DUNE Kitaplığı

Kapaklarda 2 Güneş modası devam ediyor. Tatooine mi orası abi :expressionless:.

3 Beğeni
  1. kitap da yıl bitmeden yetişir mi acaba? :thinking:
2 Beğeni

Lisede internette gezinirken Paul Muaddib ismiyle karşılaşıp aa bu kimmiş derken Dune serisini öğrenmiş, çok merak etmiştim. Araştırınca düzgün bir baskı olmadığını görünce öyle unutuverdim. İthaki Dune basınca o kadar mutlu oldum ki anlatamam. Tabi çıkar çıkmaz alamadım, yaklaşık iki sene sonra bir gün kitapçıda görüp hevesle satın aldım. Dost kitabevi sağ olsun kuruş indirim yapmadı üstelik kitap hafif hasarlıydı, yine de zerre umursamadım koşa koşa yurda gidip okumaya başladım. Ama maalesef ne kadar kitabı sevsem de bir türlü elime alamadığım için ve devam kitapları da elimde olmadığından en iyisi kitabı mahvetmeyeyim düşüncesiyle yarım bıraktım. Yıllar geçti ne devam kitaplarını aldım ne ilk kitabı okudum. Film çıkacak denilince en azından çıkmadan okuyayım dedim bu sefer de kitap yanımda değildi koronaydı falan derken neyse geç de olsa kitaba tekrar kavuştum. Şimdi de okuyasım yok. Her gün kitabı birinin okuduğunu görüyorum bu gidişle ben hariç herkes okuyacak. Yine de kaçan hevesim geri gelmiyor. Böyle uzun uzun yazdım çünkü çok içimde kaldı, söz konusu altı üstü bir kitap bile olsa insan bazen kaçırdıklarına üzülüyor.

6 Beğeni

Ne desem bilemedim. Ama yazdıklarını okurken, aklıma Frank Herbert’in şu sözü geldi:

“There is no real ending. It’s just the place where you stop the story.”

“Gerçek bir son yoktur. Son, hikayeyi durdurduğun yerdir sadece.”

Sanırım siz de kendinizce bir “son” bulmuşsunuz. Çıkacak olan filmle birlikte yeni bir başlangıç yaparsınız belki. Aslında bu, Dune serisindeki kitaplar için de geçerli. Herhangi bir kitaptan sonra hikayeyi bitirebilirsiniz. Bir sonraki kitabını okumazsanız, hikaye sizin için orada biter.

Zaten serinin de “gerçek bir sonu” yok.

11 Beğeni

Teşekkür ederim güzel cevabınız için (: Seriyi eninde sonunda okuyacağımı hatta hevesimin kaçışına rağmen seriyi çok seveceğimi düşünüyorum. Sadece o ilk andaki büyülü his olmayacak. Çocukluk, ilk gençlik yıllarında kitap okurken hissettiğim heyecana benziyordu artık milyon yılda bir başıma geliyor. Umarım yine bir gün bir kitabı benzer hislerle okurum (:

Dostlar, Dune serisinin ilk 3 kitabını okudum. İlk iki kitap çok güzelken 3. kitaptan istediğimi alamadım. 4.kitabı okumamı tavsiye eder misiniz? (Okuduğum ilk üç kitap Ithaki sıralamasına göre. Dune, Dune Mesihi, Dune Çocukları)

1 Beğeni

Dürüst olmak gerekirse söylemesi zor. Kitaptan beklentiniz neydi veya arayıp da bulamadığınız şey nedir, onu bilmiyorum. Ama Tanrı İmparatoru, seri içinde tabiri caizse keskin bir viraj. Spoiler vermeyeyim ama bunun sebebi, seride aşina olduğumuz şeylerin ortadan kalktığı ve geleneksel anlatı tekniği yerine ağır bir karakter irdelemesi olarak yazılan bir kitap olduğu için.

3.kitaba bazı açılardan benziyor ama serinin 5. ve 6. kitabı da ton olarak önceki kitaplardan çok farklı. 4. kitabı bir dene bence, beğenmezsen üstte dediğim gibi durabilirsin veya son iki kitabın farklı olduğunu bilmek sana kitabı okutturabilir. Tanrı imparatoru birçok okurun seride en sevdiği ama yine birçoğunun da en beğenmediği kitap.

4 Beğeni

Dune Sapkınları: Bir Çeviri Vakası

Bir türlü basılmak bilmeyen Dune serisinin 5.kitabı olan Dune Sapkınları, “gözden geçirilmiş” çevirisi ile nihayet okurlarla buluştu. Serinin çevirmeni Dost Körpe’yi bu kadar uğraştıran çeviri, aslında ne kadar gözden geçirilmiş, hataları ve sevapları nedir, gelin bir bakalım.

