Hasan Ali Yücel Klasikleri Dizisi

Listeye yeni kitaplar eklendi. Bu kitapların listeye geç eklenmesinin sebebi, orijinal sıraya uymamdan kaynaklı. En son çıkan kitapların arkasında bulunan listeye uygun halde gidiyorum. Eğer son kitaplardan elinde olup fotoğraf paylaşabilecek olan varsa listeyi daha hızlı orijinal sıralamaya göre listeleyebilirim. Biliyorsunuz ki kitap siteleri bu dizide bulunan kitapların sıra numarasını yazmıyor. Kitapların sırtlarıda sitelerde paylaşılmıyor. Bu nedenle sıralamayı geç yapıyorum.

Amacım doğru ve düzgün sıralamayı takip etmek. Bu kitapladan sonra çıkan kitaplar oldu ancak sıralama belli olmadığı için eklemiyorum/ekleyemiyorum.

  1. Mektuplar (Tyanali Apollonios)
  2. Vesiletü’n - Necat Mevlid (Süleyman Çelebi)
  3. Carmen (Prosper Merimee)
5 Beğeni


Şunu da ekler misin?

5 Beğeni
  1. kitap olarak listeye eklendi.
1 Beğeni

Vayyy jan_k, kitabı almışsın…

1 Beğeni

Beni de ciltli fanatiği yaptınız.:grin:

1 Beğeni

Serinin tümüne sahip arkadaşlardan geniş açılı hd fotoğraf gelmedi bir türlü. :slight_smile: Geçmiş gönderilerde birkaç tane vardı ama görüntü kaliteleri çok düşüktü diye hatırlıyorum.

1 Beğeni

Seride çok kötü kitaplar da var açıkçası. O yüzden hepsine sahip olmak pek mantıklı değil.

Merhaba hocam, serinin neredeyse tamamı bitti, Atinalı Timon kaldı sadece. Öncelikle okuyup bitirdiğim kısmını atayım. Oda çok dar olduğu için panoramik olarak çekim yapmak zorunda kaldım, görüntü iyi olmayabilir o yüzden ayrıntılı çekim de yaptım.

Panoramik çekim;

Ayrıntılı 1.bölüm:

Ayrıntılı 2.bölüm:

Ayrıntılı 3.bölüm

Henüz okumadıklarım:

Divan-ı Kebir’i buldum ancak kutusu yoktu.

Ayrıca arkadaşlar fotoları yüksek çözünürlükle çekmeme rağmen bir türlü çektiğim şekilde yükleyemedim. Telefonla çekip pc’ye yükledim :slightly_frowning_face:

38 Beğeni

Yüksek çözünürlüklü fotoları yükledim arkadaşlar.

2 Beğeni

Hocam, sanırım Zola’ların olduğunu tahmin ettiğim ikinci bölümünün beşinci rafını çekmemişsiniz. Harika bir kitaplık olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.

2 Beğeni

:grin::grin::grin: Güzel yakalamışsın hocam. Valla eksiklerin neler olduğunu şıp diye çözmüşsün. Tebrik ederim. Sonradan bende dolapların kapalı olduğunu fark ettim. Açık şekilde ekliyorum şimdi.

9 Beğeni

Çok teşekkür ederim. :slight_smile:

Hayranlıkla bakıyorum raflara. Sıralı liste elimizde olsa da, fotoğraf daha bir başka oluyor.

Ciltli kitaplardan çok hoşlanmıyorum bu sebeple ciltsiz topluyorum ben seriyi ama daha 4’te 1’ine bile ulaşamadım. Hedefim birkaç yıl içinde toplamak.

@kultablasi : 80’i aşkın HAY klasiği okudum ama kötü bir kitapla karşılaşmadım ben. Herkesin kendi zevki tabii ki. ^^

2 Beğeni

Aslında hocam kötü kitap yok seride. Bazı kitaplar ilginiz dahilinde değilse çok sıkıcı ve gereksiz gelebiliyor. Örneğin Copernicus’un Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine adlı eseri astronomiye ilgi duymama rağmen çok sıkıcı gelmişti. Çünkü içinde aşırı matematiksel ya da yörünge hesaplamaları bulunuyor ki bir yerden sonra okumak ve takip etmek gereksiz geldi bana.Kazım Taşkent klasiklerindende çıkmıştı synı eser ama çok ince ve genel geçer ifadeleri almışlar eserin içine.

Ya da bazı doğu edebiyatı kitaplarını maalesef ilgim olmadığı için okurken bayağı sıkıldım ama kafamda puslu da olsa bir iz bıraktılar diyebilirim. Babil ile ilgili destan ve yazıt tercümelerini uzmanları daha çok seveceklerdir.

Çok örnek var aslında ama kötü olduklarını düşünmekten çok sevdiğimiz ya da ilgi duymadığımız bir alana ait oldukları için sıkıcı olduklarını düşünmek dsha makul geliyor bana.

