Deli
Tırmanmış ağaca umutsuz bir deli
Kurumuş yaprakları suluyor gizli gizli
Şüpheyle yoğurmuş ölüsünü, ikircikli
Aranıp durur ara ara, unutmuş ipini
Törpülüyor ilk heyecanlarını bizim deli
Veryansını bırakmış ama nereye gizlendi,
Dallara mı, martının kanadına mı, nerede gölgesi?
O da mı utancından terk etti körpe bedenini?
Sıkışmış kalmış bir tarafı dünya, öteki kendi,
Seçim bile yapamaz tuzaklıyken ikisi,
Düşünüp durur, ne çirkefmiş arafın böylesi
Başladı esmeye ufaktan rüzgar da, üşütmese iyi
El ele göz göze yürüyüşe çıkmış çiftin biri,
Kerli ferli adam, şık bir kadın yanındaki
Gürleyen rüzgar tuzlu bir sıvıyla ıslatıyor gözlerini
Basıyor çığlığı kadın, bakışları yukarı çevirili
Kahkahalarla gökyüzünü yarıyor bizimki
Korkunçluğuna rağmen atıyor diğer adamın benzi
Yetişiyor imdatlarına hastane polisleri
Yakalayıp indiriyorlar utanmaz arlanmaz pisliği
Koşup kaçan kadının peşinden yol alırken sevgilisi,
Bağırıyor bizimki: “Fazla ipiniz var mı? Kaybettim benimkini!”
Anlamıyorlar, yapraklar yeşermeye başlarken şimdi
Kaybettiği incilerinden ötürü çok incinmiş bizim deli