Not 1: Öncelikle şunu belirteyim ben bu incelemeyi, “doğrusu bu çeviridir” demekten ziyade, okuyucuya “hangi çeviri neden tercih edilmelidir” belirtmek için yazıyorum. Yoksa bu konuda kesin yargı dağıtacak kadar yetkin birisi değilim, takdir okurlarındır.

Not 2: Bu yazı, Dune serisinin geneline dair ufak tefek sürpriz bozanlar taşıyabilir ancak bu kitap özelinde spoiler olmamasına dikkat ettim.


Serinin beşinci kitabı olan “Heretics of Dune”, ilk kez 1999 yılında “Dune’un Kâfirleri” adıyla Süha Sertabiboğlu çevirisiyle Sarmal Yayınevi tarafından basıldı. Serinin telif hakları daha sonra Mavi Ada Yayınlarına geçti (kitaplar aynı kapak ve çeviriyle basılmaya devam ettiği için bu yazıda Sarmal çevirileri diyeceğim). Sonrasında kitap, 2011 yılında Dost Körpe’nin yeni çevirisiyle Kabalcı Yayınevi tarafından “Dune Sapkınları” adıyla basıldı. Son olarak Ekim 2020 itibariyle gözden geçirilmiş haliyle Dost Körpe çevirisi İthaki Yayınları tarafından tekrar basıldı.


Dune Sapkınları kitabı ile birlikte seri içinde yeni bir dünya inşa ediliyor diyebiliriz. Yeni karakterler, yeni birlikler, yeni terimler… Anlayacağınız, Frank Herbert’in meşhur terminolojisi bu kitapta da bizi yalnız bırakmıyor. Bu bağlamda serinin diğer kitaplarından daha büyük bir dünyayı betimlemesi, özellikle kitabın çevirisi için büyük bir önem taşıdığını düşünüyorum. Bu incelemede kitabın üç baskısını orijinal diliyle ayrı ayrı karşılaştırmasını yapacağım.

Kitabın çevirisine geçmeden önce, serinin genelinde bu üç çeviriyi birbirinden ayıran geçmiş birkaç örnekten bahsetmek istiyorum.

Dune’un Dünü :desert:

Dune serisi, çevrildiği günden itibaren ülkemizde önemli bir okur kitlesine sahip olmuştur. Bunun nedenini, zamanın Batı dünyasını merkez alan fantastik-bilimkurgu edebiyatından ayrılması ve bir miktar da içerdiği Arap-İslam esintileriyle gönlümüzde kurduğu yakınlıktan kaynaklanıyor diyebiliriz. Bu duruma yazarın anlatımının yanı sıra, çevirmen kararlarının da etki ettiği gerçeği yadsınamaz bence.

Nitekim seride Fremen halkının kullandığı bir silah olan “crysknife”, Deniz Vural ve Arzu Taşçıoğlu tarafından (bence yanlış bir çeviri olsa da) “hançer-i figan”, “water of life” ise “ab-ı hayat” şeklinde Türkçeye çevrilmişti. Baharatlar baharatı “melanj” ise, baharatın Farsça kökü olan “bahar” şeklinde kullanılıyordu. Ayrıca çöl halkı Fremenlerin inançlarının tek tanrısı, kaynak metinde “God” şeklindeyken Sarmal çevirilerinde çoğunluğunda “Allah” olarak çevrilmişti. Bu gibi kararlar nedeniyle, halihazırda kaynak metinde var olan Arap-İslam esintileri, çeviri metinde daha fazla ön plana çıkartılmıştır.

Kabalcı-İthaki çevirilerinde ise “hançer-i figan” yerine “billurbıçak”, “ab-ı hayat” yerine ise “yaşam suyu” tercihleri, Sarmal çevirilerde yer alan “oryental” hissiyatı ortadan kaldırmıştır diyebiliriz. Aynı şekilde “Muad’Dib” ifadesi, Sarmal çevirilerinde “Muad’Dib” şeklinde aynen korunsa da Kabalcı baskısında Dost Körpe tarafından “Müeddib” şeklinde Arapça kökenli bir kelime kullanılmıştı. Bunun nedeni, Sarmal çevirisiyle ülkemizde oluşan okur beklentisini karşılamak istenmesi olabilir. Ancak Dost Körpe, İthaki baskıları ile birlikte tekrardan orijinal isim olan “Muad’Dib”'e geri dönüş yapmıştı.


Dönelim Bugüne :face_with_monocle:

Dune Sapkınları’nın İthaki baskısını elime aldığımda dikkatimi ilk çeken şey, Frank Herbert’in oğlu Brian Herbert tarafından yazılan önsözün eklenmesi oldu. Sarmal ve Kabalcı baskılarında, sadece Frank Herbert’in yaptığı bir söyleşiden alıntılanan “Ben Dune’u Yazarken” adlı önsöz bulunuyordu. Bu ithaki baskısında da duruyor, ilaveten kitapların İngilizce baskılarında oğul Herbert’in her kitaba ayrı olarak yazdığı önsöz eklenmiş. Keşke oğlunun yazdığı bu önsözler, serinin önceki kitaplarına da eklenseydi. Ben, Brian Herbert’in yazmış olduğu ön ve sonsözlerini okuması keyifli ve gerçekten değerli buluyorum.

