Önceden çok sevdiğim ve adını unuttuğum bir şarkıyı ararken, yine ergenlik çağında dinlediğim şarkılardan birine denk geldim. Sözleri ve müziği az çok hafızamda olmasına rağmen içeriği hiç aklımda değildi. Bir nostalji havasına bürünerek şarkıyı açtım. Arka planda kulak kabartarak dinlerken şarkıda geçen bir cümle dikkatimi çekti ve beni şok etti. On saniye geriye sarıp cümleyi tekrar dinledim; doğru duymuştum. Şöyle diyordu;
“Seni kullanmak isteseydim tecavüz de edebilirdim. Hiç ısrar etmezdim; ben kolayca unuturum.”
Direkt olarak, “nasıl bir insan böyle bir cümle kurabilir ki?” diye düşündüm ve şarkıyı başa sardım, korkunçtu! On beş, on altı yaşlarında üzerine hiç düşünmeden, ima ettiği ve açıkça belirttiği şeylerin doğruluğunu sorgulamadan, var olmayan platonik aşkların acısını çekerek dinlediğim şarkının ilk kısmı, açıkça bir sapığın ağzından eski sevgilisini nasıl takip ettiğini, nasıl sokağının başında durarak onu gözlediğini ve evinin içini, birlikte olduğu insanı ve hatta pijamasının rengini bile görebildiğini ve bunlardan hoşlanmadığını anlatıyordu.
“Nasıl böyle şeyler dinlemişim ben!” diye hayret edip kendimden ve bu sözleri yazan, kendi deyimiyle 'bu yüzyılın en büyük şairi’nden tiksinerek yorumlara bakmak için ekranı kaydırdım. Bu arada şarkının nakaratında, acı çektiği için yaptığı şeyleri aklayan cümleler kuruyordu. Yorumlar da tıpkı beklediğim gibiydi; bu şarkının kendilerini anlattığını, terk edildikleri için bu şarkıyı dinlediklerini, sözlerin ne kadar anlam yüklü olduklarını söyleyen gençlerle doluydu. Sonra daha iğrenç bir şey oldu; şarkının ikinci verse’ü başladı.
İkinci verse ilkinden daha korkunçtu çünkü bu dizeleri ağzından dinlediğimiz karakter sadece sapıklık ile yetinmiyor, eski sevgilisinin evini kundaklayıp kendisi de içeride yanarak intihar ediyor ve belki eski kız arkadaşını da kendisiyle birlikte yakıyordu. Ve bütün bunların ardından “Sahi, senin daha önce hiç HAYRANIN olmamıştı; belki bundan dolayı itici geliyodur tenim, canım benim!” diyerek akıl hastası bir kundakçı olmasını ‘hayran’ olmak ile haklı gösteriyordu. Aklıma Güleda Cankel ve onun gibi katledilen bütün genç kızlar geldi;
Kendisini sözde sanatçı -ki yaptıkları şeyin sanatı ile hiç bir ilgisi yok- kimlikleri ardına gizleyip içindeki iğrençliği ve ruh hastalığını bu şekilde açıkça gençlere aşılıyorlar.
Biliyoruz/biliyorum ki eğitim sistemimiz ülkemizin en gelişmiş ve en medeni şuura ulaşmış şehirlerinde bile gençlere, özellikle psikolojik açıdan savunmasız bir çağda olan ergenlere kritik düşünmeyi, okuduğunu anlamayı ve en önemlisi empati kurmayı yok denecek kadar az bir düzeyde öğretiyor. Kendini geliştirebilen gençler bunu ya üniversitede yada üniversite çağına ulaştıklarında ancak yapabiliyorlar. Yaşam denen olgunun sadece aşk ve karın tokluğuna hayatta kalmaya indirgendiği ve bu yetersizliğin en çok bulunduğu yoksul kesimde ise eğitim çoğu zaman kendini geliştirme fırsatı olmadan ya ortaokulda ya da lisede sona eriyor. Hal böyle iken korkunç bir çoğunluğu oluşturan bu kesim, medeni insanı meydana getiren bu en önemli unsurları taşımadan bu tarz iğrenç içeriklere maruz kalıyorlar. Bu ve buna benzer, ülkemizdeki toplumsal eksiklikler bir araya geldiğinde insanlar her şeyden önce bir insanın canına kıymanın olası birşey olduğunu, kendisi bir şeyler hissettiği için karşıdaki insanında bir şeyler hissetmekle yükümlü olduğunu zannediyorlar.
** Bahsettiği Şarkı **
Şarkı Sözleri
Sokağından geçenler beni kesiyo delice.
Burada canımı alsalarda emin ol yine gelicem.
Sabır küpüne döndüm, inat lanet olsun demicem
Hangi serseriyle gülüşüyosan, ona geberttir beni de.
Hangi odada uyuduğunu, eve kaçta geldiğini,
Pijamanın rengini, hangi kanalları sevdiğini
Her gün dudaklarını öpen yalan malı sevgilini
Buradan çok net görüyorum ve gördüklerim sevgi degil.
Çok şükür bu sıkıntıdan bir gecelik kurtuldum
Tahmin et senden sonra kaç tane gül kurutuldu
Seni kullanmak isteseydim tecavüzde edebilirdim
Hiç ısrar etmezdim ben kolayca unuturum.
İstediğimi aldığımda susarım, bu yüzden ayaklarım varmaz sana.
Sensizliğe susarım.Bir yanım benim olmana karşı çıktı,
O sanık yeterki benim ol ömür boyu karşılıklı susalım.
Nakarat: x2
Bunlar senin için kıçı kırık bikaç şarkıdan başka bişey değil,
Biliyorumda peki ya benim için?
Her ikimizde insanız, mutlu olmak hakkımız.
Senin içinde fırtınalar yok, peki ya benim içim?
Hiç unutulmıycak satırlarda vardır.
Sana yürekten bıraktığım satırlarca yangın.
Başıma çöker evin, dumanı yakar genzimi.
Külde olsam hatırlıyorum odana batan kendimi
Bu sana bakan gözlerim, sarhoş bir fahişenin
Yüz dolarlık heyecanından dahada tecrübelidir
Sahi senin benden önce hiç hayranın olmamıştı
Belki bundan dolayı böylr itici geliyodur tenim, canım benim!
Ne salak kadınsın sen ben bu ayda doğdum.
Altı yıldır hep bu ayda bir kadınla oldum.
Bu aydan yıl başına tek bi yaprak doğdum
Hatta on iki şarkı yazdım adına her cümlesi doğru.
Her cümlesi yürekten, yalandan laf üretmem.
Hoşuma gidiyo minik kalbimi bilmeden tüketmen.
Kalender takılıyorum bana hayatın verdiğince
Beni sen bile yaşatamassın sükut’a erdiğimde.
Nakarat: x2
Bunlar senin için kıçı kırık bikaç şarkıdan başka bişey değil,
Biliyorumda peki ya benim için?
Her ikimizde insanız, mutlu olmak hakkımız.
Senin içinde fırtınalar yok, peki ya benim içim?
İki milyondan fazla izlenmesi olan benzer bir şarkı:
Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aklınıza gelen bu tarz başka şarkıları paylaşabilirsiniz.