazı yılanların (Yunan mitlerinde olduğu gibi) çok başlı olduğu görülebilir. Kral Agamemnon’un arması üç başlı mavi yılandır.
Snowdown Dağında, Anglo-Saksonlara karşı korunmak için kule yapmak isteyen bir savaş lordunun yaptığı kule sürekli yıkılır. Bunda başarısız olur çünkü her seferinde temelden yıkılır. Merlin, temelin altında havuz olduğunu bu yüzden dayanamayacağını söyler. İçinde de uyuyan iki ejderha vardır; biri kırmızı diğeri ise beyaz. Savaş lordu havuzu boşaltır ve ejderhalar yüzeye çıkıp savaşmaya başlar. Merlin, beyaz ejderhanın (İngiltere’nin Galleri fethini simgeleyen) kırmızı ejderhaya üstün geleceği kehanetini ortaya atar ama daha sonra kırmızı ejderhanın dönüp beyaz ejderhayı yenilgiye uğratacağını da ekler. Söylendiği gibi beyaz ejderha kazanır.
Buraya kadar ki bilgiler mythology, brittanica ve encyclopedia sitesinden faydalanılarak hazırlanmıştır. Sonrası ise yine Seçkin Sarpkaya’nın kitabından alıntı.
- Ejderhalar, Tiamat ve Ejderha Krallarda olduğu gibi, ilahlarla ilişkilendirilir. Bunun yanında her demonik varlık gibi kaos ile ilişkilidir.
- Ejderhalar, insanlara ve şehirlere hatta ülkelere saldırırlar.
- Masallarda ateşle de ilgili olarak tasvir edilir, ejderha ateşin sahibidir. Ateş hem iyi hem kötü özelliği olan bir unsudur; yaratma özelliği gibi yok etme özelliğine; arındırma özelliğinin yanında zarar verme özelliğine sahiptir. Bu özellikler ejderhanın hem iyi hem kötü olabilen özelliğine vurgudur.
- Ejderhanın yürüyüşü veya gelişi çeşitli tabiat olaylarıyla veya gücünü gösterecek unsurlarla ilgili olarak verilir; kara duman şeklinde ortaya çıkar, yağmur ve şimşekle birlikte her yeri kasıp kavurarak gelir, kükreyerek gelir…vb.
- Ejderhalar, kahramanın bulunduğu ülkeye doğrudan gelir ve onunla dövüşür. Bazı batı mitlerinde de tam tersi olabilir.
- Ejderhanın gökle ilgili bir demon olmasının izleri onun mekan olarak dağ ile ilişkisine de mevcuttur; yeraltında, suların altında vb. yerlerde yaşayan ejderhalar olabildiği gibi ejderhalar aynı zamanda dağlarda da yaşayabilir.
- Ejderhalar bazı mitlerde çok başlı (genelde 2 yahut 7) olarak anılır. Boynuzludur, kuyruğu vardır.
- Bazı mitlerde ejderhaların, insanlığın sonuna dair bir işarettir; örneğin İskandivan mitlerindeki Midgard yılanı.
Tolkien’in Orta Dünyasındaki ejderhalar geleneksel ejderha anlayışlarına birebir uyarken asoiaf tamamen uymamakta ama bazı noktaları taşımaktadır.
ASOIAF evreninde de Nagga gibi su yılanları/ejderhaları gibi efsanelerde anlatılan buz ejderhaları ve Valyria’nın ejderha lordlarının sürdükleri ateş ejderhaların varlığına şahidiz. Ateş ejderhaları ateşin sahibi olarak volkanik dağlarda yaşarlar; su ejderhaları ise su altında ve buz ejderhaları da genelde yine (donmuş su mantığıyla) denizlerde soğuk/buz tutmuş yerlerde yaşarlar. Yani dağ ve su bölgesi özelliklerini aynen yansıtırlar.
Ejderha sürücüleri, ejderhalarını kullanarak insanları yakar, şehirleri ve ülkeleri yok eder. Onun kanına sahip olduğuna inanılan Valyria halkından Targaryen üyelerinin bazılarında bu ejderha kanı yüzünden “geleceği görme yeteneği” ortaya çıkmıştır ve buna “ejderha rüyaları” denir ki Daenarys de bu rüyalara sahiptir. Fakat bu kanın ve rüyaların bir bedeli vardır; Aemon Targaryen’e göre kardeşlerini mahveden bu ejderha rüyaları olmuştur. Yani burada ejderha kanının iyi ve kötü yansımalarını görebiliyoruz.
Daenarys’in ejderhalarına sık sık canavar nitelendirmesi yapılır ki bu tanım oldukça doğrudur. Onların annesi olduğu gerekçesiyle “Onlar canavarsa o zaman ben de canavarım.” diyerek ejderha kanına da vurgu yaptığını söyleyebiliriz. Bu durum, biraz warg yeteneğine sahip Kışyarı çocuklarının durumunu anımsatıyor; canavarlarıyla bütünleşip canavarlaşan insanlar; onların gözünde bu “iyi” iken başkalarının gözünde bu durum “kötü” olarak kabul edilecek bir şeydir. Yani kişilerin ve bölgelerin bakış açısına göre ejderhaların iyi-kötü olarak algılandığını görebiliyoruz.
Targaryen Hanesinden Rhaegar Targaryen ejderhanın 3 başı olduğu ve üç tane olması gerektiği vurgusunu yapmıştır ve Dany de bununla ilgili bir imge görmüştür. Seride şu an ejderha kanı taşıyan 3 karakter vardır; Jon, Dany ve Aegon. Ayrıca üç tane de ateş ejderhası vardır. Yani ejderhaların çok başlı olması meselesi burada da kendini gösteriyor.
Ejderhalar da diğer canavarlar; demonik varlıklar gibi kaos yaratıklarıdır ve diğer insanlar için öteki kabul edilir. Kontrol edilemez bir güçtür, evcilleştirilemez; haliyle tehlikelidir ve tehlikeli olan ötekidir, korkulur. Targaryen Hanesi ejderhalarının gücünü kullanarak fetih yapmıştır; Torren Stark, ejderha yıkımını görmüş ve halkı için korkarak diz çökmüştür. Çünkü ona göre baş edilemez bir güçtür ve böyle bir güçle savaşırsa öleceklerdir.
Yazımız burada bitiyor, inşallah keyif almışsınızdır. Yazının aslı burada yayımlanmıştır.
Teşekkürler.