"Ben Dune'u Yazarken" Girişi

Brian Herbert'ın Önsözü (ilk sayfa)

Yukarıda da belirttiğim üzere, çevirinin bu kitapla birlikte kazandığı bir önem var ki o da Frank Herbert’in seriye kendine has birçok yeni terim eklemesi. Bu yeni terimler çerçevesinde, göze çarpan çeviri kararlarını, metinden seçtiğim bazı bölümler üzerinden incelemeye çalışacağım.

Ama örneklere geçmeden evvel, kitapların içinden birkaç sayfa resim atacağım. Böylece aradaki farkı, metnin akışı içinde görebilirsiniz.

Orijinal Metin

Sarmal Yayınları (çevr. Siha Sertabiboğlu)


2.

3.

4.

Kabalcı Yayınevi (çevr. Dost Körpe)


2.

3.

4.

İthaki Yayınları (çevr. Dost Körpe)


2.

3.

4.


:large_orange_diamond: Örnek 1

Daha başlar başlamaz iki çevirinin birbirinden ayrıldığı en bariz nokta, kitapların isimleri oluyor.

Baskı Metin
Orijinal Heretics of Dune
Sarmal - Mavi Ada Dune’un Kâfirleri
Kabalcı - İthaki Dune Sapkınları

Orijinal ismi “Heretics of Dune” olan kitap, Sarmal çevirisinde “Dune’un Kafirleri”, Kabalcı-İthaki çevirisinde ise “Dune Sapkınları” biçiminde çevrilmiştir. Görüldüğü üzere, “kâfir” ve “sapkın” biçiminde iki farklı kelimenin kullanılmasından kaynaklanan bir ayrım var. Burada orijinal “Heretics of Dune”’ başlığında karakterlerin, kendileri için çizilen kaderin ötesine geçerek yoldan “saptıkları” anlamında “heretic” sözcüğü kullanılmıştır. Yine kitabın orijinalinde “sapkınlık” anlamına gelen “heresy” kelimesi de sık sık geçmekte. Sarmal çevirisinin tercih ettiği “kâfir” kelimesinin, “sapkın” kelimesinden daha güçlü bir dini tona sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Arapça kökenli olan “kâfir” sözcüğü, Türk Dil Kurumu tarafından "isim, din bilgisi. Tanrı’nın varlığını ve birliğini inkâr eden kimse.” olarak açıklamış. Aynı şekilde TDK’ye göre “sapkın” kelimesi ise "sıfat. Doğru yoldan ayrılmış olan.” olarak tanımlanmış. Sarmal çevirisinin bu tercihinin sebebinin, metnin Arap-İslam tonunu güçlendirmek için, Kabalcı-İthaki çevirisinin ise daha temkinli, nötr bir tercih olduğunu söyleyebiliriz.


:large_orange_diamond: Örnek 2

Buradaki cümle önemli çünkü “Honored Matre” ifadesi Dune evreninde ilk defa bu kitapla karşımıza çıkıyor.

Baskı Metin
Orijinal “Honored Matres! How like ‘Reverend Mothers’ the words sounded.”
Sarmal “Şerefli Analar! “Aziz Anneler” sözcüğüne nasıl da benziyordu bu.”
Kabalcı - İthaki (syf.19) “Saygın Analar! Bu sözcükler ‘Rahibe Analar’a ne kadar da benziyordu.”

Sarmal çevirisine bakacak olursak, “Honored Matre” ifadesi “Şerefli Ana” olarak, “Reverend Mother” ifadesi ise “Aziz Anne” şeklinde çevrilmiş. Oysa ki “Reverend Mother” ifadesi, daha önceki Sarmal çevirilerinde “Başrahibe” olarak çevrilmişti.

Dune evreninde “Honored Matre” ve “Reverend Mother” ifadeleri birbiriyle alakalıdır; ilk isim, ikinciden evrilmiştir ve kelime kökü olarak benzerdir (Mother - Matre). Sarmal çevirmeninin, orijinal metinde görülen bu özelliği Ana - Anne şeklinde aktarmaya çalışmış olabileceğini düşünüyorum. Kabalcı-İthaki baskısında ise “Rahibe Ana” ve “Saygın Ana” çevirilerini görüyoruz. Burada Sarmal çevirisinde yaşanan durumun aksine, önceki çevirilerle paralellik gösterdiğini görüyoruz.

"Honored Matres", çizim Marc Simonetti’ye ait.


:large_orange_diamond: Örnek 3

Daha ilk sayfadan Dost Körpe’nin eski çevirisinin üzerine ne kadar koyduğunu görebiliyoruz. Bu yeni basımla birlikte, gözden geçirdiği çevirilerinin daha iyi çeviriye ulaşma çabasında olduğu görülüyor.

