Arada açıp telefondan manga okuyorum e-kitaba girer mi bilemedim.
Kindle kullanıyorum e-kitap için. Özellikle İngilizce için büyük bir nimet. Yabancı dilde bir şeyler okumak istersem genelde Kindle tercih ediyorum. Aslında tüm dünya olarak bir an evvel şu basılı kitap işinden vazgeçmeliyiz bence. Amiyane tabirle bir kamyon kitabım var. Bu durum beni darlamaya başladı artık. Hem ağaçlara da yazık cidden. Ne kitaplar için harcanıyorlar. Fakat Türkiye ve buna bağlı olarak Türkçe yayınlar maalesef çok geride e-kitap konusunda. Yoksa para da sonuna kadar verilir, e-kitap olması fark etmez.
e-mürekkep okuyucum bozulduğu için çok fazla okumuyorum tabletten ,gözü yoruyor.
Elbette veriliyor. Verilmeli ki, yazarlar daha çok kazansın, dolayısıyla daha fazla eser yazılsın. Keşke Türk yazarların kitaplarını Amazon’dan alabiliyor olsak. Olsaydı listemdeki birçok kitabı alırdım.
Fikir ve emek ürünü her şeyin bir bedeli olmalı ki kıymeti ve değeri anlaşılsın. Ne formatta, nerede sunuluyor olursa olsun.
E-kitaplara para vermemek hırsızlıktır. Kendinizi yazarın yerine koyun. Onca emek veriyorsunuz, kitap yazıyorsunuz ama insanlar gelip emeğinizi çalıyor.
Kitapseverlerin bu konuda daha hassas olmasını beklerdim.
Kobo Aura One kitap okuyucum ile üç seneyi doldurduk. Okumak istediğim kitabı EPUB formatında bulursam kesinlik elektronik ortamda okuyorum. Rahatlıkları saymakla bitmez; taşıma kolaylığı, sayfa çevirme basitliği, gece gözü yormayan sarı ışığı, hacimli kitapları yatarken çok konforlu okuma imkanı vs.
Bu arada okuduğum kitapları da basılı olarak alıp kitpalığıma ekliyorum(emeğe saygı için, ama bu başka bir tartışma konusu ve forumda konusu olması lazım).
Baskısı olmayan kitaplar için veya alıp almama konusunda kararsız olduğum kitaplar hakkında fikir sahibi olmak için kullanıyorum.
İnsanoğlu, yaşadığı sürece teknoloji nasıl gelişirse gelişsin duygularıyla yaşamaya devam edecek. Ki kitap okumak demek de sayfaları elinle çevirmek, kütüphanende görüp de musmutlu olmak vb. anlamlara geliyor. Sadece rahatlık ya da okuma eylemini gerçekleştirmek için bence okunmaz. Ben okuyamam daha doğrusu
Bu tartışmanın bir üst boyutu; sesli kitap dinlemek, kitap okumak olarak sayılır mı?
Bununla ilgili ufak bir araştırma yapmıştım. Yurt dışında birkaç yazar arkadaşa sordum bu durumu. Genel kanı, sonucu ne olursa olsun, izinsiz kullanım hırsızlığa girer şeklinde idi.
Yani korsan olarak okuduk, sonra gidip reklamını yaptık, bu sayede 100 kişi gördü ve okudu, sonuç olarak faydalı bir iş yaptık desek bile umursamıyor çoğu yazar. Emek hırsızlığı her şekilde önlenmeli görüşü hakim, en azından benim görüştüğüm yazarlar böyle düşünüyor.
Otomobil ilk çıktığında da kesin böyle tartışmalar olmuştur.
Biz dededen beri ata biniyoruz. Yolculuk yapmak ata binmektir, başka türlü yolculuk olmaz. Atı böyle okşayacaksın, kokusunu alacaksın, dıgıdık dıgıdık sesini duyacaksın.
Kitap bir araçtır. Benim derdim kitap okumak değil, yazarın anlattıklarını kendime almak. İster kağıtta oku, ister dinle, ister beynine elektrik mesajı olarak gitsin.
