Ergo Proxy

Konu

İnsanların ve androidlerin birlikte yaşadığı ütopik bir dünyada, Romuno isimli şehirdeki katı kurallarla korunan barış ortamı, bir dizi gizemli cinayetle sarsılır. Yurttaş Danışma Kurulu’nda görevli Lil Mayer, ortağı android Iggy ile birlikte bu cinayetleri araştırmak üzere görevlendirilir.

Bu soruşturma sırasında, evinde bir mesaj görür: “Uyanış”; ve saldırıya uğrar. Bu süreçte, kendisi ve şehrin gizledikleri hakkında daha çok şey öğrenecektir.

(Anime Manga Türkiye’den alıntıdır)

Görüşlerim

Bu seriyi anime izlemeye başladığım ilk aylarda bir tanıdığın favorilerinden biri olduğunu görmemle duymuştum ve izleyeyim demiştim. Sonrasında hayatımın en vurucu hikayelerinden ve üzerimde önemli bir etki bırakacak bir hikayeyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Her anlamda sarsıcı bir deneyimdi benim için. Hikayesiyle ele aldığı temaların yanında bana direkt anlatmak yerine dolaylı yoldan hikayeni yine anlatabileceğini, hatta direkt bir şekilde anlatmaktan daha iyi bile olabileceğini göstermişti. Anlatım olarak Ergo Proxy kadar iyi olan başka bir Dementia ile karşılaşmadım hiç ve karşılaşacağımdan da şüpheliyim.

Bunun yanında Tanrı-insan ilişkisini olabildiğince agresif bir şekilde ele alan gerçek bir benliğini bulma hikayesiydi. Karakter motivasyonları dolu dolu ve felsefi sorularla doluydu. Her anlamda mükemmel bir hikayeydi anlayacağınız. Bu soruları ele alış şekli ve kurguya yedirişi çok yaratıcı. Olduka farklı bir olay örgüsüne sahip olmasının yanında oldukça orijinal ve yaratıcı bir evrene sahipti. İlk defa gördüğüm türde bir siberpunk-distopya-kıyamet sonrası dünya evrenine sahipti ve ele aldığı felsefi temalarla çok güçlü bir uyumu vardı.

Müzikler ve çizimlerine gelirsek Yoshihiro Ike harika bir albüm ortaya çıkarmış. Her bir parça belli bir seviyenin üstünde orijinalliğe sahip.

Çizimler ise ilk bölümde çok hoş ve başarılı olsalarda sonraki bölümlerde ciddi manada bir düşüşe geçiyorlar. Bu seride gördüğüm tek eksinin bu olduğunu söyleyebilirim. Ama yine de karakter tasarımlarının oldukça hoş olduğu ve göze hoş gelen farklı tasarımlar olduğunu söyleyebilirim.

Sonuç olarak bu seriyi herkes izlemeli ve bu deneyimi iyi veya kötü yaşamalı.

12 Beğeni

Animeler ile fazla haşır neşir olmuş birine konu olarak her ne kadar çok büyük yenilikler vaat etmese de, çizimler ve yaratılan atmosfer itibariyle kasvetli hava seven bünyelerin favori animelerinden biridir Ergo Proxy.

Gerçekten de bölümler ilerledikçe çizim kalitesinde bariz bir düşüş ortaya çıkar. Buna rağmen yaratılan ortamın sanat yönetmenliği çok güçlü olduğu için fazla göze battığını düşünmüyorum. Karanlığı, distopyaları, depresifliği, seineni, cyberpunk’ı seven anime severler için lezzetli bir seçenek olarak tavsiye olur.

1 Beğeni

Hikayeyi ve arka planını doğrudan anlatmaya yeltendiğinde bile farklı bir konsept (Örneğin, bilgi yarışması.) kulkanarak takdirine takdirdir kazandırmıştı.

Yolculukları esnasında, sandığından daha önemsiz olduğu ortaya çıkan ile değerini anlamaya başlayan iki ana karakterin, hikayenin sonundaki gerçeklerle, ne değerli ne değersiz, o noktadan sonra ne yapacaklarının önemli olması, güzel ve anlamlı bir tersyüzdü.

1 Beğeni

Ergo Proxy de mükemmel, felsefik ve derin bir anime. Durup dururken aklıma geldi yine. Aklıma gelmişken daha önce bulduğum birkaç bilgi ekleyeyim buraya.

  1. bölümde Vincent’in mısır gevreğine süt dökerken harflerin “awakening / uyanış” olarak bir araya geldiklerini

  2. bölüm isminin Alexander Beliaev’in “Leap into the Void” isimli romanından alındığını;

  3. bölüm açılışında mezar taşlarından birinde senarist Dai Sato’nun adının da yazdığını;

Cogito Virüsü’nün adının, aslında Descartes’in “Cogito Ergo sum / düşünüyorum öyleyse varım” sözünden geldiğini

biliyor muydunuz :slight_smile:

Spoiler şu linke de bakabilirsiniz.

1 Beğeni