Dört Yüz

Öykü Seçkisi'nde okumak için: https://oykuseckisi.com/dort-yuz-murat-baris-sari/

image

T Kadın kocasının odasına girdiğinde onu yine çizim yaparken buldu.Saat tam 05.02’ydi ve kadın kocasının üç aydır kendini yalnız bırakmasından çok şikayetçiydi. Bununla birlikte bu, kırk yaşında bir kadının şikâyetiydi; olgun, kendine güvenli ve bağımsız. İnsan kırk yaşında kendisini hala genç hisseder çünkü. Ne kadar olgun da olsa, hayatın mücadelesine ne kadar dalmış da olsa,… (DEVAMI…)

3 Beğeni

@MuratBarisSari selamlar,

Bu ayın teması için ne kadar yoğun olduğunu ve ilhamı son günler yakaladığını bilen biri olarak öykünü daha farklı bir gözle okudum. Tarihin, mimarinin, diplomasinin, emperyalizmin ve hegemonyanın duraklarında yer yer basit bir evin odası, yer yer koskoca toplantı odalarında kendimi bulmaktan büyük keyif aldım. Bu platformda kaleminin gücüne inandığım kişilerden birisin. Geçen ayın temasını atlaman üzmüştü, bunu kaçırmadığına sevindim. Piramitten yola çıktığın dört yüz de yüzümü gülümsetti (gülümsetme deyince, öykündeki gülümsemeden gülmeye terfi edilmesi kısmı da hoşuma giden satırlardan biri oldu :slight_smile: ).

Kalemine sağlık,

Sevgiler,

Sena

1 Beğeni

Merhaba @MuratBarisSari

Dolu dizgin bilgilerle bizi piramidin gölgesinden alıp dünyayı dolaştırdın - hemen hemen dünya. Zaten iyi yazıyorsun ve öykü fikirlerin gerçekten dolu dolu, değişik, sıradanlıktan uzak.

Benim eleştirim, bu öyküdeki anlatımının bana biraz karışık gelmesi. Yani sanki o kadar çok fikrin var ki, bunları bir potaya atmışsın ama o potadan çıkartırken biraz fikirler düzene isyan etmiş.Kafası yüklü ve karışık bir adamın sözcükleri gibi. Bu söylediğim tamamen tekniğe yönelik. Nasıl bir ortamda/durumda yazdığını bilmiyorum. Üzerinden geçtiğinde düzeltilmeyecek şeyler değil :slight_smile:

Bir de bu T-F-A-İ ye gerek var mıydı çok emin olamadım. O ayrımı paragraflar yeterince yapmış sanki. Ama belki senin için bir anlamı vardır.

Seni tekrar okuduğum için sevindim

Kalemine sağlık

1 Beğeni

Selam Sena,

Öncelikle öyküde beğendiğin kısımlara olduğu kadar, genel anlamda da yazımım hakkındaki düşüncelerine de çok sevindim. Çok teşekkür ederim. Böyle şeyler duymak insanın yazma şevkini arttırıyor.

Evet bir şekilde magnum opus tarz bir şey oldu. Yani niyet oydu da ne kadar oldu bilemiyorum tabi. Bir insan hayatı bir tema etrafında ne kadar tanımlayabilirse o kadar işte. Tabi bir de katsayı var bu tanımlama başarısının ölçülmesinde; gerçek bir yazarla kıyaslarsak mesela…

Yılda sekiz, dokuz kez katılmaya çalışıyorum. Ve aslında okurum da, yazmadığım aylarda da okurum. Geçen ay bir ilkti. Ancak çok yoğundum bu vesileyle bunu da belirtmeliyim sanırım.

Söylediklerin için tekrar teşekkür ederim.
Gelecek seçkilerde görüşmek dileğiyle…

1 Beğeni

Merhaba Müge,

Sana çok mahcubum aslında. Ancak gerçekten öyküyü, ertesi günü çalıştığım ve seçkinin son gönderim tarihinden sonraki bir gecenin sabaha karşı 05.30’unda gönderdim. O derece uzak kalmak durumundaydım seçkiye geçen ay. Bu arada seçkiye de teşekkür ediyorum ki gecikmeye rağmen öyküyü yayınladılar.