Tamamen katılıyorum. Kitabın e-kitaba göre 1 tane avantajı yok (ben bulamadım). Gösteriş hariç o da avantaj sayilirsa
Bana göre ikisinin de yeri ayrı ve ikisi de olmalı. Masamın başına geçip, yanıma bir bardak çayımı alıp kitabımın kapağını açıp okumak harikadır. Aynı zamanda parkta, otobüste vb. otururken kitapla ilgili aklıma bir konu takıldığında hemen e-kitabı açıp hemen okuyup kapatmak da çok güzel bir kolaylık.
Dışarı çıktığınızda yanınızda bir çanta dolusu kitap taşıyamayacağımıza göre; masanın başına oturduğumuzda kitap dururken e okuyucuyu açmayacağımıza göre duruma göre ikisi de lazım. İkisi de yaşasın.
Ben zaten gün boyu dijital ekranlarla muhatap oluyorum. Oyun, telefon… Metroda bile bu ekranlardan kurtulamıyorum. Bir de kitap okurken bu tür ekrana bakmak dayanılmaz olur.
Psikolojik etkisini bilmem, ama kağıda bakmak bana sakinlik, huzur veriyor. Mesela kitap okurken bilmediğim bir şey hakkında dönüp telefona bakmak bile istemiyorum. Ekran o kadar bunaltı veriyor artık. Kağıda nüfuz etmek istiyorum, en azından günün küçük bir kısmında.
Ayrıca kitabın altını çizmek konusu da var. Bu bende ilme, hikmete dair bir duygu uyandırıyor. Dirsek çürütmek, mürekkep yalamak gibi deyimler; gözünün nurunu akıtmak gibi… Bunları dijital ekranda hissedemem. Zaten gün boyu onlardan yaka silkmişim…
Bir de sanal olan, ele geçmeyen şeylere karşı kafam rahat olamıyor. (Bunu aşmalıyım bir şekilde belki.) E-kütüphane düşüncesi hoşuma gitmiyor. Bazen kitaplıktan bir kitabı elime alıp, onu okurken yaşadığım şeyleri anımsamaya çalışıyorum. Kitabı okuduğum dönemde günlük hayattaki telaşelerim aklıma geliyor. O kitap o dönemlerin yoldaşı gibi geliyor. Fiziki olarak elimde olmasa, bunu hissedemem diye düşünüyorum.
Bir yazıda okumuştum; yazar e-kitapların “yetişkinlere” yönelik olduğunu, yetişkin okurun kitabın sadece içeriğine önem vereceğini söylüyor. Yukarıda kendimce nedenlerini yazdım, yetişkin olup olmamak - bu konuda- çok da umurumda değil açıkçası. Yenilen yemek kadar o yemeğin sunumu da önemli.
Veya daha somut söyleyecek olursam e-kitap görüntülü konuşma, basılı kitap yüz yüze konuşma gibi geliyor.
Basılı kitabı tercih ederim ama dün aradığım eski bir kitabın basılı, epub ya da pdf halini bulamıyorken yurtdışında bir e-kütüphanede epub olarak bulabildim. Bir kitaba ulaşabilme açısından bakarsak geleneksele çok fark atıyor.
İmzamı atıyorum bir okuyucu olarak. Duygular bizi biz yapan şeyler ve duygular neyi talep ediyorsa onu seçmeliyiz.
Ekleme: Hayatımızın büyük bir bölümünü zaten dijital dünya ve cihazları ele geçirdi. Kitap okurken bile onlara bağlı kalısaydık vay benim halime derdim…
Herkesin kendi görüşü tabii ki, ikisinin de kendine has avantajları ve dezavantajları var neticede. Birisi için hiçbir avantajı yok, diğeri için en iyisi bu diyerek genelgeçer bir yargıya varmaya çalışmak at gözlüğü takmakla aynı geliyor bana.
Burası kitaplar üzerine bir forum ve %80-90 civarında insan kütüphane oluşturmayı diliyor, böyle bir ortamda “kitap toplamanın hiçbir faydası yok” ya da “kitap toplamak gösterişten başka hiçbir şey değil” diyerek fazla öznel görüşleri devamlı dile getirmeyi ve genelgeçerleştirmeye çalışmayı doğru bulmuyorum @isos81 , sonuçta herkes her şeyde maksimum fayda arayaran pragmatik kişilikler olsaydı burada okunan kitap çeşitliliği bile belki yarısına düşerdi her kitap okunduğunda kişiye bilgisel bir fayda sağlamıyor diye. Kuşkusuz ki “gösteriş” ve “fayda” unsurlarını gözetmeksizin insanın estetik açıdan ruhunu beslemek isteyebileceği bir alan sonuçta kitap okumak ve onları biriktirmek.
