Dizi ve Filmlerden Alıntılar

Holly Golightly: Zavallı yaşlı kedi; isimsiz zavallı miskin şey. Ona isim takma hakkım yok. Birbirimizin malı değiliz çünkü.

/Tiffany’de Kahvaltı

5 Beğeni

Ek Villain

images%20(11)
images%20(10)

images%20(9)

“Seçim yapmadığın sürece, kalan olasılıkların hepsi mümkündür.”


Bay Hiçkimse – Mr. Nobody

5 Beğeni

Yüce amaçlar kestirme yol olmadığı için yücedir.

Kabzası olmayan bir kılıç gibisin, sana dokunan kendi ellerini keser.

Muhteşem Kraliçe

2 Beğeni

‘‘Burada yaşayan en güçlü ve en zeki erkekleri görüyorum bu potansiyeli görüyorum ve hepsi heba oluyor… Lanet olsun bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş… Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşinde nefret ettiğimiz işlerde çalışıp gereksiz şeyler alıyoruz. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız, bir amacımız ya da yerimiz yok. Ne Büyük Savaş’ı yaşadık ne de Büyük Buhran’I. Bizim savaşımız ruhani bir savaş. En büyük buhranımız hayatlarımız. Televizyonla büyürken milyoner film yıldızı ya da rock yıldızı olacağımıza inandık ama olmayacağız. Bunu yavaş yavaş öğreniyoruz ve o yüzden çok çok kızgınız…’’

‘‘Sahip oldukların, sonunda sana sahip olur.’’

‘‘Bu senin yaşamın ve her geçen dakika sona eriyor.’’

image

Fight Club (1999)

3 Beğeni

“Beni akıl almaz kurşunlarla vurdular doktor.”
-Luke Cage

1 Beğeni

image
image

7 Beğeni

“You don’t get to decides who deserves to die”
“I’m not the one who decides”

Robbie Reyes - Agents of S.H.I.E.L.D.

unnamed%20(5)

1 Beğeni

Fleabag Sezon 2

Bölüm 3

[Sahip olduğumuz tek şey nedir?]

-Bir oda dolusu insandan daha heyecanlı bir şey daha yoktur.
-Evet ama bu insanların çoğu…
-Ne?
-Boktan…
-Bak bana ve iyi dinle: İnsanlar elimizdeki tek şey.

Bölüm 6

[Sahi aşk nedir ve neler hissettirir?]

Görünüşe bakılırsa aşk hakkında bir iki şey söylemek sanıldığından daha zormuş. Yine de bir şeyler söylemeyi deneyeceğim. Aşk- berbattır! Berbat. Acı verir. İnsanı kendi kendinden şüphelendirir ve yargılatır. Seni hayatındaki diğer insanlardan uzaklaştırır. [Başkalarına sevgi konusunda] Cimrileştirir. Sapkınlaştırır. Saçına, kılığına takıverirsin. Asla ve asla yapmayacağını düşündüğün şeyleri sana yaptırıp söyletir. Hepimiz onu [aşkı] isteriz ve bulduğumuzda bize cehennem azabı yaşatır. Bu yüzden, asla yalnız başımıza yapmak istemediğimiz bir şey olması çok normal. Bana öğretilen, insanların aşkla doğdukları ve hayatın da o aşkı doğru yere koymayı bulmak demek olduğuydu. İnsanlar bu hususta çokça konuşur. “[Aşk] Doğru hissettirendir.” Doğru hissettiriyorsa tamamdır. Bunun çok da doğru olduğundan emin değilim. Neyin doğru olduğunu bilmek güç gerektirir. Ve aşk, güçsüz insanların yapabileceği bir şey değil. Romantiklik bolca umut gerektirir. Bence -doğru hissettirendir ile- demeye çalıştıkları şey, sevdiğin birini bulduğunda umut gibi hissettirmesidir.

4 Beğeni

(yazarı tarafından geri alınan gönderi, bildirilmediği takdirde 24 saat içinde otomatik olarak silinecek.)

3 Beğeni

Böyle bir başlık var.

Kim olduğun, ne yaptığının yanında önemsizdir.
V for Vendetta

Belki de mutluluk sadece kovalayabildiğimiz bir şeydir. Belki de onu asla yakalayamayacağız.
Umudunu Kaybetme

7 Beğeni

“Sizi En Çok Etkileyen Film Kareleri”

Pardon başlık ismi farklıymış.

