Gece Yarısıydı ve Hafif Sarhoştum

Jim Carrey şöhretin mutluluk getirmediğini söylüyor.Bukowski yüzü bok gibi göründüğü için keyifsiz. Yine de bu ikisi bir belediye memuru kadar çok söylenmiyor. Belediye memuru için özel bir neden de gerekmiyor. Her zaman huzursuz kalabiliyor. Kendimi belediye memuruna daha yakın görüyorum.

KPSS’ye hazırlanmak bahanesiyle bir dershaneye yazılmıştım. Umrumda değildi sınav. Kendimi görece rahat hissedebileceğim bir ortamda insanlarla bir arada bulunmak istiyordum yalnızca. Bir önceki seneden elime geçen parayla bir yıllık sosyal ortam satın almıştım. Bugün düşündüğümde daha farklı kullanırdım bu parayı. Playstation almak daha cazip geliyor. İnsanlarda istediğimi pek bulamayışımın bunda payı büyük.

Kursa başladıktan bir hafta sonra bana göre daha farklı bir anormalliği bulunan otuzunda bir eleman birden sordu. Şiir yazıyor musun? Masada tarih derslerine giren kadın da vardı. Telefonuyla uğraşsa da bizi dinliyordu elbette. Ortamdan en kopuk görünen insan aslında en çok dinleyen oluyor. Özel bir çabayla kopuk durmaya çalışıyor çünkü. Kasıntı her davranış gibi kendini ele veriyor. Ben de olduğumdan daha farklı görünmeye çalışmıştım aslında. Cana yakın, hoş sohbet birisi yaratmaya çalışmıştım. O soruyla birlikte yaratmak istediğim havanın boşuna bir uğraş olduğunu anlayıverdim.Bir yandan da acaba anlamadığım bir şekilde bir şiirimi okumuştu da ondan mı soruyor diye geçiriyordum içimden. Yazıyorum ama sen nereden biliyorsun? Diyerek karşı hamlemi yaptım. Depresif bir duruşun var. Oradan anladım dedi. Piç kurusu. O an üzüntü ve öfkeyle oturdum orada. Doğrudur deyip kestim muhabbeti ama tarih derslerine giren kadın devam etti. Evet biraz sessiz ama depresif falan değildir ya diye beni kurtarmaya çalıştı. Birilerinin beni savunması daha kötü. İyice sıçmıştı masa.

Birilerinin beni teselli etmesinden nefret ediyorum. Kimseye akıl danışmak için konuşmuyorum aslında ama herkes onlardan bir çözüm beklediğimi düşünüyor. Kimseden Muhammed ya da İsa çıkarmaya çalışmıyorum. Benim gibi ilgili görünüp arada onaylamalarını ve kurduğum cümleleri tekrarlayarak anlamış gibi görünmelerini umuyorum. Bir ara ben de öyleydim diyenleri var bir de. Yaşı gelmiş dedeleri ölünce büyük bir boşluğa çökmüşler. Aylarca anlamsızlaşmışlar. Evet diyorum. Anlatmaya başlıyorlar. Kendimden bahsetmeye yine zaman bulamadan birilerini onaylamaya geçiyorum.

Bazen de ne konuştuğunu çözemediğim insanlar oluyor. Beni rahatsız eden bir sese dönüyorum ve dakikalardır bana ne olduğunu bilmediğim bir konuda bir şeyler bahseden birileri olduğunu farkediyorum. On binlerce yıllık evrimin geliştirdiği iletişim yeteneği bu noktada iyice boktanlaşıyor. Birbirimizin bitlerini temizlediğimiz dönemleri özlüyorum.

Ancak birisi vardı. Birisi beni gerçekten dinliyordu. Onu gördüğüm ilk gün bir bağ oluştu aramızda. Israrla uzak durdum. Soğuk davrandım ve kendimi ondan uzaklaştırmaya çalıştım. Parmağında parlayan sarı maden pek de uzak olmayan bir zamandan gelen toplumsal bir antlaşmaydı.

Alliance

Noun

  • The act of allying or state of being allied; union; confederation
  • A formal agreement or pact esp a military one, between two or more countries to achieve a particular aim
  • The countries involved in such an agreement
  • A union between families through marriage