Eleştirilerine gelince; sanırım temadan kaynaklandı. Piramit dizaynı kolossal bir dizayndı. Yazdığım gibi ilahi ya da hümanist veya her ikisi de ancak sonuç olarak her şeyiyle bir görkem ve güç figürü… Bende de piramit bazında büyük bir ideali anlatma şeklinde tezahür etti bu figür. Elimden geldiğince çok konuya değinmeye çalıştım. İlk öykümde bir ilişkiye, sonra politika ve kimliğe, oradan sanata ve zanaata en sonunda da ideallere -her ne kadar distopik sonuçları olsa da…- Yani açıkçası öykünün en güvendiğim kısmı Antonio San’t Elia ve Umberto Boccioli’nin italyanca söyledikleri eserlerinin isimleri idi. Böylece türkçe anlatılan bir öyküde italyanca konuşurken yaşadıkları yabancılaşma dolayısıyla bir kurgunun parçası olduklarına dair bir kabus hissettirecektim. Ancak… Son dört beş aydır benim word programımla sitenin sistemi arasındaki bir uyumsuzluktan sanıyorum bir kelime birleştirme/ayırma sorunu yaşıyorum. Sonuçta kimse sanırım “formeunichedellacontinuitanellospazio” nin ne olduğunu anlamadığı için olay etkisini kaybetti :confused:

Ve beni yazmayı bilmiyor durumuna düşüren bu hata, çok canımı sıkmaya başladı…

T-F-A-İ’nin öyküsü aslında biraz kara mizah. Ben piramitten de bahsetmeyecektim; dizayn, form vs. ile bir anma yapacaktım sadece. O zaman bu T-F-A-İ de belki bir bulmaca olacaktı -kolay bir bulmaca- ama uyanıklığımın yirmi ikinci saatinde ancak bu kadar toplandı :slight_smile:

Beni tekrar okuduğuna sevindiğine çok sevindim. Bu vesileyle de iki konuya değinmek istiyorum ki birine zaten değindim. Yoğunluk dolayısıyla sadece yazarak değil okuyarak ve yorumlayarak da seçkiye fayda sağlayamamak beni de burdu. Ama buradan hareketle ikinci konu daha ilginç ve seçki için iyiyse de sanki benim için biraz hüzünlü; seçkide jenerasyon değişiyor. İsimler değişiyor ve çoğalıyor ve bu yeni arkadaşlar kendi networklerini kuruyorlar. Ben de 2017 Aralık’ında ilk yazdığımda var olan bazı isimleri daha sonra artık göremez olmuştum. Bu bir noktadan sonra sanırım benim de başıma gelecek. Hem doğal olan bu olduğu için hem de sosyalleşme konusunda artık eski imkan/zaman sahip olmadığım için.

Gelecek seçkilerde görüşmek dileğiyle… -umarım-

2 Beğeni

Merhaba @MuratBarisSari :slight_smile:
Seni gördüğüme ve okuyabildiğime pek sevindim.
Öykü yorumuna geçmeden önce, Müge’ye verdiğin cevaba istinaden bir şeyler yazacağım. Birkaç aydır kendime zaman yaratmakta oldukça zorlanıyorum. Kitap okuma oranım bile önemli ölçüde azalmışken, yazabilmek için neredeyse değişik formlar yaratıyor ve uyumuyorum.
Jenerasyon değişiyor evet. Biz geldiğimizde buralarda olan sağlam kalemler artık az az yazıyor. Değişim iyidir. Ama bence hepimizin Seçki yolculuğu seyrelse de devam etmeli.
Öyküne gelecek olursak, ilk bölümü çok sevdim. Kadının isimsizliğini, anlatma tarzını, erkeği betimlemelerini ve mimari proje olarak temaya yaklaşımını gayet iyi buldum.
Sonrasında farklı bir dünyaya taşındım. Aslında hafif bir afalladım. Sanki geçiş sertti. Ama öykün genel anlamda iyiydi.
Ara ver ama bırakma. Buralarda hep beraber olmak şahane.
Sevgilerimle :slight_smile:

2 Beğeni

Ya seni de Gaye’yi de zamansızlıktan yazamayanları da çok iyi anlıyorum. Mahçup olacak hiç bir şey yok. Ben sizler kadar eski değilim ama benim bile nerdeyse 1 yıl olmuş buralarda olalı. Değişim rüzgarlarını ben bile bu seçkide hissettim ve ne yalan söyleyim içimden “belki kenara çekilme zamanıdır” diye bile geçirdim. Ama burayı seviyorum. Bu yüzden de zamanım ve koşullarım ele verdiği sürece, her ne kadar yazdıklarım genç kuşak tarafından, sıkıcı-anlamsız- hitap etmeyen sınıfında sayılma riskiyle karşı karşıya olsa da, yazmaya ben anti olmaya devam edeceğim gibi gözüküyor :slightly_smiling_face: Hal böyle olunca da buralara ilk düştüğümde karşılaştığım kalemleri ister istemez arar oluyorum :slight_smile:
Yani kıssadan hisse önümüzdeki seçkilerde yoklama listesi almak en doğru karar :))

