Gece Bekçileri Kulübü

Forum’un geceyarısından sonra sessizliğe boğulması gece yaşayan biri olarak beni huzursuz ediyor. 12’den sonra hayat duruyor. Ben de gece yaşayanlar için bir başlığın iyi olabileceğini düşündüm. Ha bu başlık çalışır çalışmaz orasını bilemem fakat geceye dair izlenimlerimizi burada paylaşabiliriz.

Kulübün Hasan Tahsin’i ben olayım ve kurşunumu buraya sıkayım, Anadolu’ya da çıkan çıksın:

Uzun süren bir sürecin başarısızlıkla sonlanmasının ardından gelen huzursuzluk bugün son buldu desem başım ağrımaz. Şimdi evin uyuyanlarının sessizliği içinde çeviri yapmaya, kalkıp evde iki tur atmaya ve çayı sigaraya kardeş etmeye devam ediyorum. Sabah ezanına kadar bu böyle. Bir de üstüne 01:00 civarında banyo yaptım ki pırıl pırıl oldum.

Twitter falan da sakin geçiyor. Abartılı bir yerli dizinin, abartılı bir sahnesi üzerine dönen Türkiye’de kast sistemi tartışmaları dışında pek bir hareket yok. Doğal olarak yapacak fazla bir şey de yok. Yeni basılan çevirimin kopyaları geldi. Okuyarak kendimi eğlendiriyorum.

Çay bitmeye yüz tuttu, daha da demlemem.

Afşin Kum’un Kübra’sı iki gündür kapağı açılmadan masada duruyor. Kitabın ikinci kısmına geçince biraz sıkıldım.

Planlar, planlar. On bin projeyle başbaşayım.

Eski harddiskleri karıştırırken kaybolduğunu sandığım çektiğim konserlerden birinin fotoğraflarına ulaştım. Bir tanesini buraya bırakıyorum.

5 Beğeni

Güzel bir başlık. Gece vardiyalarında uğrayacağım kesin. Benimkisi seninki kadar dolu dolu geçmiyor ne yazık ki. Yine de geceyi daha iyi yapmak adına bir şeyler yapmaya çalışıyorum.

2 Beğeni

Hacılar, bacılar… Geliyorum sabah altıda günaydın çıt yok. Gece 10 da iyi geceler çıt yok. 12 ila 6 arasında mı yaşıyorsunuz?

3 Beğeni

https://www.youtube.com/channel/UCZxf3orZHYqiOU-FoLADTnA

Gençler bu da benim kanal geceleri üç beş şarkı dinlerseniz yükseliriz heralde…

1 Beğeni

Bir Diskdünya kokusu var bu başlıkta… Sam Vimes bu başlığı beğendi. :buyucu:

Gecenin sessizliğini severim. Herkes el etek çeker yaşamdan. Şehir sessizleşir, böcekler son ötüşlerini saatler önce yapmıştır. İsterse rüzgar gezinir damlar arasında, yapraklar dans şarkılarıyla. Ve insanın kendi içindeki sessizliği oturur bir köşe başında. Bütün günün gürültüsünü alıp götürür bulutlar. Kuşlar yuvalarında sabah beklentisiyle titreşir. İnsanlar biraz ölmüştür uykularında. Yollar gitmekten yorgun düşmüştür artık. İşte böyle huzurlu bir gecenin huzursuz bekçilere ihtiyacı vardır…

5 Beğeni

Satranç oynamayı sevmem, ne var ki birkaç aydır sıklıkla oynuyorum. Bu süreçte sevmemek için bir sebep daha buldum: Artık Minesweeper’dan zevk alamıyorum. (chess.com’cu arkadaşlar eklesin: elhacGani)

Hüvel Baki hatları bakıyorum bir iki gündür. Sonsuzluk üzerine düşünürken vardığım bir yerdi Hüvel Baki. “Sonsuz olan O’dur” mânâsını taşıyor. Bir ateist olarak aradan Allah’ı çıkarıyorum ve birçok şeye işaret ediyor. Hüvel Baki, Vahdedi Vücud ve En el Hak. Bunlar önemli şeyler. Bakın bir Hüvel Baki, Erol Alan’danmış:
007bface623b4590ba72f300129e5193

Gün içinde dönüşümlü yaşıyorum, bazen gece bazen gündüz. Gündüze döneyim de belki daha rahat çalışırım dedim ve bir 24 saat kadar ayakta kaldım fakat bunun üzerine bir de 30 saat uyuyunca sonuç ortada: Gece bekçiliğine devam. Ne demiş ozan: “Some born to sweet delight /Some born to endless night.”

