Forum seviyesinin gitgide düşmesi

Forum seviyesinin gitgide düşmesi başlıklı şikayet epostama yüce Olimpos Dağı’nın halkla ilişkiler departmanından yanıt geldiğini gördüğümde, şaşkınlık, endişe ve bir tutam da heyecanla ayağa kalkmaya yeltendim. Koca göbeğim elbette ilk denemede oturduğum koltukla bütünleşmiş popomu kaldırmama müsaade etmemişti. Bir kez daha hareketlendim ve bu sefer koltuktan kalkmayı başardım. Bir kısmı üzerime dökülmüş, bir kısmı da parmak uçlarıma yapışmış cheetos ve doritos tozlarını temizleyip, henüz içeriğini açmadığım epostaya bakmayı sürdürdüm. Ben şimdi ne yapacaktım? Başıma nasıl bir iş almıştım? Alt tarafı trollük yapmak, arkadaş grubumda “Hee ben de Zeus’a sordum n’apacaz bu konuda diye” şeklinde dalga geçmek istemiştim. Koca Olimpos’un beni ciddiye alacağını hiç tahmin etmemiştim. Cesaretimi toplayıp epostayı açtım. Eposta gayet kısa, net ve resmiydi. Ufak bir tehdit de sezinlemiştim sanki:

Sayın Gurlino,

Olimpos Halka İlişkiler Dairesi’ne iletmiş olduğunuz şikayet epostanıza istinaden sizinle irtibata geçiyoruz.

Yüce Zeus, var olan ve olmayan her şeyin hükümdarı, tüm insanlığın babası, göğün efendisi, şikayetinizle ilgili sizinle görüşmek istemektedir. Yarım saat sonra kapınıza gelecek olan gizli servis görevlileriyle birlikte Olimpos’a gelmenizi rica ediyoruz.

Not: Bu bir rica değildir.

Saygılarımızla,
Olimpos Halka İlişkiler Dairesi

Epostayı okuduktan sonra saate bakmak üzere cep telefonuma doğru bir adım atmıştım ki kapı çaldı. Hemen ekrana baktım ve epostanın tam 30 dakika önce bana gönderilmiş olduğunu fark etmemle başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Gelmişlerdi. Üzerimde turuncu turuncu cips lekeleriyle dolu Zeus tshirtim vardı.

Bu halde yüce Zeus’un yanına gidemezdim. Kapıyı açmadan üzerimi değiştirmenin iyi bir fikir olduğunu düşündüm. Fakat bu düşüncemi eyleme dönüştüremeden, dairemin kapısının büyük bir gürültüyle kırıldığını işittim. Gelmişlerdi. Ayak sesleri çalışma odama doğru yaklaşıyordu. Sayıları birden fazlaydı. Boku yemiştim.

image

Karşımda antik kıyafetleriyle dört asker ve bir yetkili vardı.

“Lütfen bizimle gelin,” dedi beyaz sakallı yetkili. Kalıplı cüssesinden gençliğinde asker olduğu anlaşılıyordu. Sözlerini, düş lan önüme, der gibi söylemişti.

Şok geçiriyordum ama konuşma yetim yarım yamalak da olsa yerindeydi. “Bir üzerimi değiştirmeme isin verir misiniz?”

“Negatif,” diye yanıtladı yetkili. “Hemen bizimle gelmeniz lazım. Yüce Zeus’u bekletemeyiz.” Bunu söylerken kullandığı ses tonu gerçekte ne demek istediğini net bir şekilde belli ediyordu.

Birkaç saniye sonra bizi Olimpos’a götürecek at arabasının üzerindeydik.

image

Adım adım hızlanan atlar bir süre sonra göğe yükselmeye başladı. Bulutların üzerine çıktığımızda daha önce orada olduğunu hiç bilmediğim Olimpos’un zirvesi kendini göstermişti. Zeus’un dağın zirvesindeki sarayı tek kelimeyle büyüleyiciydi. Görkemli yapı tüm ihtişamıyla göğü deliyordu.

image

İniş alanına yanaşan at arabamızdan iner inmez bana Zeus’un çalışma odasına kadar eşlik edecek iki dost canlısı bayan koluma girdiler.

İki güzel kadın iki yanımda, yüzümde hoşnut ve biraz utanmış bir gülümseme ile Zeus’un odasına ulaştık. Yolda her türlü muhabbet açma talebimi reddeden iki kadın görevliye karşı duyduğum ilgi, Zeus’un odasının girişine geldiğimizde yerini korku, endişe ve paniğe bırakmıştı.