Baskı Metin
Orijinal “Her voice came out flat and emotionless, all the more powerful because of that. It was the voice of a Reverend Mother Instructor speaking down to an acolyte…”
Sarmal “Sesi dümdüz ve duygusuz; bu yüzden, bir o kadar da güç doluydu. Bu ses, memuruna hitap eden bir Aziz Anne Öğretmenin sesiydi…”
Kabalcı “Sesi tonsuz ve hissiz olduğu için çok etkileyiciydi. Bu öğrencisiyle konuşan bir eğitmen Rahibe Ana’nın sesiydi…”
İthaki (syf.16) “Sesinin tonlamasız ve duygusuz çıkması etkileyiciliğini iyice artırıyordu. Bir çömeze tepeden bakarak konuşan bir Eğitmen Rahibe Ana’nın sesiydi…”

Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta, orijinal metinde “acolyte” olarak yer alan sözcük. Bu sözcüğün temsili olan topluluk, serinin bu ve bundan sonraki kitabında sıklıkla karşımıza çıkacak. Bu söylem; çoğu Hristiyan mezheplerinde görülen, sunak mumlarını yakmak gibi törensel görevleri yerine getiren alt kıdemden yardımcılar için kullanılır. Bu bağlamda, “acolyte” ismiyle çağrılan kişiler seri içinde de benzer görevleri yerine getirdiklerinden, “yardımcı” anlamında kullanılmaktadır. Bene Gesserit topluluğuna katılmış bu kişiler, mecliste söz sahibidirler ve çeşitli eğitim ve testlerden sonra rütbe atlayarak Rahibe Ana olabilirler.

Önceki Sarmal çevirilerinde, bu sözcük için bazen “hizmetkâr”, bazen de “memur” kullanılmıştı. Görüyoruz ki bu çeviride “memur” olarak tercih edilmiş. Bu tercih, kişinin dini bir meclisin yardımcısı oldukları göz önüne alınınca mantıklı bir karar gibi durmuyor. Öte yandan Kabalcı baskısında bu “öğrenci”, İthaki baskısında ise “çömez” olmuş. Bu yardımcıların seri içinde aristokratik güce sahip olduklarını düşününce, “çömez” tercihini de yersiz bulduğumu söylemem gerekiyor. Ancak Tdk’ye göre çömezin acemi anlamının yanında, “isim, eskimiş Medreselerde müderrisin hizmetine bakan ve ondan ders alan öğrenci” anlamı da varmış. Belki de kelimenin bu anlamı gözetilerek tercih yapılmıştır.

Bir önceki kitap olan “Dune Tanrı İmparatoru” nun İthaki baskısında yer yer “yardımcı” olarak çevrilmişti. Çeviride bir süreksizlik söz konusu.

Öte yandan ikinci cümleye bakılırsa, Sarmal ve Kabalcı baskısında bulunan “bu” işaret zamiri, İthaki baskısında düşmüş ve doğal olarak anlamda kayba yol açmış.


:large_orange_diamond: Örnek 4

Bu örnekte, Dune evreninde önemli yere sahip olan “God Emperor”, “Famines” ve “Scattering” kavramlarına dikkat çekmek istedim.

Basım Metin
Orijinal “All through the bad times of the Prophet Leto II (not God Emperor but God’s Messenger), all through the Famines and the Scattering, through every painful defeat at the hands of lesser creatures, through all of those agonies the Tleilaxu had built their patient forces for this moment…”
Sarmal “Tleilaxu, peygamber II. Leto’nun (İmparator Tanrı’nın değil, Tanrı’nın Elçisi’nin) hüküm sürdüğü tüm o kötü zamanlarda, tüm o Kıtlıklar ve Saçılma döneminde, daha aşağı yaratıklar karşısında yaşanan her acılı yenilgide, tüm ıstıraplar süresince, güçlerini sabırla bu an için biriktirmişti.”
Kabalcı “Tleiaxular Peygamber II. Leto’nun (o Tanrı - İmparator değil, Tanrı’nın elçisiydi) o berbat döneminde, bütün o Kıtlık ve Dağılış sırasında, o aşağılık yaratıkların karşısında uğradıkları her acı verici yenilginin sonrasında büyük sabır göstererek güçlerini yeniden toplamaları hep bu ana ulaşmak içindi.”
İthaki (syf.73) “Tleiaxlıların, Peygamber II. Leto’nun (o Tanrı İmparator değil, Tanrı’nın elçisiydi) o kötü dönemi boyunca bütün o Kıtlıklar ve Dağılış sırasında kendilerinden aşağı yaratıklar karşısında uğradıkları her acı verici yenilginin sonrasında, onca ıstıraptan sonra büyük sabır göstererek güçlerini yeniden toplamaları yalnızca bu ana ulaşmak içindi.”

