Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Kudret = Ann Leckie

Radch İmparatorluğu serisinin 2. kitabını nihayete erdirmiş bulunuyorum. 3 kitap takım halinde zamanında satın almış ve ilk kitabı hiç beğenmemiştim. Başladığım seriyi bitirme kuralımdan ötürü okuma azmimi biraz toparladıktan sonra 2. kitaba başladım ve uzun bir okuma süresinden sonra bitirdim.

Yorumum, tek kelime ile ‘‘Bayıldım’’. Bayıldım derken gerçek anlamda bayıldım, bu kitabı okurken kaç kere uyuyakaldığımı hesap edemedim. Her defasında gözümü açıp elimden düşen kitabı yerlerden topluyordum.

Öncelikle 2. kitap ilk kitaba göre daha eli yüzü düzgün, ortamlar daha anlaşılır ve karakterlerin içi daha fazla doldurulmuş fakat gel gör ki öyle monoton bir olay örgüsü var ki devamını okumak için kitap sizde hiç bir motivasyon yaratmıyor.

Bazı kitaplar vardır 800 sayfa ve yazıları küçük puntoludur,2-3 günde içercesine bitirirsiniz ya hani, işte bu kitap o kitaplardan kesinlikle değil.

ilk kitabı olduğu gibi bu kitabı da tavsiye etmiyorum. Yine araya bir kaç okuma azmi kazandırıcı kitap soktuktan sonra sonuncu kitabı da okuyarak bu seriden kurtulmanın kıvancını yaşamayı planlıyorum.

5 Beğeni

Sonsuzluğun Sonu’nu bitirdim. Bugün bile çok iyi bir bilim kurgu romanı olma özelliğini koruyor. Zamanda yolculuk olayını, pek rastlamadığım bir bakış açısı ile işlemiş. Aslında taklit edilememiş bir bakış açısı bile diyebilirim. Bu yüzden filmlerde Donnie Darko’yu nasıl ayrı bir yere koyuyorsam bu kitabı da bilim kurgu romanları arasında ayrı bir yere koyarım. Asimov’a bir kez daha saygı duydum. Ama konu karakter ilişkileri olduğu zaman -üstelik bu aşk ise- ne yazık ki beğenmiyorum, diğer romanlarında da beğenmediğim gibi.

6 Beğeni

İkinci Vakıf - Isaac Asimov

Serinin ilk üç kitabını bitirdim. Devam kitapları 30 sene sonra yazıldığı için İkinci Vakıf’ı bir final kitabı olarak düşünüyorum. Bu açıdan baktığımda merak ettiğim her şeyin cevabını aldım, İkinci Vakıf nerede, amaçları ne, Katır’a ne olacak, Birinci Vakıf bundan sonra ne yapmayı hedefliyor vs. Asimov bir tarih anlatmayı istemiş ve bunu da çok güzel yapmış lakin kurguya bu kadar geniş ölçekten bakmak okur için biraz sıkıntılı. Tabi ki öyle sayfalarca betimleme bekliyor değilim ama gezegenlerin politikası, sosyal ve ekolojik unsurları okura yansıtılabilirdi. Seriyle ilgili en beğendiğim taraf ise Asimov’un tüm bu politik sorunları akılcı bir tutumla çözümlemesiydi ve bunu yaparken de okuru sürekli ters köşeye yatırmayı başarıyor. Özellikle bu akıl oyunlarından çok keyif alıyorum. Neyse efendim, sonuç olarak kitabı çok beğendim ve 4/5 veriyorum, seriye puanım da bu şekilde. Şimdi kitabın sonuyla ilgili aklıma takılan bir şey var onu da yazayım. Bundan sonrası spoiler.

