Teftiş- Josh Malerman
Söze hemen çemkirerek başlamak istiyorum.
Ne demek onca çırpınışıma rağmen @Asli_Dagli’nın adı çevirmen olarak ön kapakta yok? Arka kapağa koymuşlar ama kimse kusura bakmasın o kadar ufacık ve kör bir noktaya yazılmış ki ilk bakışta “Made in Turkey” filan sandı bilinç altım. İthaki’yi esefle, şiddetle, tek kaşımı kaldırarak, öteki kaşımı kaldırıp diğerini indirerek kınıyor (
) Aslıcığıma da sevgilerimi ve öpücüklerimi gönderiyorum. 

Bu sebepten ötürü gönlümdeki kapağı aşağıya iliştiriyorum.
(İthaki yapmazsa Agape yapar.

)
Evet, çemkirme kısmı bittiğine göre gelelim kitabın içeriğine. Kimileri şuna, kimileri ise buna benzetmiş. Bazıları da şununla bunun falancası gibi yorumlarda bulunmuş. Ben bir kıyas yapmadım. Mutlaka başka serilere gözümüzü çevirirsek alakası olsun veya olmasın bir esinlenme bulabiliriz. Yazarı kendi içinde değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Kafes kitabını hâlâ bu kitaptan daha başarılı bulanlar olmuş fakat bende Kafes’in öykü eklentili baskısı henüz olmadığından okuyamadım. Bu sebeple böyle bir kıyasa da giremeyeceğim. Daha önceleri “Gölün Dibindeki Ev” kitabını okumaya çalışmış ama dilinin bana hitap etmemesinden ötürü devam edememiştim. Yani bu bağlamda bakarsam bana göre en iyi Josh Malerman kitabı "Teftiş"tir.
Konusunu aslında buraya çok yazmak istemiyorum. Arka kapağın okunmasını da önermiyorum. Ha okursanız da öyle çok bir spoiler olmadığını ama tek bir açıdan dolayı okunmaz ise daha keyif vereceğini belirtmek isterim. Kısaca ve en yüzeysel şekilde ele almak gerekirse; Alfabe’nin harflerinden adları oluşan bir gurup oğlanın Ebeveyn denilen (Kapakta da görülen bina) bir çatı altında toplanarak bir çeşit dahi yetiştirmeyi amaçladığını söyleyebiliriz. Bu amaç doğrultusunda bu oğlanlar kendilerinin kirazlıkta büyüdüklerini düşünmekte ve karşı cinse karşı hiçbir şey bilmemektedir. Diğer yandan her sabah çocuklara “Teftiş” yapılmakta ve türlü türlü hastalıklar aranmaktadır. Hastalığa yakalanan bir oğlanın da çürüyüp kokuşacağı belirtilmektedir.
Planlar bu yönde olsa da işler asla planlandığı gibi gitmez bilirsiniz ki. Söylemek istemediğim bir sebepten işler sarpa sarmaya başlar ve tüm gizemler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlarken hikaye de gittikçe soluksuz bir hal almaya başlıyor. “Ha şimdi ne olacak? Amanın şimdi ne olacak? Anam o da ne ola ki? Evladım yapma, etme yakalanacaksın!” derken bir bakmışsınız kitap bitmiş. En azından benim için böyle oldu.
Kitabın başlarında “Teftiş” konusunda biraz tekrar var. Bu belki bir parça sıkılmaya yol açabilir ama ben kendimi sanırım hikayeye fazla kaptırdığımdan olacak ki sıkılmadım. Ben her ne kadar başka kitaplarla benzerlikleri bulunmasına rağmen konuyu özgün buldum ve bu hoşuma gitti. Çevirisi, düzeltisi her şeyiyle gayet güzel bir kitaptı. Yine de birkaç tane gözden kaçan hata vardı ama hatırladığım kadarıyla bu ya dört ya da beş taneydi. Bu benim için gayet makul miktarda sayılacak yazım hatalarıydı.
Okuma işlemini yürürken, otururken, boya yaparken, çizim yaparken, oturmazken gibi nefes almaya vakit bulduğum her dakika elimden düşürmeden yaptım. Bu yüzden kafama tek takılan nokta “Bu insanlar bu parayı nereden buldu?” oldu. Belki gözden kaçırmış olabilirim bu mevzuyu. Diğer açıdan çocukların gerçekler ortaya çıktıktan sonraki tutumları beni ürküttü. Daha önce çürüyüp kokuşmak olarak adlandırılan bir konudan bir anda öldürmek kavramına dönüşmesini biraz yadırgadım. Kafamda soru işareti bırakan bir nokta da testerenin kullanımı oldu. Hayatlarında ilk defa gördükleri bu aleti sürterek kullanmaları bana kalırsa yazarın bilinçaltının verdiği bir tamamlama olmuş. Burada o bilinmezliği biraz olsun beklemiştim. Her halükarda böyle vahşi katliam yapan ve bundan zevk alan çocukların bir süre sonra gerçek dünyaya açılacak olmaları beni korkuttu. Bilmiyorum belki de fazla üstüne düşerek düşündüğüm için ama ne olursa olsun bana biraz merhametsizlik olarak geliyor. Bu benim yapımla alakalıdır muhtemelen. Ben olsam o denli canice katledemezdim insanları. İntikam bazen gözüme çok vahşi görünüyor. Her ne kadar haklı olsalar da öldürme sahneleri resmen beynime bıçak gibi saplandı.
Bu kadar kafamda yer etmesi de bunların ufak çocuklar olmasından mütevellit olsa gerek.
Bu kitapla birlikte “Gölün Dibindeki Ev” yüzünden oluşan negatif bakış açım kırıldı. Carol Gömülmeden kitabını da merak ediyorum ama göğsüm daralır mı yoksa klostrofobi yaşar mıyım diye de içten içe düşünüyorum. Henüz bir karar veremedim. Artık bu sorunları da gelecekteki ben düşünsün diyerek incelememi noktalıyorum. Unutmadan ben tavsiye ederim. Puanım 4/5.
@Asli_Dagli Bir kez daha teşekkür ederim. Okuduğum belki de en kıymetli kitaplardan birisiydi manevi olarak. 