Biliyorsunuz ki serinin 4.kitabı “God Emperor of Dune”, Sarmal baskısında “Dune’un İmparator Tanrısı” şeklinde çevrilmişti. Bu ifadeye orijinal halinde bakarsak “God” kelimesinin “Emperor” kelimesinin önüne gelerek “Tanrı İmparator” şeklinde bir sıfat tamlaması oluşturulmuş. Bu biçimde yazıldığında, “Tanrı hâline gelmiş bir imparator” anlamına geliyor. Hâlbuki Sarmal çevirisinde kullanılan “İmparator Tanrı” ifadesi burada tam tersi, yani “zaten bir tanrının imparator olduğu” gibi anlaşılıyor bence. Dost Körpe’nin çevirisi bu nedenle daha tutarlı.

Yine bu örnekte gördüğümüz “Famines” ve “Scattering”, Dune evreninde ilk defa bu kitapta adı geçen ifadeler. Spoiler vermeden sadece, bu ifadelerin evrende meydana gelen çok geniş çaplı değişimler olduğunu söyleyeyim.

Famines” ifadesi tüm çevirilerde hemen hemen aynı şekilde çevrilmiş. Öte yandan “Scattering” için Sarmal “Saçılma” diye çevirirken, Kabalcı-İthaki “Dağılma” tercihinde bulunmuş. Şimdi burada “dağılma” ve “saçılma” kelimeleri birbiriyle aynı anlamda gibi gözükmesine rağmen, esas fark “dağılma” kelimesinin daha geniş bir anlamda kullanılmasında yatıyor. Çünkü bu kelime aynı zamanda bir yapının son bularak parçalara ayrılması anlamında da kullanılmaktadır. Tdk’ye göre “dağılmak” kelimesi, “Toplu durumdayken ayrılıp birbirinden uzaklaşmak” ve “Karışık duruma gelmek, düzeni bozulmak:” gibi anlamlara gelmektedir. Öte yandan “saçılmak”, Tdk’ye göre yalnızca “Etrafa dağılmak, yayılmak.” anlamına gelmekte. Bu nedenle “dağılış” tercihi, kitabın bağlamında daha doğru olan çeviri.

Metne bakacak olursak, Kabalcı çevirisinde gerçekten anlamda kaymalar hissediliyor ancak İthaki baskısında bu sorun giderilmişe benziyor. Öyle ki Kabalcı çevirisindeki “Tleilaxular …. toplamaları ….bu ana ulaşmak içindi.” cümlesindeki özne yüklem uyumsuzluğu, İthaki baskısında öznenin sonuna"-ın" takısı getirilerek giderilmiş.

Görülebileceği üzere metinlerde kullanılan ve Tdk’ye göre doğrusu “ızdırap” olan kelime, Sarmal baskısında yanlış bir şekilde “ısdırap” olarak, İthaki’de ise yaygın kullanım olan “ıstırap” şeklinde yazılmış.


:large_orange_diamond: Örnek 5

Bu örnekte, Sarmal, Kabalcı ve İthaki çevirilerini incelemeden önce, Kabalcı çevirisinde orijinal metindeki cümlelerin gözle görülür biçimde tümüyle çevrilmeden çıkarıldığını görüyoruz. İthaki baskısında, bu bölüm baştan çevrilmiş.

Her ne kadar spoiler olduğunu düşünmesem de, inceleyeğimiz metinde geçen karakterin ismini koymak istemedim. Kitabın ilk sayfasındaki dördüncü kelimesinde bu sürpriz bozulsa da belki serinin başlarında olan okurlar için spoiler teşkil edebilir. O yüzden bu karaktere, şimdilik X diyelim.

Baskı Metin
Orijinal X glanced at the tiled floor. Words had been worked in the tile along the cubicle’s splashboard. It was a script that one part of him identified as an ancient thing from the old Harkonnen times but that another part of him found to be an alltoo-familiar Galach. “CLEAN SWEET CLEAN BRIGHT CLEAN PURE CLEAN” The ancient script repeated itself around the room’s perimeter as though the words themselves might create something that X knew was alien to the Harkonnens of his memories.”
Sarmal X fayans kaplı yere baktı. Kabinin su siperliği boyunca fayanslarda bazı sözler vardı. X’in bir parçasının eski Harkonnen zamanından kalma antik bir şey gibi gördüğü fakat diğer bir parçasının tümüyle tanıdık bir Galakça diye bildiği bir yazıydı bu. “TEMİZ TATLI TEMİZ PARLAK TEMİZ SAF TEMİZ” Antik yazı, tekrarlayarak, sanki sözcükler tek başlarına, X’in anılarındaki Harkonnenlere yabancı bulacağı bir imaj yaratabilirmiş gibi, kabinin tüm çevresini dolaşıyordu.”
Kabalcı X fayans zemine baktı. Duvarların dibindeki ahşap şeride yazılar kazınmıştı. Galaç dilinde yazılmışlardı. “TEMİZ HOŞ TEMİZ PARLAK TEMİZ SAF TEMİZ”. X’in anımsadığı Harkonnenlere hiç uymayan laflardı bunlar.”
İthaki (syf.386) “Fayans döşemeye baktı. Kabinin duvar diplerine kelimeler yazılmıştı. X’in benliğinin bir bölümü o yazıyı Harkonennenlar zamanından kalma, antik bir şey olarak tanımlarken, bir başka bölümüyse fazlasıyla tanıdık gelen Galach dilinde olduğunu anlamıştı. “TEMİZ TATLI TEMİZ PARLAK TEMİZ SAF TEMİZ”. Bu antik yazı, odanın çevresi boyunca tekrarlanıyordu… Sanki o kelimeler, X’in hafızasındaki Harkonnenlara yabancı olduğunu bildiği bir şeyi yaratabilirmiş gibi.”