Kitabın sonuyla artık Vakıf’ın önünde İkinci İmparatorluğun kurulması için hiçbir engel kalmadı. Ben bunu biraz düşündüm. Galakside şuan gezegenler kendi hallerindeler ve tekrar birliği nasıl sağlayacaklar? Katır’ı bunun için çok gerekli görüyordum mesela. Hiç savaş olmadan tüm gezegenleri avucunun içine almıştı. Yine aynı şekilde birliği sağlayabilirdi. Fakat Katır öldükten sonra bu işi kim yapacak? Savaş olmadan yapılabilir mi? İmparatorluktan bahsederken bir imparator olması gerektiği fikrinden ayrı düşünemiyorum sanırım. Belki de yanılıyorumdur.

6 Beğeni

Şu anda Şah ve Sultanı okuyorum aslında Dikenlikler prensi yada Kralların yolunu alıp onları okuyacaktım ama gözüm daha önce almış olduğum Şah&Sultan kitabına takıldı ve ilk 25 sayfasını okudum gayet güzel ve akıcı beklediğimden daha iyiydi yerli yazarlarımızın bu kadar iyi kitap yapabildiğini bilmiyordum.

4 Beğeni

Kafes’i okudum.Konu kurgu güzeldi.Baya iyiydi.Akıcı ,sıkmayan,sürükleyici ve merak uyandıran bir kitap. :+1:t6::books::books:

5 Beğeni

İyi Akşamlar:
Geçen ay mağazanın indirim bölümünden aldığım iki Reha Çamuroğlu kitabından söz etmek istiyorum. Birincisi İsmail. Şah İsmailin hayatına farklı bir bakış açısı olduğunu gördüm. Zaman zaman sıkıcı olsa da tarihe meraklı onalar için tavsiye edebileceğim bir kitap. Sanki tarihin roman hali. Özellikle Alevilik ve Alevilik ritüelleri hakkında bilgi vermesi açısından iyi bir kitap. Meraklıları için tavsiye ederim. Eskiden beridir neden bizim tarihimiz geniş ve derin tarihimizden bu kadar uzağız diye merak ederdim. Bu yönüyle hayli faydalı olduğunu düşünüyorum.
İkinci okuduğum ve az önce bitirdiğim kitabıysa “Son Yeniçeri” Yeniçerilik kurumu her yönüyle anlatılmış. Tabii "Vakayi Hayriye"den bahsettiğini söylemeliyim. Yine arada Yeniçerilerden bahsedilirken dini törenlerinden de sıklıkla bahsediliyor. Dedim ya tarihe meraklıysanız tavsiye ederim…

5 Beğeni

Kocaeli fuarından birkaç çizgi roman almıştım. Bitirince Hava Uyanıyor’a başlayayım dedim ama üslubu hiç sarmadı. Orjinal bir kurguya yazılan hayran hikayelerine benziyor. Keşke kalemi kuvvetli bir yazarın elinden çıksaydı…

4 Beğeni

Ağrı Dağı = Christopher Golden

Öncelikle şunu belirteyim : ‘‘Klişeden ölen var’’

Geleyim incelememe; kitabın arka kapağında şöyle diyor. ‘‘Lovecraft ve The Thing filminin birleşimi gibi’’… (bu ana fikri biraz daha süslü yazıyor tabi) Hakikaten son derece yerinde bir tespit.Ama yandan çarklısı…

Lovecraft ismini duyunca balıklama daldım kitaba ama maalesef kitap yeni hiçbir şey sunmuyor. Daha önce 50 kez izlediğimiz senaryonun kitaba geçmiş hali. Bir grup dallama Ağrı Dağı’na, Nuh’un Gemisi’ni araştırmaya gider, dağda bir iblis bunlara dadanır, içlerine girmek sureti ile kontrollerini ele geçirip ekipteki kişileri bir bir azaltır.

Bu temada 100 tane korku filmi zaten çekildi. 101. yi okumaya bana sorsanız hiç gerek yoktu. Karakter derinliği de fazla olmadığı için kim öldü, kim kaldı açıkçası pek umursamadan okuyorsunuz.

Buna rağmen akıcılık konusunda verimli buldum. Aslında tam bir plaj kitabı kendisi, derinlik aramam güneşlenirken de muhabbetle giden sabun köpüğü gibi bir şeyler okuyayım diyen bünye memnun kalır. Benim gibi zaten Lovecraft külliyatını okumuş, The Thing ve kopyası bol miktarda film izlemiş kişi ise anca ‘‘meeh’’ der.

