Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Şöyle diyim vakıf serisi aşırı güzel ve beklentisi yüksek kitaplardan oluşuyor vakıftan sonraki asimovları okumak biraz yorucu olabilir yada bana öyle geldi önce sonsuzluğun sonunu, sonra toz gibi yıldızları ardından başka asimov’un yoksada vakıfa başla. Bu aynı silmarillon olayı gibi önce silmarillon okursan artık diğer Tolkien kitapları kesmiyor veya düşük kalıyor gibi. :slight_smile: başka birine önce vakıfları oku dedim ama bence böyle okumak sanki daha iyi.

2 Beğeni

Ama Toz gibi Yıldızlar Vakıftan sonra geçen bir kitap değil mi ben öyle okumuştum sonrasını anlatıyormuş ya da ben yanlış anladım. Dil konusunda ise ya senin gibi ağır bulmuş insanlar ya da çok iyi bulmuşlar ortası yok gibi. Silmarillon… Okuması öyle yorucu geldi ki hiçbir şey anlayamadım zor okunan şeyleri hiç sevmem. :smiley:

Hayır, İmparatorluk serisi Vakıf’ın öncesinde geçiyor.

1 Beğeni

Toz gibi yıldızlar imparatorluğun kuruluş zamanları anlatıyor yani vakıftan anlatılan olaylardan çok öncelerini. Silmarillon’un dilide çok basitti nasıl millet zorlanmış anlamadım :slight_smile: ben 2-3 defa zevkle okudum maksat o dünyayı tekrar tatmak için.

1 Beğeni

Ben, Robot çok iyiydi. Ben de sizin gibi kararsızdım ama Sonsuzluğun Sonu’na karar verdim en son. Tekil kitap olduğu için daha rahat okurum, Asimov’a iyice alışırım diye düşündüm iki seriden önce.

1 Beğeni

O başka biri benim sanırım, bana önce Vakıf oku demiştiniz :joy:

2 Beğeni

Teşekkür ederim ben karıştırmışım.

@Husey Teşekkür ederim. Silmarillion bana ağır geldi dipnot filan çok diye hatırlıyorum yanlış mı hatırlıyorum yoksa bilemedim ama Orijinal üçlemeden başka orta dünya kitabı okumadığım için yabancı olmaktan kaynaklı mı oldu bilemedim. Gerçi Eru kim Maia ne, Melkor veya Morgoth kim biliyorum hatta daha da fazlasını da biliyorum ama yine de zorlandım ya özellikle elflerle ilgili kısımlarda zorlanmıştım diye hatırlıyorum.

@raispecial aslında size yazılanlara istinaden buraya yazdım bu mesajı yoksa birilerine özel mesajla soracaktım. Sizin mesajınızı okuyana kadar Sonsuzluğun Sonuna başlayacaktım elimdeki kitap bitince ama sizin Ben, Robot ile ilgili övgülerinizi görünce onu öne çektim. Teşekkürler bu arada size de. :slight_smile:

2 Beğeni

Bkm kitaptan yaptığım alışverişte 5 lira ve hem de Pulitzer ödüllü bir yazarmış diyerek aldığım kitap bir oturuşta bitti. 175 sayfa da olsa, çok boşluklu ve büyük puntolu ve çok akıcı. İsminden de anlaşılacağı üzere Lucy Barton isimli kadının iç dünyasını, yaşadıklarını anlatıyor ama bunu daha çok kendinin olmak üzere anne kız ilişkileri üzerinden işliyor. Kitapta işlenen ve oldukça güzel anlatılan bir başka şey de yoksulluk ve getirdiği dışlanmışlık, taşralılık. Lucy, ikiz kulelerin olayında bir on yıl önce falan apandisit ameliyatından sonra yaşadığı komplikasyonlar yüzünden 9 hafta hastanede kalıyor ve aslında orada yazmaya başlıyor bu kitabı. Sürekli olarak çocukluğu, evliliği, hastanedeki zamanı ve şu an kitabı yazarken geçen zaman arasında devirdaim yaparak insanın içine işleyen konuları çok akıcı anlatmış.
Sevdim. Harcanabilecek güzel bir 5 liraydı.

Özet olarak; 5 lira (:

1 Beğeni

Ahaha öyle gerçekten de :d

Sesler - Ursula K.Guin

Batı Sahili Yıllıkları serisinin ikinci kitabı. İlk kitap Marifetlerin devam kitabı. Bu sefer aynı dünyada farklı bir bölgedeyiz. Ansulların şehri Aldlar tarafından işgal edilmiştir. Aldlar şehir yönetimini elde tutmakta ancak şehir sorunları ve insanlarına yönelik hiç bir girişimleri yoktur. Şehir insanlarının bir kıvılcamla parlayacak isyan öncesi, ilk kitaptaki iki ana karakter şehre giriş yapar çok daha büyümüş ve olgunlaşmış olarak. Kitap hakkında tek yorumum: Klasik Ursula abla anlatımıyla güzel bir kitap şimdi sırada serinin son kitabı Güçler var. Yalnız, Metis’in kapaklarını çok sevsemde bu üçlemenin kapakları çok basit kalmış.