Bu arada hem yazmayı bilmiyorsun hem de sistemi suçluyorsun, işte tipik halk! :)) Şakam şaka. Senin yazamadığını hiç düşünmedim ama dediğim gibi kafan kağıda geçmiş gerçekten. Piramitten bahsetmeden yapı oluşturma fikrini çok tuttum. Sen bunu yapabilecek yetenektesin.
Önümüzdeki seçkilerde görüşmek dileğiyle- umarım :crossed_fingers:

3 Beğeni

@MuratBarisSari Selam,

Çok beğendim ben bu öyküyü. Bilgi yüklü, çok başarılı diyaloglar yazmışsın. Özellikle Blade Runner’ın prodüksiyon kısımlarına ba-yıl-dım. Tebrik ederim. Çok güzel sorgular, güzel hesaplaşmalar, derin bakışlar… Yoğunluktan bahsetmiştin bana. Ben bir insanın zihnini ve vücudunu en çok zorladığı zamanlarda çok başarılı işler yaptığına inanıyorum. Yani dar zamanda, yoğun baskı altında çıkıyor çoğu zaman en güzel işler. Hem kendimden hem bütün dünya yazarlarından biliyorum bu durumu. Buna bir örnek olarak benim çok hoşuma giden bir öyküyle tescilliyorsun bunu. Bravo. :clap: :clap: :clap: Yani bir de diyaloglara bakıyorum; Türkçe yazılmış ama İngilizcesi de mantıklı, sırıtmıyor. İki dilde de eğreti durmayacak cümleler seçmişsin. Çok güzel. Yalnız bir yerde kırılmış bu:

Hani bu yabancı konuşmaya Türkçe bir nüans katarak güzel bir şaka yapmışsın. Ama orada yeri var mıydı? Bence kendine hakim olamadın, kesmedin orayı. :sweat_smile: Ben olsam ben de kesmezdim.

Sonuçta tebrik ederim. Senin öykülerin arasından TOP 3’ü zorlar bu bence. :+1: Umarım görüşürüz. İyi çalışmalar.

2 Beğeni

Merhaba @MuratBarisSari
Donanımlı ve araştırmacı biri olduğun yazdığın öyküde kendini o kadar belli etmiş ki ellerine sağlık demekten başka bir şey yazmak lafı dolandırmaktan başka bir işe yaramaz sanırım.

Öykün biraz dar zamanda yazılmış olmanın getirdikleriyle ayaklarını yere tam sağlam basmamış gibi görünse de üzerinden çok az daha geçecek bir zamana sahip olmakla kolaylıkla çözülebilecek durumda. Bu haliyle bile okurken yarattığın dört yüzle yüz yüze gelince o ortamlara göre şekil alıyor insan. Lafı çok dolandırdım ama bu yazmanın doğasında var sanırım :slight_smile:

İyi ki katılım sağlamışsın böyle özgün bir öyküyle.

Sevgiler. Tekrar görüşmek dileğiyle…

2 Beğeni

Merhaba Gaye,

Evet bir noktada hayat insanı yakalıyor. zaten yazarak hayat kazanan kaç profesyonel yazar var onu da kestiremiyorum ve açıkçası çok olduğunu da sanmıyorum. Bu vesileyle sana da bana da kolay gelsin diyorum…

Elbette yazmaya çalışacağım. Ancak anladığım kadarıyla belli bir sosyalleşme oranının altına düşmek asıl tehlike. Gerçi tehlike de demeyelim de hayatın olağan akışı diyelim buna.

Öyküde beğendiğin kısımlar beni çok mutlu etti. Aslına bakarsan kendi çapımda bayağı bir gönderme, metafor falan kullandım piramidin karakterinden hareketle de, herhalde biraz deneme, dökü-drama tadında oldu. Yani İtalya’da biri Mussollini olan dört manyağın aralarındaki doğal konuşmayı bilmediğim için “public face” den bir diyalog oldu. İşte büyük tanımlamalar yapmak için…

Bu bazen oluyor bana. Bir türden bir yol tutup gidiyorum. Bir daha ki sefere daha minimal bir şeyler yazmaya çalışacağım. Daha iddiasız, daha toplu… Ancak kendimi tanıyorsam yine büyük büyük laflar ettiğim şeylere dönerim. Ama en azından içimden gelenle, zihni filtrem arasında bir denge tuttururum.

Bu arada kadının adının olmamasını gerçekten bilinçli olarak ve yazarken de beğenerek yaptım. Fark etmen beni mutlu etti.

