Dünyadaki Son Fikir

DÜNYADAKİ SON FİKİR

“Benden başka kimse bu notlara erişemeyecek, biliyorum. Ama yazmam lazım, zihnimi taze tutmam lazım, unutmamam lazım. Kim olduğumu, ne olduğumu; nereden geldiğimi, nerede olduğumu.”

Hayır, bunlar tamamen saçmalıktan ibaret. Kapalı kutundan dışarı çık. İnsanlarla tanış, konuş ve hayatını yaşa.

“Çıkışı bulamıyorum, yaptığım hatalardan oluşan bu labirent içinde kayboldum gittim. Savaştan sonra-”

Olmamış bir savaşın izlerini taşıyorsun.

“Alakası y-”

Biraz daha devam edersen insanlar seni deli olarak görecek.

“Var olduğumu kanıtlayamıyorum, kendime bile. Bir şeyi görecek kimse olmadığında, o şey var olmayı bırakır mı?”

Çok saçma bir düşünce.

“Evet, ama en azından bir düşünce. Yok olmanın eşiğindeyim ve beni düşüncelerim ayakta tutuyor. Düşünmeyi bırakırsam, kendimi fikirlerimden ördüğüm bu sığınağın dışına çıkarırsam, var olmaya devam edeceğim konusunda şüphelerim var.”

Sonsuza dek mi? Burada, kendi kendine konuşarak sonsuza dek var olabileceğini mi sanıyorsun? Aptal.

“Haklısın. Ama burada geçirdiğim süre içinde, herkesin ancak düşüncelerinin ufku kadar özgür olduğu kanısına vardım. Belki de, sığınağımı oluşturan bu örgüleri ustalıkla açar ve yeniden dokursam, içinde varlığımı sürdürebileceğim bir dünya oluşturabilirim kendime.”

Ya ailen? Annen, baban, karın, çocukların? Onların yokluğunu çekmeyecek misin?

“Sonsuzluk kadar uzun diyebileceğim bir süredir çekiyorum zaten. Ama kendi kendimi zihnimin içine kapattığım halde, tek başımayken seni oluşturabildiysem, belki de yeni dünyamın içinde senin gibi başka zihinler de oluşturabilirim. Belki de düşüncelerimin ufkunu, güneşin ötesine taşıyabilirim.”

Yok olmuş bir dünyada, çürümeye yüz tutmuş bir bedenin içindeki ölümden korkan bir akıl zerresi olduğunu biliyorsun, değil mi? Kendi hayaller dünyanı oluşturduğunda, gerçekten özgür olacağını mı düşünüyorsun? Bir tanrı olup, istediğin her şeyi yapabileceğine mi inanıyorsun? Bir tanrı değildin, bir tanrı da olamayacaksın. İnsan doğdun, insan kalacaksın; kusursuz olamazsın. Beni yoktan var etmedin; zihnin parçalara bölündüğünde ortaya çıktım. Zihninin mantıklı tarafına merhaba de.

Hayır! Seni ben var ettim! Zihnimin gücü ile, fikirlerimi tıpkı bir kıyafet gibi incelikle dokuyarak oluşturdum seni! Böyle konuşmaya hakkın yok!

Ah, benden korkmaya başladın demek. Beni takip ettiğinde gideceğin yolun ölüm olduğunu, yok oluş olduğunu bildiğin için, değil mi? Ölümden korktuğun için şu an buradayız. Birbirimizden ayrılmadan önce de ölümü bir kurtuluş olarak görmezdik. Şu anda da gördüğümü söyleyemem. Tıpkı şu an tam olarak yaşadığını söyleyemeyeceğimiz gibi, sığınağın dışına çıktığında da tam anlamıyla öleceğini söyleyemeyiz. Sadece bir adım. Aklının sınırının ötesine, fikirlerinin koyduğu engellerin ardına, bir adım.

“Ama… Ya sonsuza dek yok olursam? Bir daha asla ne dünyaya ne de başka bir yere geri dönmezsem? Cennette ziyafet çekmek ya da cehennemde cayır cayır yanmak umurumda değil! Var olmak; görebilmek, duyabilmek, hissedebilmek istiyorum! Düşünebilmek istiyorum!”

Onlarca yıldır düşünüyorsun, varsın, görüyorsun ve duyuyorsun ve hissediyorsun. Dünyada her şeyin bir bedeli olduğunu kabullenmek zorundasın. Sevilmek istiyorsan, elbet bir gün sevdiklerini ve seni sevenleri kaybedeceğini bilmelisin. Huzura erişmek istiyorsan, elbet bir gün huzurunu bozacak bir şeylerin yaşanacağını bilmelisin. Var olmak istiyorsan, elbet bir gün yok olacağını bilmelisin.

“Öyle görünüyor ki, düşüncelerimin ufkunda güneş batıyor. Zihnimin ışığı sönüyor ve varlığım son buluyor. Hala bir adım atabilecekken, yerimde durmanın bana faydası olmaz. Elveda dünya. Sana biraz fazla bağlı kalmış olabilirim, ama şimdi senden kopuyorum, sana benzer bir yerde yeniden doğma umuduyla; yeni bir denizde, yeni ufuklara açılabilme umuduyla.”

~———~

“İşe yaradı. Kendi kendini yok etti. Hipotezlerinin üzerine fazla dayanmış olsak da, başarılı oldukları için şanslıyız Attis. Gerçekten de insanları hatalarıyla yeterince uzun süre başbaşa bıraktığında, onlardan kaçmak için her türlü şeyi yapıyorlar.”

Attis’in suratında bir gülümseme oluştu. “Denenmeden önce de başarılı olacaklarını biliyordum. Yaşanmışlıklar bazen çok işe yarayabiliyorlar.

3 Beğeni

Birinci tekil anlatımı seçmişsiniz. Bu anlatımın 3.tekil anlatıma üstünlükleri olduğu gibi bazı yetersizlikleri de vardır. Eğer amacınız edebi bir dili derinleştirip üsluba yedirmek ise, bence 3.tekil anlatımı tercih etmelisiniz. Bununla şunu demek istiyorum. Diyaloglar gündelik hayata uygun olmalı. Hemen hiçbirimiz, özel durumlar haricinde uzun, manalı ve edebi cümlelerle konuşmayız. Diyalogların içeriği daha az karmaşık ve daha yalın olmalı. Üstelik endişeli olduğumuzda çok daha az kelime kullanırız. O nedenle ya konuşmaların içeriğini düzenlemeli ya da anlatacaklarınızı yukarıdan bakan bir gözle yazmalısınız. Belki daha da fazlasını anlatmak istiyorsunuzdur.

Yazınızda, varmak istediğiniz yer eksik kalmış. Berrak bir hedef yok. Buna karşın palazlanmakta olan birtakım felsefi düşünceler var ancak bu uzunluktaki bir yazı bunun için yetersiz olabilir. Veyahut metin, yazdığınız uzun bir hikaye ya da kitabın içinden kırpılma da olabilir bilemiyorum. Gizem dozunda iyidir. Okura hiçbir bilgi vermeksizin (en azından konuşanın kimliğine dair birkaç ipucu vs. verilebilir) oluşturmaya çalıştığınız gizem; okurun, zaten yazının başından beri hiç var olmamış ilgisinin tedricen yitmesine neden olur.