Kapıyı tıklatan kadın, içeriden gelen onayla birlikte kapıyı açtı ve kafasıyla içeri girebileceğimi işaret etti. Korkak adımlarla usul usul içeri girdim.

İçeriye girmemle şaşkınlığım bin kat artmıştı. Sarayın aksine burası son derece minimalist ve modern bir tarzda döşenmişti.

image

Zeus da hiç kafamda canlandırdığım gibi görünmüyordu.

Önündeki sandalyeye oturmamı işaret etti Zeus. Bilgisayarında bir şeylerle uğraşıyordu. Sonrasında ceketini düzeltip bana döndü. “Evet seni dinliyorum Gurlino. Nedir bütün bu tantana?”

Bir şey söylemek için ağzımı açtım ama tek kelime çıkmadı ağzımdan. Sonra derin bir nefes aldım ve “Efendim aslında çok da mühim bir konu değil, vaktinizi almak istemem.”

Gözlerini tsihrtüme kaydırdı. “Güzel tshirt,” dedi. “Nereden aldın?”

“Şey… Eski bir arkadaşımın doğum günü hediyesi efendim,” dedim utanarak. “Kusura bakmayın üzerimi değiştirecek vaktim olmadı da.”

“Mühim değil, sadede gel ölümlü.”

Mideme yumruk yemiştim resmen. “Ben gerçekten teşekkür ederim vakit ayırdığınız için. Şey, yani, bilirsiniz, forumlarda olur böyle arada. Devir değişiyor haliyle, eski yeni, güzel çirkin insanlar tartışıyor forumda. Çok da şey yapmamak lazım, değil mi? Haksız mıyım? Yani o yüzden ben dedim ki, acaba, yüce Zeus forumla ilgili bir görüş bildirir, bizi bu fikir ayrılıklarından kurtarabilir mi diye düşündüm. Fazla düşünmüş olmalıyım, eposta yazdım size…”

“Anlıyorum,” dedi Zeus. İki elinin parmaklarını masanın üzerine birleştirip öne doğru eğildi. “Çözüm basit. Kapatalım. Şu an, hemen kapatalım forumu, bitsin bu tartışma. Nasıl fikir?”

Zeus’un bu zalim ve acımasız cevabına hayır diye bağırmak istedim, yapamazsın bunu seni sakallı takım elbiseli patron görünümlü plaza çalışanı, demek istedim ama diyemedim.

“Başka bir çözüm yok mu sizce?” çıktı ağzımdan titrek bir sesle.

Bu sefer geriye yaslandı Zeus. “Elbette var, neden hep beraber arzu ettiğiniz forum ortamının oluşması için biraz zahmete girip fikirlerinizi çarpıştırmıyor ve en mantıklı seçenek üzerine çalışmaya başlamıyorsunuz mesela? Şikayet edip durmaktan iyidir.”

“Doğru söze ne denir,” diyebildim sadece.

“Her çözümü tanrıdan beklemektense size bahşettiğimiz beyinleri biraz kullanıp, toplumsal zekanızı çözüm odaklı harmanlayıp neden gelişimi ön plana çıkartmıyorsunuz?”

Söyleyecek hiçbir şeyim yoktu. “Haklısınız, öyle yapalım biz en iyisi.”

“Bence de öyle yapın,” dedi Zeus. “Şimdi sorunun çözüldüyse, beni yalnız bırak. Dünyada bundan daha önemli sorunlar var.”

Terden ıslanan parmaklarımdan cheetos kokusu yayılıyordu. İzin isteyip, bilge öğütleri için yerlere kadar eğilip Zeus’un odasından çıktım. Dışarıda beni aynı at arabası bekliyordu. Sağ olsunlar türbülansa girmeden beni evime kadar bıraktılar. Kırılan kapı tamir edilmişti bile. Ne güzel.

Koltuğuma oturdum. Az önce yaşadıklarımı gözümün önüne getirdim. Sonrasında gözüm bitmemiş cheetos paketine gitti. Bir cheetos alıp ağzıma attım. Sonra da Kayıp Rıhtım Forum’u açtım ve “Forumun seviyesinin gitgide düşmesi” başlığına bir yanıt girdim…

24 Beğeni