Hikayeli Psikolojik Test

İzlediğim korku filmlerinden kalma karanlık patikasız sık ağaçlarla dolu bir orman. Ormandaki bazı ağaçların etrafını sararak oluşturduğu ortası sadece çimenle örtünmüş yuvarlak bir alan. Alanın tam ortasında büyük, kocaman,nerdeyse iki insan boyutunda olacak kadar kocaman,bir fincan var. Fincanın olduğu o alanda bol bol güneş ışığı var, fincanın kudretinden olsa gerek daha deminki karanlık ormandan kurtulmuşuz. Belki de gün doğmuştur,bilemeyeceğim. Fincan ezgiler mırıldanarak sallanıyor,tıpkı beşik gibi şıp şıp şıp. Fincanın içine girip yıkanıyorum,çünkü fincanın içinde berrak bir su da var. Fincanı alacak kadar güçlü değilim,yoluma devam ediyorum. Karanlık ormandan ilerliyorum,önüme aydınlık başka bir alan ve daracık bir su çıkıyor. Durgun bir su,dalgasız.Genişliği ancak yarım adım boyutunca,sığ gibi görünüyor. Hiç süphelenmeden içerine adımımı atıyorum,ama o da ne;şu pasifik Okyanusu kadar derin. Sudan çırpına çırpına çıkıyorum(aslında öldüm ama hikaye bitmedigi için powerup yedim) ellerim kenardaki toprağa dayalı, burnumda suyun verdiği o acı tat var. Zar zor çıkıyorum sudan. Tirtir titriyorum ama karsıya geçmem lazım. Köprü yapsam çöküp düsecekmis gibi hissediyorum,güvenemiyorum. Karşıya geçmekten vazgeciyorum,ama hikaye devam ediyor. Ben de birkaç zıplama alıstırması yaptıktan sonra sudan atlıyorum. Karsımda bir boz ayı var,insan gibi;iki ayak üzerinde patileri yanında yürüye yürüye derin derin soluya soluya geliyor. Öleceğim,aklıma hiçbir çözüm önerisi gelmiyor. Ayağım takılsa, korkup azıcık bile geriye sıçrasam suya düşeceğim delirmek üzereyim. Ama içten içe biliyorum ki bunu devam ettirmem, hikayeyi bitirmem gerek. Koşarak kaçıyorum ayı beni kaybetme endişesiyle hayvana dönüsüyor. Gözü kanlı deli gibi peşimde koşuyor. Ağaca çıkıyorum ama ayı nefret dolu. Beni ısırmak için fırsat kolluyor. Hırsla havaya zıplayıp duruyor ağzıyla beni kesmeye çalısıyor. Sonunda vazgecti,arkama geçti ama o da ne ağaca çıkıyor. Ağaçtan atlıyorum ve koşmaya başlıyorum ayı peşimde. Ağaçlardan çıktım karşımda ıssız bir kumsal var ağlayarak kumsala doğru koşuyorum,çıkmaz yol. Ayı arkamdan saldırıyor,daha fazlasını hayal etmedim ama öldüğümü varsayalım

Güneşi yeni batan, yeni karanlık olan bi ormandayım.
Bulunduğum yerden bir patika var.
Düz, parlak bir fincan, altlığı da var.
İşime yaramayacağını düşünsem de çok parlak olduğu için hoşuma gidiyor, yanıma alıp elimde taşıyorum.
Karşıma çıkan su içmeye müsait değil, biraz bulanık küçük-orta boyutta ve sığ bir göl. Durgun su, içinde sazlıklar var.
Kenarındaki çamurlu alandan yürüyerek karşıya geçiyorum.
Ayı kızıl bir ayı. Bir ağacın arkasından bana bakıyor, göz göze geliyoruz.
Aslında çok uzak bir yerden dolaşıp onu geçmeyi istiyorum ama ayının peşimden geleceğini bildiğimden, varlığımı fark etse de üzerime gelmediği için ayının biraz uzağından (ama görüş mesafesinde kalarak) yavaş yavaş yürüyorum.
Elimde ise çantamdan çıkardığım silahım var ayının saldırmasına karşı ve uzaktan yürüyerek ayıyı atlatıyorum.
Kumsal iki tepenin arasında. Güneş battığı halde gökyüzü hala biraz pembe. Kumsalda kimse yok.

Düşündüklerim aklımdan silineceğinden yorum olarak kalsın istedim.