"İfritler’den Dracula’ya Modern Vampir Mitinin Doğuşu" Üzerine
Matthew Beresford’un ülkemizde Doğan Kitap tarafından çıkarılan “İfritler’den Dracula’ya Modern Vampir Mitinin Doğuşu” adlı yapıtını okudum ve genel olarak beğendim. Güzel bir araştırma kitabı…
Ancak kitabı, vampirlerin gerçekten de var olduğu düşüncesine dayanak oluşturması için alıp okuyanlar, avuçları yalama eylemine özne olacaklardır. Çünkü kitap, belgelere dayalı kanıtlar kullanarak tarihteki vampir vakalarını eleştirel bir biçimde analiz ediyor ve vampir mitinin bir düş ürünü olduğunu, korku ve arzularımızın bir yansıması olarak ortaya çıktığını vurguluyor…
Geleyim kitabın beni kıllandıran kısmına… Kitabın 78. sayfasında şöyle bir bölüm var:
“Fakat kazığa oturtma metodunu icat eden Dracula [yazar, tarihî kişilik Vlad Tepeş’i yani Kazıklı Voyvoda’yı kastediyor; kitabın bu bölümünde Vlad Tepeş ile Vampir Dracula arasındaki benzerlikler, farklılıklar inceleniyor] değildir. Vlad’ın bu işkence yöntemini nereden öğrendiği konusunda çeşitli görüşler vardır. Türkler tarafından esir alındığı yıllarda bu yöntemi görmüş olduğu söylenir ki belirtilen görüşlerden en mümkün olanı budur; çünkü kazığa geçirme, Türk kültüründe yer almaktadır.”
Beresford, bu fikre dayanak olarak da M. J. Trow’un 2003 yılında Londra’da yayımladığı “Vlad the Impaler: In the Search of Real Dracula” adlı çalışmasını göstermiş. Trow’un bu yapıtını okumadım. Ancak yazar Beresford’un "kazığa oturtma"nın Türk kültüründe yer aldığını açık ve kesin olarak belirtmesi bir talihsizlik olmuş; bu denli ince elenip sık dokunan bir araştırmada, bir belirsizliğe kesinlik atfetmek, yaptın güvenilirliğini benim açımdan sarstı. Çünkü eski Türk kültür, tarih ve mitolojisine meraklı bir kişi olarak bugüne değin birçok yapıt inceledim ama “kazığa oturtma” uygulamasının Türk kültürüne özgü olduğuna ve/veya Türk kültüründe yaygın olarak görüldüğüne hiç tanık olmadım (yazar “…kazığa geçirme, Türk kültüründe yer almaktadır.” diyerek bunu kastetmiş olsa gerek).
“Kazığa oturtma” başka birçok ulus gibi Türkler tarafından da uygulanmış olabilir ama bir gelenek ve özgülük durumunu kazandığı kimse tarafından iddia edilemez. Uzaktan da olsa benzer bir durum olan insan kurbanını ele alalım. Bu eylem Türkler tarafından uygulanmadığı gibi Türkler egemenlikleri altındaki topraklarda insan kurbanını yasaklamışlardır (bk. İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü).
Yazarın "kazığa oturtma"yı Türk kültüründe varmış gibi anlatması, başı sıkışınca, açıklamada doyurucu olamayınca her türlü olumsuz durumu barbar Türkler’e mal etme gayreti gibi geldi bana…
Bunun dışında, kitapta, çeşitli yazarların yapıtlarına değinilirken kitap adlarının Türkçe’ye çevrilmeden verilmesi de bir eksiklik olmuş. Tabi çevirmen açısından bir eksiklik bu…
Kaç zamandır vampirlerle ilgili bir araştırma kitabı okumak istiyordum ve ilk okuduğum kitap da bu oldu. Kitap genel olarak hoşuma gitti ve beni vampir kültürüyle ilgili başka yapıtlara doğru yönlendirdi. Şimdi sırada Seçkin Sarpkaya ve Mehmet Berk Yaltırık’ın hazırladığı “Türk Kültüründe Vampirler” ile Selim Fikret Kırgı’nın araştırması “Osmanlı Vampirleri” adlı yapıtlar var…
"Vampir" sözcüğünün etimolojisini geriye doğru izleyerek “obur” kelimesine ulaşmak epey heyecan verici olacak…