Benim için etkisi en büyük değişimlerden biri inanç konusunda oldu. Çocukluğumda o benim tek dostumdur derken şimdilerde “dostlarım dostlarım ben en çok dostlarımdan korkarım” der hale gelmişim.
Yine çocukluğumda tüm kadınların günahsız olduğunu, cidden hepsinin çok merhametli ve iyi olduğunu düşünürdüm. Etrafımdaki nerdeyse her kadın hayatı gasp edilmiş, hakkı yenmiş, sindirilmiş kadınlardı. Şimdilerde iyi biri olmanın cinsiyet değil, yaşanmışlıklar çevre, farkındalık ve bunların oluşturduğu karakterle alakalı olduğunu idrak edebildim çok şükür.
Benim sevmediğim şeylerle vakit harcayanların hayatlarını ziyan ettiğini düşünürdüm, çok şükür bu embesillikten de kurtuldum xd
Buraya istediğiniz her türlü değişimi yazabilirsiniz. Hatta belli mi olur, aynı başlık içinde bir önceki mesajınıza ters düşebilirsiniz.
Benim verdiğim örnekler sizi sınırlamasın onlar benle alakalı saçmalıklar. Eskiden şeftali suyunun daha iyi olduğunu düşünürdüm şimdi vişne suyunun bile diyebilirsiniz. Maksat çok seslilik olsun.
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. İnsan her türlü değişmek ve gelişmek zorundadır. Bunun nasıl olduğunu düşünmez sadece karar verir. Karar kötüyse eskiye yada yeni bir şekle değiştirir. Bundan dolayı pişman olur veya olmaz. Hiç bir zaman değişimden kaçamaz bu bir gerçek.
Kusura bakma değiştiğim bir anımı yazmadım. Çünkü her verdiğim karar beni geleceğim için değiştirdiği için hangisini yazacağımı bilemedim. Tek bir örnek vermek isterim. Yaşam biçimim olarak belirlediğim bir fikir diyebiliriz. “Bundan sonra 24 saatlik dilimlerde yaşayacağım. 24:01 asla olmayacak.”
Eskiden insanlar arasında bulunmayı, iletişim halinde olmayı seven, yardım etmekten hoşlanan birisi olarak gördüğüm aptallıkları ve kendi yaptığım aptallıkları idrak edip, zamanla kendimi soyutlamaya başladım. Kolay sinirlenen bu sinirimi de dışarı yansıt(a)mayan biriyim. Otobüs / dolmuş geldiğinde sıra oluşturup binmeyi beceremeyen, hastahanede doktor sırası beklemeyi beceremeyip ben doktorla konuşmaya çalışırken önüme atlayan, sıraya kaynak yapan ve şu an aklıma gelemeyen nice basit toplum kurallarını uygulamaktan yoksun insanların arasında bulunmaktansa, bulunmamayı ve yardımlaşma yapmamayı tercih ettim.
Arkadaşlığın ve dostluğun ne kadar boş şeyler olduğunu ve hepsinin çıkar ilişkisine dayandığını gördüm. Herkes siz onların işine yaramadığınız anda bir kalemde sizi çok rahat bir şekilde silebiliyor.
Sahip olduğum arkadaşlardan zamanında iftihar ederdim, son birkaç senedir dostum ya da arkadaşım diyebileceğim kimsem yok. Kafama koyarsam eğer bir başıma ölmeyi bile düşünüyorum, yapayalnızken oldukça mutluyum.
Kendimi kandırıyor da olabilirim, insanın fikirleri değişir ama şu anlık mutluyum. Önemli olan da bu değil mi?
Eskiden başkalarını mutlu etmeye endeksli ve fedakarlık temelli ilişkiler kuruyordum ama gördüm ki tek taraflı kaldığı zaman insan çok mutsuz oluyor. artık hayati ve ailevi olmayan konularda beni mutlu eden şeylere odaklanıyorum böylece hayal kırıklığı yaşamamayı ve beklentiye girmemeyi öğrendim.
Çocukken, kişileri kendimce saf iyi ve saf kötü basitliğinde kategorize ederdim. Bu da kişilerin eylemlerinin kendime göre uygun ya da hoşuma gidip gitmemesine bağlıydı.
Büyüdükçe “saf” nitelikte iyi ve kötü ayrımına gitmekten vazgeçtim. İnsanlar her durumda farklı bir yüz, farklı bir tavır takınabilir. Maksat, etki ve ilerideki sonuç açısından farklı farklı eylemlerde bulunulabilir. İşin iyiliğe veya kötülüğe yorulma kısmı duruma ve şartlara bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Şartlar dikkate alındığında, alakasız, hatalı, makul, uygun, ideal, aşırı (olumlu veya olumsuz) vs. etikette tanımlanabilecek tutumlar sergilenebilir. Bunlar da kısa, orta ve uzun vadedeki sonuçlarına göre farklı sonuçlar verebilir… bla bla, bla bla… Eskiden kıstaslarım basitti, artık değil. Anlayın işte
Demek artık iyiliğin içindeki kötülüğü, kötülüğün içindeki iyiliği görüyorsun bay karamsar. Ne demiş büyüğümüz Ursula “Bir mum yakan bir gölge yaratır.”
Fikirlerimin, planlarımın ve hayallerimin; dünü bugünü geçtim, saniyesi saniyesini tutmuyor. Bir an elma isterken bir bakıyorum artık armutta gözüm var. Belki bu yüzden bu yaşıma gelip bir baltaya sap olamayıp hedeflerimi bile yeni yeni koydum.
Sabaha kadar kalıp gece takılmanın daha güzel olduğunu düşünürken erken yatıp erken kalkmanın daha verimli olduğu fikrine geçtim sonra tekrar gece uyanık kalmak cazip geldi. Bugün (akşam) erken kalkmanın daha iyi olduğunu düşündüm tekrar ve tekrar.
İyilik yapanın iyilik kötülük yapanınsa kötülük göreceğini, çok uğraşırsak her şeyi yapabileceğimizi, her hayatın güzel olduğunu, her insanı bekleyen birinin olduğunu, emeğimizin ve acılarımızın karşılığının bir gün verileceğini zannederdim.
Gerçekten de salt iyi ya da salt kötü yoktur. Bunu hayat öğretiyor size. İnsanların seçimleri vardır, iyi dediğiniz kötü, kötü dediğiniz iyi seçim yapabilir. Seçim yaparken milyon tane parametre var, artık ağırlıkları o anda ne ise ona göre karar veriyor insan ve bu ağırlıklar sabit olmadığı için kişilerden beklemediğiniz hareketler görebiliyorsunuz.
Ben de buna benzer bir şey yazacaktım. Eskiden hayat güzel, kuşlar uçuyor. Herkes iyi. Kötülüğünü görmediğim herkes iyi sanırdım.
Şimdi ise herkes çıkarcı diyorum. Sebepsiz yere kimse kimseye yardım etmiyor. Yerdeki taşı bile kaldırmıyor. Hatta bazen diyorum ki eyvah selam verdik borçlu çıktık…