Dyo Istories

Öykü Seçkisi'nde okumak için: Dyo Istories – Aylık Öykü Seçkisi

image

“Çok halsizim.” dedi yaşlı adam “Ama kalkıp yemek yapmam da lazım.” Sonra da mutfağa yollandı sallanan adımlarla. Tam mutfak kapısına geldiğinde portmantodaki boy aynasına takıldı gözü. Karşısında, yarı bükülmüş beliyle, bol bir eşofman takım giymiş yetmiş yaşlarında adam vardı. Saçları ve bıyıkları ağarmış, yüzü kırışmış ama hâlâ vahşi bakan bir adam… “Ey gidi Şevket…” dedi,… (DEVAMI…)

8 Beğeni

Merhaba,

İlk defa okudum sizi ve ilk izlenimim çok pozitif yönde.
İçerisinde pek çok ögeyi barındıran, oldukça tempolu bir çalışma. İki şeye bayıldım, değinmeden geçemeyeceğim. Birincisi, mizah unsurları başarıyla yerleştirilmiş. İkincisi, konuşmalar çok rasyonel. Bu iki unsurda yüzde yüzü yakalamak çok zordur, o yüzden altını özellikle çizmek istedim. Çünkü yazarken mizah yapmayı beceremeyiz pek ve diyaloglarımız bir yerden sonra günlük hayat tadını vermez. Ama sizde bu yok. Çok iyi iş çıkartmışsınız.
Tempo fazlaydı, bu bir riskti. Soluksuz diyaloglar arasında nefeslenmeyi, insan durumlarını görmeyi bekledim mi? Evet, biraz bekledim. Belki o yönde ufak bir makyaj, metnin güzelliğine güzellik katar.

Yürekten kutlarım sizi

1 Beğeni

Merhaba,

Beğenmeniz beni çok mutlu etti.

Özellikle bunu duymak ayrıca güzeldi :pray: :pray:

Tempo… Bu çok daha uzun bir metindi ve öyle inanıyorum ki ritmi daha iyi ayarlanmıştı ama seçkinin de önceden ilan edilmiş kuralları var. O yüzden aldım kabul ettim eleştirinizi.

Ben de yürekten teşekkür ediyorum size…
Görüşmek dileğiyle…

1 Beğeni

Merhaba @MuratBarisSari

Tries’i gitmiş Dyo’ya dönmüş öykün için üzgünüm :slight_smile:
Ama hala çok iyi iş başarmışsın. Senin blokları okumakta işte matematik denklemi çözmek gibi oluyor. Metnin içine kattığın dönemsel verileri sanırım kendime yakın bulduğum için ayrıca seviyorum. Yani Seyyal Taner ne güzeldir mesela.

Çıkarttığın bölümlerle elbette öykün farklı bir dinamik yakalamıştı ancak ikiye düşürdüğün katmanlar da metnin boyutunu düşürmemiş.

Sana bazı örnekler vermek istiyorum izninle:

Özet

Bu metin gizlenecek

“Çok halsizim.” dedi yaşlı adam “Ama kalkıp yemek yapmam da lazım.” Sonra da mutfağa yollandı sallanan adımlarla. Tam mutfak kapısına geldiğinde portmantodaki boy aynasına takıldı gözü. Karşısında, yarı bükülmüş beliyle, bol bir eşofman takım giymiş yetmiş yaşlarında adam vardı. Saçları ve bıyıkları ağarmış, yüzü kırışmış ama hâlâ vahşi bakan bir adam…

Burada okuyucuya verdiğin, yaşlı adam tanımlaması daha bir sonraki metni okumamama rağmen, gençliğinde cevval , yaşlı olmasına rağmen hala ayakta olan biri. “vahşi bakan adam” bir betimleme.

Çocuğun geniş omuzları ona güven veriyordu.

Bu bir duygu

Miğferinin alınlığının tam ortası delinmiş, metal, parçalanarak içeri doğru göçmüştü. Alnında kurumuş kan vardı, elinde ise ikinci dünya savaşından kalan tüm gece çalışmamış telsizi…

Bu bir tanımlama, betimleme, artık adına ne dersen.
Metnin tümünü buraya kopyala yapıştır yapmayacağım. Ama bazen “vahşi bakan göz” olur bazen “ısırır gibi bakan göz” olur bazen “gözleriyle ısırdı” olur bazen “gözleriyle parçaladı” olur. Yani betimlemeler yazarın tarzıyla uyumlu, kalemiyle ahenkli olur.

