Hayaller Genç Ölür

Çayırlara uzanıp bulutların geçişini seyreder, büyüyünce ne olmak istediğimizden bahsederdik. Mutsuz, sevgisiz beş çocuk.

Ne hayaller, ne hayaller!

Sonra…

Bir tek ben kaldım işte.

Önce Gregor öldü. Yedi yaşındaydı. Üvey babası döve döve öldürmüştü onu sonunda. Öldüğü günün sabahı bana “O evde kendimi bir böcek gibi hissediyorum. Evdekiler varlığımdan haberdar ve görüp de mideleri bulansın istemiyorlar. Karşılarına çıktığımda da acımasızca saldırıyorlar.” diye dert yanmıştı. Sıska bacaklı Gregor Samsa; o hiç büyüyemedi.

Dört kişi kalmıştık.

Yıllar sonra, bir gece yarısı Werther’in intihar haberi geldi. İmkansız aşka kurban etmişti kendini. Silahı alnına dayayıp çekmiş tetiği zavallı. Biz, kalan üç arkadaş Werther’in cenazesinden sonra daha az görüşür olmuştuk.

Aramızda en şanslı olan Raskolnikov idi. Çayırlıkta, “avukat olmak istiyorum” demişti. Oldu.

Ofisine ziyarete gitmiştik. Kocaman tabelası vardı. Avukat Rodion Romanoviç Raskolnikov. Heyt be!

Müebbet hapis cezası alan müvekkilinin yaşlı karısı tarafından av tüfeğiyle vurularak öldürüldü o da.

Sanki hepimiz lanetlenmiştik. Martin’le birlikte bu lanetlenme fikri üzerine epey kafa patlattık sonraları. Ne şekilde öleceğimiz konusunda senaryolar uyduruyorduk. Martin, denizde ölmek istediğine karar vermişti en son. Dediğini de yaptı.

Bu sabah kapımın altından uzun uzun yazdığı bir intihar mektubu atmış.

“Sevgili dostum Arturo Bandini, ben de gidiyorum. Çocukken kısa çöpü hep sen çeker, bizim için korkusuzca başını belaya sokardın. Sen hepimizden uzun yaşamayı hak etmiştin” demiş. Toplumsal yozlaşmadan da bahsetmiş bolca. Martin Eden, giden son dostum. İşte sıra bende.

İki dakikaya ölürüm sanmıştım. Öteki bileğimi de kesersem daha çabuk olacak. Geliyorum dostlarım.

4 Beğeni

Güzel günlerde çayırlıkta buluşmak dileğiyle ! :raised_back_of_hand:

2 Beğeni