5 Beğeni

Elimde 100’ü aşkın ciltsiz kitap var.
Zamanında ciltsiz toplarken vazgeçip ciltliye dönmüştüm. Eğer düşünürsen çok uygun fiyattan devretmeyi düşünüyorum. Tamamı sıfır. Buradan da duyuralım belki uygun fiyata isteyen olur.

3 Beğeni

Ben düşünebilirim. Kitap listesi varsa görebilir miyim zahmet olmazsa.

Katılıyorum ancak ilgi alanından bağımsız olarak da kötü (kitaplığımda kapladığı yere üzüleceğim kadar kötü) kitaplar var. Aklıma ilk gelen örnek de Papağanın Yetmiş Masalı.

1 Beğeni




Bütün kitaplar bu kadar. Tamamı sıfır. Yalnız karamazov kardeşler ve anna karenina bir kez okundu.

5 Beğeni

Öncelikle hocam Papağanın Yetmiş Masalı’na haksızlık ettiğinizi düşünüyorum. Elbette içerisinde anlatılan öyküler bağnaz, tutucu hatta mizojenist görülebilir. Kadın, kocasını beklemeli, onu aldatmamalı onun arkasından dolap çevirmemeli, evde oturup çocuklarına bakmalı, kocasına yemek yapmalı ve ailenin temelini sarasabilecek türden davranışlarda bulunmamalıdır. Her ne kadar günümüzde 'kadın’ın konumu az çok değişse de (günümüzde kadına yönelik değerler ve bakış açısı çok az değişmiş olsa da) aslında doğu toplumlarında bu konum ve değerler fazla değişmemiştir maalesef.

Sadece Ppapağanın Yetmiş Masalı değil başka başyapıt eserlere bakıp günümüz değerleri, feminist teoriler ya da dini hassasiyetlerle bağlı olarak okumak oldukça hatalı bir yaklaşım. Eğer bu tarz bir okuma yapacak isek, Shakespeare’in Kral Lear veya Othello’sunu ne yapacağız. Othello kıskançlığı ve ahmaklığı yüzünden Desdemona’yı öldürdüğü zaman bu eseri çöpe mi atacağız. Her ne kadar oyunda yanlış anlaşılmalar ve hezeyanlar yüzünden ilerleyen kadın-erkek çatışmasını görsek de, neden içerisinde herhangi bir kadın düşmanlığı görüp bu metni çöpe atmayız.

Kral Lear mesela; oyunu hatırlayalım Lear yaşlanmış bir kraldır ve üç tane kızı vardır. Kabaca konusu Lear’in arkasından kocalarıyla iş çeviren iki kızına karşılık, babasına sürekli yardımda bulunan onu destekleyen Cordelia’yı görürüz. Burada yine erkeğin hükümranlığına ve egemenliğine bir destek görürüz. Kadın kocasının yanında olmalı, kocası yoksa babasının yanındaysa ona yardım etmelidir.

Yukarıda hemen aklıma ilk gelen eserleri yazdım. Papağanın Yetmiş Masalı’nın etkilediği düşünülen Bocaccio’nun Decamaron eserini nereye koyacağız peki? Hadi dinsel anlamda kendini tanrıya yakın hissetmeyen ya da inancı olmayan insanlar Dante’nin İlahi Komedya’sını çöpe mi atmalı? son bir örnek daha Chaucer’in Canterbury Hikayeleri’nden birinde 5 koca eskitmiş bir kadının hikayesi ve öğütleri anlatılır. Üçüncü kocasının onun dövdüğünden şikayet eder ancak yatakta iyi olmasından dolayı onu sevdiğini söyler.

Örnekler çoğaltılabilir bu açıdan. Papağanın Yetmiş Masalı’nı ya da diğer doğu kültürüne ait metin ve yapıları tek boyutlu olarak düşünmemek gerek. Binbir Gece Masalları’nı da o halde Şehrazat’ın yani ‘kadının’ erkeği sürekli hikaye anlatarak nasıl kendini ölümden kurtardığı ve kadının üstünlüğü olarak okumak gerekir.

Papağanın Yetmiş Masalı’nda anlatılan hikayeler, verilen örnekler sözde iyi kadın-kötü kadın ayrımını, kadının doğudaki toplumsal konumunun ne olması üzerine gerektiği üzerine değildir. Hİkayede kocasını aldatmaya çalışan kadın papağan tarafından her gün oyalanarak hikayelere maruz kalır ve kocası gelene kadar, kendisi de yapacağı davranışından pişman olana kadar bu hikayeler anlatılmaya devam eder. Herhangi bir kadın, doğu kültüründe kocasını aldattıktan sonra yakalanırsa nasıl bir ceza ya da yaptırıma maruz kalacağını çok iyi bilir ve bunu bilmesine rağmen gerçekten istiyorsa eylemine devam eder zaten. O halde bu türden hikayeleri anlatmanın amacı nedir? Kadınların bu hikayeleri okuyup yapacağı eylemden vazgeçmesini mi sağlayacaklar? Ya da kadınlar kendisine toplum nezdinde biçilmiş ve verilmiş görevleri kabullenip öyle mi yaşayacaklar? Bence bu kadar basit bir çıkarımda bulunmak hata olur.

