DOMAT
“Beyefendi” dedi kısık sesle. “Elimde tam size göre bir parça var.” Adam kendisine yaklaşan satış görevlisine şöyle bir baktı. Tam size göre kelimesine takılmıştı. Bu mağazaya girdiğinde bazen selamlaştığı ve arada bir iki söz söylediği bu adamın kendisini bu kadar iyi tanıdığını iddia etmesini garipsedi. Yine de doğru söylüyor olabilirdi ve bu satış görevlisi, müşterilerine zaman zaman böyle yakınlaşması olduğunu da biliyordu adamın. Sessizliğin kabullenmek olduğunu düşünmüş olmalıydı ki yaşlı adamı içeri sadece satış elemanlarına ayrılan bölüme çekti sessizce. Genç adam elini mavi önlüğünün cebine attı mücevher kutusunu andıran bordo kadife kumaşla kaplanmış bir kutuyu itinayla açtı. İçerisinde beyaz yumuşak kağıda sarılmış bir şey çıkardı. Kağıdı özenle açtığında göz alıcı bir kırmızılık belirdi. Küreye yakın iki santimetre çağında kırmızı yumuşak dokulu yiyeceğe baktı bir süre. Farklı güzel bir koku havaya yayılmıştı.
Satıcı, müşterisini ikna edecek kadar bir süre geçtiğine emin olunca alelacele kağıdı sardı ve kutuya koydu. Havada asılı gibi duran kokuyu berteraf etmek için oda parfümünden sıktı. Adam, “Orijinal mi? Bunlardan hala var mı?” Dediğinde “İyi bir parça ve sizi sevdiğim için size satmak istiyorum” dedi ciddi bir sesle.
Bir dakika sonrasında müşteri mağazadan çıkıyordu. Belli etmemeğe çalışsa da kalbi küt küt atıyordu, ‘Ya yakalanırsa’ Kaldırımı dolduran kalabalığa karıştığında çok tehlikeli bir iş yaptığının farkına varmıştı. Yine de çocukluğundan kalan bu yiyeceği eşine götürmeyi istiyordu, bedeli yarım maaş kredi olsa bile. Başını öne eğdi ve yüzündeki mutluluk ifadesini silmeye çalışarak evinin yolunu tuttu.
2 Beğeni