Yaşamak Hatırlamaktır - Ülkü Tamer

İç ısıtan anılarla dolu güzel bir anı kitabı. Zaman zaman kahkahalar bile attım kitabı okurken. İlk 100 sayfa Ülkü Tamer’in memleketi Gaziantep’te geçen çocukluk anıları sonra, bir 60-70 sayfa ortaokul ve lise öğrenimini aldığı Robert Koleji anıları geri kalansa yayıncılık anıları üzerine samimi, yalın ve içten bir dille çok hoşuma giden bir kitap oldu.

Kimsesizler Cumhuriyeti - İsmail Saymaz

Gazeteci İsmail Saymaz’ın son kitabı. İnce bir kitap ama okuması yürek dağlayıcı. Yazar bu sefer bu kitapta devletin yetersiz öğrenci yurtlarından dolayı tarikatlara terk edilmiş öğrenci yurtlarını ve burada yaşanan olayları inceliyor. Hepinizin bildiği gibi Aladağ, Ensar Vakfı… gibi. Mahkeme dosyalarındaki ifadelere, kararlara, bilirkişi raporlarına dayanarak olayları herkesİN içine dokunabilecek şekilde okuyucuya aktarıyor.

3 Beğeni

Civata Kafa ve Diğer Tuhaf vakalar zevkli ve bir okadar da kısaydı. Mike mignola’nın tarzı çok iyi umarım tez zamanda eksik kitaplarıda türkceye kazandırılır. Çizimler iyi, hikayeler karışık arada hellboya’da gönderme vardı güzeldi alıp okuyun. :slight_smile:

1 Beğeni

Godot’yu Beklerken

Kayıp Rıhtım Öykü Seçkisi’nde okuduğum şuradaki öykü sayesinde adını duyduğum ve @mega07 'nin açıklaması üzerine aklımdan bir türlü çıkmayan şu eseri, yılın son kitabı olarak okuyup, bitirdim.

Kitabın baskısı tükenmiş olmakla beraber malum sitelerde ikinci el olarak bulabilirsiniz.

Samuel Beckett’in 1948 yılında Fransızca olarak yazdığı iki perdelik bir tiyatro metni. Gogo ve Didi’nin bir ağacın yanında Godot isimli kişiyi beklemelerini konu alıyor. Bu bekleyişin ardında ise oldukça derin mesajlar mevcut. Herkesin kesinlikle okuması gerektiğini düşünüyorum. Hem kişi hem de kitlesel psikolojiye güzel bir pencereden bakmış.

Gogo(Estragon) hep gitmek isteyen ama Didi’nin (Vladimir) onu tutarak sürekli gidemeyecek olmasından bahsederek, nedenini de “Godot’yu bekliyoruz,” olarak sürekli hatırlatmasını ve bu bağlamda insanlığın, kitlelerin, kişilerin boşa ve amaçsızca harcanan vaktini farklı bir dille anlatıyor. İnternette araştırdığınızda tiyatronun Türkçe alt yazılı videoları var. Okuduktan sonra izlemek veya okumadan izlemek isterseniz bulabilirsiniz.

Eğer beni tanıyanlardan birisi bu kitabı okusaydı beni kesinlikle Gogo ile bağdaştırırdı. Kendimden, yaşadığım çevreden ve toplumdan çok fazla iz buldum bu kısacık eserde. Aslına bakarsanız üstüne çok fazla konuşulabilir ama ben burada keseceğim. Kendinizi bir boşlukta, bir bekleyişte hissediyorsanız, sürekli bir şey olsa da şunu yapsam diye durup duruyorsanız, bu kitabı mutlaka okumalısınız.

Alıntılar:

‘‘Sıkıntıdan patlayacağız, inkar edemeyiz bunu. Güzel. Peki. Bir değişiklik oluverince ne yapıyoruz? Fırsatı kaçırıyoruz. Hadi işe koyulalım. Birazdan her şey bitecek ve biz yeniden yalnız kalacağız, hiçliğin orta yerinde.’’

Yaşlanacak zamanımız var. Hava çığlıklarımızla dolu. Ama alışkanlık büyük bir uyuşturucu.

Estragon: Şimdi n’apıyoruz?
Vladimir: Bilmiyorum.
Estragon: Hadi gidelim.
Vladimir: Gidemeyiz.
Estragon: Niçin?
Vladimir: Godot’u bekliyoruz.
Estragon: [Umutsuzca.] Ha!

Arka Kapak Yazısı:

Godot’yu Beklerken 1948 yılında Fransızca olarak yazıldı ve 1953’te Paris’de sahneye kondu. Zamanla ülke çapında ün kazandı. 1954 yılında Beckett tarafından bazı değişikliklerle İngilizceye çevrildi ve başka ülkelerde de sahnelenmeye başladı. Avangard olarak nitelenmesine karşın hızla klasikleşti.Oyunun varoluş sancıları çeken kahramanları, yolları kesiştiğinde birbirleriyle iletişim kurmaya çalışırlar. Her gün yinelenen bu ritüelde bellek işlevinin yerine getiremeyince de gerçekliğin kesinliğinden uzaklaşmaya başlarlar.Kimilerine göre tüm zamanların en iyisi olan bu oyun, 21. yüzyılda da kafamızda soru işaretleri bırakmaya devam ediyor.

