2. Bölüm: Ataköy’ün Dehşeti
Ekrem tekrar yerine oturduktan sonra “Şimdiden üç tane masum kadın öldü. Katil ardında hiç iz bırakmadı! O hayvanın bırak cinayet işlemesini, dışarıda dolaşmasını bile istemiyorum!” dedi. Sesinde merhamet, acı ve kin saklıydı; devam etti “Sunay, senin gibi duygularından arındırılmıış olmak isterdim”
Sunay sadece sustu, Ekrem’in yüzüne sertçe baktı. Aklından milyon tane düşünce geçiyordu ama arkadaşını kırmamak adına kelimelerini tartarak konuşmaya başladı “Ne sanıyorsun beni; duygusuz, kalbi olmayan, insanların öldürülmesinden zevk alan biri mi? Duygularımı göstermiyor olmam beni duygusuz biri yapmaz! Ölen üç masum kadın, onların ailesi, onların arkadaşları benim de içimi yakıyor ama öfkem… Eğer öfke duygum mantığımın önüne geçerse katili yakalayamam” dedi
İkisi de sustu. Karşılıklı oturuyorlardı. Ekrem ve Sunay yıllardır birbirini tanıyordu ama Ekrem hala Sunay’ın duygularını çözememişti. Sunay her daim buz kadar soğuk ve sert görünürdü… Ama gerçekler öyle değildi. Sunay sadece duygusuz rolüne bürünüyordu, bunu yapmazsa detayların içinde boğulacağını biliyordu… Sessizliği bölen Ekrem oldu
“Pekala! Katil neden tüm cinayetlerini Ataköy’de işliyor? Ardında iz bırakmayacak kadar zeki bir katil, neden kendini dar alanda sıkıştırıyor?” diye sordu.
“Çünkü” dedi Sunay " Katilimiz aslında sandığın kadar zeki değil! Kurbanlarını sadece Ataköy’de seçiyor, çünkü Ataköy’ü çok iyi biliyor. Eğer farklı yerlerde cinayet işlese yakalanacağını biliyor"
“Daha önce hiç Ataköy’e gittin mi?” diye sordu Ekrem
“Evet, gittim. Yıllar önce bir kadının pahalı bir kolyesi çalınmıştı, hırsızı yakalamıştım. Ataköy gündüzleri sessiz, geceleri daha da sessiz oluyor. Daha çok emekli insanlar ve onların çocukları yaşıyor”
Ekrem saatine baktı. Saat 14:56’ydı. Ekrem koltuğun üst tarafına bıraktığı paltosunu aldıktan sonra “Gitmem gerekiyor” dedi; evden çıkacağı sırada “Akşam olay yerlerinin ve kurbanların fotoğraflarını getirir misin?” diye sordu Sunay. Ekrem “tamam” dercesine başına salladı.
