Düşmanlarınla karşılaştığında, korkusuz ol!
Cesur ve dimdik ol ki, Tanrı seni sevsin.
Seni ölüme götürecek olsa bile, her zaman gerçekleri söyle.
Çaresizlerin yanında ol, yanlış yapma!
Bu senin yeminindir.
Cennetin Krallığı
Kalbimdeyken, nasıl cehennemde olabilirsin ki?
Cennetin Krallığı
Herkes ölür. Ama herkes gerçekten yaşamaz.
William Wallace
Korku, karanlık tarafa giden yoldur. Korku öfkeye; öfke nefrete; nefret ise acıya yol açar.
Üstad Yoda
Dünya değişti. Bunu suda hissediyorum. Toprakta hissediyorum. Havada kokusunu alıyorum. Bir zamanlar varolan kayboldu. Hatırlayanların hiçbiri artık yaşamıyor.
Leydi Galadriel
-Şimdi bizi dinleyin.
-Fakir veya aç olanları istemiyoruz.
-Yorgun veya hasta olanları da istemiyoruz.
-Biz günahkarları alacağız.
-İçinizdeki kötülüğü yok edeceğiz.
-Her nefesimizde onları avlayacağız.
Gökten yağmur olup yağana kadar her gün onların kanını akıtacağız.
“Öldürmeyin. Tecavüz etmeyin. Çalmayın.” Bunlar her inançtan insanın uyması gereken kanunlar.
Bunlar basit istekler değil. Bunlar ilahi emirler. Bunlara uymayanlar bedelini ödemeli.
Şeytan’ın birçok yüzü vardır. Size sınırları aşıp gerçek kötülüğe, bizim bölgemize girmemeniz için bir ders veriyoruz.
Eğer geçerseniz bir gün arkanıza baktığınızda üçümüzü görürsünüz.
Ve o gün yaptıklarınıza pişman olursunuz. Biz de sizi istediğiniz tanrıya göndeririz.
Birer çoban olacağız. Senin için Tanrım, senin için.
Gücümüzü elinden alıyoruz. Ayaklarımız emirlerini rüzgar gibi yerine getirsin.
Akıtacağız sana doğru ruhlarla dolu olan nehirleri.
-In nomine Patris
-Et Filii
-Et Spiritus Sancti.
The Boondock Saint’s
Çünkü ancak kendimi mahvederek ruhumun gerçek gücünü keşfedebilirim Fight Club
Fark ettim ki dibe doğru inen umutsuzluk sarmalımda, gerçekte koca bir deliğe düşüyordum. Delik, temel insan erdemlerinin bendeki yoksunluğuyla yaratılmıştı. En belirgini, bağışlamaktı. Eğer biri bana yanlış yaparsa -kulüpten olsun ya da olmasın- bunu telafi etmeliydi. Parayla ya da kanla. Diğer yanağı dönmek yoktu. İlişkiler, kâr zarar muhasebesine döndüğünde, arkadaşların, sevdiklerin kalmıyor. Sadece artı ve eksiler kalıyor. Tamamıyla yalnızsın Sons Of Anarchy
“Biz televizyon izleyerek; milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük ama olamayacağız. Hepimiz heba oluyoruz. Bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş. Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşindeyiz. Nefret ettiğimiz işlerde çalışıyor, gereksiz şeyler alıyoruz. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir amacımız yok; ne büyük savaş ne de büyük bir buhran yaşadık. Bizim savaşımız ruhani savaş… Ve bunalımımız kendi hayatlarımız.”
Alice In Wonderland
-Düne geri dönemem çünkü o zaman farklı bir insandım.
-Dünyadaki en iyi insanlar genelde delidir.
-Bu sabah kim olduğumu biliyordum, ama o zamandan bu zamana çok değiştim.
-Eğer kendime ait bir dünyam olsaydı, her şey saçmalıktan ibaret olurdu.
“-Düzeldiğinizi hissediyor musunuz?
+Düzelmek mi? Bir düşüneyim. Bunun ne olduğu konusunda bir fikrim yok.
-Yani topluma katılmaya hazır…
+Bunun ne demek olduğunu biliyorum evlat. Bu benim için sadece uydurulmuş bir kelime. Politik bir kelime. Sizin gibi iş sahibi takım elbise ve kravatlı gençlerin bilmek istediği nedir? Yaptığım için pişman olmamı mı istiyorsunuz?
-Pişman mısınız?
+Pişman olmadığım tek bir gün bile yok. Burada olduğum ya da olmam gerektiğimi düşündüğünüz için değil. O zamanları hatırladığımda küçük aptal bir çocuğun işlediği korkunç suçu hatırlıyorum. Onunla konuşmak istiyorum. Denemek ve onunla konuşmak. Ama bunu yapamam. O çocuk geçmişte kaldı. Bu yaşlı adam da onun artığı. Bununla yaşamak zorundayım. Düzelmek mi? Bu saçma bir söz. Gidip formlarınızı damgalayın evlat. Vaktimi harcamayın. Çünkü doğruyu söylemek gerekirse umurumda bile değil.” -Esaretin Bedeli
Bir zamanlar…insanlar birisi öldüğünde ruhunu bir karganın ölüler ülkesine taşıdığına inanırlardı. Ama kimi zaman çok kötü bir şey olduğunda ölüm korkunç bir kederi beraberinde getirir ve ruhu huzura kavuşamazdı. Bazen, sadece bazen karga ruhu yanlışları düzeltmesi için geri getirirdi.
”it reminds me of that old joke- you know, a guy walks into a psychiatrist’s office and says, hey doc, my brother’s crazy! he thinks he’s a chicken. then the doc says, why don’t you turn him in? then the guy says, i would but ı need the eggs. i guess that’s how i feel about relationships. they’re totally crazy, irrational, and absurd, but we keep going through it because we need the eggs.”
‘‘Burada yaşayan en güçlü ve en zeki erkekleri görüyorum bu potansiyeli görüyorum ve hepsi heba oluyor… Lanet olsun bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş… Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşinde nefret ettiğimiz işlerde çalışıp gereksiz şeyler alıyoruz. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız, bir amacımız ya da yerimiz yok. Ne Büyük Savaş’ı yaşadık ne de Büyük Buhran’I. Bizim savaşımız ruhani bir savaş. En büyük buhranımız hayatlarımız. Televizyonla büyürken milyoner film yıldızı ya da rock yıldızı olacağımıza inandık ama olmayacağız. Bunu yavaş yavaş öğreniyoruz ve o yüzden çok çok kızgınız…’’
‘‘Sahip oldukların, sonunda sana sahip olur.’’
‘‘Bu senin yaşamın ve her geçen dakika sona eriyor.’’
The other day I was crossing the street, lost in my head about something, a not uncommon state of affairs. I was listening to the overture and as the music began to swell I suddenly realized that: I had hands. And legs, and a torso, and that I was surrounded by people and cars. It’s hard to explain exactly what happened, but I felt in that moment that the divine, however we may choose to define such a thing, surely dwells as much in the concrete and taxi cabs as it does in the rivers, lakes, and mountains. Grace, I realized, is neither time or place dependent. All we need is the right soundtrack.