@Agape İthaki’ye başvurmuştum da deneme çevirisi olarak Larry Niven vermişlerdi, konuşan köpek ırkı falan vardı, Diskdünya’ydı o galiba değil mi?

Sonra İthaki’ye ikinci bir sefer daha başvurdum ki Stand on Zanzibar verdiler. E yuh artık. James Joyce çevirmek gibi bir şey. (Ki başka bir yayınevi de Joyce yollamıştı.) Öyle bir-iki günde, hatta bir-iki haftada Stand on Zanzibar’dan deneme çevirisi yapabileni bırak çevirmen, yayınevine genel müdür yapmaları lazım.

Yukarıdaki şiir Jim Jarmusch klasiği Dead Man’de geçiyor. Film bir başyapıt ve şiir de William Blake’in. Jarmusch’un anlattığına göre filmde kelle avcılarının doğaçlama çekilmiş bir sahnesinde, Jarmusch Michael Wincott’tan sahnedeki boşluğu doldurmasını ister ve Wilcott da müthiş çatallı sesiyle şunları yumurtlar, “Aren’t you glad that it get’s dark out kind of gradually. Because, what if it went of all of a sudden and scare the bit jesus out of you?” Buyrun filmin teaser’ı.

Bir de “bir varmış bir yokmuş” masal açılışı atomların titreşimini hatırlatmıştır bana hep, atomların titreştiğini öğrendiğimden beri.

2 Beğeni

Gece gece aklıma düştü, tür olarak devamımızı sağlamak için yıldızlara gitmeden önce bir gezegen üzerinde doğru düzgün yaşamayı öğrenmeliyiz sanki. Belki de LeGuin’i bunun için seviyoruzdur.

3 Beğeni

Ama hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz gibi. :joy:

3 Beğeni

Orası belli olmaz hocam, zemin çok değişken.

3 Beğeni

Güzel bir fikir ama bence insanları başka kıtalara ve yerlere, hatta gezegenlere taşınmaya iten asıl durum yaşanan sorunlar. Mesela Amerika’ya giden Puritanlar. Ya da Avusturalyaya yerleşen İngiliz suçlular. Amerika’nın kapanan ticaret yolları yüzünden keşfedilmesi. Yine başka gezegenlerde hayat arayışı içerisinde olanlar aynı Amerikalıların servet için batıya koşturmaları gibi, şu anki durumlarından huzursuz, mutsuz, uyumsuz kişiler olacaktır diye düşünüyorum ben. Dolayısıyla aslında belki de başka gezegenlere gitme ve keşfetme isteğimizi asıl cezbeden şey burada yaşadığımız kötülükler, haksızlıklar ve rahatsızlıklar olabilir. :slight_smile:

Ayrıca konu harika olmuş. :smiley:

3 Beğeni

Orası öyle ama bu gezegeni bitirip başka bir gezegene kaynakları için gidiyorsak bu bizi yıldızlararası bir çekirge sürüsü kılar.

3 Beğeni

Gerçekten de öyle sanırım. Matrix filminde dediği gibi. Bir virüs. Umarım sizin dediğiniz gibi iyi olur. Ben şahsen öyle olmasını isterim. :slight_smile:

2 Beğeni

Tam benlik bir başlık olmuş :slight_smile:. Gece saat 4’ten önce uyumam. Nedense bazı başlıkları geç fark ediyorum. Bu da öyle oldu.

2 Beğeni

Hastalıktı, ilaçtı derken 1 saat kadar önce uyandım. Sanırım gece yine gezinip duracağım. :slight_smile:

1 Beğeni