Dijital Duygu

Öykü Seçkisi'nde okumak için: https://oykuseckisi.com/dijital-duygu/

image

Frank yarı çıplak halde doğrulup yatağın kenarına oturdu. Kendini yorgun hissediyordu fakat canı sigara içmek istemişti. Komodinin üzerinde yer alan dijital saate baktığında saatin gece 2’ye yaklaşmakta olduğunu fark etti. Uyuması gerekiyordu, yarın erkenden o hiç sevmediği işine gitmesi gerekiyordu. En çok da iş arkadaşlarını sevmiyordu. “Hepsinin canı cehenneme” diye söylendi ve yanı başındaki sigaradan… (DEVAMI…)

Öncelikle elinize sağlık. Son cümle öykünün en güzel cümlesi olmuş. Güzel bir sonla biten, güzel bir öyküydü.

Naçizane kendi eleştirilerimi sunayım, yalnızca yazınızı geliştirmeniz adına. Lütfen yanlış anlamayın.

Yeni yazarların düştüğü en büyük hata; okudukları çeviri kitapların etkisinde kalıp gerçek bir üslup yerine çeviri gibi yazmaları. Bunu çok iyi biliyorum çünkü yazmaya yeni başladığım zamanlarda ben de çok yapıyordum. Hâlâ da yaptığımı söyleyen bir yazar arkadaşımız olmuştu, özen göstermeye dikkat ediyorum. Size de aynısını tavsiye ederim. Mutlaka yerli eserler de okuyun ve yazdığınız metinler yerli özelliklere sahip olsun. Olay Türkiye’de geçsin, konuşmalar Türkçe olsun, karakterler Türk olsun. Kendimizden bir şey bulalım, görelim. Başka türlü diğer eserlerden nasıl ayrılırız? Bu şekilde Frank ile Veronica’ya bir yakınlık duyamıyorum. Çünkü gerçekçi gelmiyor.

Onun dışında bence kısa öykü adı altında yazdığınız bu metinde yaptığınız betimlemelerin uzunluğu fazlaydı. Bence gerek yoktu bu kadara. Bu kadar uzun cümlelerden, paragraflardan kaçının. Betimlemeyi seviyorum, yapmak istiyorum derseniz de tavsiyem; konuşmaların aralarına serpiştirin, katı bir paragraf halinde yazmayın.

Sonuç olarak bunlar çok kısa sürede düzeltilebilecek şeyler. Siz şu aşamada güzel bir fikir bulup onu akıcı bir metne dökebilmişsiniz. Önemli olan da zaten bu. Mutlaka başkalarının (ben de dahil) yaptığı eleştirileri kendi süzgecinizden geçirin, uygulamak isterseniz öyle uygulayın.

Elinize sağlık. Üretmeye devam. :fist:

@ulu.kasvet Merhaba, öncelikle öykümü okuduğunuz ve eleştirilerinizi paylaşma inceliğini gösterdiğiniz çok teşekkür ederim. Yanlış anlamak ne kelime, aksine çok mutlu bile oldum eleştrilerinize :slight_smile: Fikirlerinizin üzerinden sırayla geçersek.

Olayların Türkiye’de Türk karakterler arasında geçmesiyle ilgili olarak, aslında emin olun yerli eserler de okuyorum. Lakin iş böyle bilimkurgu, korku ya da doğaüstü öykülere geldiği zaman nedense Türk karakterlerle yan yana koyamıyorum kafamda.Dediğiniz gibi bu alanlardaki eserlerin genelde yabancı kaynaklı olmasından dolayı böyle bir algım oluşmuş olabilir. Gene de gelecek öykülerimde bu fikrinizi kesinlikle gözden geçireceğim.

Betimlemelere gelince, genelde kısa öykülerimde pek betimleme kullanmam aslında. Hatta eşim de bana hep kızar (öykülerimi önce o okur, kendisi de sıkı bir okuyucudur) “Senin karakterlerini kafamda canlandıramıyorum ben” diye. Hatta inanın bu kadar betimleme kullandığım da ilk öyküm buydu, o da size denk gelmiş :smiley: Zira ben de sizin gibi bu tarz öykülerde betimlemeleri kısa tutma taraftarıyımdır normalde. Bu öyküde Frank’in kompleksini ve Veronica’nın tarifsiz güzelliği vurgulayabilmek adına betimlemeleri uzatmıştım ama sanırım biraz ayarı kaçırmışım. Dikkat edeceğim bu konuya da.

Öykünün akıcılığını ve özellikle son cümleyi beğenmenize de çok sevindim (ki en vurucu olmasını istediğim kısım oydu), çok teşekkür ederim yorum ve eleştirileriniz için. İleri de aynı şekilde görüşlerinizi paylaşırsanız çok sevinirim.

1 Beğeni