Ekrem evden ayrıldıktan sonra Sunay, çalışma masasının başına geçti. Siyah deri kapaklı not defterininin boş sayfasına “Ataköy’ün Dehşeti” diye başlık attı; altına ise şunları yazdı;
"Travma yaşayan, psikolojisi bozuk, insani duygularından arınmış bir seri katil; ardında iz bırakmayacak kadar zeki… İçine kapanık olması muhtemel. Sadece Ataköy’de cinayet işliyor. Cinayetlerini sıradan saldırılarla değil, kendi tarzıyla işliyor; ilk önce boğaza derin bir kesik, ardından kalbe bir bıçak darbesi"
Notlarını aldıktan sonra masanın başından kalktı. Üstünü değiştirip dışarı çıktı. Sunay eğer tek başına dolaşıyorsa muhakkak müzik dinlerdi, bu yüzden yanında her daim kulaklık dolaştırırdı; yine kulaklığını takmıştı. Sunay elleri ceplerinde kalabalığın arasına karışmıştı çoktan… Amacı son kurbanın bulunduğu yere gidip, yüzeysel bir şekilde inceleme yapmaktı. Yürerek giderse önünde 1 saatlik yol vardı; yürümeyi tercih etti…
Olay yerine geldiğinde etrafta habercileri gördü, hepsi akşama kadar çekimlerini bitirip ana habere yetiştirmeye çalışıyordu. Haberciler Sunay’ı görünce hemen tanıdılar. “Sunay Bey bu olayla da siz mi ilgileneceksiniz?” “Efendim, bir seri katille mi karşı karşıyayız?” Gibi sorulara maruz kalıyordu. Sunay bütün soruları cevapsız bırakıp etrafı incelemeye başladı. Sunay etrafında az sayıda bina gördü. Hala olay yerindr inceleme yapan memurları görünce
“Etraftaki kameraları incelediniz mi?” diye sordu babacan bir tavırla
_Memurların en genci “Etrafta zaten fazla bina veya dükkan yok; 4 kamera tespit ettik, onlarda burayı çekmemiş” dedi. _
“Pekela” deyip yanlarından ayrıldı.
Sunay gözlerini kısarak etrafına baktı “Burada bir şey bulamayacağım!” dedi ve oradan ayrıldı. Evine doğru yol aldı. Hemen çalışma masasının başına geçti “Ataköy’ün Dehşeti” adlı başlığın altına
“Katil Ataköy’ü çok iyi biliyor; nerede kamera olduğunu, nerede olmadığını, nerenin ıssız olduğunu… Her şeyi biliyor” yazdı. Ardından saatine baktı, 19:36’ydı. Ekrem’in getireceği fotoğraflar ona çok fazla ipucu verecekti; Ekrem’i daha fazla bekleyemeyerek cebinden telefonunu çıkardı.
"Alo. Ekrem bu akşam fotoğrafları getireceksin, değil mi?
“Şuan yan koltukta, bir zarfın içinde duruyorlar; yoldayım”
Yaklaşık yarım saat sonra Ekrem gelmişti. Sunay hızlıca Ekrem’in elindeki zarfı kaptı. Ekrem telaşla “Dikkatli ol! Onları geri götürmem lazım” dedi. Sunay masanın üzerine fotoğrafları dökmüştü çoktan… İlk önce kurbanların fotoğrafına baktı. Sarı saçlı, beyaz tenli kadınlardı. Boğazları çok derinden kesilmişti, Sunay “Bu nasıl bir öfke böyle” dedi. Her kurbanın ilk önce normal hallerine, ardından ölü hallerine baktı “Bir daha eskisi gibi gülemeyecek, aileleri ile sarılamayacaklar” dedi. Sunay buz gibi bedenin ardında oldukça duygusal bir insan saklıyordu; belkide bunun sebebi yıllar önce yaşadığı olaylar yüzüneydi… “Tamam” dedi Ekrem’e dönerek “Fotoğraflardan bir şey çıkmayacak!” Fotoğrafları tekrar zarfa koyduktan sonra
“Ee ne yaptın bugün” diye sordu Ekrem
“Dün gece cesedini bulduğunuz kadının olay yerini incelemeye gittim ama bir şey bulamadım”
“Kayda değer bir şey bulunsaydı sana söylerdim zaten”
Katil hakkında çok az bilgiye sahiplerdi. Sistematik bir seri katil Türkiye’nin alışkın olmadığı bir şeydi; insanlar dehşete düşecekti. Ekrem “Eve gitmekle uğraşmayayım, bu akşam burada kalabilir miyim?” diye sordu. Sunay “Bazen çok saçma şeyler soruyorsun” dedi.
22:48 gibi Ekrem’in telsizine bir cinayet anonsu düştü. Sunay ve Ekrem dikkatlice anonsu dinlemeye başladı. Ataköy’de yine ceset bulunmuştu… Sunay ve Ekrem hemen evden ayrıldılar