Döngü - Bir İnsanlık Üçlemesi

Değerli KayıpRıhtım üyeleri:

Altı ay önce tamamladığım roman dosyası hakkında size bilgi vermek ve bazı hususlarda görüşlerinizi almak istiyorum.

2011 yılında tasarlamaya başladığım Döngü Üçlemesi’ni 2016 yılının sonlarında yazmaya başladım. Uzunca bir ön hazırlık aşaması oldu. Bunun bir çok sebebi vardı; binlerce yıla yayılan bir hikaye, onlarca karakter, kurgu, geliştirmem gereken üç farklı dil (özellikle bir tanesi oldukça detaylı), vesaire. Ardından bir yıl süren yazma sürecinden sonra üçlemeyi geçen kasım ayında bir yayınevine gönderdim. Üçlemeye dair kısa bilgiler şöyle:

Birinci Kitap: Göklerden Gelen Umut (142.500 kelime)
İkinci Kitap: Kutlu Kanatlar Altında (90.855 kelime)
Üçüncü Kitap: Yuvada Yeşeren Yaşam (92.900 kelime)
Ekstra: Leshrin Medeniyeti’ne Dair Notlar ve Ayrıntılı Döngü Sözlüğü (8.044 kelime)

(İlgisini çeken olursa, romandan birkaç küçük metni veya dosya tanıtım yazısını burada paylaşırım.)

Sitesinde üç aylık bir değerlendirme süreci dese de, başvurduğum yayınevi altı ay geçmiş olmasına rağmen bana dönmedi. Ayrıca e-postalara da yanıt vermiyorlar ve telefonda yetkiliye bir şekilde ulaşamıyorsunuz. Bu tavıra çok şaşırdım.

Vaat ettikleri sürenin iki katından fazla bekleyip iletişim kuramadığım içn dosyayı başka bir yayınevine gönderdim.

Deneyim sahibi olan dostlara şu konularda danışmak isterim:

  1. Aynı anda birden fazla yayınevine göndermeli miyim? (Akademide kara listeye alırlar.) Öte yandan her yayınevini aylarca beklemek ve iletişim kuramamak gerçekten büyük zulüm.

  2. Güçlü yayınevlerinden vazgeçip yeni ve mütevazı olanlara mı yönelmeliyim? Bu anlamda odaklanabileceğim yayınevi öneriniz olur mu?

  3. Üçlemeyi kendi imkanlarımla mı bastırıp dağıttırmalıyım? (Elbette editöryal hizmet alarak ve predatör (yayın paketçi) yayınevlerine bulaşmadan…)

  4. Üçleme yayımlatmak zor; bunu anlıyorum. Bu yüzden Döngü evreninin başlangıcına dair yeni bir romana başladım (Eternium) ve iki aya bitiririm. Önce tek romanı mı yayımlatmalıyım?

  5. Everest ve Tudem’in roman yarışmalarına göndermeli miyim?

Bu konularda çokça araştırma yaptım, fakat net bir sonuca varabilmiş değilim.

Değerli görüşleriniz için çok teşekkür ediyorum.

Sevgiler

Kemal Sinan Özmen

1 Beğeni

Kemal Hocam,
Biraz uzun olacak olan bu satırlarım gerek dertleşme gerek tecrübelerimi aktarma mahiyetindedir… Anlayışınıza sığınırım.

Ben yaklaşık 1 senedir kurgularımı kağıda dökmeye başladım. Daha doğrusu, liseden beri not alıp kenara attığım şeyleri artık şekillendiriyorum. Ben, iyi bir yazar olmak için iyi birikime sahip olmak gerektiğine inandığımdan uzun bir süre bu yolu izleyerek dünyayı gezdim ve okuyabildiğim kadar çok tarih ve kurgu okudum. Sonunda en iyi öyküler içinden eleye eleye bazı hikayeleri bu 1 yıllık süre içerisinde kağıda dökmeyi başardım. Ancak halen erken olduğuna inanıyordum…

Yakın bir arkadaşım Wattpad denilen site üzerinden romantik bir kitap çıkardı. O arkadaşımın desteği ve cesaretlendirmesi sonucu şansımı sanal ortamlarda denemek istedim. İlk hayal kırıklığımı da bu ortamlarda yaşadım. " Sicim Teorisi" bazlı paranomal bir hikayem vardı. Paranormal katagoride en fazla 8. sıraya yükselebilirken, her türlü “yakışıklı tecavüzcü vampir” " cine aşık olan liseli kız" beni katladı… Tabi bulunduğum ortamı ve koşullarını biliyordum, bu yüzden büyük bir hüsrana uğramadım. Kendi yolumu kendim açmak amacıyla sizin birinci sorunuzda yaptığınız şeyi yapıp yayın evlerine tek tek hikayemi gönderdim. Bununla yetinmeyip görüş alabilmek adına bazı yazarlara (çok popüler olmayan) dahi hikayemi yolladım.