Senin diyalogların da, yarattığın atmosfer de, karakterlerin de bunların hepsini tamamlıyor. Yani senin metninde “gözleri havaya süzülen turnaların yarattığı ahenk kulaklarda bitmeyen bir senfoniye dönüştü” okumamıza gerek yok :))

Yağmurun sesini dinle Abidin, iç sesine kulak ver :))

Sağlıcakla kal kalemine sağlık :slight_smile:

1 Beğeni

Selam Müge,

Evet maalesef, öykü boya markası oldu. Dışarıda kalan ana öykü post moodern çatıyı tamamlayabilir ve kurgu karakterleri daha iyi açıklayabilirdi. Ama kurallar da belli. O yüzden şikayet etmem de anlamlı değil pek.

Beğendiğin kısımlar beni çok mutlu etti. Ve evet mühendisliği fena değildi pek. Seyyal Taner’in o şarkısını özellikle de çok severim.

Verdiğin betimleme örnekleri moral verici teşekkürler :pray:. Ama birer şimşek değiller hala :stuck_out_tongue_winking_eye:

Ben de gizlesem de kendimi seviyorum canım… ama…

Ama iç sesim; “gözleri havaya süzülen turnaların yarattığı ahenk kulaklarda bitmeyen bir senfoniye dönüştü” de yaz diyor :wink:

Çok teşekkürler Müge, sen de sağlıcakla kal.
Teşekkürler tekrar ve samimiyetle…

1 Beğeni

Murat merhaba;

Lökositler, eritrositler, immünglobulinler… Gözümden kaçacağını mı sandın? :grinning:

Bir savaşçının içindeki savaşı sunuş biçimin çok yaratıcıydı.Tebrik ederim. İlk başladığımda öyküye, sahneler değiştiğinde önce ne oluyoruz dedim. Ama sonradan her şey oturdu yerli yerine.

Eline sağlık, keyifle okudum güzel öykünü. Görüşürüz iyi bak kendine…

3 Beğeni

Çok utanarak söyleyim ben anlamamıştım :frowning:

Bu açıklamayı gizle yaaaa :slight_smile:

2 Beğeni

Merhaba Ebuzer,

Kaçar mı? :sweat_smile: Ama belki de senin yorumunu lejand olarak kullanmayı planlamış da olabilirim??? :wink:

Şaka bir yana biliyordum anlayacağını. İçeriği de anlayacağın için yorumunu da merak ediyordum.

Beğenmen beni çok sevindirdi, sayende belki başkaları da beğenecek şimdi :stuck_out_tongue_winking_eye:

Sen de kendine iyi bak…
Görüşürüz.

2 Beğeni

Hayır artık çok geç. :sunglasses:

2 Beğeni

Merhaba.

Yine kendine has atmosfer yaratma yeteneğinle karşımıza çıkmışsınız bu ay. Hem de bu sefer karakterin içinde ve dışında, gerçeklik ile gerçeküstülüğü harmanlayarak.

Ben de sevgili @ebuka 'nın yorumu olmasa tam olarak bu savaşın nerede geçtiğini anlamayacaktım. Birkaç kelimede şüphelendim ama doktorca bakan gözlere sahip olmadığımdan kopukluklar yaşadım, itiraf edeyim. Bunda belki de öykünü kırpmak zorunda kalmış olmanın etkisi de vardır.

Bilimkurgu benim ilgilendiğim bir alan değil ama bu konuda senin gibi donanımlı birini okudukça bilinçaltıma işleyen bir şeyler olduğunu seziyorum gizli gizli. Bakarsın öykülerde dokunduğun bilinç, kağıda kara izler bırakır.

Seninle iletişimde ve etkileşimde olmak güzel.

İyi ki varsın, iyi ki yazarsın…

Sevgilerimle…

2 Beğeni

Merhaba Okan,

Ben küçükken bir çizgi film vardı, gerçeküstülük oradan geldi. Öyküde de bir iki defa bahsettim o çizgi filmden. Beğenmene çok sevindim.

Şüphelenmen de ayrıca sevindirdi beni. Açıkçası tam anlaşılmasını da beklemememin ötesinde istemiyordum da zaten. Okurken bir anda okuyucunun parmaklarını şıklatacağı, “tabi ya” diyeceği bir şey planlamıştım. Ama belki biraz abartmış olabilirim gizliliği :sweat_smile:

Bilim kurgu yazarsan keyifle okurum diye ümit ediyorum. Çünkü o bilim kurgu senin bilim kurgun olur. Aslında hepsi sonunda insan hikayesi o kadar bir fark yok bence… O yüzden o bilim kurguda yine Okan’ı okurum.