12 Beğeni

Verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim.

Bana İkimizi Anlat - Ahmet Batman

Bir öğrencimin elinde görünce “Evladım bunları okumayın, vaktinize yazık, çöp bunlar.” dememle öğrencimin “Hocam siz okudunuz mu hiç Ahmet Batman? Neden okumadığınız yazarla ilgili böyle konuşuyorsunuz?” demesi üzerine okuyorum.

Başlarda midem bulanmadan okuyabiliyordum ama şimdi her cümle içimi ürpertiyor. Abartmıyorum üzerine basılan kağıda, harcanan mürekkebe yazık.

Şu an klavye üzerinde bastığım her harf için harcadığım enerjiye yazık.

Sokağa çıkıp duvar yazılarını okusam çok daha faydalı bir iş yapmış olurdum.

Bim broşürünü okusam daha çok keyif alırdım. (Hatta Bim poşeti üzerindeki küçük yazıları okusam.)

Bulutların şekillerinden hayal kursam daha çok heyecanlanırdım.

Kitaplığımdan rastgele kitaplar seçip herhangi bir sayfasından birer kelime alsam ve yanyana koysam bu kitaptakinden daha anlamlı cümleler ortaya çıkar.

Karınca yuvası izlesem, kahve kupamın kağıtta bıraktığı ize baksam, yağmur damlalarının pencere camından aşağı süzülüşünü izlesem, 2,5 yaşındaki yeğenimin karalamalarını incelesem daha çok sanatsal zevk alırdım.

Ayakkabımın bağı çözülse bu kitaptaki dramatik sahnelerden daha çok üzülürdüm.

Sırf kapağına baksam ve aklımdan bir şeyler geçirsem bunlar kitaptaki olaylardan daha anlamlı olurdu.

İnşaat izlesem, bir Enes Batur videosu açsam, elimi mum üzerinde gezdirsem, ayak parmaklarıma baksam, çamaşır makinesi izlesem (çalışmasına gerek yok) daha çok keyif alırdım.

Bu kitap yeni aldığınız dondurmanızın bütün toplarının yere düşüp elinizde bomboş külahla kalakalmanızdan, en sevdiğiniz tişörtünüzün beş beden çekmesinden, bir bebeği severken üzerinize kusmasından (hatta bir yetişkinin üzerinize kusmasından), cep telefonunuzun ekranı üzerine düşmesinden, ikramiye vuran biletinizin paranızı almaya giderken kaybolmasından, sınavda kaydırma yapmanızdan, saçlarınızın aniden dökülmesinden, buzdolabındaki dondurma kabından yaprak sarması çıkmasıdan, duşun ortasında suyun birden buz kesilmesinden, yerçekiminin olmamasından, güneşin doğmamasından bile daha kötü.

Bu kitaba harcayacağınız parayı mazgaldan atsanız, havaya savursanız, tinerciye verseniz, gemi yapsanız, duvardaki örümceği öldürmemek için külah yapıp içinde örümceği dışarı taşısanız, bir anlığına ısınmak için ya da mangalı tutuşturmak için yaksanız, bardak altlığı yapsanız, burnunuzu silseniz, (@AugusteDupin’den aldığım ilhamla) perde düşmesin diye kornişin ucuna taksanız daha hayırlı bir iş yaparsınız.

Bu kitabı okumak yerine gidin tırnaklarınızı kesin, tavana dokunmaya çalışın, sivilcelerinizi sıkın, evinizin koridorunda bir tur atın, bir bardak su için, evdeki fayansları sayın, komşuların ziline basıp kaçın, tik-tok videosu izleyin (hatta bir tane siz çekin), kaldırımda çizgilere basmadan yürümeye çalışın, duvara bakın, televizyonda doğrudan satış kanalları izleyin, çoraplarınızı renklerine göre düzenleyin, ayakta bir dakika boyunca durun, nefesinizi tutun, dirseğinizi yalamaya çalışın daha iyi.

23 Beğeni

Hayatımda ben böyle bir kitap eleştirisi görmedim :grinning: İşin kötüsü kitabı da merak ettiriyor :smile:

1 Beğeni

Tek katılmadığım nokta.

Bu arada, bu kitapların en güzel faydası, perde düşmesin diye kornişe takılabilecek en kalteli kağıtlar olması. Peçeteye göre daha kalın olduğu için kornişte daha sağlam duruyor. Perde de kornişten çıkmıyor. Tavsiye ederim.

1 Beğeni

O zaman hemen sileyim çünkü maazallah okursanız ömrünüzden çalınan dakikalar beni cehennemlik yapmaya yeter.

Enis Batur değil Enes Batur yazdım.

Ben zaten ikisi de birbirinden beter manasında yazdım.

1 Beğeni

Ohh, bir an çok korktum. Teşekkür ederim.

1 Beğeni

2019’a Dokudünya ile başladım. Yaklaşık 100 sayfa oldu ve oldukça ilginç gidiyor kitap…

10 Beğeni