Star Trek Deep Space Nine, Sezon 3, Bölüm 14, Heart of Stone

(Biz ne zaman biz oluruz?)

Star%20Trek%20Deep%20Space%20Nine%20season%203%20episode%2014%20heart%20of%20stone


Şekil değiştiren Odo ve Bajoranlı* Binbaşı Kira, bir kaçağın peşinden derin mağara ağlarına sahip bir gezegene inerler. Kaçağı aramak için ayrılırlar. Ancak çok geçmeden Kira yardım ister; ayağını tuhaf bir kristale kaptırmıştır. Üstelik yavaş yavaş ayağından bedenine doğru çapını genişletmektedir. Odo önce fazerleri dener, ama başarılı olamaz. İkili durumu çözmeye çalışırken Binbaşıyı kurtarabilmek için kristali ultrasonik jeneratörle parçalamayı dener.


Odo: Keşke yapabileceğim bir şey olsaydı.
Kira: Sadece benimle konuşmaya devam et.
Odo: Ne anlatmamı istiyorsun.
Kira: Bana bir hikaye anlat.
Odo: Hikaye mi?
Kira: İsmini bana nasıl aldığını anlat bana.
Odo: İsmimi mi? Madem ki değindin, ea, bu oldukça eğlenceli bir hikaye.
Kira: Anlat hadi.
Odo: Senin de bildiğin gibi Dr. Mora** beni laboratuvara ilk getirdiğinde Cardassianların*** gözetimi altındaydım. O yüzden tüm örneklerin açık biçimde Cardassian dilinde etiketlenmesi gerekiyordu. Böylelikle yöneticiler bilim insanlarının ne üzerinde çalıştıklarını hep bileceklerdi. Hah, kimsenin tam olarak ne olduğum hakkında bir fikri olmadığı için Mora beni “bilinmeyen örnek” diye etiketlenmişti. Yöneticiler bunu Cardassian dilinde odo’ital olarak çevirmiştiler.
Kira: Yani senin adın “bilinmeyen örnek” mi?
Odo: Yoğ, hayır… Odo’ital’in Cardassian dilindeki karşılığı “hiçbir şey”. Ve, ve, bilinç sahibi duyarlı bir varlık olduğum anlaşıldığında bile Bajoran bilim insanları beni öyle çağırmaya devam ettiler. Ve, ve, işi espriye dönüştürüp sözcüğü Bajoran ismiymiş gibi “Odo Ital” diye iki kelimelik ayırdılar. Sonra adım kaçınılmaz olarak kısaldı.
Kira: “Odo” şeklinde.

[Sarsıntı olur. İkili panikler.]

Odo: Ancak, sorun şuydu ki, ne zaman biri ismimi kullansa o an aklıma gelen ilk şey hep kelime anlamıydı. Hiçbir şey! Hiçbir şey! Beni daha iyi tanımlayabilecek daha iyi bir şey yoktu ki? Ne ailem, ne arkadaşlarım, ne de ait olduğum bir yer vardı. Bana verilebilecek en uygun isim bu diye düşünüyordum… Sonra seninle tanıştım… [Bakışırlar] ve, ve, ve, diğerleriyle Sisko, Dax, ve hatta Quark… Şimdi, birinizin bana “Odo” ismiyle seslendiğini işitince artık kendimi “hiçbir şey” olarak düşünmüyorum. Kendimi ben olarak düşünüyorum… [Üzgünce bakar.] Çok üzgünüm, Binbaşı. Anlattıklarım umduğum kadar eğlenceli çıkamadı sanırım.
Kira: Hayır, çok hoşuma gitti… Ultrasonik jeneratör işe yaramayacak değil mi, Odo?
Odo: Hayır, sanırım yaramayacak.
Kira: Ve sanırım başka fikrin de yok?
Odo: Keşke olsaydı.
Kira: Keşke benimde olsaydı.


Bajoran: Uzun yıllar Cardassian işgali altında kalmış insanımsı ırk.
Dr. Mora: Odo’yu şekil değiştirmeyi bilmezken bulup üzerinde araştırmalar yaparak bilinç sahibi bir varlık olduğunu kanıtlamış Bajoran bilim insanı. Bir bakıma Odo’nun üvey babası sayılır.
Cardassian: Uzun yıllar Bajoran’ı işgal etmiş ve katı askeri düzenle yönetime sahip insanımsı ırk.


