Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)


BİTTİ.:tornado:

İlk kitabı okuduktan sonra can havliyle kendimi burada bulmuştum. Coşku insan tav veriyor, evet ama bu kez öyle yapmadım. Prajna meditasyonu yapmak işe yaradı; sakinleştim. :slight_smile:

Efsane, ikinci kitapta yine dolu dizgin… kaosu yaratan hainlerin ölümlerinin yine “çıt” diye gerçekleştiği, dostun düşmana karıştığı, sonsuz olasılıkta komploların kokusunu derinden hissedeceğiniz müthiş bir anlatı.

Arrakis gezegeni ilk kitabın ardından cihada girmiş ve üzerinden on iki sene geçmiştir. Paul, masmavi İbad gözleriyle insanüstü- İmparatordur tüm halkların gözünde.
Dune, suyun her yerde hissedilebildiği bir cennete dönüşürken güç iktidar hırsını tetikleyen bir unsur olmuştur çoktan.
Paul’un kendi iç dengesini bulmaya çalışması, kendi kendini yok etmesi için bir silah mıdır…? Fremenlerin haklı siyeç özlemi imparatorluğa karşı kullanılabilir bir tehdit midir…? Kahinlerin artışı, Dune tarotu bakarak gelecek ihtimallerini nasıl etkiler…? gibi onlarca sorunun karşılığını ararken karşınıza çıkan Duncan Idaho’yu tanıyabilecek misiniz, merak ediyorum.

Son olarak dilerim ki;
“Sizin ve hanenizin üstünden iyi şans eksik olmasın”

25 Beğeni

Bleach 10 bitti.

İçigo’ nun arkadaşlarıyla beraber Rukia’ yı kurtarma çabaları devam ediyor.

10 Beğeni

Bleachin en güzel arcı hocam, keyifli okumalar dilerim.

2 Beğeni

Uzun zamandır merakla beklediğim Hyperion’ı, okuma etkinliği kapsamında okudum. Son zamanlarda en yavaş okuduğum kitaplardan birisi oldu çünkü hem hard sci-fi olması hem de bilim kurgu kadar felsefe ögeleri ve edebi referanslar içermesi sebebiyle sindirerek ilerlemek istedim. Ayrıca etkinlik içerisinde anlamadığım yerleri sormam ve teoriler üzerinde tartışmamız da çok faydalı oldu.

Kitap bir yolculuğa çıkmış birbirinden alakasız 7 kişinin aslında 6 hikayesini anlatıyor. Kitaptaki en etkileyici şeylerden birisi, her yolcunun hikayesini anlatırken kendi kişiliğine göre anlatımın değişmesi. Mesela asker daha net, keskin cümleler kullanırken şair ise daha edebi bir dil ve şairane cümleler kullanıyor. Bununla birlikte en sevdiğim öykü alimin öyküsü oldu, sebebini de etkinlikte açıkladım, buraya spoiler olmasın.

Yazarın birçok yazardan etkilendiği açık. Bunların listesini yapsak yorumlarımdan uzun sürer sanırım. Ama bu kadar referansı anlayabilecek donanımda bir okuyucu olmadığım için yer yer böyle sanki cehalet zırhımdan “tink, tink” diye sekti bu referanslar. Bütün bunlar yazar Simmons’ın bir deha olduğunu göstermiyorsa başka ne gösterir bilmiyorum.

Son olarak, çevirisi için @YaprakOnur’a, editörlüğü için de @Everfever’a teşekkürlerimi sunuyorum. Çeviri konusunda gözüme çarpan neredeyse hiçbir şey olmadı, görebildiğim bir iki typo’yu da kendilerine ilettim. Çok zor bir işin altından layıkıyla kalkmışlar. Dilerim ikinci kitap da bu yıl içerisinde gelir zira çok can alıcı bir yerde bitiyor kitap. :slight_smile: Yine de bu durum okumanıza engel değil, okuduktan sonra devam etmek istemeyenler için bu kitabı bir “hikaye kitabı” olarak değerlendirmek de mümkün.