Yaklaşık 10-15 firma içerisinde sadece bir tane firma bana geri dönüş yaptı. Büyük bir firma değildi. Firma yetkisili benimle çok açık bir konuşma yaptı. Kendileri bir kitabı basarken 3 şeye bakıyormuş kurgu, kalem ve sosyal medya takipçi sayısı. Bu 3 kriterden 2 si tutarsa oluyormuş. Benim için kalemin iyi, kurgun çok iyi ama takipçin yok dedi. Haklıdır da… Facebook 30 arkadaş, twiter yok, instagram yok…diğer hikaye yazdığım wattpad tarzı sitelerde aynı şekilde… Bu 2 kriterden biri mutlaka takipçi olmak zorundaymış. Bu sebeple kabul görmedim.

Bu durumu tecrübesizliğimle birleştirip, hazmedemediğim için de aynı kişiyle uzun süreli ikinci bir görüşme yaptım. Bu ikinci görüşme genel olarak bilinçlenme mi arttırdı. Bana açık açık ilgilendikleri kitap türlerinin bulunmadığını sadece satış rakamını düşünerek çalıştığını söyledi. Buna ilişkin pek çok örnek verdi. Hatta öyle ki ellerinde tutukları bazı çok okunan kitapları sıraladı (Örn olarak veriyorum, Moby Dick gibi) sırf okunmadığı için bunları bile basmadıklarını bu işi tamamen bir maliyet olayı olarak görüp, tek kitapta mümkün mertebe en fazla kişiye satış yapmayı amaçladıklarını söyledi. Bu durum öylesine yaygınlanmış bir pazar taktiği olmuş ki kitap çıkaran arkadaşım dahi çoğu kişi ikinci kitabını çıkaramıyor… Piyasaya 16-20 yaş arası genç kız rüyaları hakim ve her biri dönemin pop starları gibi parlayıp sönüyor.

Burada marka belirterek yazmak istiyorum ve hiç bir yayın evini rencide etmek istemiyorum. Sonuçta hepsi para kazanmak zorunda. Ben üç firmayı çok elit görürüm “Can” “Remzi” ve “İthaki” bu üç firmanın kitap tercihleri ve kalite çıtası sebebiyle bunları hayalimde tutup hiç yanaşmadım. Bunun dışında eserlerimi “6.45 ki çok eleştirmişimdir” " Herdemyayin" “Ephesus” “Muptelayayınları” “Panatikosyayınları” “Epsilon” “Salon Yayınevi” “Kırmızı kedi” “İnkılap” yayınlarına gönderdim. Bunu hiç bir kitap bastırma beklentisi içinde olmadan yaptım. Sadece ilgilenip ilgilenmediklerini öğrenmem dahi yeterliydi. Ben tek satırlık bir "ilgilenmiyoruz " yazısına dahi razıydım. Kaldı ki pek çoğuna attığım yazımda bir baskı değil eleştiri bekledim, olmadı… Yazarlardan da dönen olmadı… Kimseyi neden okumadınız diye eleştiremem tabi. Ancak kendi dost çevremde elden dağıttığım insanlardan okuyup da beğenmemiş olan kimse yoktu. Kendi kendime ufak bir sınama yaptım. Tek tek daha önce yazdığım kurum ve kişilere yeniden yazdım. Yayınevleri hiç dönmediği için yapacak bir şey yoktu, yazarlardan ise bir kişi mutlaka dönüş yapacağım demişti daha önce konuşup konuşmadığmızı bile hatırlamadı…

Bu süreçte şunu da öğrendim gönderdiğiniz kitaplar çoğu zaman bir editörce okunmuyor bile… Editörün ekibinde birine hikayeniz sunuluyor bu hikayede rastgele üç beş sayfa okunup, dil ve kurgu anlaşılıyor mu diye bakıyorlar… Yani siz belki bir Türk Lovecraft olacaksınız, tıpkı onun gibi 250 sayfa sıkıcı tasvirlerle okuyucuyu boğup 251 inci sayfada her okuyanın azını açık bırakıp, yere serip, adam ne kurgulamış be dedirtecekseniz ama size bu fırsat sunulmuyor. Rastgele 3 sayfada tutturdunuz tutturdunuz… Bırakın böylesi üst bir yazarla anılmayı ve 3 sayfada tutturmayı, sonrasında da aşama aşama bir sürü engelden geçeceksiniz.