Türkçesi daha kısaydı: Siktir git. Bu kızda senlik bir durum yok. Bunu uyguladım. En azından denedim. Selam vermedim. Ön sıralarda oturuyordu ve bazen geç kaldığımda yanı boş olmasına rağmen en arkaya geçiyordum. Dışarda rastladığım zaman görmezlikten geliyordum. Bir ara benden korkmaya başladığını bile düşünmüştüm. Beni görünce tedirginleştiğini hissediyordum. Ancak zaman geçtikçe kalabalık arkadaş grupları içinde ister istemez sohbet etmeye başladık. İşte! Yakalaşıyordu yaklaşmakta olan. Bu işin boka saracağını bilmeme rağmen durduramıyordum. Hava kararmaya başlamıştı. Dev kara bulutlar birleşip üzerime çullanmak üzereydi. Bir an önce gemimi inşa etmeli ve her hayvandan bir çift alıp siktirolup gitmeliydim. Ancak yağmurlu havaların güzelliğine kaptırmıştım kendimi. Sağanak yağmurun camlara vurduğu bir akşam pencereden dışarıyı izlemek ve kahve içip müzik dinlemek sarhoşluğuna bulanmıştım. Sikeyim hayvanları, herkes kendi başının çaresine baksın kafasıyla dolaşıyordum ortalıkta. Ayrıca bunun içimdeki bir tür yanılsama olma ihtimali de vardı. Bir süre sonra bu durum normalleşebilirdi. Sıkı bir dost olarak kalırdık yalnızca. Bazı günler arayı sıkı tutmamayı da deniyordum. Ona umursamaz davranıyordum. Yine de geliyordu yanıma.

İyi şeyler birden bire olur. Böyle bekletmez insanı diyordu şimdilerde tutunmaya çalışan saçma dergilerin üzerindeki adam. Haklıydı. Her sabah spor yapıyordum. Sıkı bir diyet uyguluyordum ve sigarayı da bırakmıştım. Bunun onunla alakası var mı bilmiyorum ama aynı zamana gelmişti işte. Şiir yazmayalı uzun zaman olmuştu. Yazı da yazmıyordum. İyiydim yani.

Tüm uzaklaşmalara rağmen fark etmeden gece gündüz konuşmaya, sürekli yan yana durmaya başladık. Derslerde yan yanaydık ve aralarda beraber kantine çıkıyorduk. Kurstan çıkınca beraber bir kafeye gidip ders çalışıyorduk. Ben bir şey çalışmıyordum elbette. Evden çıkarken rastgele elime geçen bir test kitabını karalıyordum. Karadeniz Türk gölü haline geliyordu. Liman Von Sanders Çanakkale’ye atanıyordu. Onun da KPSS’ye girip girmediğini düşünüyordum. Mustafa Kemal Paşa devrim üstüne devrimle ülkeyi adam etmeye çabalıyordu. Soğumuş kahvemden bir yudum alıp ona dönüyordum. Aldığı notları kafasına sokmaya çalışırken defterin üzerine saçma sapan bir şeyler yazıyordum. Fısıltıyla bir şeyler diyordu. Biraz gülüyorduk. Tekrar dönüyorduk önümüzdeki yazılara.

Aşağıdaki cümlelerden hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

  • Saçmalama! Az sonra ayrıl buradan ve bir daha asla konuşma onunla.
  • Aşağılık herifin tekisin.
  • Kafanın içinde üçgen peynir falan olmalı.
  • Peki o neden benimle bu kadar ilgili?
  • Bir mola verelim mi?

Son seçeneği işaretliyordum. O diyene kadar asla mola vermeyi teklif etmemek gibi bir prensip edinmiştim. Yeterince vicdan azabı duyuyordum zaten. Bir de onu çalışmaktan alıkoymak istemiyordum. Mola verdiğimizde kafenin açık tarafına geçiyorduk. Kahvelerimizi tazeleyip oturuyorduk. On beş dakika diye çıktığımız ufak ara bir saati geçiyor ama bitmiyordu. Saatlerce oturup sohbet ediyorduk. Tanıdığımız başka insanlar yanımıza gelip biraz dinleniyor ve içeri geçiyordu. Bize garip baktıklarını biliyordum. Onun için kötü şeyler düşünüyor olmaları korkunçtu. Nişanlı kızın başka erkeklerle ya da daha doğrusu erkekle fingirdeşmesi…

Yoğun çalışmamızı bitirdikten sonra durağa yürüyorduk beraber. Bazen marketten alması gerekenler oluyordu. Aradığını bulmamasını istiyordum. O üründen rafta kalmamasını ama deponun ücra bir yerinde bir tane olmasını, bu nedenle bizi saatlerce bekletmelerini istiyordum. Ürün her zaman vardı. Tüketim toplumu için herşey her zaman vardır. Onun gibi binlercesi olduğunu biliyordum ama o an için tekti. Marka hayranlığı gibi bir durumdu bu.

Durakta beklerken hava iyice kararmış oluyordu ve dolmuş geldiğinde sohbetimizi yarıda kesen bir cinayet işleniyordu. Teknolojik imkanlardan faydalanıp telefonda konuşmaya devam ediyorduk. Eve vardığında yemek yemeliyim deyip kapatıyordu telefonu. O sırada sabahtan beri aç olduğumu farkediyordum. Birkaç saat sonra bir mesaj geliyordu ve devam ediyorduk konuşmaya.