Kitaba notum 9/10. 1 puanı neden kırdım ben de bilmiyorum ama elim 10 puana gitmedi. Büyük ihtimalle her hikayenin başlarının bir tık donuk olmasından dolayıdır. :slight_smile:

26 Beğeni

İTAAT - MICHEL HOUELLEBECQ

Kitabı yeni bitirdim. Kitabın başlarında çok fazla argo ve cinsellik olması beni biraz bunalttı ama yazarın anlatımı akıcı. Konusu; 2022 yılı Fransa’da Ben Abbes’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanıp iktidara gelmesi ile birlikte Fransa’nın yaşam tarzının şeriat eksenine kaymasını( çok eşlilik, kılık kıyafet), ataerkil bir düzene dönüşmesini ve Avrupa’nın başka yerlerinde de yine İslami politik bir yükseliş olmasını konu alıyor.

16 Beğeni

kartallarin-zaferi-7384301-51-O

Kartalların Zaferi

Temeraire Serisi 5.Kitap

Beşinci ve 6. Kitaplar çıktığında Karanlık Cevher Serisi 3. Kitabın ortalarındaydım; çok beğendiğim bir seri olmadı Karanlık Cevher, kendini okutuyor ama ortada birinci kitabın sonlarında öğrendiğimiz çok büyük bir ana çatışma var ve bu çatışma için ne kahramanlar ne de yüzeysel anlatım şekli uygun değildi, boyundan büyük işlere kalkışmış bir seri bence. Aynı evrende aynı kahramanlarla daha spesifik bir hikaye anlatılabilirdi. Neyse Temeraire serisi 4.kitap sonunda çok girift bir yerde kalmıştı, devam kitapları gelince sadece başına bakıp ne olduğunu öğrenmek istemiştim ama bırakamadım :relaxed:

Hikaye Napolyon zamanında geçiyor, ortada Napolyon ile diğer Avrupa devletleri arasında bir savaş var, ambiyans geçtiği dönemi yansıtıyor tek fark hava kuvvetlerinin ejderhalardan oluşması, farklı yetenekleri olan farklı boyutlarda ejderha türleri var ve onların yetenekleri dışında fantastik bir unsur yok… Ejderhalar yumurtadan çıktıklarında karşılaştıkları insana bağlanıyorlar, yumurtalar hava kuvvetlerinin kontrolünde olunca da bağlandıkları kişiler hava kuvvetleri mensupları oluyor ve sonrasında o ejderhanın kaptanı oluyorlar, bu arada ejderhalar zeki yaratıklar ve konuşabiliyorlar bizim ana kahramanlarımız da ejderha Temeraire ve kaptanı Will Laurence, savaşın İngiltere tarafındayız ki 5 kitaptır bu savaşın kahramanların olduğu bölümlerini detaylı olarak okuyoruz, Osmanlı’da geçen bir bölüm de var

Felsefi derinliği olan bir seri değil, benim en çok kalbime dokundu, eski dostlara yeniden kavuşmuş gibi hissediyorum, uzun süredir hem ana hem yan karakterlerine bu kadar bağlandığım bir seri olmamıştı, hiç kimse siyah beyaz değil ve hiçbir karakterin altı boş değil, iç çatışmalar vicdan ve görev arasında kalmaktan kaynaklanıyor. Onur, bağlılık, dostluk ve sorumluluk gibi kavramlar o kadar ön plandaki bir de bunlara bazen sinir bozucu olan İngiliz nezaketini ekleyin :relaxed:, utanmayı bile bilmeyen insanların hegemonyasındaki kendi zamanımızdan sonra ilaç gibi geldi.

Kitabın anlatımı sade ama asla basit değil, bir savaş etrafında olaylar gelişiyor ve ben bir kadın yazarın ki bildiğim kadarıyla bir ordu deneyimi yok, böylesine detaylı bir savaş tasvir edip üstüne de kitaplar boyunca kendiyle çelişmeyip tökezlememesini çok takdir ediyorum, yine bir kadın okur olarak kitaplar boyunca savaş okuyup sıkılmadığım için kendime de hayret ediyorum, öyle detaylar var ki mesela hava kuvvetleri için gereken yakıt ikmal (inekler, geyikler ve domuzların temini) yöntemleri bile atlanmamış

İlk 4 kitaptan sonra çevirmen değişmiş. Aynı çevirmenden devam edilmesini tercih ediyorum çünkü serilerin kendi atmosferi ve literatürü (kavramları) olur, bir noktadan sonra bunun değişmesi çok can sıkıcı ama burada onu hissetmedim ilk 4 kitaptaki tercihlere dokunulmamış ve üslupta değişmemiş, güzel bir Türkçeydi, 7-8-9 da hızlı bir şekilde çıkar umarım

Bu tarz daha çok gençlere yönelik fantastik serilerin okuduklarımın arasında harry potter’dan sonra ikinci sıraya koyuyorum ben, sonra sir benfronun şarkısı ve demir druid serileri gelir, onlardan sonra wardstone günlükleri. İz bırakmayanlar ise fablehaven, karanlık cevher ve belgariad

Kitapla okur arasındaki ilişki kişisel bir ilişkidir o yüzden farklı okurlarda farklı yansımaları olacağını bilerek ama yine de gönül rahatlığıyla temeraire serisini tavsiye ediyorum

19 Beğeni

Dune Sapkınları’nı sınavımdan sonra okumayı planlıyordum ama son zamanlarda okumaya çalıştığım her kitabı yarım bıraktım için Dune Sapkınları’nı daha fazla bekletmek istemedim. Bugün 70 sayfa okudum. Kitap diğer kitapların tekrarı gibi geldi.

Kitabı kapattığım da Dune evrenine yabancı kaldığımı farkettim. Zaten tekrar okumak istiyordum, seriye yeniden başlama kararı aldım.


Embriyogenesis- Özlem Ada
Yerli bir bilimkurgu romanı. Zamanında Sarmal Yayınları’ndan çıkmış. İçinde birbiriyle bağlantılı iki adet öykü bulunuyor. Konusu ise gerçekten ilgi çekici. “Hadi canım böylesi de olmaz.” denilecek cinsten değil. Kısaca değinecek olursam teknoloji geliştikçe insanların genetik özellikleri doğmadan belirleniyor, hücreleri yapay olarak üretiliyor. Bir süre sonra yapay insanlar ölmeye başlıyor. İkinci öyküde bu gizem çözülmeye çalışırken ilk öyküde bu gizem çözüldükten sonrasından bahsediliyor. Arka planda kalmış bir kitap olsa da ben gerçekten beğendim. Puan verecek olsam 8/10 verirdim. Bunun nedeni de aklımda bazı soru işaretleri kalmış olması ve kitaptaki mantığı çözmenin biraz zorlayıcı olması. Ancak genel olarak güzel bir kitap. Çok fazla bilimkurgu okumuyorum ancak bilimkurguya ilgiliyseniz bakmanızı öneririm.

14 Beğeni

Engin Geçtan - İnsan Olmak

19 Şubat 2018’de, 3 yıl önce kaybettiğimiz Engin Geçtan Hoca’nın bu güzel eserini hepinize tavsiye ediyorum. Allah rahmet eylesin.

9a41b96b521f1c7b33d43d748010a2bd-OBERS

goodreads

Bol bol altını çizmelik paragrafları olan, farkındalığı arttıran ve kurgu dışı olmasına rağmen su gibi akıp giden bir kitap. Engin Geçtan gerçekten çok güzel analizler ve tespitlere yer vermiş kitabında. 1983’te yazdığı İnsan Olmak, günümüzde okunduğunda hiçbir şekilde arada 35 seneden fazla zaman olduğunu fark ettirmiyor. O kadar gerçekçi ve doğru tespitler var ki, çoğu paragrafta ya kendiniz ya da çevrenizdeki herhangi birini göreceksiniz.

Eşimin uzmanlık alanında olmasından dolayı art arda iki defa okuyup önerdiği bir kitaptı ve hemen araya alıp okudum. Normalde hiç kurgu dışı okuyacak havamda değildim ama ilaç gibi geldi. Herkese de tavsiye ederim. Başka kitaplarla da birlikte okunabilecek bir eser. Bölümlere ayrılmış şekilde hap gibi, öykü okur gibi ara ara da okuyabilirsiniz. Mutlaka bir şeyler kazanacaksınız bu kitaptan.

17 Beğeni


Orhan Pamuk - Beyaz Kale

Beyaz Kale’yi okudum. Orhan Pamuk’un kitaplarını karışık sırayla okuyorum, ama bu kitabı okurken keşke kronolojik sırayla okusaymış dedim kendi kendime.

Kitabın başında Faruk Darvınoğlu’na ait bir önsöz yer alıyor, bu adam kim diye aratınca Sessiz Ev’de yer alan bir karakter olduğunu öğrendim. Bu durum hoşuma gitti, ama bir yandan da Sessiz Ev’i okumadığıma hayıflandım. Faruk kitabı bir arşivde bulduğunu iddia ediyor, ama bazı sebeplerden dolayı tarihi bir belgeyken kendi yazdığı bir kitap olarak yayınlamaya mecbur olduğundan bahsediyor. Daha önsözden itibaren kitabın tamamına tesir eden ikilikle ilk defa burada karşılaşıyoruz, kitabı Faruk mu yazdı yoksa Faruk’un bulduğu ve biraz süslediği bir elyazmasından mı ibaret kitap. Her iki durum da Pamuk’un kitabın yazarlığından sıyrılmak için ürettiği bir oyundan ibaret, Pamuk bu oyunu güçlendirmek için kitabı oldukça sade yazarak kendini başarılı bir şekilde kitaptan soyutlamayı başarmış.

Pamuk üslup açısından kendisini soyutlamasına rağmen seçtiği konu ve tema açısından varlığını kitapta hala sürdürüyor. Özellikle Kara Kitap’ta kullanacağı metaforlara bu kitapta da yer verilmiş. Metaforların benzerliğinden ve iki kitabın yazım yıllarından dolayı Beyaz Kale’nin, yazar Kara Kitap’ı yazarken düştüğü sıkıntılardan kurtulmak için yazdığı, yazmak zorunda hissettiği öncül bir kitap olduğuna dair bende bir intiba uyandırdı. Kitapların birbirleriyle bağlantılı olmadığını biliyorum, ama yine de Kara Kitap’ın, Beyaz Kale’den sonra okunması gerektiğini düşünüyorum. Ben tam tersini yaptığım için Kara Kitap’ı yeterince anlayamadığıma karar verdim. Bu yüzden Kara Kitap’ı yazarın diğer kitaplarını okuduktan sonra tekrar okumayı düşünüyorum.

12 Beğeni

L.N. Tolstoy - Ivan Ilyiç’ in Ölümü bitti.

İvan İlyiç sıradan bir adamdır. Kendine göre iyi makamlara gelmiş, olması gerektiği gibi yaşamaya özen göstermiştir. Bir gün başına gelen ufak ve önemsiz gördüğü bir kaza sonrasında bu kaza sebebiyle rahatsızlanır ve bu rahatsızlık onu yavaş yavaş ölüme doğru götürmektedir. Bu andan itibaren ölümle ve aynı zamanda etrafındaki insanlarla yüzleşmeye başlayan İvan İlyiç yaşamını, varlığını ve ölümü sorgulamaya başlar.

Ve Tolstoy abimiz o kadar sade ve güzel anlatmış ki kendinizi İvan İlyiç’ i teselli etmeye çalışırken bulabilirsiniz. Ölüm düşüncesinin ve ölüme gidişin insan ruhunu nasıl etkilediğini okumak isterseniz harika bir kitap.

16 Beğeni

Ben bu kitapta tesellinin ölen kişi için değil de geride kalanlar için olduğunu daha net gördüm. Acaba insan ölürken teselli edilmek ister mi? :thinking:

1 Beğeni

H. P. lovecraft- Cthulhu’nun çağrısı(!itahaki karanlık kitaplık
Yazarın okuduğum ilk kitabı ve tek cümle ile fijrimi özetlersem. Yazarın ruh hastası olduğunu düşünmeme sebebiyet veren kitaptır.

