Derin Kahve

Orta boy filtre kahve alabilir miyim?

Kasadaki kızın bugün belki de bininci kez duyduğu cümle. Belli belirsiz müziğin insan seslerine karıştığı, kahverengi hakim kafenin ayaküstü diyaloglarından yalnızca birisi. Her gün farklı yerlerde bir araya gelen kelimelerden bir kaç tanesinin dilin kurallarına göre bir araya gelip oluşturduğu bir yapı. Yani iletişimin insan hali. Yani konuşmak. Yüzlerce kişinin nasıl daha iyi satış yapabiliriz diye kafa yorduğu zincir mağazaların, restorantların, kafelerin henüz ulaşamadığı bir yerde. Eğer o kadar profesyonel olsalar ürünlerin sergilendiği ekranda her ürünün yanında bir numara olurdu. “5 numara lütfen.” Böyle deyince kelime sayısı yarı yarıya düştü. Bir süre sonra bu da kalmayacak. Bir tür teknik belki de göz göze gelince anlayacak. Yalnızca elimizde ürün, kasadan ayrılacağız.

Çevrede oturan insanlara göz atıyorum. Dirsekler masanın üzerinde, eller bağlı, kafa öne doğru eğilmiş, karşısındaki oğlanı dikkatle dinleyen bir kız. Bu ilişkinin seven tarafı kız. Gözlerinde hafif bir parlama var. Gerçek bir sevgi. Bir masa arkasında ise durum tam tersi. Oğlan öne doğru gelmiş, kız geriye yaslanmış ve kollarını göğsünün üzerinde bağlamış. Konuşmaya kapalı bir davranış şekli. Oğlan anlattıkça anlatıyor. Kulağına eğilip şunu demek istiyorum. “Sen onu seviyorsun ama o başkasına vurduracak.” Bir diğer masada kadın ve adam, ikisi de uzak duruyor masadan. Bitmek için gün sayan bir ilişkinin belirgin ifadesi. Yine de konuşmayı sürdürüyorlar. Konuşmak zorundalar. Sustukları anda akıllarına gelecek ilk soru “Burada ne yapıyorum?” olacak çünkü.

Bir de tek cinsten oluşan gruplar var. Tamamı erkek bir grubun sürekli etrafı süzen gençlerinden biriyle göz göze geliyorum. Ortama girip çıkan kadınları ölçmek için atılan bakışların ansızın karşılaştığı bir an. Aynı şeyi yaptığımız bilinciyle gözlerimizi çekiyoruz birbirimizden. O kadınları süzüyor, ben insanları. Böyle deyince kötü bir anlam çıkıyor ortaya. Kadınları insandan saymıyor değilim. Yalnızca odağımda cinsiyet farklılığı yok demek istiyorum. İletişimin çatlak noktalarından birisi. İnsanlara da numaralar gerekli. “Sekiz numaralı anlamda konuşuyorum. Siz beni üç numaralı anlamda anlamayın.”

Başka bir masada üç orta yaşlı kadın ve ufak boylu, kuaförden yeni çıkmış gibi görünen bir köpek var. Kadınlar sigara içiyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası pompalanan özgür kadın ve sigara ilişkisinin bir örneği. İkisinin parmağında yüzükleri hala duruyor. Biri ise yüzüksüz. En sert sigarayı da onun içtiğini görüyorum. Köpekle göz göze geliyorum bu defa. Onun dilinden anlamadığım için yorum yapamayacağım.

Kahveniz hazır. Afiyet olsun.

Üzerine plastik kapak geçirilmiş karton bardağı elime alıp kafeden dışarı çıkıyorum. Bir dolardan az kazanarak kahve çekirdeklerini ayıklayan işçilerin bilmediğim yerel dildeki küfürlerini umursamıyorum. Diktatörlükle yönetiliyor olmaları bu konudaki fikirlerimi zaten sansürlerdi. Kriz sebebiyle işçi çıkaran karton bardak fabrikası işçileri de mühim değil. Ortada kriz de yok nasılsa. Tam kasadaki kızın yorgun halini düşünecekken vazgeçiyorum.

En iyisi düşünmemek. Al, tüket ve at. Milyarlarca insan gibi yaşa. Çok canın sıkılırsa Çinli bir işçi gibi kendini insan istiflemek için kullanılan binanın tepesinden aşağı bırak. İstatistiklere yansıyan intihar oranlarını düşürmek için yerleştirilmiş ağların üzerine yapışana kadar bir an için kurtulduğunu zannet. Bunu bir de videoya çek ve ünlüsün. Seni takip eden binlercesi bina tepelerinden atlamalı görüntüler paylaşsın. Atlarken de şöyle bağır:

Merhaba, bir filtre kahve alabilir miyim?

ya da

Selam, bir tane ekstra köpüklü varoluş sancısı istiyorum.

Benim bir hayat amacım vardı. Olmadı mı hala?

Geceleri yastığa başımı koyunca rahatsız etmeyen düşünceler alabilir miyim?

Benim siparişte çocukluk travmaları olmasın lütfen.

Yorgun arabaların önünden geçip sahile doğru ilerliyorum. Denizin önce kokusu geliyor. Yosun ve atık kokusunun karışımı. Ardından sesi geliyor. Dalgaları kıyıyla it dalaşı. En son görüntüsüyle karşı karşıyayım. Ölmeye yüz tutmuş güneşin alevle yakarışı.

Sahil boyunca yürürken bir şeyler farklı olabilir miydi diye geçiyor aklımdan. Farklı bir çevrede, zamanda ve koşulda büyüsem yine dönüp dolaşıp şu an burada, bu sahilde olur muydum? Bir sperm beklenmedik şekilde birinciliği ele geçirip saniyelik farkla bitiş çizgisine ulaşsa? Hastanedeki anlık bir hata beni farklı bir aileye verse? Yeni doğan bebekleriyle mutlu mesut eve dönen ailemin geçirdiği trafik kazasından kurtulan tek kişi olsam?

Bir banka oturup kahvemi yudumluyorum. Ağzıma olması gerekenden farklı bir tat geliyor. Plastik kapağı kaldırıp içine bakıyorum. İçtiğim şey filtre kahve değil, latte.

Biraz düşündükten sonra içmeye devam ediyorum.

Gürkan Sadece
17.02.2020

1 Beğeni