Machiavveli’nin, Prens’i asıl yazma amacının halk okusun ve bilinçlensin diye yazdığı söylenir, böylece halk bunu okuyacak ve hükümdarlarının kendilerini nasıl yönetmek için türlü dolaplar çevirdiğini, halk üzerinden ne tür kazanımlar elde edebileceğinin görülmesi sağlanacaktır sözde. (bana göre bu da tek boyutlu bir yorumdur) Ancak bu halkın aptal olduğu anlamına gelmez, ya da hükümdarlarının gücünü pekiştirmek için onları oyuna getirmesi onlar üzerinden sömürü düzenini kurması halkın zaten bildiği, gördüğü ve deneyimlediği şeydir. Halkın bunu ayrıca bilmesi için Prens eserini okumasına gerek yoktur ki zaten okuyup bilinçlenip duruma gelselerdi o dönemde isyan eder hükümdarlarından bunun hesabını sorarlardı.

Papağanın Yetmiş Masalı’da bana göre kadınların bunu okuyup ders almaları, dizlerini kırıp oturmaları, ev işlerini yapıp kocalarını aldatmamaları için verilen ders niteliğindeki hikayeler değil tam anlamıyla tarih boyunca kadınların nasıl ezildiğini, toplum ve feodal yaşamın onlar üzerinden inşa ettiği ilişki düzeninin nasıl dışavurulduğunun anlatan masallar bütünüdür. Bu masallarda göze çarpan ilk şey iyi kadın-kötü kadın ayrımından çıkarabileceğimiz mizojenizmi besleyen duygulanımlar değil tam tersine özellikle bu eseri okuyup bu türden hikayelerin yazılmasına neden olan dönemin tarihine, kadına bakış açısına ve kadınların bu durumlardan nasıl kaçınmayı başardıklarına bakmaktır. İyi-kadın-kötü kadın durumuna eserdeki davranışların ödül-ceza olarak geri dönmesi şeklindeki bakış açısının bu eser için yüzeysel kalacağına inanıyorum.

13 Beğeni

Yeni

4 Beğeni

Bu kitap özelinde konuşacaksak şunu söylemeliyim elbette kitabın kadına bakış açısı malum fakat aynı fikri okuyucunun kafasına inatla kazımak ister gibi döndürüp durması kitaptan nefret ettiriyor. Elbette kimi klasik kitaplarda etik olarak doğru bulunmayan konular, ahlaksız karakterler var ve bunlar onları klasik olmaktan geri koymaz. Çünkü salt bir ana fikir etrafında, beyin yıkama amaçlı metinler değil. Genelde gözlemci, tarafsız bir üslupla anlatılır bu konu ve karakterler. Dolayısıyla verdiğiniz diğer örnekler o eserlere haksızlık olmuş bence.

Örnek demişken, sözün gelimi Dostoyevski, Suç ve Ceza’nın her sayfasında “zenginlerin neden öldürülmesi gerektiği” şeklinde bir propaganda yapsa idi bugün o kitap bir klasik olabilir miydi? Yani benim itirazım “işlenen konu” ya da kitabın kadına bakış açısı değil ki. Bunu bir kişisel gelişim kitabı gibi okuyana dikte etmesi. Üstelik bu fikir de öyle verdiğiniz diğer örneklerdeki gibi çıkarım yapılarak ulaşılan bir fikir değil, göze sokulan türden. Bu yüzyılda böylesine rezil bir metni okumanın kimseye de bir faydası olacağını düşünmüyorum. Doğu kültüründe kadının yerini anlamak demişsiniz ancak bu argümanı bir batılı olsaydım makul bulabilirdim.

Yine örneğin bir agnostik olarak kitaplığımda Tolstoy’un misyonerliğe soyunan kitaplarını bile bulundurmaktan rahatsız olmam. Çünkü ana fikirde aynı şeyleri paylaşmasam da yazarın özgün bakış açısını kıymetli bulurum. Bunun da ötesinde edebi ve felsefi derinliği vardır kitaplarının. Başarılı edebi eserin ayırt edici özelliği de buradadır zaten. Sana bir katili, bir ensesti, bir sadisti öyle anlatır ki o karakterden nefret bile etsen empati kurabilirsin. Bunların hiçbirisi “kıssadan hisse” amaçlı yazılmış bu masal kitabına uymuyor maalesef.

1 Beğeni