Önce öykümün linkini paylaşayım, okumak isterseniz kenarda dursun;
Çıkardığım ilk notlar şu şekildeydi;
- Dul avrada göz koyup sipahi abisini öldürten subaşı
- Yardımcıları var, ellerine üç beş sikke sıkıştırıp arada kullandığı.
- İt kopuk taifesinden.
- Bir sokak köşesinde darp edilirken Subaşı ile adamları yetişir, saldırganların peşinden adamları koşarken subaşı da mağdur ile ilgilenir. Biraz oyalandıktan sonra bir kuytuda mağdur, subaşının böğrüne hançeri saplar ve bilmem kim ağanın selamını söyler. Sonraki akşam ağanın tımarındadır. Oğlu, subaşı ve kethüdası tarafından falakaya yatırılıp sakat bırakıldığı için (artık binici mi olur, başka şey mi) intikamını bu yolla almıştır. Kethüda ise öldürülmemiş, sakat bırakılmıştır. Bir ara gözü yüzündeki morluğa takılır, epey uğraştırmış ve saire gibi laflardan sonra ücreti öder. Tımardan ayrılınca bir açıklıkta birileriyle buluşur. Bunlar önceki akşam darp tezgahı kuranlardır. Efruz Ağam diye saygıyla hitap etmektedirler. Hepsi payını alır ama en iri olanına önceki akşam tembihinden fazla sert girişip yüzünde iz bıraktığı için adeta meydan dayağı çeker. Sonra parasını yere atar. Adam yerden dişleriyle beraber ücretini alır ve grup, Efruz’un salık vermesiyle ortadan kaybolur. Efruz da yoluna gider.
- Allahtan değil ama Efruz dan çok korkarlardı.
- Şehir subaşısının adamları / kolcuları
- Bekçibaşı
- Yasakçı Çavuşu
- Bostancılar / bostancı neferleri
- Kol gezen subaşı adamları
- Kolcular
- Çeribaşı / Çeribaşılık
- Çeribaşılık eden filanca çavuş
- “Namahrem” Bir Küşende Öyküsü
Gördüğünüz gibi birkaç cümlelik fikir notlarını çok kısa bir özet takip etmiş, ardından da biraz daha detay arz edecek kavramsal notlar gelmiş. Gece yatmadan önce ya da ofiste mola anında telefona not almışım. Hatta adı bile farklıymış. Başlangıçta sebep sonuç ilişkisindeki karakterler ve rolleri farklıymış. Sonra adam akıllı kafamda şekillenince masanın başına oturmuşum ve günlük tefrika olarak anlatırsam, 7 güne nasıl pay ederim diye düşünmüşüm. O da aşağıdaki final taslağı ortaya çıkarmış;
1- Şehir subaşısının adamları akşam ezanından sonra kentte kol gezmektedir. Çeribaşı uykuya direnmekte, bir çeşmeden eline yüzüne su çırpmaktadır. Sabaha daha çok vardır ve eskisi gibi sabahlayamamaktadır. Eski günler aklından geçerken üstüne başına çeki düzen verir. Ansızın bir gürültü kopar, adamlarına işmar edip sesin geldiği yönü tayin edeler ve feryat figan edilen yere vardıklarında dört beş kişi, aralarına aldıkları tüccar kılıklı birini benzetmektedirler.
2- Saldırganlar, kolcuları görünce hareketlenirler. Çeribaşı, kaçanların peşine adamlarını takarken kendisi de yaralıyla ilgilenmeye yeltenir. Yaralının ağzı burnu dağılmış, esvapları kan içinde kalmıştır. Çeribaşı onu koltuklayıp bir çeşme başına sürüklemek niyetindeyken yaralı dinçleşir ve çeribaşının göğsüne hançerini saplar. Çeribaşı inanamaz gözlerle kurtardığı adama bakar.
3- Çeribaşının hançeri yedikten sonraki mahvı ile detayları işleriz. Sonrasında hançeri saplayan adam bir şeyler mırıldanır, çeribaşının gözleri iri iri açılır, hayret ve ihanet duyguları arasında bocalarken başına gelen düzene uyanır. Dul bacısına talip olan ama olumsuz yanıt alan tımar sahibi bir yeniçeri eskisinin oyununa gelmiştir. Kahrolarak ruhunu teslim eder.
4- Hançeri saplayan Efruz, ölüyü orada bırakıp sokak aralarında gözden yiterken kolculara keseriz. Saldırganları epey kovalamış fakat yakalayamamışlardır. Bir noktada pes edip elleri boş vaziyette dönmektedirler. Olay mahalline vardıklarında çeribaşının cesediyle karşılaşırlar.
5- Kolcular ne yapacaklarını tartışıp ivedi hareketlerle gereğini yapmaya uğraşırken şehrin başka yerinde bir konağa keseriz. Yatsı namazının bitmesini bekleyen Efruz, tüccar kılığından sıyrılıp kara esvaplarına bürünmüştür. Yeniçeri eskisi tımar ağası ile alışverişini tamamlar. Ağa, yakında görücüleri bir daha gönderip çeribaşının dul karısını aldıracaktır, sahipsiz kalan kadının başka çaresi kalmayacağı gibi ağa da muradına erecektir.
6- Bir ara Efruz’un dağılan suretine bakar, yaman benzetildiğine dair laflar eder, Efruz ses etmez. Ödemesini alıp konaktan ayrılır. Şehrin dışında bir ıssızda onu bekleyen beş adamı gece karanlığında fark eder. Adamlar el pençe divan durmaktadır. En iri yarı olanına yanaşıp okkalı bir tokat indirir. Tokatın şiddetiyle adam yere kapaklanır. Mahcup bir şekilde bakmaktadır. “Ağam, af buyur. Elimin ayarı kaçmıştır!” demeye varmadan bu kez çizmesinin tabanı adamın suratında patlar.
7- Adam gene çok hasar almamıştır ama burnu kırılmış, her yanı kan olmuştur. Efruz hırsını alamaz. Adamı yerde tekme manyağı yapar. Adam af dilemekte, bir daha böyle bir şey olmayacağını, mahsustan vuracağını ve saireyi dile getirir. Efruz, denk getirdikçe çenesine çenesine indirir tabanını. Berikiler başları öne eğik olsa da ibretle olayı kesmektedirler imkan buldukları ölçüde. Allah’tan korkmayan bu it kopuk taifesinin Efruz’dan ödü patlamaktadır. Sonra Efruz hepsinin ücretlerini verir, en son iri kıyım olanınkini yere atar. Adam, yerdeki kırık dişleri arasındaki kan gölünden sikkeleri ayıklarken Efruz atına atlar, başka bir iş için ondan haber beklemelerini tembihleyip gözden uzak kalmalarını, şehirde beraber gözükmemelerini tembihler ve oradan uzaklaşır.
Bu notların ardından öyküyü okursanız, neleri gereksiz görüp çıkarmışım, neleri detaylandırıp daha da kabartmışım görebilirsiniz. Açıkçası en kolay ve en basit ilerleyen öykülerimden biridir taslak aşamasında. Çok daha farklı şekillerde, çok daha zor ilerleyen örneklerim de oldu. En nihayetinde isimsiz, kendi çapında bir şeyler anlatmaya çalışan biriyim ve naçizane deneyimlerimi paylaşmış oldum. Bende işe yarayan ve beni diri tutan yegane yönteme çok kaba bir örnek verdim. Herkeste işe yaramayabilir, belki çok daha farklı kafada olanlarımız için olumsuz bir yöntem bile olabilir ama beni bu yöntem ihya ediyor.