Çoğu firmada düzen bu şekilde işliyor. Bununla da bitmiyor, görüyor ve arttırıyorum. Gerek bu platform üzerindeki yayınevlerinde, bilimkurgukulübü gibi sosyal alanlarda dahi geri dönüş olmuyor. Bunun sebebi bence tüketim toplumu olmamızdan kaynaklı. Zaten okuma oranları malum olan ülkemizde, hem okuyan hem yazandan ziyade sadece yazan taraf ağır basıyor. Bilmiyorum belki ben bile böyleyimdir. Kimsenin eserine bakmayan, hatta bu alanda milat olan yazarları bile okumamış insanlar kendi kitabı bir baş yapıt olsun istiyor. Bu da eserlere verilen önemi düşürüyor. Kaldı ki siz yine kitap okuma oranlarının yeni yeni arttığı güzide ülkemizde kurgu yazacaksınız… Kafadan kaybettiniz! Kitabınız; Osmanlıda aşk, mafya kapışmalı aşk, liseli vampir ve kurt adam, ingiliz ve iskoç düklerinin aşkı, teröristle mücadele eden asker kitapları arasında bir sıralamadan sıyrılacak ve basılacak…

Maalesef ben bu süreçten büyük bir hayal kırıklığı ile çıktım. Hali hazırda çok da umudum yoktur. İlk kitabınızı çıkarsanız bile muhtemelen satış rakamlarından 2 ve 3 ü göremezsiniz ( Bu cümlemi lütfen kitabınıza yönelik bir eleştiri gibi değil yukarıda bahsettiğim tecrübelerin bir yansıması olarak görün)

İşinizi görür mü bilmem, ben bu süreçten sonra halen yazıyorum. Yazdığım küçük eserleri tek tek elden arkadaşlarıma verip onlardan geri dönüş alıp gelişmeye çalışıyorum. Hayalimde tek bir büyük eser var, henüz kaleme almadım… Bu eseri yazmamakla birlikte kendi ailem ve dostlarımdan bu eseri çıkarmam için destek aldım. Henüz onu yazacak güçte olduğumu düşünmüyorum. Günü geldiğinde bunu yazıp, ve hatta mümkünse iki dilde yazıp, geleceğe postalayacağım… Belki öldükten 50 sene sonra küçük bir grup frp oyuncusu tarafından keşfedilirim diye…

İyi olan bir şeyin zaten kendini okutacağına inanarak,
Ülkemizde para kaygısının değil okuma hırsının artmasını, şimdiki ve gelecekteki eserlerinizde başarılı olmanızı diliyorum.

Kaderiniz benimkinden farklı,
Ve güç sizinle olsun…

7 Beğeni

Sevgili @erce,

Yayınevi yetkilisinden, ‘kurgu ve kalem’ kıstaslarına göre olumlu görüşler almış olman ne kadar motive edici, tebrikler. Memleketteki okur sayısı malum; yayınevlerinin hayatta kalması gerçekten çok zor. Hiç hataları yoktur demiyorum elbette, ama sonuçta yayımladıkları kitabın satmasını bekliyorlar.

Wattpad’i merak edip bir kaç hikaye okudum. Belki ben iyi şeylere rastlamadım ama orada olan her neyse, çoğunlukla edebiyat veya estetik unsurlar içeren yazı/n olmadığını söyleyebilirim. Bu anlamda o mecrada neden ilgi görmediğini, zaten çok iyi bir biçimde tanımlamışsın.

Yayınevleri iletişim becerilerini geliştirmeliler. “Günde on dosya alıyoruz, ne yapalım?” diyorlar. Günde iki yüz makale alan bilimsel dergiler her bir yazarına süreçte bilgilendirme yapıyor. OJS, ScholarOne gibi otomatik iletişim sistemler var. Lafı kısa tutayım; e-postaya yanıt vermek zorundalar. Elbette bir dosyayı çok iyi olsa da reddetme lüksleri var, ama iletişim kurmama hakları, hele bizim gibi okuma fakiri bir ülkede yok.

Anlattıklarınız aklıma on beş yıl önce asistanlığa ilk başladığım yılları hatırlattı. Akademik ve edebi yazarlık bir noktada benzeşiyor. Şöyle: İngilizce uygulamalı dilbilim üzerine yüksek lisans yaparken araştırma makalesi, kitap bölümü ve tebliğler yazıp yayınevlerine ve kongrelere gönderiyordum. Defalarca, ki sayısını bilsen gerçekten şaşırırsın, red alıyordum. Bir süre sonra hedeflediğim dergi veya kongreye göre, yani onların beklentileri paralelinde yazmaya başladım fakat hiç bir değişiklik olmadı. Sürekli olumsuz yanıtlar, şaka gibi!