Yaratıcılık emaresi görmediğim için 5,5/10 veriyorum kendisine. Bram Stoker en iyi korku romanı ödülü almış birde. Bu da korku edebiyatının bu aralar ne kadar içler acısı bir halde olduğunu görmemi sağlamış oldu.

5 Beğeni

Köpek Kalbi = Mihail Bulgakov

Bu kitap için 2018 yılında eleştiri yapmak yersiz olur kanaatindeyim. Yaptığı hicivler 1925 yılına ait ve o zamanın politik durumları ve yaşam biçimine dair eleştiriler mevcut.

Şu an için güncelliğini kaybetmiş bir yapıt olsa da zevkle okunabilirliği olan bir kitap. İçinde bol miktarda absürt ve tutarsız durum, mantık hataları mevcut olsa da şu vakit eleştirmek yersiz ve anlamsız olur.

Okurken eğlendim hoşça vakit geçirdim diyeyim.

5 Beğeni

Dün H.P. Lovecraft - Innsmouth Üzerindeki Gölge kitabına başladım, iftardan önce bitti. Dili akıcı size zorluk çıkarmıyor. Oralar hep gözünüzde canlanıyor. Bir de Howard Amca’ nın ırkçı olduğunu bilerek okuyunca… Onlar hep tiksindirici iğrenç yaratıklar. :slight_smile:

8 Beğeni

Allah Zihin Açıklığı versin…Amin…

5 Beğeni

Gökteki Göz’ü okudum.Yine süperdi PKD.PKD’nin kitaplarını okurken acaba bu sefer kendimi nasıl bir dünya içerisinde bulacağım diyorum.Kurgu ve olaylar güzeldi.Bir dizi evren ve kurtulmak için verilen savaş…

4 Beğeni

John Scalzi - Yaşlı Adamın Savaşı.

Okuduğum en güzel bilimkurgu romanlarından biriydi kesinlikle. John Perry en sevdiğim kitap kahramanlarından biri oldu. Yer yer gülmekten kitabı okuyamadım. :joy: Devam kitaplarını hemen sipariş edicem.

9 Beğeni

Bin Damla Gözyaşı

Kitabı şimdi bitirdim ve söyleyeceklerimi unutmadan yazmak istiyorum.

Öncelikle çevirmenden bahsetmek istiyorum. Doktor Ümmühan Çiftçi yakınları ve tıp öğrencilerinin de desteği sayesinde bu eserle bizi buluşturmuştur. Çünkü hasta çocukların sıkıntılarına yakından şahit oldukları için bu kitabın çevrilerek dilimize kazandırılmasında ve geniş kitlelere ulaşmasında katkıda bulunmak istemişlerdir. Hepsine teşekkürlerimi sunuyorum.

Kitap, omurilik soğanı dejenerasyonuna yakalanan Aya Kito adlı genç kızın doktorunun tavsiyesi üzerine tuttuğu günlüklerinin birleştirilmiş halinden oluşmaktadır. Ayrıca kitabın sonunda, hastalığının ilerleyen safhalarında kendisi yazamaz hale geldiği için annesi ve doktorunun paylaşımları da yer almaktadır.

İçeriğe değinecek olursam Aya’ nın hayatı hastalığın belirtileri ortaya çıktığında değişmeye başlar. Bir şeylerin ters gittiğinin farkındadır ama bunu neye yoracağını bilemez. Hareketleri, konuşması, yemesi kısıtlanırken o geleceği hakkında kaygı duymaya başlar.

Yürümek denen şey gerçekten zor bir eylem…

Annemle aynı yaşta (kırk iki) olacağım zamanki kendimi düşünemiyorum.

Bu gibi cümleler karamsarlığını yansıtsa da hep umut dolu olmaya çalıştı ve gerçekten çok çabaladı iyileşebilme umuduyla. Onun azmini okudukça ne kadar boş şeylere üzüldüğümüzü hemen hayal kırıklığına kapıldığımızı düşündüm.