Buna cevap sözle olmaz :pray: :pray: :pray: :pray:

Sevgilerimle…

Çocukken güzel şeylerin hemen bitmesini istemezdim. Mesela bir şekerlemeyi ağır ağır, tadını özümseye özümseye, hissederek bitirmek ayrı bir zevk verirdi. Böyle davranmak belki çocukluğumuzun tadının da hala damaklarımızda kalmasına sebep oldu. Geçmişi özlemek, geleceğe umutla bakmak şiarını hep taşıyor bulduk kendimizi yazdıklarımızda.

Gizlilik konusunda sen doğru yoldasın. “Tabi ya” 'yı doktor beyimiz “İşte burada” diyerek gösterdi bize bu ay. Yazar-okur, okur-okur etkileşimleri işte. Birlikten kuvvet doğuyor.

Benim şu anda bilim kurgu yazmam bilim kırgının ötesine geçemez gibi. Bununla ilgili bir altyapım da yok. Bir de bu sıralar şiirden, yani duygu yoğunluğundan çıkıp öykülere yol almışken istesem de yazamam sanırım :slight_smile: Gün olur, aklıma bir fikir çıkagelirse işler değişir o zaman işte. O zaman da ben senin yorumunu alırım. Bir de odaklanmak faktörü var tabi. Sanırım biraz o minvalde düşünmekle de alakalı bir durum.

Sevgilerimle…

1 Beğeni

Belki işte sadece çocukken anı yaşadık. Haklısın tadı da damağımızda kaldı.

Ebuzer’in anlayacağını biliyordum. Açıklaması da iyi oldu bakma. :wink:

:joy: Çok güldüm. Yani söylediğim gibi o da insan hikayesi bu da… Düz yazı işte.

Ben öykünün düz yazının şiiri olduğunu düşünüyorum biliyor musun?.. Dolayısıyla duyguyu yazarken sen, türünü anlamıyoruz bile inan. Bir espriylle havayı hafifleştireyim.

“Bilimkurgu şiir yaz”
Dünya tarihine geç…

En iyi dileklerimle Okan
Görüşürüz…

1 Beğeni

Benim öykümün mü? Genel olarak öykü türünün mü?

Evet, bilimkurgu şiir denenebilir ama gelecek saldırılara karşı öykülerindeki bilimkurgu karakterlerinin cesaretinde olacağının sözünü ver bana :slight_smile:

1 Beğeni

Öykünüz biraz uzun olduğu için erteleyip duruyordum. Hazır uyku tutmamışken okuyayım dedim ve iyi ki okumuşum.

Bu çizgifilmin ismini gördükten sonra baya heyecanlandım. Küçükken çok severek izlerdim. O yüzden savaşın insan vücudunda geçen bir savaş olduğunu zihnimde rahat bir şekilde canlandırabildim. Hatta okurken çizgi filmden hatırladığım bazı kesitler bile geldi. Benim için dış dünyadaki savaş da gayet iyi yazılmıştı ancak sanki metnin içinde çok fazla diyalog vardı.

Bu iki cümlenin bağlamı da oldukça iyiydi. Kaleminize sağlık gelecek seçkide görüşmek üzere…

1 Beğeni

Genel olarak öykünün ve senin de öykülerinde bu hissi yakaladığın her anın.

Şiiri ben mi yazıcam ki cesaretle eleştirileri ben karşılayayım? :wink:

Tünaydın, umarım sonrasında uyumuş ve dinlenmişsindir öncelikle…

Evet çizgi filmi bir kaç yerde şifre kırıcı olarak kullanmıştım, işe yaraması beni mutlu etti. Ayrıca o çizgi filmin bu kadar uzun süre yayınlandığını da bilmiyordum. Sizin kuşağınızı da etkilediğini bilmek beni ayrıca mutlu etti.