Yorumların için çok teşekkür ederim.
Tekrar görüşmek dileğiyle… :wave:

2 Beğeni

Sesli güldüm :joy:

Sorma… Küçükken dictation olurdu İngilizce’den de kağıdım kırmızıya boyanırdı. Onun gibi oldu öykülerim.

Gaye’ye de söylediğim gibi biraz daha minimalleşen ve kurguya dayalı giden işlere dalayım bu aralar diyorum. Sonuçta ben de Yunan filozofu değilim.

Seçkideki kaderimiz… Sanırım ne olacaksa o olacak ama yine sanırım bu da hayatın olağan akışı. Çok da üzülmemek gerek. Belki başka mecralarda da faaliyet göstermek gerekli. Sen bunu yapıyorsun zaten. Çok da başarıyla yapıyorsun.

Tekrar teşekkürler Müge.
Görüşmek dileğiyle…

1 Beğeni

Selam Kasvet :wave:,

Teşekkürler. Evet, iyi kötü diyalog yazabiliyorum sanırım. Gerçi son kısımda büyük büyük laflar ettiler ama o da bilgi kısmından kurtardı kurtardıysa.

Yani gerçekten o kadar güzel şeyler yazmışssın ki teşekkür bile yetmez karşılığında, çok çok çok teşekkür ederim. :pray: :pray: :pray:

Şu İngilizce, Türkçe sırıtmama olayı - ki sen söylüyorsun diye ben de açıyorum- sanırım diyaloğu iyi kötü becermemle aynı kökten geliyor. Karakterin içine girebiliyorum galiba. Bununla birlikte benim öyküler uzay boşluğunda geçer, tasvirsizdir. Onu da söyleleyeyim de insanlar beni megaloman sanmasın.

Ve Blade Runner favori filmimdir. Harrison sanırım serseri abi modunda girmiş olaya orada :joy:. Sonuçta Türküz…

Yoğunluk belki yararlı ve hayat için iyi ama adı üstünde çok yorucu, çok…

Tekrar tekrar teşekkür ederim Kasvet güzel yorumların için.
Görüşmek üzere…

1 Beğeni

Merhaba Okan,

Wikipedia açıldı tabi :wink:

Çok teşekkürler. Belki gerçekten üzerinde daha çok çalışabilseydim zanaat olarak daha düzgün olabilirdi ama son gece yazsam da, kafamda aslında sürekli evirip çevirdiğim için sanırım asıl sorun, ya da belki karakter dolayısıyla okuyucuyu askıda bırakan şey; hayatı, piramit çevresinde büyük büyük laflarla -veya küçük nüanslarla- tanımlama çabası oldu diye düşünüyorum.

Esasen ben sevdim bu öyküyü ama diğer arkadaşlara da söylediğim gibi. Biraz minimallleşicem bu aralar. Sonra yine narsist narsist ahkam keserim :stuck_out_tongue_winking_eye:

Teşekkürler tekrar ve görüşmek üzere Okan…

2 Beğeni

Kesilmiş ahkamlarını, minimalleşmiş öykülerini severek ve ilgiyle takip ediyor olacağım. :slight_smile:

Sevgi ile…

1 Beğeni

Çok teşekkürler Okan… :pray: :pray:

1 Beğeni

Merhaba Murat,

Öncelikle sade ama klasiklere özgü bir sadelikle, iyi bir kalemle yazılmış akıcı bir metin. Her zamanki gibi harika, ortamında sırıtmayan, doğal diyaloglar. Felsefeden mimariye birçok alana dokunan güzel bir seyir olmuş. Tema baş köşeye oturtulmuş, içi ustalıkla doldurulmuş.

Zor bir metin, hem yazan hem okuyan için. Yazan için sorumluluğu büyük gibi duruyor, ama bu yükün altında kalmamışsın kesinlikle. Kendimin de dahil olduğu okuyanlar için zorluğuna gelirsem: Öykü fikrinin temayı bilen okuyucu için tam olarak yansıtmak istediği gizi verememesi sanıyorum; yukarıdaki temanın bunu baltalaması.

Hasılı, fikri güzel, dili özenli, çok beğendiğim bir öykü oldu. Paylaştığın için teşekkür ederek,

Eline kalemine sağlık.

1 Beğeni

Merhaba Osman,

Çok çok teşekkür ederim. İyi bir şey yazdığımı düşünerek yazdım ama emin olmak ancak okuyucu yorumlarından sonra mümkün oluyor. Özellikle senin kaleminden bunları okumak çok güzel.

Evet, piramitten bahsetmeyerek bir ölçüde o gizi yansıtayım dedim ama hem bir iki yerde kazayla kullanmışım hem de ben yazsam da yazmasam da ne olduğu tema olarak belli.

Ben teşekkür ederim Osman ne demek…
:pray: :pray: