Genç Kalemlerin Eserleri Profesyonellikten Uzak mıdır?

Herkese merhaba;
Son öykü seçkisine gönderdiğim “Her dilek bir ölümden gelir” adlı eserimle aranıza katıldım, seçki sonrasında gözlemlediğim bazı konularla ilgili karşılıklı fikir alışverişi yapmak amacıyla böyle bir başlık oluşturmak istedim. Bir yazar adayının eserlerinin yaşıyla olan ilişkisi nedir? İnsan okuduğundan beslenir ve yazılarında bu seviyeyi gösterir genellemesi hakkında neler düşünüyorsunuz? Edebiyatın literatürde belirtilen bir yaşı var mı? Varsa neye dayanarak bunu destekliyorsunuz? Fikirleriniz için şimdiden teşekkür ederim. :pray:t3::slightly_smiling_face:

2 Beğeni

Yaşın yazarlıkla bir ilgisini olduğunu düşünmüyorum. Hayal gücü ve bazı teknik bilgilerden daha çok etkilenir yazarlık. Bir insanın okuduklarından etkilendiğine canı gönülden katılıyorum ancak seviyesini hikayelerde gösterebileceğinden pek emin değilim açıkcası. İngiliz yazarlarla çok içli dışlıyımdır. Atwood, Plath, Shakespeare, Beckett, Shelly, James, Shaw gibi gibi. Tiyatro okumaktan da çok zevk alırım mesela enlerime girecek olan ‘Waiting for Godot’ veya ‘The Dump Waiter’ gibi eserler vardır. Tiyatrolara bayılmama rağmen bir tiyatro eseri yazabileceğimi düşünmüyorum.
Evet, okuduklarımızdan etkileniriz ancak onu yazma seviyelerimizle bir tutamayız diye düşünüyorum. Keşke okuduklarımız dilimizi ve seviyemizi belirleseydi dediğim oluyor. O zaman başarılı betimlemeler yapabilirdim mesela. Bu eksiklikleri doldurmak için okumanın büyük bir önemi var ancak asıl iş yine kendimizde bitiyor. Yazıp yazıp yazıp geliştireceğimiz şeylere dönüşüyor bu durum benim açımdan.

2 Beğeni

Yazmanın yaşla dolaylı bir ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Bunun sayıyla değil; daha çok okumak, daha çok yazmak, gözlemlemek ve hayata dair tecrübe kazanmak için ihtiyaç duyulan zamanla ilgisi var.

Bir konuda az bilgi ve az tecrübe sahibi olunduğunda o konuda kibirli olmak ve o işi çok rahat yapabileceğini düşünmek normal. Çok genç yazarlarda “Aklımda harika bir fikir var, yedi kitaplık bir seri olmasını planlıyorum, umarım İngilizce’ye de çevrilir.” gibi aşırı özgüvenli sözleri duyuyoruz. Halbuki zaman geçtikçe ve yazar adayı çok daha fazla eser okuduğunda “Vay be, ne yazarlar varmış. Onların anlatım gücüne yaklaşmak için daha çok yolum var.” deme noktasına geliyor.

Kısacası okumak, yazmak, hayatı tecrübe ederek gözlemlemek ve bunları kağıda en doğru şekilde aktarabilmek için zamana, yani biraz yaşa ihtiyaç var. Bu yaş benim gözümde kabaca 25. Bu yaşın altında başarılı yazarlar olabilir, üstünde kötü yazarlar olabilir. Ama gözlemlerime göre kafamda oluşan psikolojik bariyer budur.

10 Beğeni

Merhaba

@pcd ye katılıyorum ve küçük bir ekleme yapmak istiyorum. Yadsınamayacak bir gerçek var, yıllar geçtikçe yaşadıkça kazanılan tecrübe. Siz 18-20 yaşında ben 1000 yılın tecrübesini yaşayacak şeyler geçirdim kitaplar okudum deseniz de, bunlar o anki duygularınız olarak kalıyor. Zaten siz de ilerleyen yaşlarınızda, kaleminiz geliştikçe “gençlik yazılarınız ve olgunluk dönemi yazılarınız” arasındaki farkı görüyorsunuz. Bu yüzden evet yaşla ilgilisi var. Ama bu şu demek değil, yaşı olgunlaşmış biri Harika şeyler yazabilir. Kesinlikle katılmıyorum ve orada da bence yine yaş/gençlik giriyor işin içine. Kalemin gençliği. Bu da yine zamanla okuyarak yazarak gelecek şeyler.
Üzülerek belirtmek isterim ki, eleştiri kaldıramayan, en iyisini ben bilirim diyen bir toplum olduk ve gençler de ne yazık ki bu grubun arasında. Yanlışlıkla eleştirmeye görün, anında linç yiyorsunuz. Twitter da takip ettiğim bir hesap var. Ben Edebiyat Değilim. İki yazardan alıntı yaparak eleştirmiş. Miraç Çağrı Aktaş ve Beyza Alkoç. En çok okunan ilk 10 yazar arasındalar. Twitter hesabına yapılan hakaretler, linç neredeyse hesabı kapattıracaktı. Alıntılara baktım. Şimdiden 8-10 kitabı olan bu genç insanları ve onları okuyan bir nesli düşünmek beni çok umutsuzlandırdı. Sakinlik, alçakgönüllülük, biraz gölgelerde kalmayı, içe sese dönmeyi seçmek yazarlar için en azından benim için önemli kavramlar. Başka bir platformda özellikle genç yazarların Hasan Ali Toptaş, Oğuz Atay, Sait Faik Abasıyanık fiği Türk Edebiyat’ına muazzam eserler katmış yazarları öyle feci yerden yere vurduklarını gördüm ki, içim sızladı. Ama ben şuna inanıyorum, bu işe gerçekten gönül vermiş, gelişmeye açık, edebiyat tutkunu gençler olduğu sürece diğer fasa fiso kısım sabun köpüğü gibi yok olup gidecek. Belki de hepimiz yazmadan önce okumayı öğrenmeliyiz.

Sevgiler

8 Beğeni

Ben bu olayın tamamen deneyime bağlı olduğunu düşünüyorum. Yani hırs ve azim meselesi. Başarı sizi 25’inizde de bulabilir 55’inizde de. Bu sizin çalışma prensiplerinize bağlı. Sıkı bir okuma ve yazma özelliğine sahip, araştırmacı ve analitik düşünce yapısı gelişmiş kimselerin ortalama olarak bende aynı şekilde 24-25 yaşlarında bu yetkinliğe erişeceğini düşünüyorum. Bu daha erken ve daha sonra olabilir tabii ki fakat yaş olarak düşünmek yerine deneyim(prensip) olarak düşünmek gerektiğine inanıyorum. Ayrıca bu başlık adı altında bir konuya daha değinmek istiyorum. Wattpad gibi çeşitli mecralar aracılığı ile kadını küçük gören, kadına acı çektiren erkeklerin peşinden koşan ‘aşık’ kadın profilini göklere çıkaran ya da bunlardan bağımsız olarak çeşitli türlerde kar amaçlı seri üretim yapan genç yazarlar yüzünden bizim boğuşmak zorunda olduğumuz etiketlerden oldukça rahatsızım açıkçası. Şuan herhangi bir fikirle ortaya çıktığımız zaman bizi bu kesimden etkilenen ya da onlarla eş tutulan bireyler olarak gösteriyor çoğu kimseler. Şuan edebiyat anlamında sıkı bir eğitim görüyorum ve aynı şekilde benim gibi bu eğitim sürecinden geçen ve fikirlerini aydın bulduğum arkadaşlarım, tanıdıklarım var. Bu şekilde etiketlenmek gerçekten rahatsız edici. Biraz daha objektif olmalı ve bu konuda yetişen insanların önünü açmalıyız, destek olmalıyız. Edebiyat yeniliktir, yenilikçi düşünmeyi gerektirir. Bu platform hem kendimizi hem de birbirimizi yükseltmek için emek verebileceğimiz en güzel yer. Umarım Türkiye’de ki bu algı bir gün yerini her kesimden ve her türden kuvvetli yazarların oluştuğu geleceklere bırakır…