Sarmal çevirisine bakınca orijinaline sadık bir çeviri yapıldığını görüyoruz. Ancak okumayı güçleştiren bazı kelime tercihleri ve anlam kaymasına sebep olan sorunları var. Örneğin ilk olarak, “X fayans kaplı yere baktı.” cümlesinde “zemin” kelimesi yerine “yer” kelimesinin tercih edilmesi, anlam bozukluğuna yol açmış. İthaki çevirisinde ise özne, nedenini anlamadığım bir şekilde cümleden çıkarılmış.

Bir sonraki cümle ise, karakterin yaşadığı ikilemi yansıtması açısından oldukça önemli. Bu nedenle, Kabalcı çevirisinde bu bölümün okurdan gizlenmesi ve kısaltılmış olması kabul edilemez bir olay. Neyse ki İthaki çevirisinde bu görmezden gelinmemiş ve tekrar çevrilmiş.

Bir başka gözüme çarpan nokta, orijinal metindeki “Galach” sözcüğü. Cümlede belirtildiği gibi Galach, Dune evreninde kullanılan bir dildir. Sarmal çevirisinde bu ifade Türkçeleştirilerek “Galakça”, Kabalcı çevirisinde ise “Galaç” olmuş. Bu iki metinde de çevirmen inisiyatif kullanılmış olup Dost Körpe-İthaki çevirisinde, “Müeddip-Muad’dib” dönüşümüne benzer bir yaklaşım ile bu ifade orijinalinde olduğu gibi korunmuştur.

Kabalcı çevirisini hiç analiz etmeyeceğim çünkü eh yani… Sarmal çevirisine sadık demiştik ancak burda da gerekenden fazla virgül kullanımı anlam bozukluğu meydana getirmiş. İthaki çevirisi ise, tekrar üstüne çeviri olduğu için orijinal metne en çok yaklaşan çeviri olduğunu düşünüyorum.


:large_orange_diamond: Örnek 6

Son olarak, İthaki Yayınları’nın kitabın arka kapağına bastığı ve sosyal medyada kitabın tanıtımını yaparken kullandığı bir alıntıyı koymak istedim.


İyi hoş, gayet vurucu bir cümle ancak yazar bu cümlenin arkasından sözlerine “ama” ile devam ediyor. Yazarın sözlerini manipüle etmiş gibi olmamak adına, en azından bir sonraki cümle de dahil edilebilirdi alıntıya.
Görelim tüm bölümü:

Baskı Metin
Orijinal “One of the most dangerous things in the universe is an ignorant people with real grievances. That is nowhere near as dangerous, however, as an informed and intelligent society with grievances. The damage that vengeful intelligence can wreak, you cannot even imagine. The Tyrant would seem a benevolent father figure by comparison with what you were about to create!”
Sarmal " Evrendeki en tehlikeli şeylerden biri, haklı şikayetleri olan cahil insanlardır. Ama bu, şikayetleri olan bilgili ve zeki bir toplumun yanında hiç kalır. Kin dolu bir zekanın verebileceği zararı aklınıza hayalinize getiremezsiniz. Yapmaya kalktığınız şeyin yanında Tiran bile şefkatli bir baba gibi kalır!"
İthaki (syf.322) “Evrendeki en tehlikeli şeylerden biri, davasında haklı olan cahillerdir. Ama çok daha tehlikelisi, davasında haklı olan bilgili ve zeki bir toplumdur. Zekilerin intikamı öyle korkunç olabilir ki hayal bile edemezsiniz. Yaratmanın eşiğine gelmiş olduğunuz şeye kıyasla, Tiran bile müşfik bir baba figürü gibi kalır!”

Bu bölümde karakterimiz, bir ayaklanma sonucu isyancı birliklerle karşı karşıya kalıyor. Bu noktada “grievance” sözcüğü “şikayetler” veya “sıkıntılar” olarak çevrilebilir. Nitekim Sarmal çevirisinde “şikayet” olarak kullanılmış. Fakat İthaki baskısında “dava” kelimesi tercih edilmiş. İfade bu şekilde kullanıldığında, “isyancıların haklı davası” şeklinde anlaşılabilir. Burada çevirmen, Sarmalın düz çeviri tercihinden sıyrılarak daha yüksek bir edebi çaba içerisine girmiştir diyebiliriz.