E-kitap ise mutlaka her okurun kapısını çalabileceği bir alternatif, ulaşılabilirlik ve seyahat tarzı unsurlar düşünüldüğünde. Keza sesli kitap da aynı şekilde. Sonuç olarak “kitap” olayı materyal bir kitaptan ve onu okumaktan doğup, diğerleri de bir alternatif olarak geliştirilmiş, bunları birbirinden illa keskin çizgilerle ayırmaya ne gerek var hepsinden de faydalanabilecekken.
“Her şey muhteşem olacaktı. Elimde bir alet… Yükleyecektim bütün kitaplarımı. Tak yazara göre gelecekti önüme, tak yayınevine göre. Basacaktım tarih sırasına göre gelecekti, basacaktım sayfa sayısına göre. İçinde bilmediğim kelime mi var, bir dokunuş, anlam önümde. Altını çizerim, notumu alırım. Kitaplar güncellenecekti de. Tüm kitaplık “açıklamalı notlarıyla” dolup taşacaktı. Belki bir süre sonra yayınevleri elimde fiziksel haliyle olan kitapların dijital versiyonlarını da bedava vereceklerdi. Renkli e-mürekkebin de eli kulağındaydı zaten. Fumettiler, comicler, frankofonlar, mangalar dolup taşacaklardı. Kurtulacaklardı ağaçlar, güleceklerdi çocuklar… Nasıl olmasındı ki, millet Mars’a koloni kuruyor, Ayfon 27’yi çıkartıyordu…” diye benim gibi Türk filmi jönü romantizmi kıvamında düşünüyorsanız babayı alırsınız.
İlk olarak; -kullananlar zaten hakim de konuya, kullanmayanlar için yazayım- adı geçen cihazlar, bu işleri yapmanın yanından geçmiyor dostlar. Basılı datayı e-kitaba çevirmek bir işkence. Format karmaşaları, ilave maliyetler filan da gelince cihaz siyah beyaz pdf okumaktan öteye geçemiyor. İşlemci kapasiteleri çok sınırlı. Beş altı kitaptan fazla attınız mı içine şişerler, sayfa çeviremezsiniz. Çizgi roman hayal. Korsan kitaba mahkumsunuz falan filan. Bu alet, “o alet” değil yani.
İkincisi; şu an önümde Yapı Kredi Yayınları’nın “Fantastik Canavarlar…” adlı ciltli kitabı var. Bir ona bakıyorum, Alfa Yayınları’nın DK lisansı ile bastığı "Sherlock Holmes Kitabı"na bakıyorum, “Kara Kule” illüstrasyonlarına bakıyorum. Bir de masamdaki Kobo’ya bakıyorum. Kobo’nun boynu bükük, Kobo ellerini açmış iki yana ağlamaklı bana bakıyor. “Baba” diyor Kobo. “Beceremem ben bu işleri, bunların cüccük gibi bir imaj görüntüsü var bende sadece” diyor.
Üçüncüsü; analog sesin hakkı tüm Dünya’da teslim ediliyor. Büyük firmalar -örneğin Nuclear Blast hem de metal müzik için- vinil plaktan sonra kaset basmaya başladılar tekrar. Tüplü TV’lerin RGB renk skalasının “bir başka” olduğu konusu yeni gündem. Video cihazları, retro konsollar bile kıymete binmeye başladı. Digital fotoğrafçılık vs analog fotoğrafçılık senelerdir tartışılır. Tüm bunlarla beraber hemfikir olunan konu ise analogun çok değerli olduğu ancak emek istediğidir.
Kitap elbette sayısallaşacak, yukarıda hayalini kurduğumun önüne de geçecek. Ama o zaman bu elinizdekiler çok daha değerli olacak. Hepiniz bilimkurgucusunuz. Nathan Never okuyanlarınız konuyu iyi bilir. İşini görmek isteyen buyursun e-kitabını okusun. Ben de okuyorum. İçi kullanım kılavuzu -hadi çok hakkını yemeyeyim bir kaç kitap da var- dolu. Zevkini maksimize etmek isteyenin ise yolu tek malesef.