Gri: 1.bölüm

BÖLÜM 1 SU

Önünde uzanan merdivenlerin basamakları gözlerine sonsuz gibi gelmekteydi.İlkine adım atar atmaz kendisini bir örümcek ağına yakalanmış sinek gibi hissetti.Basamakların sayısı uğursuzluğuna inandığı bir çift sayıydı ve onların üzerinde yürümek zorlama geliyordu.

İstemeye istemeye merdiveni çıktıktan sonra hemen cebinde anahtarını aradı ve hiç vakit kaybetmeden evinin dışa açılan kapısının kilidine soktu.Anahtar çevrildikçe kulaklarında huzursuzluğu yüklenmiş tınılar yankılanırken diğer yandan kapı çelimsiz olmasına rağmen inat edercesine açılmamak için savaş veriyordu.Daha önce onu açmakta hiç bu kadar zorlanmamıştı.Sinirle ve hırsla bir kez daha denedi ama karşısındaki bana mısın demedi.Rakibini zorlarken gömleğinin cebinden sevgi misali sigara paketini düşürmüş ve sanki çocukken arkadaşları ile oynadığı plastik bir top gibi merdivenden aşağıya zıplamıştı.’Kahretsin!’ dedi fısıltıyla kaçıp gideni görünce.Bulunduğu yerden bir kez daha inmedi ve tepesinden aşağıya atladı.’Bir işin kolayı varken vakit kaybetmenin ne manası var,’ derdi hep.

Merdivenin altı anıları gibi boştu ve oraya hiçbir eşyasını koymazdı tıpkı çocukluğundaki çocuğun sızlanmaları gibi… Kafasını soktuğu zaman karanlığı gördü.Sigara paketini aradı ancak kendi faili meçhul hayatını bulamadığı gibi ona da rast gelemedi.Bir anda aradığı yerin en kuytusunda arkadaşlarıyla oynadığı bilyeleri ve onları gasp eden en korktuğu olanı yani kendisini hatırlatan bakışlarıyla onu oldukça ürperten parlak iki cam küre gördü.Bir anda sinip hemen oradan uzaklaşma dürtüsü benliğini baskılamaya başlarken merdivenin altından çıkıp hızla basamakları çıkıp kapıya ulaştı.Bu sefer karşısındaki tek dokunuşla açıldı.Onu kapatıp bu durumu bir süre düşündükten sonra daha önce yaşadıklarından bazıları gibi eski bir elbise misali üzerinden attı.

Üstünü değiştirmesi gerekiyordu zira ter kokuyordu.Elbiselerini değiştirirken sigara paketinin gömleğinin cebinde olduğunu görmedi.

Giysilerini çıkardı ve hepsini katlayıp düzenli bir şekilde dolabına koydu zira nizamdan taviz vermezdi.Onu tiksindiren bu ter kokusundan kurtulmalıydı.Hemen banyoya koştu ancak hiç beklemediği bir engelle karşılaştı çünkü banyo kapısı kapalıydı.Kulbunu tuttu lakin uğrunda her şeyini verdiği arkadaşının sözleri gibi elindeki bir türlü dönmedi.Zorladı,zorladı ama açılmadı.Yavaş yavaş bedenini rehin almaya başlayan bu pis kokudan temizlenmeliydi bu yüzden çok telaşlı ve de tedirgindi.’Kahretsin!’ dedi bir kez daha ‘Bu kapı da sıkıştı.’ Bu aralar hafızasının dolaplarına yerleştirdiği yeni raflardan bozma tozlu olanlarına sarfettiği kelimeden çokça koyuyordu.’Bu pisliğin içinde boğuluyorum’ diye feryat ederken kendisini sıkıntıya sokup boğuyordu sanki bir kabın içinde durmuş ter damlalarının üzerinde birisi onu kırbaçlıyordu.Kapıyı açmak için acele ederek ter damlaları sanki çok önemli şeyler anlatıyormuş gibi konuşan bazılarının etraflarına topladıklarına katılmaya devam edenler misali bedeninde çoğalarak ilerliyordu.