Diyalog kısmında; genelde de diyaloglar benim öykülerimde ağırlık oluştururlar. Bununla birlikte burada sorun, temponun biraz hızlı olmasından kaynaklandı diye düşünüyorum. Bunun da sebebi, 1.300 kelimelik ve özellikle psikolojik olarak açıklayıcı bir üçüncü öykü ile yayınlanan bu iki öyküden de 1.450 kelimenin silinmesiydi. Ve bu haliyle bile öykümün kelime sayısı seçki sınırı olan 5.000…

Beğenerek benimle paylaştığın kısımlar için teşekkür ederim.
Bu ve bundan sonraki seçkilerde görüşmek dileğiyle…

Hep teşvik et hem anında ortadan kaybol :slight_smile:

Bu arada ben o çizgi filmi ilk defa duyuyorum. Benim sonradan anlama sebebim de sonradan açıklığa kavuştu :blush:

1 Beğeni

Merhaba Murat,

Öncelikle öykünün ilk ve tam halini okuduğum için-bir google repliği gibi-kendimi şanslı hissediyorum. :slight_smile:

Öyle daha mizahiydi ama böyle de duru ve yine tam kıvamında olmuş. (Opel Corsa’nın çıkmasına sevindim :smiley: )

Bu tarz farklı türde hikayeleri yaratıp, çarpıştırmayı gayet iyi başarıyorsun. Piramit temasında da benzer dört ayrı hikaye sunmuştun ve o da çok çok iyiydi. Ben de okurken geçişlerin arasında kendimi keyifli bir seyre bırakıyorum. (Bu arada piramit temasındaki öykün, o ay Tinder hikayesi yazan kızınkinden daha az tıklanmış sanırım, bu da kader işte, geçmiş olsun :sweat_smile:)

İlk paragrafta bahsi geçen çizgi filmi bu öyküye yedirmen çok keyif verdi. Çünkü ben, ablamla bu çizgi filmi asla kaçırmazdım. Bu arada hepimiz aynı şeyden mi bahsediyoruz emin değilim ama tekrarları yayınlanmış olabilir. Benim izlediğimde, bir çocuk oyun oynarken fln düşüyordu ve vücudunun içine girip o yaraya nasıl bir müdahale yapıldığını izliyorduk. Gayet didaktik ve güzeldi. Beni oralara götürdüğün için mutlu oldum. Bu arada Lolla’lı kısmın tamamen o şekilde dizayn edildiğini ise ben de tam olarak anlayamamıştım. İki öykünün göbek bağını tam kavrayamadan okudum. Sanıyorum tıp bilgim yetersiz kaldı. Tür olarak da Şevket’in geçtiği bölümleri kendime daha yakın buldum. Her ne kadar Şevket karakterinin travmaları arasında gezinirken yer yer rahatsız olsam da, o huysuz adamı, anıları ve şarkıları eşliğinde haklı bulduğum çok nokta da oldu.

Kalemine ve işçiliğine yapacak hiç bir yorumum yok. Sen buraların üstadısın, betimlemelerin, imlan, noktalamaların gayet yerinde. Senin yazılarını farklı ve “olmuş” yapan şey bana göre, kafanın içinde her alanla ilgili dönen milyarlarca bilgiyi çarpıştırman ve bunu güzel ve yalın bir dille kağıda dökebiliyor olman. Bu yüzden hayranınız ve takipçinizim Murat Bey. :sweat_smile:

Hep yaz ki, ben de okuyayım. :slight_smile:

Sevgiler,

Sena

1 Beğeni

Merhaba Sena,

İlk halini Hemingway yazmıştı :laughing:

Evet belki bunlar mini novellalar öyküden daha çok. Piramit de öyleydi. İyi mi kötü mi bu bilemiyorum açıkçası.
Bu arada ben de yazmadan okusam tinder hikayesini okurdum onlar daha heyecanlı. :sweat_smile:

Aynı çizgi filmden bahsediyoruz evet. Çok güzel bir şeydi, tekrar tekrar yayınlanması güzel olmuş. Söylediğim gibi bir “tabi ya…” anına uğraştım. Olması sevindirdi olmaması da normaldi. Her ikisi de son derece beklenen durumlardı benim için açıkçası.

Şevket son derece zor bir durumdaydı belki en çok özdeşleştiğim karakter oldu bugüne kadar. Fazla kaçmış olabilir melodramı ama beni çok üzdü yazarken. Şanssızdı…

Muripedia :joy: Moogle yazacaktım ama o daha doğru bilgi veriyor benim bilgilerimde yorumlar gereğinden fazla olabilir. Şaka bir yana disiplinler arası gezmek ve bunları “anlatmak” benim de sevdiğim bir metod. Belki biraz fazla sade ama satır aralarında derine inebildiğim zamanlar olduğunda ben bile beğeniyorum bazen. Her zaman oluyor diyemem ama…

Buna nasıl cevap verebilir ki bir insan? Çok çok teşekkür ederim sadece… :pray: :pray: :pray:
Bir de; Kalemine sağlık…
Görüşürüz Sena.

1 Beğeni