Deyimlerden, Atasözlerinden Hikayeler

deyim (isim)
Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir

atasözü
isim, (ata’sözü)
Uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve halka mal olmuş, öğüt verici nitelikte söz, deme, mesel, sav, darbımesel:

Her deyimin her atasözünün mutlaka bir hikayesi vardır. Her deyimi her atasözünü atalara söyleten mutlaka bir olay olmuştur. Fakat biz burada o hikayelerin peşinde değiliz.

Bu başlık altında deyimlerimize ve atasözlerimize kendi hikayelerimizi yazalım diye düşündüm. Acaba sizce bu, şu, o deyimin veya atasözünün hikayesi nedir, bu, şu, o deyim veya atasözü hangi olay sonunda söylenmiştir? Anlatın öğrenelim.

Şartlar şöyledir: Bir arkadaş alttaki ve herkes için bir deyim veya atasözü yazacak. Alttaki veya herhangi bir arkadaş da o deyim veya atasözü için bir hikaye yazacak.

  • Alttaki arkadaş illaki bir üstteki deyim veya atasözü için yazmak zorunda değil. Verilen deyim veya atasözlerine bakıp istediği deyim veya atasözüne hikaye yazabilir.
  • İstediği herhangi bir deyim veya atasözüne de hikaye yazabilir.

Ben başlıyorum: Davulun sesi uzaktan hoş gelir.

2 Beğeni

Davul, Müzikler Köyü’nün kendi halinde yaşayan sakinlerinden biriydi. Her sabah notaları alır, akşama kadar kainattan ilham almaları için dağda bayırda,nehirlerin kenarında dolaştırırdı. Yine böyle bir günde, güneş alnında biriken terleri buharlaştırırken açtı ağzını, yumdu gözünü bir türkü tutturdu. Yana yakıla “Ilham perisi gecikir/belki hiç gelmez” besteleriyle başlayan türküsünü o sırada köyde yaşayan herkes duyabiliyordu. Sesi o kadar gür ve şiddetliydi ki, 2 oktav mesafeden duyulabiliyordu. Davul’un Davudî sesini duyan Müzikler Köyü eşrafı,işini gücünü bırakıp bu güzel nağmelerin nereden geldiğini aramaya başladı. Hiç kimse bu sesin Davul’a ait olduğunu anlamamıştı(anlayamazdı da, çünkü Davul hayatında ilk kez sesini güzel nağmeleri duyurmak için kullanıyordu).
Onlar arasın dursun, elleriyle kulaklarını tıkamış bir halde, Davul’un gittiği tepeden koşarak köye geldi Çüven. Sesin Davul’a ait olduğunu,ama yanına gitmemeleri gerektiğini anlattı. Halk onu dinlemedi ve kendi gözleriyle bu “Cennetten çıkma” sesin sahibini görmeye gitti. Davul her şeyden habersiz, türkü söylemeye devam ediyordu. O türkü söylerken yaklaşan halk, sesin yaklaştıkça kulaklarına zarar verdiğini ve aslında daha çok bir “Cehennem mırıltısına” benzediğini fark ettiler. Hepsi kulaklarını kapayarak köye döndüler. O akşam ve sonrasında kimse Davul’a bundan bahsetmedi. O türkü söylerken köyden dinlemekle yetinmeye başladılar. Hikaye bu ya, köye uğrayan yabancılar bu sesin sahibini görmek istediği zaman onlara:
Davul’un sesi uzaktan hoş gelir, demeye başladılar.

Atasözü : Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı.

Not: Çok iyi olmadı biliyorum. Idare ediverin( :musical_note:)

3 Beğeni

Diş Bilemek

Kadim zamanlarda halkın Yukarıda Duranlar dediği varlıklar belli zamanlarda yeryüzüne, halkın arasına tek tek bazı üretilmiş yaratıklar gönderirmiş. Bu yaratıklar yakaladıkları insanları Yukarıda Duranlar’ a götürürmüş. Gel zaman git zaman insanlar buna çare düşünmeye başlamış. Bunlarla başa çıkılmalı imiş. Bunun için savaşçı insanlar eğitmişler ama her seferinde kaybediyorlarmış. Sonra akıllarına bitkiler, sihirler, kimyalar gelmiş. Uğraşmışlar. Ve bir iksir hazırlamışlar. İçirmişler. İçenlerin boyutları, güçleri üç katına çıkmış. Tırnakları pençelenmiş, dişleri uzamış. Onlar bu haldeyken gelen yaratıklardan birini anında parçalamışlar. Anlamışlar ki artık baş edebiliyorlar. Ve savaşa hazırlanır olmuşlar. Savaşa gidecekler artık öfke içinde pençelerini sivriltmeye çelik kadar sert dişlerini bilemeye, sivriltmeye başlamışlar. O günden bugüne gelmiş bu deyim. :slight_smile:

İsteyene deyim: Kaş yapayım derken göz çıkarmak