On Küçük Zenci - Agatha Christie
Eksik çeviri olduğunu bile bile, canım sıkıla sıkıla başladım. Arada bir özgün metne baktım, denk gelirse eksikleri oradan tamamladım. Sonra kitap beni içine çekti. Zevkle okudum. Katil kim acaba diye düşündüm düşündüm ve tabi ki bulamadım. Bir çırpıda heyecanla bitti.
Okurken modern polisiye romanları, filmleri geldi aklıma: Katilin bir kitaba, bir resme, herkesçe bilinen bir hikayeye, masala göre kurbanlarını öldürmesi fikrinin bu kitaptan doğduğu fikrine kapıldım. Ustanın önünde eğildim.
Diğer yandan yanı başında ölüveren insanlara rağmen hala kahvaltılarını, çaylarını düşünen İngilizlere de canım sıkıldı. Yahu çayınızı yudumlarken “katil kim acaba?” diye sudoku çözme heyecansızlığında oturulur mu? İnsan kafayı yer.
İngilizlerin bu rahatlığını kültürlerine veriyorum ama ustanın biz katili bulamayalım diye “kasması” hoşuma gitmedi. Tanrı anlatıcı konumundan anlatılan hikayenin başında herkesin Zenci Adası’na gitme sebepleri ortaya konuluyor. Hepsi bu sebebi yalnız başınayken aklından geçiriyor. Sonradan katil olduğunu öğrendiğimiz kişi de bunu düşünüyor. Peki baştan beri katilse ve kimse ona bu adaya neden gittiğini sormuyorsa neden bir sebebe ihtiyaç duysun. Tanrı anlatıcı ona da bir sebep vererek biz okurları tuzağa düşürüyor.
Dahası katil ortaya çıktığında anlıyorsunuz ki onu bulabilmeniz için en ufak bir ipucu bile yok. Bu roman S.S. Van Dine’ın ortaya koyduğu harikulade 20 Dedektiflik Romanı Kuralı’nın 2., 5. ve özellikle 15. kurallarına uymuyor. Diyeceksiniz ki “uymak zorunda mı?”, değil ama en azından okurun olayı çözebilmesi için net ama gizlenmiş ipuçlarının olması gerekir.
…
Bariz bir çeviri sorunu: Kitabın başındaki şiirde “orman” olarak geçen ifade hikayenin sonuna doğru "hayvanat bahçesi"ne dönüşüyor. Özgün metinde “hayvanat bahçesi”.
Bozkırda Altmışaltı - Mustafa Çiftci
Öyle seviyorum öyle seviyorum ki Çiftci’nin öykülerini.
Bir miras gibi saklayacağım Mustafa Çiftci’yi. Ezbere yaşadığım duygular yerine hasını koyabilmek için tutacağım içimde. Kitaplığımdan eksik etmeyeceğim, dönüp dönüp okuyacağım çağımın alışkanlıkları içinde unutayazdığım Anadolu’luğumu hatırlatsın diye.
Bir abi belleyeceğim onu, kitaplarını öpüp başıma koyacağım. Arada bir kitaplığımın batılı yanından onun yanına gidip sohbet edeceğim vardan yoktan.
Di’li zaman yakışmıyor benim Mustafa abimle macerama; hep okuyacağım, hep okutacağım.