En sonunda bu da söylenmişti.
“…chan, eğer sen de uslu bir çocuk olmazsan, o abla gibi olursun bak.”

Burada bir kadının çocuğuna söylediği bu cümle Aya’ yı ne kadar yaralamıştır düşünün. O hasta olsa da diğer insanların kendisini yadırgamamasını istiyordu. Ve o kadar düşünceli biriydi ki başta ailesi olmak üzere herkese zahmet verdiğini düşünüp sürekli suçluluk duyuyordu.

Her zaman dik durmaya çalışan ve ona destek olan annesi, sevenleri sayesinde her şeye rağmen hayatı dolu dolu yaşamaya çalıştı, pes etmedi. Aya Kito’ yu ilk olarak 1 Litre Gözyaşı adlı dizide tanıdım. Aya’ nın hayatını anlatan dizide bazı farklılıklar vardı. Gerçek hayatta hiç aşkı bulamamış hatta doktoruna “ben evlenebilecek miyim?” diye bir soru yöneltmişti. Bu sebepten ki Aya’ nın annesi en azından dizide sevdiği birinin olmasını istemiştir. O yüzden kitap ve dizi arasındaki bu fark da burukluk hissetmeme neden olmuştur.

Bin Damla Gözyaşı herkesin okumasını ve her sayfasında durup düşünerek ilerlemesini isteyeceğim bir kitap.

7 Beğeni

Hatimin hatimini indirdim çok gururluyum :smiley:

5 Beğeni

Stepançikovo köyü ve sakinleri-Dostoyevski.

4 Beğeni

Merlin Destanı 1 - kayıp yollar kitabını okdudum. Kitapla ilgili tek eleştirinin ana karakterin doğru kararlar verememesiydi onun dışında kitap çok iyi ama 12 kitaplık bir seri biraz fazla

5 Beğeni

Marguerite Yourcenar’ın Hadrianus’un Anıları kitabını okuyorum şu an. Ama kitabı karakter psikolojisi açısıdan yetersiz bulduğum için Hadrian’ın otobiyografisini okuyorum gibi hissettim. Yazarın daha önce okuduğum kitabı Bir Ölümü Bağışlamak daha çok tatmin etmişti. :innocent:

6 Beğeni

Silmarilion’u okuyorum ilk başta biraz karışık ve sıkıcı sonra akıcılaşıyor ama sonradan 254 . Sayfadan sonra bir betimleme yapıyor yazar o kadar fazla ki 2 günde sadece 12 sayfa okudum .

İyi yanları :
1)geleneksel olması (geleneksel fantazyayı özlemişim)
2)Tarih kitabı şeklinde olması.
3)epik olması
4)yazarın böyle büyük bir kitabî altında başarı ile kalktığını dusunuyorum çünkü kitap büyük bur tarihi kapsıyor.

Kötü yanları:
1)Çok fazla ayrıntı ve betimleme var bir yerden sonra çok sıkıyor .
2)Harita yetersiz.
3)Editörlük berbat .(tamam kabul ediyorum hiçbir zaman imla kuralarında iyi olmadım ama yani çok fazla göze çarpan benim bile hadi canım dediğim hatalar mevcut)

7 Beğeni

Serileri yarım bırakamadığım için Dikenler ve Güller Sarayı’nın devam kitabı olan Sis ve Öfke Sarayı’nı okudum ve tek kelimeyle elimde sürundü. Konu itibariyle asoiaf+Silmarillion’a benzese de kitap aşk üzerine kurulmuş. Karakterlerin tripleri beni canımdan bezdirdi konu ise gereksiz uzatılmış. Rahatsız edici sahneler vardı ayrıca ilk kitapta mükemmel konumda olan bir karakteri -okuyanlar bilir- yazar ikinci kitapta yerden yere vurmuş ki bunu biraz garipsedim.Elimde üçüncü kitabı da var ama ne zaman okurum bilmem.

5 Beğeni