Öykü Seçkisi'nde okumak için: Dünyayı Öldüren Adam – Aylık Öykü Seçkisi
Dünyayı öldürdüm ben. Bir gece kafam güzelken iyiliğe olan inancımı da böyle öldürmüştüm. Kafasına sıkmıştım, bilekleri dikine kesmiştim, evde ne kadar hap varsa zorla içirmiştim. Yanlış anlamayın, ben bi’ Hitler değilim, bi’ Cengiz Han değilim, bi’ Padişah hiç değilim. Ben vücudumuzu enfeksiyondan korumak için var olan ateşim sadece. Virüsü öldürmek için cayır cayır yanan kırk… (DEVAMI…)
Kasvet selamlar;
Öyküdeki ince mizahi zekaya bayıldım. Yani mizahı böyle kasvetli bir öyküye yedirmek takdiri hak ediyor. Ellerine sağlık büyük keyifle okudum bu güzel öykünü…
Selam Kasvet,
Artık trademark işler var karşımızda. Ancak yanlış anlaşılmasın bu sadece bir tarz meselesi değil. İlk okuduğum Kasvet Ulu daha genç daha enerjik, ortalardaki daha trajik daha depresifti. Şimdi kara mizah unsurları ağır basan derin hikayeler okuyorum. Ve bu değişim -gelişim demiyorum sadece çeşitleme- bence sağlam ve yaşayan bir zihni gösteriyor.
Öykü türünün başyapıtları arasında bence. Raflarda kitaplarını gördüğümüzde “Bu adam” diyceğim “benim arkadaşım…”
“Tabi tabi, he he” diyecekler arkamdan…
Sanırım beğeni derecemi anlatabilmişimdir.
Edit: Gaye’nin yorumu ile atladığım bir konuyu hatırladım. Diyaloglar… Bu kadar absürd bir eserde bu kadar gerçek diyaloglar.
Ellerine sağlık Kasvet
Görüşmek dileğiyle…
Kasvet
Sana daha önce de söylediğim gibi, bu öykün bence senin en iyi öykün, hatta iddialı bir şey söyleyeyim, genel çerçevede benim okuduğum en iyi öykülerden biri.
Zaten oldukça iyi yazıyor, mekânları kusursuz bir detaycılıkla anlatıyorsun. Okuyucuyu alıp öykünün içindeki bir sandalyeye oturtuyor, sonra diyaloglarla çok iyi beslediğin tiyatral bir gösteriye dönüştürüyorsun.
Hem insan köpeklerin, hem Levo-Mona’nın, hem ana karakter ve Cihan komiserin muazzam dizayn edilişi, öykünün bel kemiği ve olağanüstü etkileyici.
Başyapıt konusunda kesinlikle Murat’a katılıyorum. Özel Sayıya ve sana çok yakışır bir öykü olmuş.
Ellerine sağlık Hep yaz, hep okuyalım.
Bolca sevgiyle
Sevgili @ulu.kasvet,
Öncelikle emeğine sağlık. Nereden başlayacağımı bilemedim, dünyayı öldürmek? Gerçekten çok sağlam bi konu. Bunu düzen eleştirileriyle desteklemeni ve bu konuyu sıradanlıktan çok uzağa taşıyan dili başarılı buldum. Kara mizah benim de sevdiğim bir tür. O nedenle de bu öyküne diğerlerine göre torpil geçmeye meyilliyim sanırım.
Dialoglara gelince, en sevdiğim sahne:
“Padişah sensen, neredeydin?” bölümü oldu. Oralarda bir okur olmaktan çıkıp, yanlarında tanıklık eden biri gibi hissettim kendimi.
Kalemine sağlık,
Sena
Sanırım bu hikaye kendi hayal gücünün bir manifestosu. Karakterlerinle ve kendi yarattığın gerçeklikle yüzleşmişsin ya da onları onları artık sonlandırmışsın. Bir devrin sonunu andırıyor bu hikaye. Her şeyden biraz biraz var. Acıdan, delilikten, gerçekliği terk edişten, öfkeden ve tamahkâr bir aşktan…
Mizahi yönü daha ağır basıyor hikayenin. Ek olarak oldukça akıcı ve bir kaç yerde gözüme çarpan kusurlar haricinde beni kendine çeken bir öykü. Boğuk bir kasvet değil ama neşeli bir delilik havası aldım hikayeden, bazı yerlerde ise kendimi okuyormuş gibi hissettim…
Devlet Erkanı, “belim ağrıyor” diye şikayet eden karakter, K9 köpekleri, Derviş Levo… hepsi son derece yaratıcı ve zekiceydi. Tebrik ederim. Lakin bunların üzerine binen absürt konuşmalar, bazı absürt durumlar, gereksiz ve de eğreti geldi bana. Zaten hikayede yeterince mizah var, daha fazlası hem ciddiyeti hem de kaliteyi düşürüyor. Marketteki kovalamaca kısmı mesela… Senin kalemin daha ağır bir kalem, böyle şeylerle hikayeyi yormaya gerek yok.
Bazı yerlerdeki aforizmalar oldukça gereksiz ve zorlama duruyor. Örnek vermek gerekirse şiddetle alakalı olan aforizma bana epey boş geldi. Yazmasan da olurdu. Aforizma yazmak zorunda değilsin zaten buna ihtiyacın da yok.
Mona kısmı epey dikkatimi çekti. Güldüğünü ya da ağladığını anlayamaması ve bundan yakınması epey güzeldi. Lakin devamı hoş durmuyor. En sevmediğim kısım bu oldu sanırım. Hele Gaye Su Akyol çalan kısım fecaattı…
Genel bir eleştiri olarak şunu söylemeliyim ki aşk ile alakalı bu kadar bastırmak tehlikelidir. Bir iki hikayende daha bu imgeyi kullandığını gördüm ve sanırım tahripkâr ya da “tamahkâr” aşk imgesi ile de hesaplaşmışsın bu hikayede, tabi Mona üzerinden ama Mona o kadar da güzel bir isim değil
Aşktan bahsetmek güzeldir, onu araya katmak… lakin olmayınca olmuyor işte, fazla bastırmamak lazım yoksa eğreti duruyor. Bu hikayede Mona yerine delinin de delisi bir karakter görmek isterdim.
Her şeyi bir kenara bırakırsak bu hikayede kendini aştığını görüyorum. Normalde yazdıklarından garip bir remixin yarattığı rahatsızlık duygusunu alırdım. Bir olmamışlık vardı. Bu hikayede ise oldukça törpülemiş, son derece akıcı ve ilgi çekici bir eser yaratmışsın. Elinde çok güçlü bir silah var lakin bu seferlik, attığın kurşun hedefi ıskalamış gibi.
Son bir not, bira kutuları ile yapılan o taht tuvalet kağıtları ile yapılsa daha bir şık dururdu sanki.
Merhaba @ulu.kasvet,
Daha önce de söylediğim gibi,
bu okuduğum öykülerin arasında en başarılı bulduğum oldu.
Kalemine sağlık, sonraki seçkilerde görüşmek dileğiyle.