1 Beğeni

0001866392001-1

Nathanael West - Bayan Yalnızkalpler

goodreads

1940 yılında, henüz 37 yaşında, bir trafik kazasında hayata gözlerini yumdu. Ölümünden sonra değeri anlaşılmaya başlanmıştı fakat deha(yazma dehası) potansiyeli taşıyan eserleri bir elin parmaklarını geçmediğinden de olacak, hiçbir zaman edebiyatın podyumunda yürüyemedi. Eşi ve kendisi bu elim kazada öldüğünde, başta Amerikan edebiyatı olmak üzere yazın dünyası bir fırsattan yararlanamamış oldu.

Bayan Yalnızkalpler, Amerikan Güzin Abla örneği diyebiliriz. Kendisi erkek olmasına rağmen mahlası böyle. Gizli bir gazete kalemi yani. Bu kısacık kitapta bir gazeteye gelen okur mektuplarıyla bezeli, biraz da mizahi satırlarla karşılaşacaksınız. Yalnız Bayan Yalnızkalpler’in hayatı, gelen mektuplardan bile enteresan. Tuhaf davranışlar sergileyen, hatta ufak tefek kriminal olaylara karışan, sarhoş olan, dayak yiyen, yabancılaşma benzeri bir duyguya kapılmış, dini açıdan da boşlukta olduğu açık olan gerçekten ilginç bir karakter. Takma adı dışında gerçek adını da kitap boyunca öğrenemiyoruz.

Anlaşılacağı üzere bu kitapta okur mektuplarından çok Bayan Yalnızkalpler’in buhranlarını takip ediyoruz. Okurlarından çok daha fazla yardıma ihtiyacı olduğunu düşünüyorum ben açıkçası.

Jonathan Lethem’ın kitabın başındaki yazısını elbette kitaptan sonra okumalısınız. Spoiler anlamında hayati bir şey yok ama ben her zaman bu tarz ilave yazıları kitabın sonunda görmek isterim açıkçası.

Bana bu eser özellikle sonuyla, Türk Edebiyatı Klasiği tadı verdi. Türk Klasikleri’nin o trajikomik, yarı dramatik hallerini çok anımsatıyor gerçekten. Sanki Hüseyin Rahmi okuyormuşum gibi hissettim kısa bir süre. Kısa ve kolay bir kitap olmasından dolayı Nathanael West’e başlamak ya da onunla tanışmak için çok uygun bir eser. Tavsiye ediyorum.

14 Beğeni

Guardian tarafından 21. yüzyılın en iyi 100 kitabından biri olarak değerlendirilen Kızların Suskunluğu bana ilk 100’ü böyleyse geri kalanları görmek istediğimden emin değilim diye düşündürdü. Bıçaklarımı kınından çıkardım biraz acımasız yorumlar yapmak için, kitabın sevenlerinden şimdiden özür diliyorum.

Okuyan insanlar olarak hepimizin belirli zamanlarda aklına muhteşem kurgu fikirleri gelir. Kimimiz sakince bu yazma yeteneğine sahip olmadığımızın bilinciyle bu fikri içimize gömeriz. Pat Barker’ın da aklına bu muhteşem fikirlerden biri gelmiş. Hatta savaşın kadın tarafının yakıcılığını yazma cesareti gösterdiği için tebrik ediyorum kendisini. Ama yüzyıllarca insanların dilinde gezinen ve Homeros’un kaleminden şahit olduğumuz bir destanın bu kadar “genç-yetişkin” diliyle yazılması, tarihi bir kutsallıktan çıkartılıp belirli kısımlarda bir kötü çocuk hikayesine dönüştürülmesi beni çileden çıkardı. Öncelikle kitap tamamen Akhilleus’un hikayesinden ibaret, hatta kitabın sonunda bunu Briseis’in ağzından da duyuyoruz. Sözde kadın bakış açısı ile yazılmasına rağmen hiçbir kadının karakterini, yaşanmışlıklarını tam olarak hissedemedim. Kitap sürekli " bu adam kardeşlerimi öldürdü ondan nefret ediyorum-bu adam aslında içinde kırgın bir çocuk taşıyor" ikiliği içinde gidip geldi.