Ancak bu alıntının bir önceki cümlesinde yine “grievance” kelimesi, “dava” olarak değil de “şikayet” olarak çevrilmiş.

Baskı Metin
Orijinal Later, he told the rebels he shared some of their grievances.
Sarmal Daha sonra, bazı şikayetlerini haklı bulduğunu söyledi isyancılara.
İthaki Daha sonra, asilere bazı şikayetleri konusunda hak verdiğini söylemişti.

Yine Dune evreninin kendine has terimler ışığında, çevirilerin birbirinden ayrıldığı birçok örnek var. Hepsini tek tek metin içerisinde örneklemek yerine, bazı orijinal terimler ve çevirmenlerin tercihlerini karşılıklı koyacağım.

Orijinal Terim Sarmal Çevirisi İthaki Çevirisi
Imprinter Koşullandırıcı Etkileyici
Powindah Powindah Povinda
Axlotl Tank Axlotl Deposu Akslotl Tankı
Breeding Mothers Üreme Anneleri Soy Üretme Ustaları
Face Dancer Surat Oynatıcısı Yüz Dansçısı
Chairdog Köpekkoltuk Koltuk-köpek
Dar-es-Balat Dar-es-Balat Dar-üs Balat
Shere Şere Shere
Masheikh Maşeikh Maşeyh
T-probe T araştırması T-sondası
Noble Purpose Soylu Amaç Soylu Emel

Sonuç

Şunu kabul edelim ki Dune, hem çevirmesi hem de okuması uğraştırıcı bir seri. Kitaplardaki olayları ve evrenin kendine ait terminolojisiyle başa çıkmak, okur kadar çevirmen için de zorlu bir iş. Bence burada en önemli faktör, söz konusu terimlerin seri içindeki sürekliliğini sağlayabilmek. Seriyi bir bütün olarak düşünmek, yani bir önceki kitaptaki terimin karşılığını bir sonraki kitapta aynı şekilde bulabilmek çok önemli. Bu noktada, hali hazırda zaten karmaşık bir evreni, çeviri kararları yüzünden yapboza çevirmemek gerekir.

Her ne kadar çıkışı uzun sürse de Dost Körpe’nin yenilenmiş çevirisini, üstüne koymuş bir çeviri olarak görüyorum. Bu yüzden daha önce çevrilen bir kitabı, tekrar analiz ederek hatalardan ders çıkarmak önemli. Böylece okuyucunun çeviri metni okurken orijinal metnin verdiği keyiften mahrum kalmaması sağlanmış olur.

Siz ne düşünüyorsunuz, İthaki çevirileri şuana kadarki “en iyi çeviri” mi? Yoksa, “DOST’um ben Sarmal çevirilerinden şaşmam!” mı diyorsunuz?

52 Beğeni

Hocam spoiler olmasın diye sadece sonuca baktım ama orada da net bir şey göremedim. Sarmal mı İthaki mi sen ne diyorsun, ona göre başlayacağım bu hafta :slight_smile:

1 Beğeni

Elinize sağlık, çok detaylı ve emek verilmiş bir karşılaştırma olmuş. :clap: :clap: :clap:

Ek olarak bence Dune Kafirleri daha doğru bir seçim. Sapkınlığın dinsel, toplumsal, cinsel vs. gibi kendi içinde çeşitleri olduğundan çok daha genel bir durumu kapsıyor. Kafir ise daha inanç temelli bir olgudan kopuşu temsil ettiğinden bence kitabın ismi için daha doğru bir seçim.

2 Beğeni

Haha belki niyetimi detaylarda belli ediyorumdur :stuck_out_tongue_closed_eyes:.
Ben seriye ilk defa başlayacak olanlara İthaki baskılarını öneriyorum. Düzeltiler ile beraber İthaki çevirisi bence orijinaline en yakın çeviri. Ben de seriyi ilk defa İthaki baskılarıyla okudum.

“Kâfir” çok daha güçlü bir kelime, orası kesin. Ama hem Tdk karşılığına bakınca hem de metnin bağlamında kafamda tartınca, bana “sapkın” daha mantıklı gibi geliyor. Ancak dediğim gibi bu “doğru ve yanlış” tan çok tercih meselesi.

5 Beğeni

Hocam emeğinize sağlık. Tamamını okudum. Buna göre Sarmal çevirisi tercih edilmemesi gereken bir çeviri gibi duruyor. Zaten ben de İthaki baskılarını almaya başlamıştım.

