Dök İçini Rahatla

Bulut teknolojisinin dezavantajlarından birisi işte ):

1 Beğeni

@Agape Geçmiş olsun. Çok zor durumlar cidden. 10 doktora danışıyorsunuz 10’u da farklı şeyler söylüyor, insan olanca üzgünlüğünün arasında birde belirsizlik ile boğuşuyor.

2 Beğeni

Finallere çalışmak, dersleri yetiştirme çabası yoruyor insanı :frowning:

3 Beğeni
1 Beğeni

Geçmiş olsun, sağlıklı günler diliyorum yeni yılda.

3 Beğeni

@Agape Çok geçmiş olsun. Sağlıklı, mutlu günleri olsun nice yıllarda.

3 Beğeni

Buna merhum Tayfun Talipoğlu’nun bir konferansından alıntıyla cevaplayayım. Merhum şöyle anlatmıştı: “Askerde yedek subayken askerleri zorlamıyorum yardımcı oluyordum. Bir astsubay çavuş ise tam tersim şekilde davranıyordu. Askerler astsubayın elini öpüp giderken bana borç taktılar. Siz ne kadar iyi veya kötü olursanız insanlar tam tersi oluyor.”
Şimdi sen iş yerinde kırıcı ve kaba olma, onlar sana kırıcı ve kaba olacak. Kendimden biliyorum insanlara her ortamda iyi olmaya çalışıyorum ama son durumda karşımdakinin kötü olduğunu kabul eden kişilerin bile karşımdakinin yanında durduğuna bizzat şahit oldum. İkilem sonucunda dediğin gibi içinde kırıcılık, kabalık olmayan insan, çevresi yüzünden kişiliğinde olmayanları yapmak zorunda kalıyor. Kırıcı, kaba olan kişinin kendi kişiliğini etkilemesine izin verse yine o kazanıyor, izin vermese yine o kazanıyor. Tamam da bunun çıkışı nerede? Harry Potter ve Ölüm Yadigarları’ndan bir alıntı: Harry ve Luna, Ravencelaw kulesine girerken “Hangisi önce gelir, anka mı yoksa alev mi?” sorusunun yanıtı: “Bir çemberin başlangıcı yoktur.”

Hiç bir şey yapamıyorlar. Sonunda yine kaba ve kırıcı olanlar kazanıyor.

1 Beğeni

Katılmıyorum. Bu insanlar hiçbir şey kazanamazlar çünkü bu tip insanlar hayatları boyunca olamadıkları ve yapamadıkları şeylerin kızgınlığıyla içten içe fokurdayarak habis bir surete dönüşürler. Hayatları boyunca düşmanlık üstüne düşmanlık, fesatlık üstüne fesatlık ekmişlerdir. Üstelik etrafındaki herkesin de onlara “katlandıklarını” fark ederek yaşarlar. Kendilerinden o kadar nefret eder bir hale gelmişlerdir ki nefretleri etrafına sıçrayarak çorak bir tarla yaratmıştır. Kendi hayatlarını kendileri verimsiz bir tarlaya çevirerek hayatta hiçbir zaman mutlu olmadan yaşamışlardır. Üstelik bu kimseler ölmeyi de beceremeyecek kadar çok korkaklardır ki yaşama sıkı sıkıya tutunup pişmanlık denizinde boğularak yavaş yavaş acı içinde can verirler. Hayatları boyunca bunun bedelini ödemeye mahkum yaşatırlar kendilerini ve bir gün yaşlandıklarında aslında hiç kazanamadıklarını yalnız kalınca anlarlar.

Dedem çok sinirli, öfkeli, terör estiren bir insandı. Herkesin hayatını zehir ederdi ama kafasına uyan kişilere ve dışarıya karşı iyi tavır takınırdı fakat bundan pek kaçamazdı yine de. Tepesi attığı veya hoşuna gitmediği noktada yine özü neyse o olurdu. Bir gün kansere yakalandı ve o zamanlar pek zengin olan halam onu en iyi hastanelerde, en iyi odalara yerleştirip en iyi doktorlara gösterdi. O kadar kötüydü ki ne konuşabilir ne yiyebilir ne de tepki verebilirdi. Sadece tavana bakabilirdi. Tesadüf bu ya o günlerden birinde hastanedeydim ve doktorlar dedemin yanında, hepimizin içinde öleceğini ve kurtulma şansının asla olmadığı söylediler. O noktada bir çirkinlik ortaya çıktı. Gelen giden olurdu ama hastanın yanında edilmeyecek laflar edilirdi hastayla alakalı. " Çok aksi adamdı. Hayatı herkese zehir etti…" Yalnızdı ve gözünden yaş geliyordu. Yıllarca yanınızda olan insanlardan öyle laflar duymak hatta kayırıp sevdiğiniz kişilerden bile insanı öldürecek sözcükler duymak kaldırılabilir bir şey değildi.

