Kemal Hocam,
Biraz uzun olacak olan bu satırlarım gerek dertleşme gerek tecrübelerimi aktarma mahiyetindedir… Anlayışınıza sığınırım.
Ben yaklaşık 1 senedir kurgularımı kağıda dökmeye başladım. Daha doğrusu, liseden beri not alıp kenara attığım şeyleri artık şekillendiriyorum. Ben, iyi bir yazar olmak için iyi birikime sahip olmak gerektiğine inandığımdan uzun bir süre bu yolu izleyerek dünyayı gezdim ve okuyabildiğim kadar çok tarih ve kurgu okudum. Sonunda en iyi öyküler içinden eleye eleye bazı hikayeleri bu 1 yıllık süre içerisinde kağıda dökmeyi başardım. Ancak halen erken olduğuna inanıyordum…
Yakın bir arkadaşım Wattpad denilen site üzerinden romantik bir kitap çıkardı. O arkadaşımın desteği ve cesaretlendirmesi sonucu şansımı sanal ortamlarda denemek istedim. İlk hayal kırıklığımı da bu ortamlarda yaşadım. " Sicim Teorisi" bazlı paranomal bir hikayem vardı. Paranormal katagoride en fazla 8. sıraya yükselebilirken, her türlü “yakışıklı tecavüzcü vampir” " cine aşık olan liseli kız" beni katladı… Tabi bulunduğum ortamı ve koşullarını biliyordum, bu yüzden büyük bir hüsrana uğramadım. Kendi yolumu kendim açmak amacıyla sizin birinci sorunuzda yaptığınız şeyi yapıp yayın evlerine tek tek hikayemi gönderdim. Bununla yetinmeyip görüş alabilmek adına bazı yazarlara (çok popüler olmayan) dahi hikayemi yolladım.
Yaklaşık 10-15 firma içerisinde sadece bir tane firma bana geri dönüş yaptı. Büyük bir firma değildi. Firma yetkisili benimle çok açık bir konuşma yaptı. Kendileri bir kitabı basarken 3 şeye bakıyormuş kurgu, kalem ve sosyal medya takipçi sayısı. Bu 3 kriterden 2 si tutarsa oluyormuş. Benim için kalemin iyi, kurgun çok iyi ama takipçin yok dedi. Haklıdır da… Facebook 30 arkadaş, twiter yok, instagram yok…diğer hikaye yazdığım wattpad tarzı sitelerde aynı şekilde… Bu 2 kriterden biri mutlaka takipçi olmak zorundaymış. Bu sebeple kabul görmedim.
Bu durumu tecrübesizliğimle birleştirip, hazmedemediğim için de aynı kişiyle uzun süreli ikinci bir görüşme yaptım. Bu ikinci görüşme genel olarak bilinçlenme mi arttırdı. Bana açık açık ilgilendikleri kitap türlerinin bulunmadığını sadece satış rakamını düşünerek çalıştığını söyledi. Buna ilişkin pek çok örnek verdi. Hatta öyle ki ellerinde tutukları bazı çok okunan kitapları sıraladı (Örn olarak veriyorum, Moby Dick gibi) sırf okunmadığı için bunları bile basmadıklarını bu işi tamamen bir maliyet olayı olarak görüp, tek kitapta mümkün mertebe en fazla kişiye satış yapmayı amaçladıklarını söyledi. Bu durum öylesine yaygınlanmış bir pazar taktiği olmuş ki kitap çıkaran arkadaşım dahi çoğu kişi ikinci kitabını çıkaramıyor… Piyasaya 16-20 yaş arası genç kız rüyaları hakim ve her biri dönemin pop starları gibi parlayıp sönüyor.