Bıçağımı tekrar kınına sokup büyük bir beklenti ile başlanmazsa birkaç gün içinde bitirilebilecek ve sonrasında unutulacak bir kitap olduğunu düşünüyorum. Ama bunu okumak yerine Homeros’un destanını okuyup sonrasında kadınların yaşadıklarını kendi kafanızın içinde düşünmenizi öneririm. Eminim daha kanlı ve yapaylıktan uzak bir gerçeklik çıkar karşınıza. Güzel okumalar rıhtım sakinleri🌿

18 Beğeni

images (5)

Stephen King’in “Çağrı” kitabını bitirdim. King kesinlikle okuyucuyu nasıl kitaba bağlayacağını biliyor. Okurken asla sıkmıyor ve işlediği konu ne kadar ilginç olursa o kadar çok okumaya devam ediyorsunuz. Baş karakterimiz geçirdiği bir kazadan sonra yıllarca komada kalmasının ardından, bir şekilde kişilerin hayatı ve geleceği hakkında bir görüşe kavuşuyor. Olay bu kadar basit ama King’in kitabı kurgulaması ve karakterlerin hikayeleri o kadar cezbedici ki basit hikaye bir anda derin izler bırakabiliyor insanda. Kısaca söylemem gerekirse King sevenler zaten okumuştur, sevmeyenler de bu kitapla şans verip tanışabilir.

Okuduğum diğer kitap ise Steven Peck’in “Kısa Bir Cehennem Ziyareti”. Aslında şu anda otobüs yolculuğunda olduğumdan yol bitene kadar açar açar okurum diye aldığım bir kitaptı. Fakat yolculuğun 2. Saatinde kitabı bitirmiş bulunuyorum :joy: Daha da baya yol var :laughing: Adından da anlaşılacağı gibi cehenneme düşen karakterimizin gözünden cehennemi tanıyoruz. Sürpriz bozan vermek istemediğinden cehennem tasvirinden bahsetmek istemiyorum ama kitap çok akıcı ve merak uyandırıcı. Öylesine başladığım bir kitaptan bu kadar derin bir anlam beklemiyordum. Beni şaşırtan, beğendiğim bir kitap oldu.

24 Beğeni

Kısa Bir Cehennem Ziyareti forumun klasiği sayılır aslında. Verdiği mesajlar itibariyle çok güzel bir eser. Ben ilk başlarda ne güzel cehennem demiştim ama sonra…Beğenmenize sevindim.

3 Beğeni

Gene Wolfe sen bir ustasın.

Okumadan önce yorumları okumuştum seri ile ilgili. Çoğu yorum serinin okunması zor bir seri olduğunu söylüyordu ama ben öyle bir durumla karşılaşmadım. Şu gibi akıp gidiyor resmen. Yaratılan evreni falan harika.

Ancak bu kitabın okunması zor bir kitap diye resmedilmesi beni biraz rahatsız etti. Gayet rahat anlaşılabilecek betimlemeler var kitapta. Biraz kitap okuyan herkes rahat bir şekilde okuyabilir. Birde kitabın başında Neil Gaiman Wolfe okuma rehberi hazırlamış. Yok Wolfe’u şöyle okursanız daha iyi anlarsınız yok en az üç kere okumanız lazım. Bende kitaba başlarken korktum, ikinci bir Lem vakası yaşayacağım diye ama hiç korktuğum gibi olmadı. Yani uzun lafın kısası kitap akıcı.

Not: Kitap Dying Earth türünde.