İşte bu nokta hem akademik hem sanatsal yazarlık için çok tehlikeli; yazma baskısı, yayımlanma isteği, yani sesini duyurma ve var olma çabası bir süre sonra kişisel dilsiz şeytanına dönüşüyor ve yola çıkarken hedeflediğin menzilden seni alıp koparıyor. İçindeki heyecanı, Mozart’ın değimiyle o ‘hiç sönmeyen ateşi’ küllendirip yaratıcılığını soldurup gidiyor. Üzerinden yıllar, yıllar geçti ve ben şunu öğrendim; beni heyecanlandıran ve doğru olduğuna inandığım şeyi yazmalıyım, aksi takdirde sıradanlığın sığlığından kurtulamam. Onca süre içinde yurt içinde ve dışında onlarca makale, epeyce kitap ve kitap bölümü yayınladım ama bunların on katı (belki daha fazla) red aldım, olumsuz dönüt, hatta aşağılayıcı hakem raporlarıyla yüzleştim. Aslında her birinden de inanılmaz şeyler öğrendim.

Şimdi bu gönderdiğim roman yayımlanacak mı? Elbette bunu istiyorum; ben de yazdıklarımın yayımlanmasını ve yaşamasını istiyorum. Altı yılda yazılmış 1350 sayfalık bir roman üçlemesinin evde kalmasını kim ister? Öte yandan hangisi daha mutluluk verici, yazabiliyor olmak mı yayımlanmak mı? Benim için ilki çok daha mühim olduğunu fark ettiğim noktada yayımlanmayı beklemenin benim üzerimde yarattığı baskıdan kurtuldum. Evet, bu zor, biliyorum ve anlıyorum ama tercih yapmak lazım: yazmakla, yazıyı yayımlanmaya kurban etmek arasında bir tercih yapmak elzem… Özellikle doktora derslerime reddedildiğim dergilerin mektuplarıyla gidiyorum, ki öğrenciler tam olarak neyle mücadele edeceklerini görsün. Bazen sorarlar, nasıl devam edebildiniz diye. Cevabım şu oluyor: “Başka tercihimiz var mı?”

May the force be with you.

KS Özmen

3 Beğeni

Dosyanızı birden fazla yayınevine göndermeniz makbuldür, bu konuda çekinmenize gerek yok.

1 Beğeni

Çok teşekkürler ve selamlar.

1 Beğeni

Kemal hocam yaşadiginiz surecte gelismeleri buradan veya ozelden yazarak beni de bilgilendirirseniz memnun olurum. Tekrar kolay gelsin.

1 Beğeni

@Kemal_Sinan_Ozmen,
Öncelikle tebrik ederim . Sanıyorum ilk kitabınız basıldı. Henüz yoğunluktan ve kabarık listemden ötürü okuma şansım olmadı.Ama olacak! Şu pis döngüyü, kısırlıgı kırabilmiş olmanız adına çok sevindim. Sizi tekrar tekrar tebrik ederim ve serinin kalan kitaplarını da kısa sürede görebilmeyi dilerim. :vulcan_salute::sweat_smile:

2 Beğeni

Sevgili @erce, çok teşekkür ederim. Evet, roman nihayet yayımlandı. Kabulü ve yayımlanması iki yıl sürdü. Umarım keyifle okursunuz. :relaxed:

2 Beğeni

Merhabalar. Tebrik ederim sizi, büyük bir başarı. En kısa zamanda okuyacağım, foruma üye olmadan önce takip etmeye başlamıştım bu konuyu.

Başarılarınızın devamını diliyorum. :slightly_smiling_face:

1 Beğeni

Çok teşekkür ederim @NamelessOne, okumanıza mutlu olurum. Sevgiler.

1 Beğeni

Merhaba,

Döngü - Bir İnsanlık Üçlemesi’nin ilk kitabı olan Göklerden Gelen Umut hakkında bilgi edinmek isterseniz, aşağıdaki yazıları ve incelemeleri okuyabilirsiniz. Bağlantılardan biri KayıpRıhtım Yazarın Kaleminden bölümü için hazırladığım, daha çok yazım ve yayımlanma sürecine dair bir incelemedir. Bilimkurgu Kulübü’nde ise romanın incelemesinin yanı sıra romanlar için tasarladığım dillere dair bir içerik de mevcut. Keyifli okumalar.

https://www.bilimkurgukulubu.com/t/kemal-sinan-ozmen/

6 Beğeni