3 Beğeni

4f228ad1e47b6641b06750decd57d7a0

The other day I was crossing the street, lost in my head about something, a not uncommon state of affairs. I was listening to the overture and as the music began to swell I suddenly realized that: I had hands. And legs, and a torso, and that I was surrounded by people and cars. It’s hard to explain exactly what happened, but I felt in that moment that the divine, however we may choose to define such a thing, surely dwells as much in the concrete and taxi cabs as it does in the rivers, lakes, and mountains. Grace, I realized, is neither time or place dependent. All we need is the right soundtrack.

//Liberal Arts

2 Beğeni

Star Trek: Deep Space Nine, Sezon 7, Bölüm 10

(Hayallerin güvenli kucağında ömrü tüketmek mi, yoksa hayatla yüzleşerek yaşamak mı?)



Nog cephede bacağını kaybetmiştir. Kaybettiği bacağının yerine takılan protez yüklenince acı hisseder. Ancak, sorun protezde değil, Nog’ın atlatamadığı travmasındadır. Nog, çareyi Dr. Bashir’in özel holosuit (fiziksel illüzyonlar yaratabilen sanal oda) programı Vic’in şarkılarında bulur. O da yetmeyince Vic’in dünyasında yaşamak için holosuite taşınır. Her şey bir yere kadar Nog için iyi gider. Fakat hologram Vic, Nog’ın gerçek hayata dönmesinin vakti geldiğini anlar. Vic, çareyi sanal programı kapatmakta bulur. Sonunda Nog, asıl korkusunu, Vic’se son öğüdünü verir:


Nog: Korkuyorum, anladın mı? Korkuyorum.

Savaş başladığında sevinmedim, ama heyecanlandım. Kendimi ispatlamak istedim. Bir askerde olması gereken her ne varsa bende de olduğunu ispatlamak istedim. Pek çok çatışmaya girdim. Birçok insanın yaralandığına şahit oldum. Birçok insanın öldüğüne tanıklık ettim. Ama bana hiçbir şey olmayacağını sanıyordum. Sonra bir gün geldi ve Dr. Bashir bacağımı kesmek zorunda olduğunu söyledi. İnanamadım. Hala da inanamıyorum. Vurulabiliyorsam, bacağımı kaybedebiliyorsam, başıma her şey gelebilir, Vic. Yarın ölebilirim. Bununla yüzleşmeye hazır mıyım, emin değilim. Burada [holosuit] kalırsam en azından geleceğin nasıl olacağını bileceğim.

Vic: Burada kalırsan bir anda değil, yavaş yavaş öleceksin. Eninde sonunda, benim kadar değersiz olacaksın.

Nog: Bana değersiz gelmiyorsun.

Vic: Sana kıyasla, benim pul kadar bile değerim yok.

Bak evlat, orada [gerçek hayatta] sana ne olacağını bilmiyorum. Söyleyebileceğim tek şey, mücadele etmekten asla vazgeçmemek gerektiği. Bazen kazanırsın, bazen kaybedersin, ama en azından oyunda [yaşamın içinde] olursun.

4 Beğeni

Bir kuşu aldın, iyileştirdin, sonra da uçmayı öğrettin. Nasıl ayrılacaksın.
Ayla

1 Beğeni

Başaramayacağım dostum.Her yanım üşüyor.Beyaz bir ışık görüyorum.Lanet olsun ışık bile beyaz :smile: Bela İş Başında filminden.

1 Beğeni

Dark ~ S03E01

If we knew how things would end, where our journey would take us, would we still make the same decisions?
Or would we choose a different path?
Could we even escape our fate?
Or would what is deep within us lead us to the same end, like an invisible hand?
Does it matter which path we choose if we end up facing ourselves again and again?

Her şeyin nasıl sona ereceğini, yolculuğun bizi nereye götüreceğini bilseydik; yine aynı kararları mı verirdik?
Yoksa farklı bir yoldan mı yürürdük?
Bizi bekleyen kaderden kaçmanın bir yolu var mı?
Yoksa içimizdeki bir şey, görünmez bir el gibi bizi hep aynı sona mı çekip götürür?
En sonunda kendimizle tekrar tekrar yüzleşeceksek hangi yoldan gitmeyi seçtiğimizin bir önemi var mı?

(Çeviri benim, çok iyi olmamış olabilir ama idare edin :))

2 Beğeni

4 Beğeni