Kapı açılmamakta direne dursun üstündeki koku arttıkça arttı.’Hay aksi, kulpu da kırdım,’ dedi kendi kendine.Bundan sonra endişesi daha da arttı.Sanki hareketleri evinin sessiz haleti ruhiyesine bağırıyordu bu kokunun elleri beni boğuyor diye.Çok sinirliydi ancak kapı, karanlık köşelerde yürümeden önce başvurduğu işyerlerinin patronları misali onunla alay edercesine tık diye açıldı.Artık nasıl olduğunu hiç düşünmeden hemen banyoya girdi ama tertemiz fayanslarının üzerinde giderken gözüne küvetin köşesinde olan bir hareket ilişti.Müsebbibi bir hamam böceğiydi ve yavaş yavaş ilerliyordu.Aniden durdu zira bu iğrenç yaratıklara dayanamazdı.Kendisini sanki iki dağ arasına sıkışmış gibi hissederken gidecek yer bulamıyordu.Önce hamam böceğini tertemiz banyosundan def etmeliydi.Yaratık ise onu hiç tınmıyor yaklaştıkça yaklaşıyordu.Bu böcek çok pisti ve çıplak ayaklarının yanına kadar gelmişti.Ondan kaçınırken ayakları geri geri gitmeye başladı.

Yaratığın adımlarının sesi tıpkı eski hatıralarındaki yakın dostlarının ki gibi tertemiz banyosundaki zeminin üzerinde yankılanıp adeta ona eziyet ediyordu.Geriledi,geriledi… Sanki elinde bıçağı olan bir katil onu tehdit ediyordu.Artık gideceği daha fazla yer kalmadı ve bedenindeki kapalı kapının soğukluğunu hissedip yolun sonuna geldiğini anladı.Bu yaratıklardan kendi yaşadığı hayattan iğrendiği kadar tiksiniyordu ve de tenine dokunmasını hiç istemiyordu.Aklını hemen bir düşünce ziyaret etti ve yaratığı ne kadar iğrenç ve korkunç olsa da ez diyordu ki bu tanıdıktı onun için.’Öyle de bastıktan sonra bu pis ve koskocaman yaratıktan kan akacak,kabuğu parçalanacak ve bir de bu yetmezmiş gibi ayağıma bulaşacak,’ dedi, ziyaretçiye cevaben.Sonra geleni gönderdi ve daha önce yapmadığını yapıp vazgeçti.Karşısındaki ise kurduğu çarpık hayaller gibi ayak parmaklarına tırmanıyordu.Çok umutsuz olmuştu ancak son çare olarak kedi nasıl köşeye sıkıştığında pençelerini gösterirse o şekle bürünüp uzanacağı bir şeyler aradı ve çılgın gözleri köşedeki fırçayı fark etti.Onu aldığı gibi böceğe vurdu ve yaratık düştü, cansızlaştı.Sinirli sinirli gülüyordu eğer o görünüşünün fayanslarda yansımasına bir bakmış olsa… Sonunda pis hayvanın hakkından gelmişti. Hem , kendisi karanlık sokaklarda dolaşırken karşısına gelenleri korkudan gözünde büyüttüğü gibi koskocaman hamam böceğinden kan da akmamış banyosunun zemini de kirlenmemişti.Fırçayı yerine koydu ama altında hamam böceği yoktu.Bakmadı o tarafa hemen küvetini doldurmak için vanalara hücum etti. Bir an önce suya girip bu pis kokulu kendi elbisesinden kurtulmak istiyordu.Sabah o kadar fayansları temizlemesine rağmen fırçadan bir tel düşmüş ve o da küvetin köşesindeki kırmızı fırça telini unutmuştu.

Suya girdi ve hiç vakit kaybetmeden temizlenmeye başladı.Kirli elbisesinden kurtulduğunu düşünürken, su vanadan aktıkça ayaz ruhuna meltem esintisi sağlıyordu.Vanayı ne zaman açtığını hatırlamıyordu, sonuçta suya kavuşmaktı önemli olan.Tenine değdikçe neşeleniyor ve gülüyordu. Şu an bedeninde gezen onun tutunabildiği en değerli gerçeğiydi.Bir an bile olsa suyun dokunuşu olmadan yaşayamayacağını düşünürdü.Onlar yolcuğuna devam ettikçe bedeninde –dibine ışık vermeyen mum misali- sevdiği kızın kıpkırmızı dudaklarının tatlı ve serinletici yumuşaklığını hissediyordu.Tenindeki yolcu onun vazgeçilmez en değerli elbisesiydi.Banyoda o kadar çok kaldı ki artık temizlendiğine kanaat getirdi ama vanayı kapatamıyor ve küvette çırpınıyordu.Su, tsunami misali geçmişinin geleceğine kir tutmuş yüzü köhne hayallerinin barınakları üzerinde yükseldikçe yükseliyordu… Sanki boğuyordu onu.Oradan çıkmalıydı, hemen çıkmalıydı yoksa çok sevdiği gerçek onu öldürecekti.Kapana kısmıştı. Köpek balığına yakalanmış balık gibiydi, suyun dişleri bedenini kemiriyordu.Küvetten hışımla ve korkuyla düştü tıpkı bir akvaryum balığının yaşam yerinden atılması gibi.Suyu üzerine giymiş bir şekilde hemen ayağa kalktı.Küvetten dışarıya su taşmamış zaten vana da kapalıydı.Kapısı daha önceden bıraktığı gibi açık olan banyosundan çıktı.

Kapıdan çıkarken çocukluğunun nasıl geçtiğini bilmeyen adımlarının hırıltılarının nahoş sesleri sel misali arkasından geliyordu.Ardından çıyanlarla örülmüş ya da ördüğü kapı kapandı.Banyonun tavanındaki sisten eller zemine doğru uzanırken örümcek ağları köşelerde cirit ata dursun duvarlardan kurumuş boyalar dökülüyordu.İçinde kararan duygularla kanatlandırdığı geleceğinin ucube panayırında raks eden pespaye kişiliklerinin kanlarıyla beslenen çarpık umutlarından sadece bir parça olan sivrisinekler alanda turluyordu.Zemin mozaikti ve bir çok yeri kırılmıştı orada da kırkayaklar merasimdelerdi.Tabanın üzerindeki bir çok yeri kıl parçaları,sabun artıkları parsellemişti.Kenarlarında bir çok türde karıncalar gezinirken fırçası pejmurdeleşmiş ve kılları iyice keçeleşmişti.Bu çöplüğün arasında küvet falan yoktu.Vananın altında tabanı delik dışı iyice islenmiş bir kova vardı.İçine çamur gibi su dökülürken kırık maşrapa yanında olup içerisinde iğrenç böcekler dolanırken hamam böcekleri karıncalara tur bindiriyordu…

Odasında durdu ve bir süre düşündü,üşüyordu ve su damlacıkları üzerinde kuruyordu.’Hayııır!’ diye bağırdı.Su damlacıkları heba olmamalıydı.Geri döndü hemen tek bir dokunuşla kapının kulbundan tuttu ve enfes banyosuna girdi.Duvarlar, ona göre en değerli malzeme olan granitten yapılmış olup üzerinde altın kaplama askılık bulunuyordu.Onun topuzlarındaki yuvarlaklar da gümüştendi.Çok sevdiği, çok güzel kokan mavi bornozu için bir süit gibiydi.Giysiyi aldı zira damlalar boşa gitmemeliydi.Su, elbisedeki boşluklara girdi ve çok sevdiği kızın kokusunun bir gün gitmeyeceğini sandığı gibi teninden uzaklaşmayacağını zannetti.Banyosundan çıkar çıkmaz kapısı kapandı.Ahmet sadece görmek istediklerini görüyordu.

Yıkık dökük duvardaki paslanmış askılık mozaik kırıklarla dolu zemine düştü.

Sessiz duvarlarının çığlıklarında kasvetli tınılar yankılanıyordu…

MAYIS 2006-YENİDEN DÜZENLEME OCAK 2015