Taşınma işleri yüzünden kafamı toplayıp bir kitabı okuyamıyorum. Spinoza Problemi’ne başlamıştım kafamı veremediğimi farkettim, bıraktım. Daha çerezlik bir kitap arayışına girmek zorunda kaldım. Zamanında konusu ilgimi çektiği çektiği için BKM kampanyasından 9.90’a aldığım Kayıp Denklemleri buldum. Hala bu fiyatmış
Doğru bir seçim yapmışım. Basit anlatımı ile, yormayan kurgusu ile, her sayfada başka bir aksiyonun ve olayın vuku bulması ile şu sıra tam okumak için aradığım kitap olma özelliğini taşıyormuş. Deneyimli bir yazarın elinden çıkmadığı çok belli ama konusu ve akışı ile beklentimi karşıladı. Sonlara doğru yazar dağıtmadan düzgünce toparlayabilir ise beğendiğim çerezlik kitaplar kategorisine ekleyeceğim
İlk kısımlarda birkaç devrik cümle vardı benimde dikkatimi çeken. Birazda tekrarlar vardı ama esas olaylara girdikten sonra rahatsız eden birşey olmadı beni.
Ömer’in Çocukluğu bitti. Kitap Muallim Naci’nin okuduğum ilk eseri oldu. Kitapta yazar sürekli konudan konuya atlamasaymış kitap daha iyi olabilirmiş. Buna rağmen kitabı genel olarak beğendim.
Biraz eğitimi hakkında bilgi var sadece. Kitapta sadece çocukluk anıları olduğu için Servet-i Fünun’dan hiç bahsetmiyor. Sosyal hayata dair bazı bilgilere ise az da olsa satır aralarından ulaşabilirsiniz. Kitap 35 sayfa olduğu için fazla bir şey anlatılmıyor zaten.
Dayanamadım yine başladım. 200 sayfayi devirdim. Yine klasik yavaslikta başladı cilt. Ama artık bu tarza alıştım. Işlerin geldiği durum artık güzel tat vermeye başladı. Bu hafta izinde bu cilti bitirmeyi istiyorum.
Çizgi roman yorumu girmek ne zormuş arkadaş… Ne yazsam bilmiyorum. Yani Elric… kitaplarını biliyorsunuzdur, bu hikayede farklılıklar var fakat Moorcock’un onayını almış. Çizimler inanılmaz sert ve etkileyici. Melnibone’un zalimliğini, ihtişamını çok iyi yansıtıyor. Kitabı okumuş olmanın ve karakterleri tanıyor olmanın bir artısı var zira burada karakter gelişimleri biraz kısa tutulmuş ve hızlı geçiyor, eh çizgi roman sonuçta pek takılmıyorum.
Özlemişim, ilk 120 sayfa su gibi aktı, gitti. İlk çeyrek olaylar olarak durağan, genellikle diyalog var. Sayfa çevirten akıcılık, sürükleyicilik ve heyecan mevcut.
Ben en çok Kader Kılıcı’nı beğenmiştim, Elflerin Kanı malumunuz olayların monoloğu gibiydi ve neredeyse hiçbir şey olmuyordu (neredeyse!). Nefret Çağı hepsinin önüne geçti. Seride okuyacak hala 3 kitap olması heyecanımı artırıyor.
Ölüm Dairesi ve belki Atom Bombası öyküleri hariç diğerleri gerçek yaşanmış olaylar.
33 askerimizin şehit edilmesi, Dönemin Genelkurmay başkanının bölücü terör örgütü tarafından zehirlenmek istenmesi, Teröristlere karşı mücadele yürüten ve şehit düşen isimsiz kahramanlarımızın hikayesi. Doğal yollarla ölen zengin bir iş insanının naaşının mezardan kaçırılması. Haydar Aliyev’in ölümünün gizlenmesi gibi gerçek olaylar bazı yerlerde öyküleştirilerek anlatılmış.
Atom Bombası anlatısı gerçek midir bilemedim ancak Ölüm Dairesi bir bilim kurgu öyküsü ve başarılı bir öykü.
Sissoylu: Benliğin Gölgeleri bitti. Kitap 4. kitaptan çok daha güzeldi ve olay örgüsü bakımından daha başarılıydı. 4. kitapta çoğu şey tahmin edilebiliyordu ama bu kitapta tahminlerimin hemen hepsi boş çıktı ve 4. kitapta geçen olayların rastgele olaylar olmadığını, büyük bir planın parçası olduğunu öğrendim.
Wayne ve Wax karakterlerini bu kitapta daha da sevdim, özellikle de Wayne’i. Steris ve Marasi arasından nedense Steris’e daha çok kanım ısındı yine de Marasi’ye de gıcık kapmıyorum. Ranette ileriki kitaplarda umarım biraz daha ön plana çıkar. İlk üçlemeden karakterlere rastlamak ve eski karakterlerle bu karakterlerin karşılaştırılması güzeldi.
kitaba hemen mi başlasam yoksa başka kitap mı okusam, kararsız kaldım.