1 Beğeni

Sonunda ‘‘hangi çeviri’’ konusunu açıklığa kavuşturan bir yazı olmuş. İmkanı olan (hem para hem dil yönünden) İngilizce okumalı eğer olmuyorsa İthaki basımı tercih edilmeli bence de. Emeğiniz, incelemeniz için çok teşekkür ediyorum, forumdaki en faydalı işlerden birine imza attınız, tebrik ediyorum.

1 Beğeni

Sağ olun :v:

Ama bu yazının çeviri tartışmalarına son verdiğini düşünemiyorum. Zaten kafamız karışıktı bu konuda, bir şeyleri netleştirebildiysem ne mutlu bana.

1 Beğeni

Terminoloji farkını 4. kitaptan sonraki kitapları Sarmal yayınlarından okurken fark etmiştim. Elimde seçenek olsaydı başladığım gibi ithaki den okurdum ama yaptıkları yanlış politika (veya her ne diyorsanız) yüzünden farklı yayınevinden devam etmiştim. Kitabı tekrar olursam ithaki den tercih edeceğim. İncelemeniz gayet iyi, emeğinize sağlık.

1 Beğeni

Adı duyurulduğunda hemen sipariş etmiştim.Bugün elime geçti.:ok_hand:

3 Beğeni

Dune’un bu sene 2 farklı çizgi romanı çıkıyor. Diğer başlıkta yazıldığı için yorumumu buradan aktarmak istedim.

Birincisi, serinin ilk kitabının uyarlaması. Toplamda 3 volume olacağını okumuştum.

Çizimleri şöyle:



Bu çizgi romana bir bakış attım, açıkçası pek içimi açmadı. Belki bunun nedeni, bu kitabın çizgi formatına hiç uymamasıdır. Çizimleri de bana göre baya kötü. Filmin ekmeğini yeme çabası gibi hissettirdi.



Öte yandan, Brian Herbert & Kevin J. Anderson’un Hanedan üçlemesinin ilk kitabı olan “House Atreides”, Boom Comics tarafından çizgi romana uyarlanıyor.

51iYc9vn0FL.AC_SY400

İçinden birkaç sayfa:




(Evet, o sırrım kızıl saçlı delikanlı Baron Vladimir Harkonnen)

Kitabını okumadığım için bu çizgi roman beni daha fazla heyecanlandırdı. İlk sayısını beğenerek okudum ve bir sonraki sayıyı da merakla bekliyorum. Romanı okuyanlar, kitabı bu formatta daha çok beğendiklerini söylüyor. Çizimleri de bence daha iyi.

“House Atreides” ve varyant şov.

İthaki (veya hangi bir yayınevi basacaksa), bu çizgi romanı basmalı bence. Sadece satışları değil de okuru düşünüyorsa tabii ki. Çünkü bu hikaye, ülkemizdeki okurlar için nispeten daha taze bir hikaye.

10 Beğeni

Arkadaşlar ilk 4 kitabı bitirdim. Şimdi herkes 5. ve 6. kitaplar çok farklı diyor, sizce okumalı mıyım 5 ve 6’yı da? Yoksa 4. kitapta bitirmek iyi midir? Sonuçta serinin normal bir sonu yok.

1 Beğeni

Selam :v:.

Aslında serinin her kitabı birbirinden çok farklı. 4 kitabı bitirdiysen 1. ve 4. kitapların ton ve tema olarak ne kadar farklı olduğunu biliyorsundur. Frank Herbert 6 kitaplık seri boyunca, tek karakteri sündürerek bir seri yazmamış.

O yüzden serinin 5. kitabı da diğer kitaplardan ayrılıyor. Öncelikle ilk dört kitaptaki dünyanın üzerine yepyeni bir dünya kuruyor. Sapkınları’nın ilk yarısı oldukça detaylı bir dünya kuruyor, ikinci yarısı da inanılmaz bir aksiyon sunuyor. Herbert’in daha önceki kitaplarında görmediğimiz tarzda bir aksiyondan bahsediyorum.

İlk 4 kitabı beğenerek okudum diyorsan, çok basit bir cevabı var: Evet.

Aksi bir durum varsa da cevabım “evet” oldurdu gerçi :smiley:. Mesela Bashar Miles Teg bu kitapla birlikte seriye dahil olan bir karakter. Kendisi benim seride en sevdiğim karakterdir.

Serinin finali açık uçlu. Bu durum, yazar son kitabı yazamadığı için böyle. Kimisine göre “cliffhanger” bir finali var fakat ben öyle düşünmüyorum. Bu şekildeki sonların seveni vardır sevmeyeni vardır, o kişisel bir tercih.

7 Beğeni

Çok teşekkür ederim cevapların için. Seriyi baya sevdim ben. En sevdiğim 2. kitap Paul’un hikayesi, mesihlik durumu falan beni baya etkilemişti, kötü bir durumdaydım birde o zaman ağlamıştım okurken sonlarını. Özel bir yeri var benim için o yüzden ikinci kitabın. :frowning:

4 Beğeni