Her fırsatta ülkeden gideyim diyenlere içten içe sıcak bakamazdım. Artık bu konuda daha ılımlıyım. Benim öyle bir hevesim henüz yok tabii.
Hayatımda ilk kez geleceğimle ilgili plan yaptım. Bu da artık pek de genç sayılmayacak biri için büyük bir değişiklik sanırım. Kısa ve uzun vadeli hedefler koydum. Aldım elime kağıdı kalemi fikirlerimi yazdım çizdim. Çok da güzel oldu.
Gençliğimde kendimi çok beğenirdim, olağanüstü yetenekli ve her şeyi herkesten daha iyi yapan biri olduğumu düşünürdüm. Bu kuruntum üniversiteyle beraber dağılmaya başladı ve sonrasında gerçek hayata atılınca tamamen parçalandı. Büyük çoğunluk gibi bazı konularda bilgili, birçok konuda cahil, günün sonunda ayakta durmaya çabalayan ortalama biri olduğumu anladım.
Gençliğimde inançlıydım, bizi gözeten ve koruyan, dualarımızı işiten bir tanrıya ve beraberinde gelen tüm faso fisoya inanırdım. Bu kuruntumdan neyse ki gerçek hayata atılmadan çok daha önce kurtuldum.
Gençliğimde şovenist bir milliyetçiydim, bunun yanında her konuda olduğu gibi bu konuda da bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğum için aslında ezikliğin doğurduğu fanatikliğe kaçan görüşlerim olurdu. Şu ülke bize yan mı baktı, şu ülke bizle dalga mı geçti, şu ülke müslüman olduğumuz için mi bizi sevmiyor, buna benzer boş kuruntulara kapılıp sinirlenirdim. Sonraları Türkiye’nin dünyanın merkezinde olmadığını, kimsenin (olumlu anlamda) umrunda olmadığımızı; vatanseverlikle şovenist/ezik milliyetçiliğin arasındaki farkı anladım.
Son olarak beni kıran, inciten, benden farklı düşünen, hislerime karşılık vermeyen her türlü davranışı düşmanca nitelememek gerektiğini, karşımdakinin benden tamamen farklı bir nöron konfigürasyonunda tamamen farklı bir egoyla var olduğunu, kimsenin kimseye bir duyguyu borçlu olmadığını anladım.
Hocam Örümcek Kadın’ın etkilerini hala gözlemliyoruz sanırım
Şaka bir yana, inanç konusu benim için de bu kategoride. Gençken net bir inancım vardı ve bayağı da emindim bir şeylerden. Uzun bir süredir bu yok, dahası vaktiyle inancımı kaybetmek de büyük bir olay gibi gelmişti ama şimdi meeeh diyorum.
Bu aydınlanmayı ben de yaşadım, ama tersten. Gençken kendimden tiskinirdim, yavaş yavaş benim de toplamda ortalama, herkes gibi biri olduğumu anladım.
Nintendo oyunları gençken çocuk oyunu gibi gelirdi, şimdi en saf, eğlenceli oyun gibi oyunlar onlarmış gibi geliyor
Gıybet sevmez ve de rahatsız olurdum, bir noktada kankalarla gıybet yapmanın zevkli bir şey olduğunu farkettim. Allah affetsin