Zorbalık, zorbalık olarak geri dönüyordu. Hayatı boyunca kaybettiğini ancak orada anladı. Gariptir dedem o yatakta ölmedi. İyileşti ve kimse hiçbir açıklama getiremedi. On yıl daha sağlıklı yaşadı ama çiçek gibi bir adama dönüştü. Yaptığı her hatayı telafi etmeye başladı. Değişti ama o kadar çok düşmanlık ekmişti ki hepsini telafi edecek vakit bulamadı. Kalp krizi geçirip komaya haline geçti. Günlerce bekledik ama ölmüş olduğunu kavramamak aptallık olurdu. Ölüydü bu çok açıktı ama ölemiyordu da çünkü en sona en büyük pişmanlığı ve korkusu kalmıştı. Kardeşi… Günler aya döndü ve en sonunda kardeşi çıkıp hastaneye geldi. Gelmesinden bir dakika sonra kaybettik.

Kazanç maddi olduğunda tatmin edebilir ama manevi kazancı olmayan bir insan her zaman kaybeden kişidir ve bu yük diğerlerinden daha ağır bir yüktür, taşıyamazsınız.

Soruya yanıtımı özelden verdiğim için o konuya değinmeyeceğim.

@silence @kpfwgnvi @Leingrad @Akahige @onurcee teşekkür ederim arkadaşlar, sağ olun, var olun. Hepimiz için yeni sene umarım sağlık ve mutluluk getirir. :hugs:

8 Beğeni

Her yerde yaşam var. Her yerde. Sen kapıyı kapattığında, kapının arkasında devam ediyor yaşam aynı anda. Örneğin gecenin üçünde, bir dağda, karlar arasında, yıldızların altında solup alıp veriyor. Bir dere akıyor, görmüyoruz dereyi ama sesini duyuyoruz… 1.gün, 2. Gün, 3.gün… ve bir gün yavaşlıyor soluk alışları, duruyor sonra.

Görmüyoruz ki biz, uzanmıyor ki ellerimiz. Dağlar çok uzak. Okyanuslar çok derin. Dalgalar çok büyük. Güneş çok sıcak. Su çok soğuk. Gece çok karanlık.

Ya biz!
Peki ya ölüm?

Güzel güzel uyuyun ne olur, Efe, Mert!

2 Beğeni

Son 1 haftadır çok olağandışı rüyalar görüyorum ve korkuyorum. Ya da başka bir his adını bilmediğim. Rüya tabirleri ne derece mantıklıdır? Hangi kaynağı okuyabilirim? Bu konu hakkında araştırma yapmış olan birisi var mı?

Şunu da kendime ekleyeyim, şimdi okudum:

"Rüyaların Nafileliği

Akılsız insanın umutları boş ve aldatıcıdır, rüyalar da akılsızları kaygılandırır. Rüyalara inanan biri gölgeyi tutmak ya da rüzgarı kovalamak isteyen biri gibidir. Rüya gören biri, kendisiyle karşı karşıya gelen biri gibidir: Kendi yüzünün karşısında bir aynanın sureti vardır. Kirli kaynaktan temiz bir şey çıkabilir mi? Ya hakikat çıkabilir mi yalanfan? Kehanetler, fallar ve rüyalar boş şeylerdir; umut ettiğin şey, rüyasını gördüğün şeydir. Eğer Yüce Tanrı seni ziyaret etmeleri için göndermemişse, rüyaları önemseme.

Sirak,34, 1-6."

JL Borges - Rüyalar Kitabı sf.39

1 Beğeni

Hep “kötüler/kötülük kazanır” diye bir ön kabul var da, iyi ile kötü arasındaki ilişkiye bakılınca bana da hep "iyi/doğru/uygun varolmazsa kötü/yanlış/uygunsuz hayatta kalamaz"mış gibime geliyor. Psikopatların toplum içerisinde barınabilmelerinin sebebini, uyuma, düzene, işbirliğine, başkalarını önemsemeye, vs. özen göstermeye çalışanlardan yarattığı sosyal ortamdan nasiplenmelerine bağlıyorum. Hani kabaca “Dünya iyi insanların hatırına dönüyor” lafı vardır ya, insan ilişkilerindeki dinamikleri, kontrol edilemeyen değişkenlere tabii olan sebep-sonuç ilişkilerini, vs. mercek altına alınca, o lafın gönüllere su serpmekten daha fazlası olduğunu, altının pek de boş olmadığı kanaatindeyim.

İyimser Bay Karamsar’ın ek görüşleri böyle :sweat_smile:

4 Beğeni

Kursa falan mi gitsek . :slight_smile:

2 Beğeni

Dün okuyunca anlamamıştım. Bugün dinlenmiş kafayla anladım. Etki-tepki kanunu elbet var. Birileri itiyorsa birileri de çekiyordur sonuçta. Belki bunu bu konuya da aktarabiliriz. Birkaç psikopat hakkında program izlemiştim. İlginçti gerçekten. Şu an tam ne demeye çalıştığıma emin değilim, daha tek kaşım anca uyandı ama şunu bilmeni isterim; ben de seninle aynı kanaatte olabilirim. Bu konuyu biraz düşünmem lazım. :thinking:

1 Beğeni

İyi - kötü kavramı üzerinden gidersek kime neye göre iyi/kötü. Genelin iyi olarak kabul ettiğini iyi olarak kabul etmeyen kişi için o kötü. Çünkü kendisine uymuyor. Değer yargısına göre o kötü. Sırada beklersin uzun bir süre, birisi gelir araya kaynak yapar senin için kötüdür ama ona göre iyidir. Bence bütün sıkıntı da buradan kaynaklanıyor insanların bencilliğinden, kibirliliğinden. Çünkü iyi - kötü soyut kavramlar. Fizik kanunları gibi somut değil. Kaldıraç kulanırsan ağır bir yükü rahat oynatırsın mesela. Genel için kötü olan ama kendisi için iyi olanı karşısı için de iyi olarak görürse ne olur? Sıraya kaynak yapan kişi başkasının sıraya kaynak yapmasını iyi olarak görür. Çünkü işi erken bitmiştir. Başkası yaparsa da olur. Çünkü kendisi için iyidir. Kendisine yapılmasını istemiyorsa ne oluyor? Burada empati denilen şeyin anlamı ortaya çıkıyor işte. @Bay_Karamsar iyimser olarak bakan karamsarım diyor ama iyimserlik mi karamsarlık mı yoksa gerçekçilik mi o sınırı hiç bilmiyorum.

1 Beğeni

@Agape, psikopatlardan bayağı bir şey öğrenebiliriz. Örneğin, psikopatlar kötü hissedemedikleri için deneye deneye bir şekilde amaçlarına ulaşabiliyorlar. Bizim çıkaracağımız ders, ilk girişimin hissettirdiği rahatsızlığın sonrakileri girişimleri başlamadan bitirmesine izin verme.

@silence, şöyle özetleyeyim, benimkisi bireyselliği destekleyen toplumculuk ile o toplumculuğu destekleyen bireyselcilik. Bir tür, yaşa ve yaşat anlayışı. Bu yüzden sınır kavramı akışkan. Çünkü her durumda farklı değişkenler olabilir ve bu yüzden o değişkenlere göre öncelikler, alınacak sorumluluklar, yapılması veya yapılmaması gerekenler, vs. değişebilir.

İyilik ve kötülük hususunda dikkat çektiğiniz şeyler doğru; derine inildikçe bakış açısına göre bile iyi ile kötü algısı değişiyor. Bu yüzden değindiğiniz gibi empati mevzusu çok önemli. Empatinin azlığı veya yoksunluğu insanları oldukça zararlı eylem ve fikirlere kadar götürebiliyor. Kanımca, kötülüklere durumlara sebebiyet veren şeylerden biri de bu. Tabii burada iyilik ve kötülüğü derinine indikçe daha da belirsizleşen tarafından ele almıyorum. Sebep ve sonuç bağlamında, zararı veya yararı daha kolayca ölçülebilir, daha büyük durumlara yol açabilir şeyleri hesaba katıyorum. İyilik ve kötülükten kastım, benim için iyi/kötü, onun için kötü/iyi, mevzusunda, durum ve hedef gereği, bir yerden sonrasını hesaba katmıyorum. Yoksa işin sonu eylemsizliğe varır. Elbette, felsefi ve sebep-sonuç açıdan değerlendirilirse eylemsizlik de bir biçimde eylemden sayılabilir. İşte, nerede ve nasıl bir eylemde veya eylemsizlikte bulunulacağı hususunda, durumun içeriği değiştikçe seçenekler de değişiyor. Örneğin, sıra kaynak hususunda beni öfkelendiren durumlar da olur, önemsemediğim durumlar da. Kendim ve başkaları için alacağım tavır değişebiliyor.

Bu açıdan değerlendirince, iyi ve kötü tanımları yanlış anlamaya mahal veriyor gibi. Belki de “uygun” ve “uygunsuz” tanımlarını kullanmalı. Tabii neyin uygun, neyin uygunsuz olduğu, yine soru işaretleri yaratıyor, yine derin irdelemelere kapı aralıyor… Neyse, daha fazla uzatmayım. Anlaşılacağı üzere işin felsefesiyle alakam bir yere kadar. Benim odağım “hayattaki karşılığı”, “hayattaki uygulamaları” gibi, benimsediğim şeylerin ne kadarını hayatıma geçirebiliyorum pratiğine bağlı.

Evet, benimkisine bir tür geçekçilik denilebilir. Değişkenler ve olasılıklar kapsamında sınırların muğlaklığını kabul edip, anın yarattığı gerçekliğe göre konum alamaya çabalamak. Aynı konudaki farklı nüanslara göre alacağım tavır değişkenlik gösterebilir. Prensipte kesin kurallarım, kırmızı çizgilerim var, fakat eylem kısmında yöntemlerim ve tavırlarım çok ama çok farklılık gösterebilir.

2 Beğeni

İlk paragrafta yazdığın psikopatlara özgü bir özellik değil ki. Bunu psikopat olmayanlardan da öğrenebiliriz. Hatta daha doğru anlarız. :slight_smile: Bir de psikopatlar bunu doğru biçimde de yapmıyor. Düşünce ve duygu kısmı zaten sıkıntılı, yanlış ve eksik ‘öğrenmiş’ oluruz.

1 Beğeni

Örnek kısa olunca “psikopatları başımıza hayat koçu edinelim” manası çıkmış :sweat_smile: :man_shrugging: Kişisel aydınlanmamı psikopatları araştırırken elde ettiğim için örneğim diğer öğrenme olasılıklarını gözardı edermiş gibi oldu :man_shrugging: Doğru, çevremizi gözlemleyerek daha doğru ve usulünce öğrenebiliriz.

1 Beğeni

Akşam üzerine doğru çok keyifli olmasam da biraz neşeliydim. Günüm güzel geçti. Özel ders verdiğim yerden geldiğimde forumdan bana hediye gönderen güzide bir arkadaşımızın kargosunu aldım ve açtım. Kitabı kütüphaneme koydum. Hasta olan anneme yardım ederek akşam yemeği hazırladık ve yedik. Gündemde neler olmuş diye Twitter’a bakayım dedim ve bakmaz olaydım. #ZiyaSelçukİSTİFA etiketini görünce atamalar ile ilgili bir olumsuzluk olduğunu anladım ve kendi Bilişim Grubuna girdim. Bilişim branşımıza 201 (evet yanlış okumadınız 201) ve genel toplamda 20 bin kontenjan verildiğini gördüm. Yaklaşık 8-9 ay emek verip aldığım, çoğu branşta derece yapacak 81 puanım şu an uçtu gitti resmen. Bırakın atanmayı mülakata bile gidecek sıralamaya giremedim. Oysa 20 gün önce aşağıdaki şu mesajı atmıştım.

Bu forumda da öğretmenlik ataması bekleyen arkadaşlar vardı sanırım. Benim hiçbir umudum kalmadı artık. Ne yapacağımı ne edeceğimi bilmiyorum. Gençliğimizi çürüttüler resmen. YAZIKLAR OLSUN.

10 Beğeni

Pes etmek için çok erken bence düşüncelerinizi karartmayın.

3 Beğeni

Allah sabır versin umarım yazın daha fazla atama yaparlar.

Bu konu hakkında söylenecek çok şey var ama ne kadar forum kuralı varsa onları ihlal edeceğim için bir şey demeyim.

2 Beğeni