30 Beğeni

Kısa ve bilindik bir hikayeyi anlatan bir kitaptı Sürgün Gezegeni. Konusu bağnaz, geçmişine bağlı bir toplum ile bazı olaylar sonucu bu gezegene düşmüş sıra dışı yeteneklere sahip bir toplumun karşılaşmasını anlatıyor. İki toplumun gözünden baktığımda ikisinin de haklı olduğu yerler vardı. Sonrasında bu hikayeyi iki toplum olarak değil de iki jenerasyon arasında geçse yine aynı sonuçları çıkaracağımı düşündüm. Alışagelmişin dışında, yoğun kitap okumayı sevenlere tavsiye ederim. 7/10

Konusuna bakmadan okumaya başladım ve başlarda tanıtılan 7 kabilenin hikayesini anlatacak diye beklerken hikaye çok farklı dallara ayrıldı. Heb, Man, Para, Poli, Şiz, Dep ve Kom kabilerinin her birinin farklı özellikleri var bu özelliklerinin geldiği yeri öğrenince şaşırdım ve macera kitabı gibi başlayan bir kitap daha farklı yöne döndü. Uzaylılar, mutasyon geçirmiş maddeler, psişik güçlere sahip insanları barından dolu dolu çok güzel bir kitaptı. 9/10

Serinin sonuna yaklaşırken HP evreni geçmiş hikayeleri de katarak gelişirken HP karakterinden iyice uzaklaşıyorum. Son kitabında yarısındayım. Filmlerden bildiğim bir hikayeyi kitaplardan deneyimlemek tabii ki daha güzel oluyor ve filmdeki mantık hatalarını anlamış oluyorum böylelikle.

Serinin üçüncü kitabı, karakteri artık tanıdığımdan mı yoksa farklı kişilerin hikayelerine çok ara vermeden dönüp devam ettirmesinden mi bilemediğim bir şekilde çok akıcı başladı. Kitabın yarısına bir günde ulaştım neredeyse. Kitabın ilk bölümünden itibaren hemen hemen her karakter adeta satranç hamlesi yapıyor. Her hamle kafamda soru işareti bıraktı ve bunları takip etmek için her bölümün sonunda notlar almaya başladım. Ne zaman hamleler bitecekte kim kimi alt edecek merakıyla akıp gitti kitap. Ha bu bölümde ha sonraki derken bir yerden sonra sıkmaya başladı. Sonunda Leto’nun Çöl İblisi şeklini alması ise tam bir fiyasko oldu benim için. Bu serinin başından beri baharatın verdiği fiziksel özellikler gençleştirme, rota bulma gibi özelliklerken; kumalabalılarından Hulk ve Venom karışımı güçlere sahip bir Leto hiç beklemiyordum. Vaizin Paul çıkmasına gelecek olursak kitapta kimliğinin ortaya çıkması çok sona saklandı bence. Oku gerdi gerdi geri çok geç bıraktı. Bu yüzden Paul olduğunu öğrenince heyecanlanamadım bile. Rahimde doğanların kendi içlerinde verdikleri savaşa ise bayıldım.
Irulan’ı ikinci kitapta çok aktif ve Paula karşı görürken bu kitapta çocukların gerçek annesi gibi davranması tutarlı gelmedi bana.
Idaho ve Gurney karakterlerini yan karakterden çıkartıp biraz daha geliştirseydi keşke. Idaho’nun ölmesine ilki kadar şaşırıp üzülemedim bile.
Corrino Hanedanı’nın bu kadar çabuk ittifak sağlayacağını düşünmüyorum. Gelecek kitaplarda sanki bu durum sorun yaratacak gibi.
Paul’un seçtiği yolda bile onlarca gezegen ve milyarlarca insan ölmüştü. Leto buna piknik gibi diyor, Altın Yolun Tayfun Savaşı ile daha büyük yıkımlar getireceğini düşünüyorum.
Hilkat Garibesi olan Alia da öldüğüne göre artık yeni bir düşman lazım olacak. Bu güçteki Leto’nun karşısına kim çıkacak merak ediyorum.

Sürpriz kaçıran olmadan söyleyeceklerim ise ilk ve ikinci kitabın tadını alamadan okudum bu kitabı. Yer yer çok karakterlerin davranışlarını çok sevdim yer yer mantıksız buldum. İlk üç arasından en düşük puanım buna olacak.8/10

Aklıma geldikçe sürpriz bozanlı kısma yazmaya devam edeceğim.

27 Beğeni

13 Beğeni