Almanlar Polonya’yı işgal etmişti içimde bir yerlerde. İngiltere ve Fransa olarak huzursuzdum. O da huzursuzdu. Yine de karşılıklı ilişkiler devam ediyordu. Son zamanlarda gecenin ilerleyen vakitlerinde sohbeti bitirmek üzereyken nişanlısından bahis açıyordu. O hangi ülkeyi temsil ediyor bilmiyorum. Bu durumlarla alakası olmayan bir ülke olabilir. Moğolistandır belki. Nişanlısından bahis açması sınırları çiziyordu. Uyku vaktinin geldiğini hatırlatan bir kamu spotuydu. Elbette ben gece boyunca uyuyamıyordum. Bu durumdan kurtulmalıydım. Olay çok açık ve acıklı bir biçimde beni yıkıma götürecekti.

Tüm gece süren ve kendini tekrar eden düşüncelerin sonunda karar vermiştim. Bu durumu anlatacak ve ilişkimi kesecektim. Kursa doğru yürürken arayıp su almamı istedi. Suyu verirken nezaketen parasını teklif etti. Sertçe reddettim ve uzakta bir yere oturdum. Ders başlayana kadar da konuşmadım. Neden ona bok gibi davrandığımı soran bir mesaj attı. Çıkışta görüşebilir miyiz?

Dersler hızla geçip gitti. Bir yere oturduk. Limonata söyledi. Ben de maden suyu. Herşeyi olduğu gibi anlattım. Ondan uzak durmak için çok çabaladığımı, bu durumu istemediğimi ama kontrolsüz geliştiğini anlattım. O da bekliyordu bunu. Şaşırmış gibi yapsaydı ya da umursamazca telefonuyla uğraşsaydı gülerdim. Dikkatle dinledi ve kafa salladı. Benim cümlelerimi tekrar edip karşılık verdi. Yine beni dinliyordu. Güzel de ayrılırdık belki ama sonrasında yorumlarını kattı. İçinde bulunduğum boşluktan bahsetti. Kendime bir yol çizmemi söyledi. Hayatımı toparlamam gerektiğinden konuştu. Halı saha maçlarına falan gitmeliymişim. Sosyalleşmem gerekiyormuş. Nişanlısı öyle yaparmış. Bir ara böyle düşünüp düşünmediğimden kuşkulandığını ama sonra bundan vazgeçtiğini anlattı. Kafa salladım. Dikkatle dinledim. Cümlelerini tekrar etmedim ama. Güldük de ayrıca. Araya espriler de girdi. Kötü de ayrıldık sayılmazdı.

Aradan bir kaç hafta geçmişti. Sinirliydim ama ona ya da duruma karşı değil. Sinirliydim işte. Gece yarısıydı ve hafif sarhoştum. Mesaj attım. Son kez. Beni istediğin gibi suçlayabilirsin ve haklısın da ama bunun karşılıksız olduğunu düşünmüyorum.

-Sadece

06.01.2020

3 Beğeni

Selam,

Öykünüzü okudum, beğendim. İçten, samimi, hüzünlü. Çok güzel bir yerde bitti, iç hesaplaşmalarınıza sempati duydum. Kaleminize sağlık. Görüşmek üzere.

1 Beğeni

Merhaba

Yorumunuz için teşekkür ederim. Çok mutlu oldum beğenmenize. Görüşmek üzere :slight_smile:

1 Beğeni

Üzdü be gece gece…

Çok doğal, çok senden, benden, bizden hisler akmış yine.

Kaleminize sağlık :pray:t2:

1 Beğeni

Hikayeler gerçek olunca yansıtması çok daha rahat oluyor. Bu olayın üzerinden epey zaman geçti. Bir gün bunu hikayeleştireceğim aklıma gelmezdi ama bir gece bir solukta yazıverdim. :slight_smile: Keşke hep böyle bir solukta yazabilsem.

Çok teşekkür ederim.

Ben de yaşanmış bir durum mu diye soracaktım ama hadsizlik olmasın dedim.

Var di mi böyle insanlar? Fingirdeştikten sonra, hobi bul, sosyalleş diye akıl verebilen.

Kızla da hala görüşüyorsanız saygılar tabii ama ben yükseldim bi an, kusura bakmayın. :sweat_smile:

Öykü güzel, olay çirkin diyerek toparlayayım.

İyi geceler…

1 Beğeni

Görüşmüyoruz artık elbette. Yakında evlenir sanırım. :slight_smile: Saçma bir durumdu işte.
Kayıp rıhtımda iki gerçek hikaye paylaştım şimdiye dek. Birisi bu öykü diğeri de “Bahar Ayları Aldatıyordu İnsanı” öyküsü.

Teşekkür ederim, iyi geceler. :slight_smile:

1 Beğeni