4 Beğeni

Ben yazarlık için kesin bir yaş kriteri olmayanlardanım sanırım. Bir insanın herhangi bir konuyla alakalı tecrübesini hayatından geçen yıllarla ölçmenin kalıplaşmış yanlış bir yargı olduğu kanaatindeyim. Eğer mecrada kabul görmüş bir yazar olmak için bir alt sınır varsa bence bir üst sınır da çekilmeli. Gelişim içerisinde olduğumuz bir çağda yaşıyoruz ve zihniyetin bazı kesimlerde yıllar öncesine çakılı kalması durumunu ne yazıkki değiştiremiyoruz. Bir kilit nokta var ki bir türlü anlayamadım. Benim gibi yolun başındaki (Yolun başını ortasını ve sonunu kim belirliyorsa artık) arkadaşların geleceğe dair hayalleri yönünde yapılan yorumlar.İnsanların hayalperest olması neden eserlerini basitleştirsin aksine var olanı yazmayıp üstüne düşündükleri için bir adım öndeler bana göre. Tabi bu öznel bir düşünce. Zira ben fikirlerimi paylaşma taraftarıyım, onları nesnel birer yargı halinde insanların önüne sürmekse koca bir yanılgıdır bence. Dünyadaki düzeni, düzensizliği, cinsiyetçiliği, ayrımcılığı, haksızlıkları, katı kuralları ve onlarca kişinin bunlardan nasıl etkilendiğini temel olarak ele alan realist yazarlarımız yine bir kıstas içerisinde olmamız gerektiğini vurguluyor… Eleştiri konularında kendi adıma her eleştiriye açık olduğumu söylemek isterim ama herkes böyle olmalı mı? Bilmiyorum. Kusursuz eser olduğuna inanmıyorum, herkes hata yapabilir en tecrübeliside en tecrübesizide. Ancak kendi hatalarımızın farkındayken bir başkasını bütün detaylarıyla sırf eleştirmek için eleştirmenin gizli bir övgüden başka bir şey olduğunu düşünmüyorum. Tecrübeli yazarlarımızın gençlerin önünde bir engel değil onlara yol ışığı olmasını temenni ederim. Benim kendi fikirlerim şimdilik bu kadar sanırım. Sınır koymayalım, sınırları aşalım.

2 Beğeni

Bu biraz bana emeklilikte yaşa takılmak olgusunu anımsattı. Edebiyatta ne zaman yaşa takılır olduk anlam veremiyorum. Bu tartışma bana Victoria döneminde ‘kadın kitap yazamaz’ algısını hatırlattı. Bunun biraz yetenek ve hayal gücü işi olduğunu düşünüyorum. Her şeyi yaşamış bir insan harika bir yazar olacak anlamına gelmiyor. Önemli olan hayal gücü. Yaşamışlık diyince şöyle bir unsur ortaya çıkar o halde ’ Polisiye yazarlarının hepsi katildir’. Madem yaşamışlık olamadan yazamıyoruz o halde katil olmayan, bunları düşünmeyen bir kişi bu konular hakkında yazamaz. Elbette ki yaşanmışlık yazıları etkiler, hissettiğimiz, yaşadığımız bir şeyi yazıya dökmek daha kolaydır, ancak yaşamadan da bunların yazılabileceğini düşünmeliyiz. Eskiye takılı kalmaktansa yeniliğe açık olmalıyız. Postmodern bir dünyada yaşarken realizme çakılı kalmamalıyız.

2 Beğeni

Herkese merhaba.

Bir yazar bir kere anababasını kaybeder, bir kere evladını kaybeder. Bir kere trafik kazası geçirir, şanslıysa iki kere. Şanslı dememdeki kasıt ikinci kazada yeni deneyimlerini aktarma fırsatı bulmuş olur. Tartışmaya çok okuyan mı iyi yazar, çok gezen mi ya da çok yaşayan mı penceresinden bakacak olursak ben çok gözlemleyen derdim. Bu yüzden yaşın, çok okumanın ya da çok gezmenin çok önemli bir faktör olduğunu söyleyemem ve buna bir sınır da çizemem. Elli yıl eline kalem almamış birinin edebiyat nobeli almasına şaşırmam keza bu, yirmi yaşındaki biri için de aynı şekilde. Çünkü burada yazarın çok iyi gözlem yapabildiği, çok iyi bir hayalgücüne sahip olduğu, hissiyatının da aynı şekilde çok kuvvetli olduğu gibi değişkenler devreye girer. Zaman da bu değişkenler içinde önemli bir paya sahiptir.

Bir diğer konu olan “yazarın ya da yazar adayının kendini tür konusunda sınırlaması” da bana çok mantıklı gelmiyor. Zevkler ve renkler meselesi burada önemli. Ben gerçekçi öyküler yazıyorum şu anda fakat geçmişte fantastik öyküler yazmışlığım da oldu. Türe bağlı kalmak yazarı kısıtlar diye düşünüyorum. Mesela realist bir eserde yazar bir bilimkurgu düşkünü karakter oluşturup bilimkurgu ve realizmi bir arada sunabilir okura. Bu da bize yazarın yeteneğini ve becerisini kullanırken onun ne kadar profesyonel olduğunu gösterir. Salata yaparken sadece domates ve hıyar kullanmak ayrı, marul, maydonoz, soğan, nar ekşisi, zeytinyağı vb. malzemelerle “lezzetli” ve “doyurucu” bir sanat eseri oluşturmak ayrıdır. Sanırım benim karnım acıktı :slight_smile: Birlikte lezzetli ve doyurucu edebi eserlere… Sevgiler…

5 Beğeni