Burada marka belirterek yazmak istiyorum ve hiç bir yayın evini rencide etmek istemiyorum. Sonuçta hepsi para kazanmak zorunda. Ben üç firmayı çok elit görürüm “Can” “Remzi” ve “İthaki” bu üç firmanın kitap tercihleri ve kalite çıtası sebebiyle bunları hayalimde tutup hiç yanaşmadım. Bunun dışında eserlerimi “6.45 ki çok eleştirmişimdir” " Herdemyayin" “Ephesus” “Muptelayayınları” “Panatikosyayınları” “Epsilon” “Salon Yayınevi” “Kırmızı kedi” “İnkılap” yayınlarına gönderdim. Bunu hiç bir kitap bastırma beklentisi içinde olmadan yaptım. Sadece ilgilenip ilgilenmediklerini öğrenmem dahi yeterliydi. Ben tek satırlık bir "ilgilenmiyoruz " yazısına dahi razıydım. Kaldı ki pek çoğuna attığım yazımda bir baskı değil eleştiri bekledim, olmadı… Yazarlardan da dönen olmadı… Kimseyi neden okumadınız diye eleştiremem tabi. Ancak kendi dost çevremde elden dağıttığım insanlardan okuyup da beğenmemiş olan kimse yoktu. Kendi kendime ufak bir sınama yaptım. Tek tek daha önce yazdığım kurum ve kişilere yeniden yazdım. Yayınevleri hiç dönmediği için yapacak bir şey yoktu, yazarlardan ise bir kişi mutlaka dönüş yapacağım demişti daha önce konuşup konuşmadığmızı bile hatırlamadı…
Bu süreçte şunu da öğrendim gönderdiğiniz kitaplar çoğu zaman bir editörce okunmuyor bile… Editörün ekibinde birine hikayeniz sunuluyor bu hikayede rastgele üç beş sayfa okunup, dil ve kurgu anlaşılıyor mu diye bakıyorlar… Yani siz belki bir Türk Lovecraft olacaksınız, tıpkı onun gibi 250 sayfa sıkıcı tasvirlerle okuyucuyu boğup 251 inci sayfada her okuyanın azını açık bırakıp, yere serip, adam ne kurgulamış be dedirtecekseniz ama size bu fırsat sunulmuyor. Rastgele 3 sayfada tutturdunuz tutturdunuz… Bırakın böylesi üst bir yazarla anılmayı ve 3 sayfada tutturmayı, sonrasında da aşama aşama bir sürü engelden geçeceksiniz.
Çoğu firmada düzen bu şekilde işliyor. Bununla da bitmiyor, görüyor ve arttırıyorum. Gerek bu platform üzerindeki yayınevlerinde, bilimkurgukulübü gibi sosyal alanlarda dahi geri dönüş olmuyor. Bunun sebebi bence tüketim toplumu olmamızdan kaynaklı. Zaten okuma oranları malum olan ülkemizde, hem okuyan hem yazandan ziyade sadece yazan taraf ağır basıyor. Bilmiyorum belki ben bile böyleyimdir. Kimsenin eserine bakmayan, hatta bu alanda milat olan yazarları bile okumamış insanlar kendi kitabı bir baş yapıt olsun istiyor. Bu da eserlere verilen önemi düşürüyor. Kaldı ki siz yine kitap okuma oranlarının yeni yeni arttığı güzide ülkemizde kurgu yazacaksınız… Kafadan kaybettiniz! Kitabınız; Osmanlıda aşk, mafya kapışmalı aşk, liseli vampir ve kurt adam, ingiliz ve iskoç düklerinin aşkı, teröristle mücadele eden asker kitapları arasında bir sıralamadan sıyrılacak ve basılacak…
Maalesef ben bu süreçten büyük bir hayal kırıklığı ile çıktım. Hali hazırda çok da umudum yoktur. İlk kitabınızı çıkarsanız bile muhtemelen satış rakamlarından 2 ve 3 ü göremezsiniz ( Bu cümlemi lütfen kitabınıza yönelik bir eleştiri gibi değil yukarıda bahsettiğim tecrübelerin bir yansıması olarak görün)
İşinizi görür mü bilmem, ben bu süreçten sonra halen yazıyorum. Yazdığım küçük eserleri tek tek elden arkadaşlarıma verip onlardan geri dönüş alıp gelişmeye çalışıyorum. Hayalimde tek bir büyük eser var, henüz kaleme almadım… Bu eseri yazmamakla birlikte kendi ailem ve dostlarımdan bu eseri çıkarmam için destek aldım. Henüz onu yazacak güçte olduğumu düşünmüyorum. Günü geldiğinde bunu yazıp, ve hatta mümkünse iki dilde yazıp, geleceğe postalayacağım… Belki öldükten 50 sene sonra küçük bir grup frp oyuncusu tarafından keşfedilirim diye…
İyi olan bir şeyin zaten kendini okutacağına inanarak,
Ülkemizde para kaygısının değil okuma hırsının artmasını, şimdiki ve gelecekteki eserlerinizde başarılı olmanızı diliyorum.
Kaderiniz benimkinden farklı,
Ve güç sizinle olsun…